Bugün Jaipur’a veda edip, gezimizin en ilginç noktalarından biri, bir adı da Benares olan Varanasi’ye, dindar Hinduların kentine gidiyoruz. Lord Buda’nın ilk vaazını verdiği ve üzerinde hayatın devam ettiği en eski kent. Hindularca kutsal sayılan Ganj nehri kenarına kurulmuş, 5000 yıllık tarihi ve binlerce yıldır ibadet etmek için ülkenin her yanından gelen Hindular için en kutsal şehir, bir hac yeri. Hac bizim anladığımızdan biraz farklı, ölümü bekleyenlerin, öldükten sonra yeniden dünyaya gelmek istemeyenlerin ya da ünlü Ghat’larda Ganjın kutsal suları ile yıkanarak, Nirvana’ya erişmek, Tanrı’ya kavuşmak isteyen Hinduların “moşka misafirhaneleri”nde ölmeyi bekliyor.
Hindu’ların üç büyük Tanrıları, yok edici Shiva, yaratıcı Brahma ve bu kentin tek hakimi ve tek tanrısı, kentin hemen her yerindeki tapınakların adandığı koruyucu “Vishnu”. Hatta Varanasi “koruyucu tanrı Vişnu şehri” olarak bilinir.
İlk günümüzde, Varanasi'ye 12 km uzaklıkta bulunan “Sarnath Deer Park” a gidiyoruz. Sarnath adını Saranganath'tan almış, anlamı 'Geyiklerin Efendisi'.
Yemyeşil parkın içinde silindir biçiminde, çapı 28,5, yüksekliği 11,20 olan yapı “Dhamekh Stupa” Buda’nın ilk vaazını verdiği yer. Etrafında bir tur atarsanız dilekler kabul olurmuş. Bharat Mata Tapınağı içinde yerdeki mermerden “Hindistan” haritası” da görülmeye değer.
Park bünyesindeki Müze’de ise oldukça değerli eserler görülmeye değer.
Akşam törenin yapılacağı alan çok kalabalık olacağından erkence gelip yemeğimizi nehir kenarında güzel bir manzaraya karşı yedikten sonra tören saatine kadar ilginç takılar, kıyafetler, turistik eşyalar satan alış-veriş sokağında alışveriş yaptık. Nehir kıyısındaki tören alanına doğru gittiğimizde alan kalabalıklaşmaya başlamıştı bile. Kendimize güçlükle birkaç iskemle bulabildik.
Burada ölenler şanslı sayılıyor ya da öldükten sonra aileleri tarafından “hiç olmazsa cesetleri burada yakılsın” diyerek buraya getiriyormuş.Bir anlamdaölüm kenti, ölüm kokan kent demek yanlış olmaz. Biz de bu ünlü Hindu ritüelini, Ganj Nehri kıyısındaki ölü bedenlerin yakılması törenini izleyeceğiz. Gitmeyenler için ürkütücü gelebilir ancak turistler ve gezginler için bir kez görülecek ilginç ve etkileyici yerler, bu nedenle de dünyanın her yerinden gelen Hinduların yanı sıra kent çok sayıda turistleri de cezbediyor ve turist akınına uğruyor.
“Aarti Tören” hazırlıkları sürüyor, sahil boyu dizilmiş platformalar hazırlanıyor, aileleri tarafından çiçeklerle donatılıyor.
Kalabalık gittikçe artıyor ve kısa bir süre içinde oturtulacak yer kalmadığı gibi her yer insan yığını ve iğne atsak yere düşmez hale geliyor. İnsanlar yerlerde, kaldırımda nereyi bulursa oraya oturuyor bu törenleri izlemek için, kıyıya dizilmiş tekneler bile tıklım tıklım dolu.
Bu arada ben de arkamızda, sürekli renk değiştiren ışıklarla aydınlatılan muhteşem bir tapınağı fotoğraflıyorum, hoş bir atmosfer içinde heyecanla törenin başlamasını bekliyoruz.
Rahipler ellerinde meşaleler platformlarda yerlerini alıyor ve tören başlıyor. Kimi zaman salladıkça koku ve duman yayan tütsülerle dualar okuyorlar, bir yandan dualar mırıldanıyorlar. Etraf öylesine kalabalık ve insanlar öyle bir huşu içindeler ki tören bize fazla bir şey ifade etmese de inançlı insanları izlemek bile bir deneyim. Bu ilginç töreni belki de bir kez izlemek gerek.
Tören bitmeden kalkalım dedik ama çıkış yolu hayli kalabalık, adım adım ilerliyoruz sokakta. Bizi buraya getiren tuk-tuk’lara ulaşmak için kalabalığın arasından güçlükle yürüdükten sonra bizi getiren çocukları buluyor ve bu kez de yoğun trafikte “birer ralli sürücüsü” şoförlerimizle, yüreğimiz ağzımızda otobüsümüze sonra da otelimize sağ salim ulaşıyoruz.
