Niğde Gezilecek Yerler

İç Anadolu’nun Kapadokya Bölgesi içerisinde yer alan Niğde ören yerleri, doğal güzellikleri, dağ ve kültür turizmi ile öne çıkan şehirlerimizden biridir. Yılın her mevsiminde ziyaretçilerini ağırlayan Niğde zengin tarihî geçmişi ile birçok tarihî esere ev sahipliği yapmaktadır. Aladağlar Milli Parkı’nda doğanın tadını çıkarabilir, trekking yapabilir ve yeşilin en güzel tonlarını bir arada görebilirsiniz. Niğde, kaplıcaları ile ünlü bir şehirdir. Şifalı sularda sağlık dolu bir tatil geçirebilir, şehrin yorgunluğunu üzerinizden atabilirsiniz. Niğde’ye en az iki gününüzü ayırarak birbirinden lezzetli Niğde yemeklerini tadabilir, şehri doyasıya gezebilirsiniz.

Niğde'de Gezilecek Yerler

Tarihî yapıları, şifalı suları ve doğal güzellikleri ile İçAnadolu Bölgesi’nin en güzelşehirlerinden biri olan Niğde’de huzurlu bir tatil sizleri beklemektedir. Niğde Kalesi, Alaaddin Camii, Gümüşler Manastırı, Roma Havuzu Niğde’de görülmeye değer tarihî eserler arasındadır. Niğde bölgesinde yapılan kazılar sonrası elde edilen arkeolojik eserleri Niğde Müzesi’nde yakından inceleyebilir, Niğde’nin tarihi hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz. Tyana Ören Yeri ve Göllüdağ Ören Yeri Niğde’de görülecek tarihî yerler arasındadır. Dört mevsim ziyaretçilerine ayrı güzellikler sunan Aladağlar Milli Parkı, şifalı suları ile sağlık bulmak isteyenleri ağırlayan Çiftehan ve Narlı Göl Kaplıcaları Niğde gezinizde listenize eklemenizi önerdiğimiz yerlerdir.

Alaaddin Tepesi: Niğde şehrinin doğusunda bulunan Alaaddin Tepesi, şehrin en yüksek alanıdır. Bu alanın kuzeyinde iç kale, güneyinde Alaaddin CamiiRahmaniye Camii ve Saat Kulesi ile geniş bir park yer almaktadır. Bu bölgede 1960’larda yapılan kazı çalışmaları sonucunda çıkarılan seramik parçalarından bu alanın FrigBizansOsmanlıSelçuklu ve Roma dönemlerinde kullanıldığı varsayılmaktadır.Listede adı geçen yerlerle ilgili bilgiler aşağıda mevcuttur.

Rahmaniye Camii:1747 yılında Abdurrahman Paşa tarafından yaptırılan Rahmaniye Camii mimarisine bakıldığında dikdörtgen planlı ve düz damlı cami sınıfında bulunduğu görülür. Yapılan onarım çalışmaları ile orijinalliği büyük ölçüde korunmuş olan caminin duvar ve minaresinde sarımtırak renkli trakit taşı kullanılmıştır. Caminin içerisindeki en dikkat çekici süslemeler mihrapta yer almaktadır. Caminin süslemelerinde dönemin göstergesi olan barok süslemeler de dikkat çekmektedir.

Sungur Bey Camii: Sungur Bey Camii için bir inşa kitabesi mevcut değildir. Ancak belirli çalışmalar sonucunda 1335 yılı civarında yapıldığı varsayılmaktadır. Niğde Valisi Sungur Bey tarafından yaptırılmıştır ve ne yazık ki mimarı bilinmemektedir. Sadece minber ve kuzey taç kapısındaki ahşap kapı kanatlarını Hoca Ebubekir’in yaptığı düşünülmektedir. Pek çok onarım yapılarak orijinalliği büyük ölçüde günümüze kadar aktarılan Sungur Bey Camii halen fonksiyonunu korumaktadır. Caminin minberindeki sedef kakmaları dönemin ilk örneklerden biri olması açısından oldukça önem taşımaktadır.

Hatıroğlu Çeşmesi:Hatıroğlu Çeşmesi orijinalliğini büyük ölçüde koruyarak günümüze gelmiş, fakat fonksiyonunu yitirmiştir. Eser, sarımtırak renginde ince yonu trakit taşından kuzey – güney yönünde hafif eğimli bir alan üzerine inşa edilmiştir. Çeşme dıştan 1,32 x 4,05 x 4,55 metre boyutlarındadır. Ön cephe taş kornişle nihayetlenmekte ve üstü kesme taş kaplama düz çatı ile düzenlenmiştir. Çeşme oldukça sade olup monotonluğu kısmen mermer kitabeyle giderilmeye çalışılmıştır.

