Porto, güney batı Avrupa ülkesi başkent Lizbon’dan sonra Portekiz’in ikinci en büyük şehridir ve ülkenin kuzeyinde yer alır. İngilizce kaynaklarda şehrin adı Oporto olarak da geçer. Dünyaca meşhur Porto şarabı şöhretini kuzey Portekiz’deki Douro bölgesinden toplanan üzümlere borçludur. 13. yüzyıldan beri Douro üzümlerinden şarap yapılmaktadır. Porto’nun sembolleri haline gelen iki yapı ise çelik köprüleridir. Bunlar, Belçikalı mühendis Seyrig ile Fransız mühendis Gustave Eiffel’in yaptığı Dom Luis I Köprüsü ile üzerinden demiryolu geçen Maria Pia Köprüsü’dür. Dünyanın ilk borsalarından olan Porto Borsası 1834’te açılmıştır.
Porto’nun kuruluşu 4. yüzyılda Roma İmparatorluğu dönemine denk gelir. Daha o zamanlardan itibaren Porto ticaret limanı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bugünkü Portekiz ve İspanya’nın bulunduğu İber Yarımadası 711 yılında Müslüman Kuzey Afrikalılar yani Morolar tarafından ele geçirilir. Ancak Portekiz’in kuzeyindeki işgal yarımadanın geri kalanının aksine çok sürmez ve III. Alfonso’nın görevlendirdiği Vimara Peres 868 yılında Douro Nehri’nin çevresini, dolayısıyla Porto’yu, Müslüman yönetiminden kurtarır. O dönemde şehrin adı Portus Cale’dir. İber Yarımadası’nın tamamının Katolikler tarafından yeniden ele geçirilmesi (Reconquista) 1492’ye kadar devam edecektir.
Portekiz’in İspanyollardan bağımsız bir krallık olmasının temelleri 1095 yılında İspanyol kralı Alfonso’nun kızının Burgundy dükü Enrique ile evlenirken Portekiz topraklarını düğün hediyesi olarak vermesiyle atılmıştır. 1387’ye gelindiğinde Porto’da gelecek yüzyıllardaki politik ve askeri ilişkileri belirleyecek bir düğün olur. Bu düğün Kral I. João ile Lancasterlı Philippa’nın düğünüdür. Philippa artık Portekiz kraliçesidir. Bu evlilik ile Portekiz ile İngiltere yüzyıllarca sürecek dostane ilişkiler kurar. Porto’daki tersanelerde 14. ve 15. yüzyıllar boyunca inşa edilen gemiler Portekiz’in sadece denizden savunmasında değil coğrafi keşiflerinde de belirleyici olmuştur. I. João’nun Porto doğumlu oğlu “kâşif Enrique” 1415’te Kuzey Afrika’daki Ceuta şehrini bu gemilerden biriyle ele geçirir. Bu, Portekiz’in ilk deniz aşırı işgalidir. Günümüzde Portekiz mutfağı ile özdeşleşen Tripas à Moda do Porto yemeği bu şehirden çıkmıştır. Yine bu gemilerle Afrika’nın çevresinden dolaşıp Hindistan’ı bulmaya çalışır. 1703’te İngiltere ile Portekiz; Methuen Antlaşması'nı imzalayarak dostluklarını yeniden kuvvetlendirecektir. Bu antlaşma İngiltere yapımı yünlü kıyafetlerin vergiden muaf tutularak Portekiz pazarına sokulmasını öngörülür. Bunun karşılığında Porto şarabından İngiltere’de vergi alınmayacaktır. Öte yandan İngiltere’nin Fransa ile savaşta olması Fransız şarabından mahrum kalmalarına sebep olur ve işte böylece Porto şarabının yükselişi başlar. Zamanla ithalat ile yetinilmez ve İngilizler de bu şarabı üretmeye başlarlar.
18. ve 19. yüzyıllarda ise Porto şehri sanayi alanındaki atılımlarıyla kendinden söz ettirir. Zira 17. yüzyıl boyunca şarap ihracatından elde edilen kâr ile sanayiye yatırım yapılmıştır. Nüfusunun gerektirdiğinden çok daha fazla sanayi üretimi gerçekleştiren Porto 1809 yılının bahar aylarında yaşanan 1. Porto Muharebesi sonucu Napolyon’a bağlı Fransız birliklerinin kontrolü altına girer. Portekiz kralı VI. João o dönem Portekiz sömürgesi olan Brezilya’ya sürgüne gönderilir. Portolular Fransız askerlerinden kaçmak için köprüye akın ederek nehrin karşı tarafına geçmek isterler ancak yükü kaldıramayan köprünün çökmesiyle bir felaket yaşanır ve 6.000 kişi bir anda yok olur. 2. Porto Muharebesi’nde ise Portekiz ordusu İngilizlerin yardımıyla Fransızları şehirden püskürtür. Ülke işgalcilerden temizlenince halkın da talebiyle kral Brezilya’dan döner. Ancak halk anayasal monarşi de talep etmektedir. 1822’de yeni rejim yürürlüğe girer ancak ömrü 6 sene sürer. Yeni kral Miguel 1828’de mutlak monarşiyi geri getirince iç savaş çıkar. Porto iç savaşta isyancıların öncüsü olur. Nüfusunun neredeyse tamamı krala karşıdır. Kral yanlısı silahlı güçlerin “düşüremediği tek şehir” olarak tarihe geçer. Nihayet 1910’da Portekiz’de cumhuriyet ilan edilir.
Porto, görebileceğiniz en güzel güney Avrupa şehirlerinden biridir. Köklü ve renkli tarihi ile sizi bir anda etkisi altına alacaktır. Tarihî yapılarını gezmek, sokaklarında kaybolmak, meşhur şarabını yudumlamak, enfes yemeklerini tatmak, anı olması için geleneksel ürünlerden satın almak, bol bol fotoğraflar çekip seyahatinizi ölümsüzleştirmek, Douro Nehri’nin de Atlas Okyanusu’nun da manzarası karşısında hayran kalmanız için ilk fırsatta Porto’ya gitmenizi tavsiye ediyoruz. Hayatı doya doya ve çok ciddiye almadan yaşayan, anın keyfini çıkardığı kadar kültürüne ve tarihine sahip çıkan, gözü gibi koruyan Portekizlilerden öğreneceğimiz çok şey var.
Tanıtım Videosu: https://www.youtube.com/watch?v=GxqVlqRUhRI