Oaxaca’da Gezilecek Yerler

Oaxaca’da Mayalar yoktur fakat Zapotec’ler vardır. Onların da kendi dilleri, kendilerine has kıyafetleri, yemekleri hatta piramitleri bile vardır. Kültür görmek için güzel ve sırt çantalı gezmek için ucuz bir yerdir. Turist haritası edinip merkezdeki yerleri bir tam günde gezebilirsiniz. Şehrin çevresinde Hierve El Aqua, 2.000 yıllık bir ağaç, Monte Alban piramitleri bulunmaktadır. Bunlar Oaxaca Tarihi Bölgesi’ni oluşturmaktadır. Bu bölge UNESCO Kültür Mirası Listesi’ndedir.

Oaxaca’da görülmesi gereken diğer yerler

Hatulco Ulusal Parkı, Cathedral of Our Lady of Assumption, Basilica of Our Lady of Solitude

Oaxaca Tarihi Bölgesi ve Monte Albán Arkeolojik Alanı

monte_alban_oaxaca_mexico2.jpg

Meksika'nın güneybatısında aynı isimli federal bölgenin başkenti olan Oaxaca'da birbirinden farklı üç kültürel özellik bulunmaktadır: 1529 yılında İspanyollar tarafından kurulan tarihi merkez, kasabanın 4 kilometre güneybatısında yer alan Monte Alban arkeolojik alanı ve son olarak da Dominiklilerin 16. yüzyılda büyük bir manastır kurmak için ele geçirdikleri 12 kilometre uzaklıktaki Cuilapan Köyü.

Oaxaca'nın batı bölgesi üç ana topluluğu barındırmaktadır; Atzompa, El Gallo ve Monte Alban. Bu bölgedeki 200 farklı İspanyol öncesi arkeolojik alandan biri olan Monte Alban kompleksi, bireysel gelişimi en iyi topluluklar olan Olmecler, Zapotecler ve Mixtecler tarafından yerleşim yeri olarak kullanılmıştır. Büyük ihtimalle Amerika'nın ilk kentsel medeniyetine ismini vermiş olan Monte Albanın, Olmec üzerindeki kültürel baskısının aşamaları, Los Danzantes anıtlarında gömülü olan 140 taş levhadan anlaşılabilir.

Bu levhalar, merkez meydanın kenarına daha sonra yapılan taş binalarda da tekrar kullanılmıştır. Bu etkileyici tören merkezinin ana parçası olan 300 metrelik meydan, kuzey güney doğrultusunda olup, Monte Alban II ve Monte Alban III tarafından inşa edilmiştir. İkinci aşamada bölgenin kentleşmesi, tepelerin kenarlarına teraslar yapılması ve barajlarla su kanalları yapılması tamamlanmıştır. 800 yılında şehirde 50.000'den fazla insan yaşamaktaydı.

Bugünkü Meksika'nın ortasındaki Monte Alban, Kolombiya öncesi tören merkezinin olağanüstü bir örneğidir. Bu merkez ilk olarak Teotihuakan (Kolomb öncesi Kuzey Amerikanın en önemli kenti) ve sonra Aztekler olmak üzere kuzeyden, Mayalar tarafından ise güneyden baskılara maruz kalmıştır. Top oyun alanıyla, muhteşem tapınaklarıyla, hiyeroglif yazıtlarla kaplı mezar ve kabartmalarıyla, Monte Alban, klasik öncesi ve klasik dönemlerde bölgede bulunan başarılı medeniyetlere eşsiz bir şekilde şahitlik yapmaktadır. 1 Milyon yıldan fazladır, bütün bölgenin kültüründe önemli bir etkiye sahip olmuştur. Daha sonra ise Oaxaca 16 asır sömürge şehirlerinin önemli bir örneği olmuştur. Bölgenin en zengin ve en ahenkli devasa mirası olan bu şehir yeni İspanya olarak bilinmektedir.