Nalbant Çeşmesi:Nalbant Çeşmesi orijinal özelliğini kısmen yitirmiş olup, dikdörtgen biçimde olan çeşme 0,82 2,80 x 4,10 metre boyutlarındadır. Ön cephe, ortada teknenin bulunduğu ana bölüm ile iki tarafında yer alan suluklardan oluşur. Süsleme olarak Barok sanatının kendini gösterdiği çeşmede orta kısımdaki yüzeysel niş, yuvarlak sağır kemerlerle son bulur. Kemer dikine silmeli sorguçla dekore edilerek, iki yanına simetrik kıvrık dallar yerleştirilmiştir. Ayrıca nişin üst kısmı dış motiflerinden oluşan yüzeysel yuvarlak kemerlerle hareketlendirilmiştir. Nişin ortasında musluk deliği ise çelenk motifi ile son bulmuştur. Çeşmenin cephesi nişlerin üst kısmından itibaren profilli yatay silmeyle ikiye bölünmüş ve alınlık kısmına mermer inşa kitabesi yerleştirilmiştir. Kitabe altına bir kılıç ve iki rozet motifi işlenmiştir. Kitabenin üzerinde yine çelenk içinde dua kitabesi vardır. Ayrıca kitabenin köşelikleri lale, ortası tam çelenk, üst, alt ve yan kısımları yarım çelenk motifleriyle bezenmiştir.

Niğde Kalesi

70353,22jpg.png

Niğde il merkezindeki eski Niğde şehrinin bulunduğu Alaaddin Tepesi’ne kurulmuş olan Niğde Kalesi üç surla çevrilidir. Kuzeyden güneye uzanan Niğde Kalesi’nin yapım tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte MÖ 8. yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir. Niğde Kalesi’nin duvarlarının altında Arap ve Bizans dönemine ait kalıntılar bulunmuş olup kalenin yapımında moloz ve kesme taş kullanılmıştır. Niğde Kalesi’nin bulunduğu alan üzerinde iç kale, saat kulesi, Alaaddin ve Rahmaniye Camii ve Hatıroğlu Çeşmesi yer alır. 1740 yılında Sadrazam İshak Paşa tarafından onarılan Niğde Kalesi’nin bugün birçok yeri yıkılmış durumdadır. Günümüzde Niğde Kalesi’nin iç kale bölümü ve sonradan eski burçlarından birinin üzerine inşa edilen saat kulesi hala ayaktadır. Niğde’nin adeta simgesi haline gelen saat kulesinin yapım tarihi kesin bilinmemekle birlikte yapım şekline bakıldığında 19. yüzyıl eserlerinin özelliklerini taşıdığı anlaşılmaktadır. Kulenin 1866 yılında Ziya Paşa tarafından saat kulesine dönüştürüldüğü bilinmektedir. Tepenin kuzeyinde bulunan kule Cumhuriyet dönemine kadar cezaevi olarak kullanılmıştır. Niğde Kalesi’nin bulunduğu Alaadin Tepesi Niğde Belediyesi tarafından tellerle çevrilerek park haline getirilmiştir.

Niğde Müzesi

Niğde il merkezinde bulunan Niğde Müzesi adeta tarihe tanıklık etmektedir. PaleolitikÇağ’dan bugüne dek zengin bir tarihe sahip olan Niğde’de binlerce yıllık kültür birikimi oluşmuş olup onlarca uygarlık ve topluluğun etkisi bulunmaktadır. Niğde bölgesinde yapılan kazı çalışmaları sonucunda bulunan eserlerin bakımının yapılması, korunması ve sergilenmesi için Niğde Müzesi kurulmuştur. Niğde’de ilk müzecilik olayları 1939 yılında Akmedrese’de başlasa da Niğde Müzesi 1957 yılında kurulmuştur. 1977 yılında yeni binasına taşınan müze 1982 ve 1999 yılları arasında bu binada hizmet vermiştir. Kazılarda bulunan eserlerinin sayısının her gün artması sonucu müzenin yeniden düzenlenmesi ihtiyacı doğmuştur. Restorasyon çalışmalarından sonra Niğde Müzesi 2001 yılında yeniden hizmete açılmıştır. Niğde Müzesi’nde kronolojik düzende altı ayrı salon bulunmaktadır. Her salonda ayrı dönemlere ait eserler bulunmaktadır. 1. salonda Neolotik Çağ’a ait eserler, 2. salonda Eski Tunç Çağı’na ait eserler, 3. salonda Hitit dönemine ait eserler, 4. salonda Helenistik, Roma ve Bizans dönemine ait eserler bulunurken 5. salonda sikke ve mumyalar, 6. salonda ise bölgenin kaybolmaya yüz tutmuş etnografik eserleri sergilenmektedir. Genç Hitit devletlerinden biri olan Nahita Krallığı’na ait olan Hitit Fırtına Tanrısı eseri müzenin en önemli eserleri arasındadır. Niğde Müzesi, 15 Nisan-2 Ekim tarihleri arasında 08.00-19.00 saatleri arasında, 3 Ekim-14 Nisan tarihleri arasında 08.00-17.00 saatleri arasında hizmet vermektedir. Niğde Müzesi’ne giriş ücreti 5 TL’dir. Müzekart’ınız varsa Niğde Müzesi’ni ücretsiz gezebilirsiniz.

