Işık Doğudan Yükselir: Van

Adası, gölü, kahvaltısı, kalesi ve daha birçok güzelliği ile doyumsuz bir şehir Van. Onca Avrupa şehrinden sonra farklı bir lezzet olacaktı Van benim için, ülkemizde gezdiğim ilk doğu şehri için yollara düşmem gerekti.

Van’a sadece hafta sonu için gideceğim için sabah erken saatte uçağa bindim ve yaklaşık 1 saat 20 dakikada Van’a ulaştım. Van’ı araç kiralayarak gezmenin daha doğru olacağını düşündüğüm için havaalanında araç kiraladım ve Van gezime başladım.

Van’da ilk olarak Edremit’te göl kıyısında kahvaltı ettim, beklentiyi yüksek tuttuğum için sanırım Van kahvaltısı bana beklediğim tadı vermedi. İstanbul’da ya da başka bir şehirde yapılan kahvaltılardan farkı Van’a özel bir iki farklı lezzetin masada oluşuydu ama benim damak zevkime çok uyduğunu söyleyemem.

AKDAMAR ADASI VE KİLİSESİ

Kahvaltıdan sonra ise gezilmesi gereken yer tabi ki içinde bulunan Akdamar Kilisesi ile Van Gölü’nün üstünde pırlanta gibi duran Akdamar Adası oldu. Akdamar Adası’na gitmek için Gevaş’a doğru yola çıktım, yaklaşık 25 dakikalık bir yolculuk ile adaya geçeceğim iskelenin önüne geldim, hava biraz serin ama güneşliydi ve Ada uzaktan selamlıyordu beni. 15 TL geçiş ücretini vererek adaya doğru yola çıktık. Yaklaşık 30 dakika süren tekne yolcuğunun ardından Akdamar Adası’na yanaştık, bu ada müze statüsünde olduğu için 10 TL giriş ücreti ödeyerek adayı gezmeye başladım.

Vizontele filminde de gördüğümüz Artos Dağı’na uzaktan bakıp “Henüz kar yok ama kar yağınca da çok güzel görünür” diyerek hayıflandım.

Akdamar Kilisesi 915 yılında Kral Gagik’in emri ile Mimar Manuel tarafından inşa edilmiş. Kilise mimari açıdan Orta Çağ Ermeni mimarisinin en parlak eserlerindendir. Kızıl andezit taşından inşa edilmiş kilisenin dış cephesi zengin bitki ve hayvan motifleri ile kutsal kitaptan alınma sahnelerle bezenmiştir. Bu kiliseyle ile ilgili ilginç bir not var. 1951 yılında Kilise için yıkım kararı verilmiş ve yıkımdan tesadüfen haberi olan Yaşar Kemal’in girişimleri sonucu yıkılmaktan kurtarılmıştır. 

 

VAN KALESİ

Akdamar Adası’nda iki saat geçirdikten sonra tekrar tekne ile geri dönüş başlıyor, bu sefer istikametim üç bin yıla yakın zamandır Van Gölü’nün kenarından Van’a bekçilik eden Van Kalesi.

Urartu Krallığı tarafından MÖ 850’li yıllarda yaptırılan Van Kalesi insanı büyüleyen bir güzelliğe sahip. Yabancı ordularla savaşmak için değil bölge kontrolü için yapıldığı düşünülmekte. Kale’nin o zamanın şartlarıyla yapılmasının olanaksız olduğu düşünüldüğünden o dönemde yaşayan dev insanlar tarafından yapıldığına inanılır. Rus arkeologların 1915 yılında yaptıkları çalışmalar neticesinde Urartu Kralı Sarduri’ye ait yıllıklar ele geçirilmiş ve kalenin planı tam olarak çizilebilmiştir. Göz alıcı büyüklüğü, görkemi ve güzelliği ile kale UNESCO Dünya Mirasları Listesi’ne girmiştir.

Akşam gün batışında Van’ı ve Van Gölü’nü izlemek çok büyük bir keyif. Eğer Van Kalesi’ne çıkacaksanız gün batımını bekleyin. Gölün kızıl rengini ve Van şehrini doyasıya izleyin.

Ben eylül ayının sonlarına doğru Van’ı ziyaret etmiş olmama rağmen akşam Van’ın her bölgesinden düğün sesleri duyulmaya başladı ve ben Kale’nin üzerinden bu seslere eşlik ettim.

Akşam için nasıl bir plan yapmalıyım diye düşünürken Akdamar’a giderken tanıştığım iki öğretmen arkadaşımın “Harika bir rock grubu var dinlemeye gideceğiz, sen de gel” demesiyle Janya Şarap Evi’nde rock dinlemeye gittim. Gerçekten beklentimin üzerinde bir müzik şölenine denk geldiğimi belirtmeliyim. Van’da bir barda rock dinleyeceğimi hiç düşünmemiştim. Gece yarısına doğru otelime gidebildim. Otellerle ilgili konuşacak olursam Van otelleri oldukça başarılıdır ve bütçenize göre istediğiniz gibi bir otel seçebilirsiniz.

Sabah erkenden uyanıp Van kahvaltısı için ünü Van dışına da taşmış ve Van kahvaltısının yaratıcısı olarak görülen Yusuf Konak’ın mekânına gittim. Yusuf orada beni çok büyük bir ilgi ile karşıladı, cebinden çıkardığı küçük hediyeleri her gelen misafirine verdi. Sohbet ederken birçok televizyon programına konuk olduğunu ve yaptığı işi büyük bir gururla anlattı, işini böylesine seven insanların olması ne güzel. Kendisi ile bir de hatıra fotoğrafı çekilerek kahvaltının keyfine vardım.

Artık kısa tatilim bitmek üzereydi ve bu güzel şehre veda etmeye hazırdım, oysa Van’a daha çok zamana ayırmalı ve Kapadokya kadar bilinmeyen Vanadokya peri bacalarını da ziyaret etmeliydim, ya da Muradiye Şelalesi’ne gitmeli doğa güzelliğinin tadına varmalıydım. Van’a gidecekseniz minimum 3 gün ayırmalısınız ki benim gibi göremediğiniz yerler kalmasın. Ben de Van'a bir daha gelmeyi umut ederek bu güzel şehirden keyifle ayrıldım.