Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
30 yaşındayım, Londra’da yaşıyorum. 18’imden beri yollardayım. İyi düzeyde İngilizce ve orta düzeyde İspanyolca konuşuyorum. Eğitim fakültesi mezunuyum ve eğitim bilimleri üzerine Yüksek Lisans derecem var. İngiltere’den önce Lüksemburg’ta 2,5 sene yaşadım ve burada “çok dilli ve çok kültürlü bağlamlarda öğrenme ve gelişme” üzerine ikinci bir Master programını bitirdim. Bu program sayesinde farklı kültür ve dilleri algılayışım ve onlara yaklaşımım değişti ve derinleşti.
Seyahatlerin hayatınızdaki yeri nedir?
Gezmek bence insanın tüm duyularını kullanarak deneyimleyebileceği belki de en etkili öğrenme biçimi. İnsanın merak dürtülerini dizginleyen ve ama bir o kadar uyaran bir sosyal olgu. İnsanoğlu binlerce yıl dünyayı keşif yolculuklarıyla anlamaya ve tanımaya çalışmış. Örneğin Macellan İspanya için Latin Amerika’da daha sonra adı verilecek olan boğazdan geçip Pasifik Okyanusu’na ulaşan ilk denizci. Ama coğrafi keşiflerinin yanında başka buluşları da olmuş Macellan’ın. Örneğin dünya çevresinde yol aldıkları mesafelerin ölçümleri bilm adamlarınca dünyanın büyüklüğünü hesaplamaya yardım etmiş. Aynı zamanda Macellan yine kendi ismi verilen iki galaksiyi (Macellan Bulutları) fark edip kayıt altına almış. Yani keşfetmek için çıktığımız yolculuklar bize beklemediğimiz, hesaba katmadığımız şeyleri de keşfettirebiliyor ve bence gezmenin en güzel yanı da bu.
Bir gezgin olarak kendinizi nasıl tanımlarsınız?
Planlı ve rahatı seven bir gezginim.
Şimdiye dek hangi ülkelerde bulundunuz?
Pek çoğu Avrupa’da olmak üzere 30’un üzerinde ülkede bulundum. Bulunduklarım arasında benim için en özel yerler Meksika, Şili, Özbekistan ve İspanya.
Şili seyahatinizi bize anlatır mısınız? Hangi şehirleri gördünüz? Şili’de yaşam nasıl?
Şili seyahati aslında balayımızdı. Bu seyahat için balayımızı biraz ötelemek durumunda kaldık ama bu sayede tüm seyahate 3 hafta ayırabildik. İlk 4 günümüzü Atakama Çölü’nde geçirdik ve beklentilerin de üzerine çıkan, her günü çölün başka bir bölgesine giden turalara ayırdık. Doğa ve manzaralar şahaneydi. Burada birkaç fotoğrafı paylaşıyorum. Doğanın yanısıra yıldız gözlemleme turuna da katıldık çölde ve bu gerçekten çok özel bir deneyimdi. Atakama’dan sonra Pasifik kıyısında çok renkli bir yılbaşı geçirdiğimiz Viña del Mar ve Valparaíso’ya gittik. Viña çok yeni bir şehir ama Valpa Şili’nin kültür başkenti. Pablo Neruda da olmak üzere birçok sanatçı burada yaşamış ve yaşıyor. Eskiden çok önemli bir liman şehri olan ve İstanbul gibi tepeler üzerine kurulan bu şehirde grafiti ve duvar sanatları o kadar çok ki şehir neredeyse bir açık hava müzesi gibi. Buradan sonra güneye Puerto Montt’a uçtuk ve 3 günlük bir gemi yolculuğuyla fiyordların arasından Puerto Natales’e ulaştık. Burada ‘Torres del Paine’ parkını ziyaret ettik ve türü tehlikede olan hayvanları görme şansı yakaladık. Daha sonra dünyanın en güneyindeki en büyük şehirlerden biri olan Punta Arenas’a gittik. Macellan Boğazı’ndaki Magdelana adasında yavrularını büyüten penguen kolonisini ziyaret ettik. Buradan sonra seyahatimizin yıldızı olan Paskalya Adası’nda inanılmaz üç gün geçirdik. Son olarak Santiago’da iki gün kaldık. Şili’de yaşam güzel, insanlar mutlu ve yardımsever.
Şili’de yeme-içme alışkanlıkları nasıl? Bize önereceğiniz değişik lezzetler var mı?
Burada deniz ürünlerinin baskın olduğu bir mutfak egemen. Ama bunun yanısıra tavuk ve kırmızı et de yaygın. Şililer lama da yiyorlar ancak sadece erkeklerini ve bu yüzden yemeğe “llamo” (kelimenin maskülen hali) adı veriliyor. Bunun dışında bizim poğaçalarımız gibi “empanada”ları var kahvaltı ve öğle yemeğinde hızlıca yiyebileceğiniz ve o kadar yaygın ki bakkallarda bile satılıyor. Deniz ürünleri gerçekten çok taze ve lezzetli eğer seviyorsanız size mavi yengeç kekini (Pastel de Jaiba) önerebilirim.
Şili’ye gideceklere tavsiyeleriniz nelerdir?
Şili, Latin Amerika’nın en gelişmiş ülkelerinden biri ve hayat burada pahalı. Buna hazırlıklı gitmek lazım, yoksa hayal kırıklığına uğrayabilirler. Ayrıca özellikle yaz sezonunda (Aralık-Mart ayları arası) her şey normalden daha pahalı ve oteller erkenden dolmaya başlıyor. O yüzden kesinlikle iyi bir ön çalışma ve planlama gerekiyor. Bunun dışında biraz İspanyolca öğrenmek çok faydalı olabilir.
Gittiğiniz ülkelerden yeri sizde ayrı olan ve en sevdiğiniz hangisi?
Sanırım Katalunya, İspanya. Gittiğim yerler arasında birgün en çok yaşamak istediğim yer Barselona. Bu şehirde her şeye erişiminiz var, harika bir sahil/halk plajı dâhil. Mutfaklarını ve mimarisini de çok seviyorum.
Seyahat rotalarınızı nasıl belirlersiniz? Sıradaki seyahatiniz nereye olacak?
Sezon, izin ve bütçe durumumuza göre belirliyoruz rotamızı. Türkiye’de ve yaşadığım Birleşik Krallık’ta görmediğim birçok yer var. Öncelikle onları görmek isterim. Bunun yanında muhtemelen ilk planlı seyahatimiz bu yaz Bilbao’ya olacak oradan da Şarap Savaşı Festivali’nin yapılacağı Rioja’ya geçmeyi planlıyoruz.
Londra’da yaşayan biri olarak bize Londra’yı anlatır mısınız?
Londra hem kültürel hem tarihi açıdan çok cömert ama bir o kadar da pahalı ve yorucu bir şehir. Her şey, insanlar dâhil o kadar çeşitli ve renkli ki yağışlı havaya rağmen şehir sizi asla bunaltmıyor. Örneğin bugün bir arkadaşımın doğum günü için toplandık ve aynı masada Sırbistan, Maldivler, Brezilya, Arjantin, Romanya ve İngiltere’den arkadaşlar vardı. İşte bu dünyanın her yerinde karşılaşabileceğiniz bir ortam değil ama Londra’da kaçınamayacağınız bir doku.
Gezi deneyimlerinizi paylaştığınız blogunuzun adresi nedir?
Bu soruyu sorduğunuz için çok teşekkürler. "Derbeder Seyyah" isimli blogumda yazıyorum, linkim şöyle: derbederseyyah.wordpress.com