Gümüşler Manastırı

Niğde’ye 9 kilometre mesafedeki Gümüşler kasabasında bulunan Gümüşler Manastırı Kapadokya bölgesindeki günümüze kadar en iyi şekilde korunarak gelmiş en büyük manastırlardan biridir. Büyük bir kayaya oyularak yapılan manastırın yapım tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte tarihinin MS 10 ile 13. yüzyıla kadar dayandığı tahmin edilmektedir. Osmanlı Dönemi’nde Müslüman olmayan halk tarafından ibadet yeri olarak kullanıldığı bilinen manastırda ilk olarak 1962 yılında kazı çalışmaları yapılmaya başlanmıştır. Kilisesi üç apsisli olan manastır kapalı haç planına sahiptir. Manastıra avlu içerisinden giriş yapılmakta olup içeride dönemin en iyi özelliklerini yansıtan fresk ve motifler bulunmaktadır. Meryem Ana’nın dünyada ilk gülümsediği fresk ile ünlü manastırdaki motifler arasında Meryem Ana’nın tasvirleri, melekler, İsa’nın doğumu, mabede takdimi ve havariler gibi önemli sahneler de bulunmaktadır. Niğde’de yer alan ilginç tarihî yapılardan biri olan Gümüşler Manastırı’nı listenize eklemenizi tavsiye ederiz.

Alaaddin Camii

Niğde Kalesi’nin bulunduğu Alaaddin Tepesi’nde yer alan Alaaddin Camii 1223 yılında dönemin Niğde Sancakbeyi Ziynettin Beşare tarafından I. Alaaddin Keykubat adına yaptırılmıştır. Dikdörtgen yapıya sahip olan camii Niğde’nin en güzel camisi olarak anılmaktadır. Alaaddin Camii orijinal mimarisi ve taş işçiliği ile Anadolu Selçuklu Dönemi’nde yapılan camilerin en iyi örneklerden biri olarak kabul edilmektedir. Dikdörtgen yapıya sahip olan caminin en bilinen özelliği kapısına uygun ışığın gelmesi durumunda taç giymiş bir kız siluetinin belirmesidir. Kapıdaki muhteşem işlemelere sahip taşların oyuntu ve çıkıntılarının ışık ve gölgelerle bir araya gelmesi sonucu bu görüntü oluşturmaktadır. Bu görüntü üzerine efsaneler ve söylentiler de bulunmaktadır. Alaaddin Camii dönem dönem yapılan onarımlarla günümüze kadar büyük ölçüde orijinalliğini koruyarak gelmiştir. Kubbesi Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilerek kurşun ile kaplanmıştır.

Roma Havuzu

70516,1jpg.png

Niğde il merkezine 24 kilometre, Bor ilçesine 8 kilometre ve Bahçeli kasabasına 3 kilometre mesafede bulunan Roma Havuzu, Roma Dönemi’nin en iyi eserlerinden ve işçiliklerinden biri olarak kabul edilmektedir. Kleopatra’nın süt banyosu yaptığı havuz olarak da bilinmektedir. MS 2. ve 3. yüzyılda Trojan ve Hadrian döneminde inşa edildiği bilinen Roma Havuzu dikdörtgen plana sahiptir. Düzgün kesme taşlar ve mermerle yapılan havuzun kaynayan suyu, kemerler vasıtasıyla Kemerhisar (Antik Tyana) kentine ulaşmaktadır. Roma Dönemi’nden sonra toprak altında kalan Roma Havuzu, 1960 yılında yapılan kazı çalışmaları sonucunda ortaya çıkmıştır. Yapılan restorasyon çalışmaları sonucunda havuz bugünkü durumuna gelmiştir. Bölgede bulunan diğer kalıntılar Niğde Müzesi’nde sergilenmektedir. Roma Havuzu yemyeşil ağaçların arasında bulunmasıyla yöre halkı tarafından dinlenme ve piknik alanı olarak kullanılmaktadır. Havuzun etrafında keyifli zaman geçirebileceğiniz restoran ve kafeler bulunmaktadır.