Milyonlarca Hindu için kutsal, bizim için ise hayli ilginç bir törene tanıklık ettik, yoğun geçen bir günün yorgunluğu, inanılmaz ve ürkütücü trafiğin stresi de üzerimize çökmüş ama ilginç bir gün geçirdiğimiz için biraz şaşkın biraz da etkilenmiş uyumaya çalışıyoruz. Sabahın seherinde erkenden kalkıp gün doğmadan yine aynı alana gelecek ve bu kez bu kutsal nehirde bir tekne turu yapacağız. Nehir kenarındaki güzel yapı ve tarihi otel binalarının ön cephelerini bir kez de denizden izlemek hoş olacak, ayrıca günahlarından arınmak isteyenlerin gün doğmadan gelerek nehirde yıkanmalarını da göreceğiz. Bu düşüncelerle hayli yorgun, şaşkın ama bir gezgin olarak ilginç bir törene tanıklık etmenin hazzı ile uykuya dalıyorum.
Sabah erken kalkmayı oldum olası sevmem, ancak gezgin olduktan sonra müthiş güzellikteki değişik yerleri görmek, ilginç olaylara tanıklık etmek benim için uykudan önemli olmaya başlayınca birazcık zor olsa da erken kalkmayı pek de dert etmemeye başladım. Hele de geziye başlarken erken uçaklara yetişmek için erken kalkmak bana heyecan vermeye bile başladı.
Akşamki ilginç törenden sonra Ganj Nehri kenarındaki aynı meydana bu kez gün doğumunda geliyoruz. Anlattığım gibi, Varanasi’de ölmek ve yakılmak, ruhun yeniden dünyaya gelmesine engel olmak demek, zira Hindular Nirvana’ya erdikten sonra tekrar dünyaya gelmek istemiyorlar.
Bizi bekleyen nehir teknesine biniyor ve kıyıya paralel gezmeye başladığımızda güneş yepyeni bir güne doğarken müthiş manzaralar sunuyor.
Bu arada bizlere verilen ortasında bir mum bulunan kap içindeki çiçekleri kendimizce dualar edip ve dilekler diledikten sonra gerçekleşmesi için Ganj’ın kutsal sularına bırakıyoruz. İnanıp inanmamak ayrı bir konu, maksat tekneleriyle bizim tekneye yanaşarak turistik eşyalar satmaya çabalayan yoksul satıcılara karınca kararınca yardımda bulunmak istedik tabii.
Kıyıda yer yer yükselen gri dumanları yani günahlarından arınmak için sevenleri tarafından yakılarak külleri denize atılanları görüyoruz. Bunlar dün akşamki törenle sevdiklerini uğurlamaya maddi gücü yetmeyen aileler… Ama elbette öldükten sonra Varanasi’de yakılarak ruhlarının yeniden dünyaya gelmesine engel olmak isteyenleri ve günahlarından arınmak için sevenleri tarafından yakılarak külleri denize atılanları da kıyı boyunca göreceksiniz.
Kıyıda toprak simsiyah, bir de bacasından simsiyah duman çıkan birkaç krematoryum bulunuyor sahilde (onlar buraya “kurtuluş evi” diyorlar).
Sağında solunda da tarihi yapılar, tapınakları görüyoruz.
Bir yanda da nehir boyunca Ghatları ve sabahın seher vakti yıkanarak günahlarından arınmak için gelmiş kutsal banyolarını yapan Hindular yıkanmakta. Su bulanık ve oldukça kirli görünüyor ama Hindular için sorun yok, kafaları yüzleri dahil sokuyorlar kutsal sulara.
Bu manzaralar dışında, oldukça pahalı olduğunu duyduğumuz deluxe otel de gerçekten muazzam bir yapı.
Ganj Nehri kıyısı boyunca çok sayıda basamak göreceksiniz. Yılın her döneminde derinliği değişen nehir; doğal olarak yağmurlarla birlikte yükseliyor, kurak aylarda ise alçaldığı için nehre kenarı boyunca basamaklar yapmışlar. İşte “Ghat” dedikleri yerler bunlar, insanların nehre girmek için kullandıkları ya da ölülerini yıkadıkları yerler...
Ölüleri yakmak için kimi yüksekçe bir platform kuruyor kimi de bu basamaklarda yakıyormuş, her durumda da küller kutsal nehir sularında son buluyor. Biz de tekneden inerken bu basamaklardan indik. Yerler yine simsiyah, etrafta ise ateş için yığın yığın odunlar insanda değişik duygular uyandırıyor.
Otobüsümüze gitmeden önce kentin daracık ara sokaklarında yürürken karşımıza tarihi yapılar ve üzerine inşaat yapılmış, daha sonra farkına varılarak ortaya çıkarılan muazzam tapınağın görüntüleri bana hiç de yabancı gelmedi.
Böylece yıllardır merak ettiğim Varanasi gezimi tamamlıyor ve başkent Yeni Delhi’ye doğru yol alırken dönüş yaklaştığı için hafiften bir mutluluk duyuyorum...
Yeni Delhi’de görüşmek üzere…