Modern Oaxaca şehri, tarihi merkezini korumayı başarabilmiştir. Toplam 1200 tarihi anıt, şehrin gelişmesine rağmen korunmuş, listelenmiş ve kayıt altına alınmıştır. 1529 yılında planlanan Anayasa Meydanı ya da bilinen diğer adıyla Zócalo, şüphesiz tarihi şehrin en göz alıcı mekânlarından birisidir. Yaklaşık iki yüzyıllık inşaatın sonunda 1733 yılında tamamlanan Katedralin kuleleri 1931 yılındaki depremde hasar gördüğü için sonradan aslına uygun olarak inşa edilmiştir. Bunun dışında Santo Domingo, San Francisco, San Agustin, San Filipo Neri, Nuestra Señora de la Soledad gibi dini yapılar, sanatsal yapılar (Teatro Macedonio Alcalá, Museo de las Culturas de Oaxaca) ve muhteşem aristokrat evleri (Cortes'in evi, Juarez'in evi) ve tüm konutlarla ahenk içinde olan caddelerin ortaya çıkardığı manzara, eski bir koloni şehrinin anıtsal görüntüsünü korumaktadır. Mükemmel mimari kalite aynı zamanda 19. asır binalarının karakterini de taşımaktadır.

Santo Domingo de Guzmán Kilisesi

88717711.jpg

İspanyolca adı Templo de Santo Domingo de Guzmán olan bu Barok yapı, bir dini kompleksin içinde yer almaktadır. Bu kompleks içinde eskiden bulunan manastıra ait ikamet ve ibadet alanları, inziva odaları bahçeler ve her türlü tesis bulunmaktadır. Bir zamanlar bu manastıra ait olan odalar şu anda Oaxaca Kültür Merkezi olarak hizmet vermektedir. Bu kurum Oaxacalı sanatçı Francisco Toledo’nun yardımlarıyla kurulmuştur. Müzede Kolombiya Öncesi döneme ait Mezar 7 gibi buluntular sergilenmektedir. Bu mezar Monte Alban bölgesindeki arkeolojik alandan çıkartılmış bir Zapotec eseridir.

Eskiden manastırın bahçesi olan alan ise bir etno-botanik bahçesidir. Burada yöreye endemik pek çok bitki türü yetiştirilmektedir. Hem kilise hem de müzeye giriş geniş bir meydandan gerçekleşmektedir. Bu meydan hem yerel fiesta ve diğer dinlence ve eğlence etkinliklerinin yoğunlaştığı bir merkez hem de şehrin en hareketli bölgelerinden biridir. Zócalo ve Alameda isimli şehrin en merkezi iki meydanının kuzeyinde yer alır, bu meydanlardan buraya bağlanan cadde tamamen yayalaştırılmıştır dolayısıyla yürüyerek ulaşılması mümkündür. Hem yerellerin hem turistlerin vakit geçirmekten çok hoşlandığı bu bölgeyi mutlaka görün.

Hierve el Agua

las-cascadas-petrificadas-de-hierve-el-agua-oaxaca.jpg

Hierve el Agua ya da Türkçe çevirisiyle “kaynayan sular”, bizim Pamukkale travertenlerine benzeyen bir doğal kaya formasyonudur. Oaxaca şehir merkezinin yaklaşık 70 kilometre doğusunda yer alan bölge San Lorenzo Albarradas belediyesine bağlıdır. Alana ulaşan dar ve dolambaçlı bir yoldan yürümeniz gerekecek.

Bu bölge şehrin en önemli turist çekim noktalarından biridir. Her yıl muhteşem doğası ile yüzlerce yerli ve yabancı pek çok turist ağırlayan bu yer için turistlerin Oaxaca’ya gelmekteki başlıca sebeplerinden biri demek yanlış olmak. Bölgeye ulaşım bir hayli zorlu olsa da ulaştığınız zaman bu zahmeti çektiğinize değecek. Gerçekten muhteşem bir manzaraya sahip olan filmlerden fırlamış bir sahne gibi karşınıza serilecek olan Hierve el Agua, Oxaca tatilinizden geriye hafızanızda kalan en büyük hatıralardan biri olacak.

Bölgede iki adet kayalık bulunur. Bunlar aşağılarındaki vadiden sırasıyla 50 ve 90 metre yüksektirler. Neredeyse bembeyaz olan bu kaya oluşumları şelaleye benzer. Tıpkı Pamukkale’de olduğu gibi kalsiyum, karbonat ve benzeri minerallerin aşırı oranda bulunduğu su kaynakları tarafından beyazlatılmış olan bu kayalar oluşum itibariyle mağaralardaki sarkıtlara benzerler.