Tyana Ören Yeri

Tyana Ören Yeri ve Su Kemeleri Niğde’nin Bor İlçesi Kemerhisar kasabasında bulunmaktadır. Ören yeri Kemerhisar kasabasının altında kalmıştır. Kasabanın birçok yerinde yapılan kazı çalışmaları sonucunda heykeltıraşlık eserler, mimarî ve tarihî parçalar çıkarılmıştır. Çıkarılan eserler Niğde Müzesi’nde sergilenmektedir. Bahçeli kasabasında bulunan Roma Havuzu’ndaki suyun kemeler yardımıyla kasabaya taşınmasından dolayı kasabaya Kemerhisar adı verilmiştir. Su kemerlerinin tarihi MS 2. ve 3. yüzyıla dayanmaktadır. Kemerhisar kasabası Hititler döneminde Tuwanuwa, Roma döneminde ise Tyana ismiyle anılmaktaydı. Roma Dönemi’nde Güney Kapadokya Krallığı’nın başkenti olan Kemerhisar (Tyana) kasabası tarihinin en parlak yıllarını yine bu dönemde yaşamıştır. Kente bu dönemde antik saraylar, su kemerleri, tapınaklar ve yerleşim yerleri yapılarak büyük bir kent konumuna getirilmiştir. Kemerlerin büyük bir bölümü Kemerhisar kasabasının altında bulunmakta olup kazı alanında bulunan kemerler toprak üstünde halen ayaktadır. Tyana Ören Yeri ve Su Kemerleri 1, 2 ve 3 dereceli arkeolojik sit alanı olarak kabul edilmiş olup koruma altına alınmıştır. Ören yerine toplu taşıma araçlarıyla ulaşmak mümkündür.

Göllüdağ Ören Yeri

Niğde il merkezine 70 kilometre uzaklıktaki Kömürcü köyü yakınlarında bulunan Göllüdağ Ören Yeri, Göllüdağ’ın eteklerinde 2.172 metre yükseklikte kurulmuş antik bir kenttir. MÖ 8. ve 7. yüzyıldan kalma Genç Hitit şehri olan Göllüdağ adını Göllüdağ’ın konik zirvesindeki krater gölden almıştır. Göllüdağ Antik Kenti Hitit Krallığı’nın yıkılmasından sonra kurulan Tabal Krallığı’nın sınırları içinde bulunmaktadır. Bugün Kayseri Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen Kapı Aslanı 1933 yılında Göllüdağ Ören Yeri’nde bulunmuştur. Kapı Aslanı’nın tarihinin MÖ 8. yüzyıla dayandığı bilinmektedir. Ören yerinde 1934 yılında Prof. Dr. Remzi Oğuk Arık, 1968 yılında Prof. Dr. Burhan Tezcan tarafından kısa süreli de olsa kazı çalışmaları yapılmıştır. 1992 yılına kadar herhangi bir kazı çalışmasının yapılmadığı bölgede 1992 yılında Prof. Dr. Wulf Schirmer tarafından kazı çalışmaları yeniden başlamıştır. Ören yerinin etrafı dıştan tamamen surlarla çevrilmiştir. Saray ve mabet olabilecek yapılar ikinci bir surla çevrilmiştir. İki sur arasında simetrik yapılar bulunmaktadır. Surların yapısına ve işlemelerinin yarıda bırakılmasına bakıldığında şehrin inşasının tamamlanmadan terk edildiği anlaşılmaktadır.

