Brüksel'de Hafta Sonu

Bu sefer rotam sadeceBelçika’nın değil, Avrupa Birliği Parlamentosu’nun da içinde bulunmasından dolayı Avrupa’nın da başkenti sayılan Brüksel. Türk televizyonlarında genelde haberlerde çok da hoş olmayan konularla gündeme gelmiştir Brüksel. AB’nin istediği kanunlar, yasadışı örgütlerin gösterileri ve 2016 mart ayında yaşanan terör saldırıları bunlara örnek gösterilebilir.

Ben bu sefer Brüksel’in sevimli, turist çeken, eğlenceli yönünü görmek için çıkıyorum yola. Yolda beni ne bekler, gerçekten eğlenecek miyim, gri Brüksel’in yeşil taraflarını görecek miyim bilmiyorum ama heyecanla biniyorum uçağa.

Brüksel'e Ulaşım

Brüksel’e Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan 3 saat 25 dakikalık bir uçuş ile Charleroi Havaalanı’na yerel saat ile 12.20'de iniyoruz. Pasaport kontrolünde üstümde ne kadar para olduğu, ödemeleri nasıl yapacağım gibi sorular soruyorlar. Pasaportumda birçok Shengen bölgesi girişi olmasına rağmen soruların ardından pasaport kontrolünden geçebiliyorum.

Charlorie Havaalanı Brüksel merkeze 50 kilometre mesafede bir bulunuyor. Daha çok ucuz uçak firmalarının kullandığı havaalanına inecekseniz, şehrin merkezine gitmek için Flibbo otobüslerini kullanabilirsiniz. Tek yön 17 euro olan otobüs biletlerini internetten 14 euroya satın alabilirisiniz. Taksi ücretinin çok pahalı olduğunu da belirteyim.

Kasım ayının sonunda olmasına rağmen çok da soğuk olmayan güneşli bir Brüksel gününde yaklaşık 1 saatlik otobüs yolculuğu ile merkeze geliyorum. Buradan otelime geçmek için otobüs kullandım. Brüksel’de tek yön 2,1 euro ancak 24 saatlik bilet alırsanız 14 euroya metro, tren ve otobüsleri sınırsız kullanabiliyorsunuz. Eğer şehir içinde olacaksanız her yer birbirine çok yakın olduğu için tek yön alabilirsiniz ama ben çok fazla gezmeyi sevdiğim ve şehrin farklı noktalarını da görmek istediğim için 24 saatlik biletler aldım.

Kentin Simge Yapıları ve Meydanları

Brüksel’in en çok ilgi gören yeri Grand Place. Bu meydan gerçekten görülmeye değer. Kasım sonu olduğundan meydan Noel için süslenmeye başlamış, ışıl ışıl. Çevresi tarihi binalarla çevrili meydanda akşam ışık ve müzik şovu oluyor, 360 derece meydandaki tüm binalar ışıklandırılmış ve çeşitli renklerdeki ışıklarla çalan müzik inanılmaz bir görsel şölen oluşturuyor. Akşam başlayan yağmura rağmen binlerce insan meydanın ortasında bu şovu izliyoruz ve çok keyif alıyoruz. Meydan 1998 yılında UNESCODünya Mirası Listesi’ne de alınmış.

Meydan’a yürüme mesafesinde Manneken Pis (İşeyen Çocuk) heykeli Brüksel’in simgesi ve her yıl milyonlarca turist çekiyor. 61 cm uzunluğunda 1618 yılında yapılan bu heykelin hikâyesi de bir hayli ilginç. Zamanında bir savaş sırasında çıkan yangını işeyerek söndürdüğüne inanılan bu çocuk aziz ilan edilmiş ve heykeli yapılmış. Manneken Pis’in kendine ait bir dolabı ve birçok giysisi var, ancak genelde giydirilmeyen heykel Noel zamanına 1 ay kala giydirilmeye başlanıyor ve her gün farklı bir kıyafet giyiyor. Benim gittiğim ilk gün çıplak olan heykel ikinci gün şansıma giydirilmişti.

Brüksel’de simge bir yapı olan Atomium ise 1958 yılında Expo Fuarı için 6 aylık zaman diliminde yapılmış ancak çok fazla ilgi görünce kaldırılmamıştır. Demir atomunun 165 milyar kez büyütülmüş halinden esinlenerek yapılan binaya girmek isteyenlerin 14 euro ödemesi gerekiyor.

Atomium’un hemen yanında bulunan Mini Europe ise Avrupa’da bulunan simge yapıların 25 kat küçültülerek yapıldığı ve sergilendiği, içinde parkların bulunduğu bir yapı. Giriş ücreti 16 euro olan Mini Europe da Brüksel’e gelince ziyaret edilecek yerlerin başına geliyor.

Brüksel’de Atomium’un hemen yanında bulunan Ossegem Park ise inanılmaz güzel sonbahar manzaraları sundu bana. Parkta dolaşırken çok keyif aldım ve birçok fotoğraf çekerek manzaraları ölümsüzleştirdim.

 İ

kinci gün Brüksel çok soğuk olmasına rağmen, sonbaharın görsel güzelliğine bakarken ve o anı yaşarken çok üşümedim.

Gece Hayatı ve Yeme-İçme

Brüksel’de gece ise merkez inanılmaz kalabalık ve eğlenceliydi, Grand Place ve yakınındaki her yer tıklım tıklımdı. Yemek ya da kahve için bile uzun kuyruklar oluşmuştu. Beklediğimden çok turist olduğunu belirtmeliyim, gelmeden önce Brüksel’i hiç turistik bir şehir olarak düşünmemiştim. Ancak gördüğüm kalabalık beni haksız çıkartmıştı. Daha çok Uzak Doğulu ve Hint turistlerin olduğunu belirtmeliyim.

Brüksel’de fiyatlar ise ülkemizdekinin çok üzerinde. Özellikle son dönemlerdeki döviz artışları da eklenince çok yüksek olduğunu söyleyebilirim. Yemek için 20 - 30 euro, kahve için 5 - 7 euro gibi ödeme yapmanız gerekebilir. Ben bir restoranda değil de fast food zincirlerinden yiyeceğim derseniz 7 - 10 euro arasında bir ödeme yapacaksınız.

Brüksel ziyaretimde bir de AVM gezmek istedim, Dorock Brüksel adında çok büyük ve birçok markanın içinde yer aldığı AVM’yi dolaştım ve orada da giyim eşyalarının fiyatlarını inceledim, yine ülkemize göre pahalı kaldığını belirtmeliyim.

Brüksel’in çikolatası, waffle ve birası ünlüdür. Oraya kadar gitmişken bu tatları da tatmanızı tavsiye ederim. Çikolata butikleri hemen her yerde var, paket çikolata fiyatları büyüklüğüne göre 3 ile 30 euro arasında değişiyor. Waflle yiyecekseniz 5 - 7 euro arasında yiyebilirsiniz. Delirium 2400 bira çeşidi ile rekorlar kitabına girmiş bir yer ve burada da biranızı içebilirsiniz.

2 günlük seyahatimin ardından Brüksel’den dönerken yine keyifliydim, soğuk havaya rağmen yaşayan bir şehirde olmak ve rutin hayattan uzaklaşmak her zamanki gibi yine iyi geldi. Brüksel’den gelirken çikolata, magnet ve sevdikleriniz için bira alabilirsiniz. Brüksel’i gezmek ve tanımak için 2 gün yeterli olacaktır.

#Makedonyadan yazılar alanında göster
Kapalı