Çiftehan Kaplıcaları

Zengin tarihinin yanı sıra Niğde şifalı suları ve kaplıcaları ile de ünlüdür. Çiftehan Kaplıcaları Niğde il merkezine 80 kilometre uzaklıktaki Ulukışla ilçesinin Çiftehan kasabasında bulunmaktadır. İç Anadolu ile Akdeniz Bölgesi geçişinde bulunan kaplıcalar deniz seviyesinden 950 metre yüksekliktedir. İçme ve banyo suyu olarak kullanıma uygun olan kaplıca suları renksiz ve berraktır. Suların içinde bol miktarda sodyum, kalsiyum, sülfat ve klorür bulunmaktadır. Doktor kontrolünde banyo uygulamaları bulunan kaplıcaların eklem kireçlenmeleri ve romatizmal ağrılar, cilt hastalıkları, bel fıtığı, kadın hastalıkları, karın ve böbrek rahatsızlıkları ve karaciğer hastalıklarına iyi geldiği bilinmektedir. Ankara - Adana kara yolu üzerinde bulunan Çiftehan Kaplıcaları’na ulaşım oldukça kolaydır. Kaplıca bölgesinde modern tesisler bulunmaktadır. Sağlık turizmi bakımından önemli illerimizden biri olan Niğde’ye her yıl binlerce kişi tedavi amaçlı gelmektedir.

Narlı Göl Kaplıcaları

Niğde’de şifalı suları ile öne çıkan bir diğer adres Narlı Göl Kaplıcaları’dır. Narlı Göl Kaplıcaları Niğde il merkezine 79 kilometre uzaklıktaki Nar köy yakınlarda bulunmaktadır. Suyunun kükürtlü olmasından dolayı Narlı Göl, Acıgöl olarak da bilinmektedir. Narlı köyün tam arkasında sıcak su kaynağına sahip olan Narlı Göl tipik krater gölü özellikleri taşımaktadır. Narlı Göl 2.500 metrekarelik alana sahip olup derinliği 70 metreye kadar çıkmaktadır. Gölün etrafı sazlıklarla çevrilidir. Gölün su seviyesi azaldığında kalp şeklini almaktadır. Narlı Göl kaynak çıkış sıcaklığı 67 derece olan kalsiyum, bikarbonat ve sodyum açısından çok zengin suya sahiptir. Kaynak sular başta sedef hastalığı, romatizma ve cilt hastalıklarının tedavisinde olmak üzere toplardamar yetmezliğinde, kronik bel ağrısında ve yüksek tansiyonda tedavi amaçlı kullanılmaktadır. Narlı Göl suyu yüksek miktarda arsenik miktarına sahip olduğundan içme suyu olarak kullanılması uygun değildir.

Aladağlar Milli Parkı

20.jpg

Kayseri, Niğde ve Adana sınırları içerisinde bulunan Aladağlar Milli Parkı 1995 yılında Milli Parklar Müdürlüğü tarafından milli park ilan edilerek koruma altına alınmıştır. Aladağlar Toros Dağları’nın ihtişamlı zirveleri arasında bulunmakta olup muhteşem doğası ve etkileyici manzaraları ile ilgi çeken yerler arasındadır. 54.524 hektar alana sahip olan Aladağlar Milli Parkı’nın düşük yükseltiye sahip bölümleri karaçam, göknar ve heybetli kızılçam ağaçlarıyla çevrilidir. Zirveye doğru yaklaştıkça ağaçlar yerini kayalar arasında yetişen otlara ve rengârenk bitkilere bırakmaktadır. Milli park bitki örtüsü, doğası ve göllerinin yansıra yaban hayatı ile de oldukça canlıdır. Parkta yaban domuzu, kurt, yaban keçisi, sansar ve çakal gibi hayvanlar yaşamaktadır. Kampçılık, olta balıkçılığı ve doğaseverlerin yanı sıra Aladağlar Milli Parkı’nı dağcılık ve tırmanma sporuyla ilgilenen sporcular sıklıkla ziyaret etmektedir. Aladağlar Milli Parkı’nda ülkemizden ve dünyadan birçok sporcunun tercih ettiği parkurlar bulunmaktadır. Emli Vadisi’nden başlayıp, Sokullupınar ve Yedigöller’i kapsamakta olan yürüyüş rotası oldukça popülerdir. 3.756 metre yükseklikteki Demirkazık Dağı’nın zirvesi hem tırmanışçılar için hem de güneşin doğuşunu ve batışını izlemek isteyenler için muhteşemdir. Gölleri, şelaleleri, yemyeşil bitki örtüsü ve görkemli zirveleriyle Anadolu’nun en güzel ve en etkileyici seyahat noktalarından biri olan Aladağlar Milli Parkı Niğde Çamardı üzerinden ulaşım sağlanmaktadır. Aladağlar Milli Parkı’nda konaklama için oteller ve pansiyonlar bulunduğu gibi doğaseverlerin çadır kurabileceği kamp alanları da mevcuttur.