Bangalore Gezilecek Yerler

Şehrin idari merkezinin kalbinde bulunan bu park diğer adıyla Bangalore Garden City olarak bilinir. İngiltere Tümgenerali Sankey, bu şehri Mysore Krallığı’ndan aldıktan sonra yapılmaya başlanmıştır ve günümüzde ulaştığı alan 300 hektar büyüklüğündedir. Bangalore şehrinin en ünlü parklarından biri olan CubbonParkı içerisinde birden çok resmi bina, kütüphane ve müze barındırır. Londra’nın Hyde Park’ı olarak da akıllara kazınan bu yemyeşil park içerisinde Kraliçe Victoria ve VII Edward heykellerini barındırdığı gibi bir de Karnata Yüksek Mahkemesi,DevletMerkez Kütüphanesi ve Devlet Arkeoloji Müzesi’ne ev sahipliği yapmaktadır. Bu parkı gezerken hem tarihî ve bilgi dolu bir gezi yaparken hem de çok çeşitli çiçek türlerini ve ağaçlarını inceleyebilir, yemyeşil doğasının taze havasını içinize çekebilirsiniz. Pazartesi günleri kapalı olan bu park, hafta içi sabah 06.00 ile 18.00 arasında ziyaret edilebilir ve girişler ücretsizdir.

Bangalore şehrinde görülmesi gereken yerlerin başında gelen bu bahçenin yapımı 1700’lü yıllarda Mysore hükümdarı Hyder Ali tarafından başlatılmış fakat son aşamalarını oğlu Tipu Sultan devam ettirmiştir. Tipu Sultan çok farklı ülkelerden bitkiler getirerek bu bahçede 1.000’in üzerinde bir bitki çeşitliliği oluşturmuştur. Dünyadaki en eski kayalardan oluşan LalbaghBotanikBahçesi’nin tarihinin 3.000 milyon yılın üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Cumhuriyet Bayramı gibi ulusal bayramlarda içinde çeşitli çiçek gösterileri yapılan bu park, İngiltere’deki Glass House’a benzerliği ile dikkat çeker. Ayrıca parkta 300 yaşında olduğu bilinen bir Noel ağacı bile mevcut. Bangalore şehrinde herkesin gidip görmesi gereken bu parka girişlerde kişi başı 10 rupi alındığı gibi 12 yaşındaki çocuklar ve daha küçükleri için ücretsizdir. Sabah 06.00 ile akşam 19.00 saatleri arasında ziyaret edilebilen bu park haftanın her günü açıktır.

Orijinal adı Tipu Sultan Fort and Place olan bu saray, Mysore Krallığı döneminde yapılmış en görkemli yapılardan biridir. Ahşap direkleriyle ve duvarlarının o tarihlerde el ile boyandığını açık bir şekilde belli etmesiyle tam bir mimarî tarihi yaşatan bu saray, eski görünümlü olduğu kadar aynı zamanda oldukça şık bir yapıya sahiptir. 1700’lü yıllarda Mysore hükümdarı Hyder Ali Han tarafından yapımına başlanan bu binayı yine oğlu Tipu Sultan bitirmiştir. Oldukça zarif oyma sütunlardan ve balkonlardan oluşan bu ahşap ve süslü yapı, Tipu Sultan’ın en sevdiği dinlenme mekânları arasında yer alır. İçerisinde balkonları, odaları ve salonları birbirine bağlanan genişçe bir yol barındıran bu saray, ayrıca o dönemin tarihini anlatan bir müzeye de ev sahipliği yapmaktadır. Giriş ücretlerinin kişi başı 100 rupi olduğu bu saray haftanın her günü açıktır ve saat 08.30- 17.30 arasında hizmet vermektedir.

1887 yılında Mysore Kralı Chamaraja Wadiyar tarafından yaptırılan bu saray, yapım aşamasında Londra’daki Windson Kalesi’nden esinlenildiği söylenir. Şehrin kalbinde konumlanan bu sarayın çevresi botanik bahçeleri ile çevrilidir. İngiltere mimarisini yansıtan bu saray özellikle Tudor stilini anımsatmaktadır. Büyük kulelerden oluşan sarayın camları Gotik mimari tarzında yapılmış olup, iç mekânında çiçekler ve kabartmalı resimlere yer verilir. Bu sarayda halen çok çeşitli kültürel aktiviteler gerçekleştirilmeye devam edilmektedir. Ziyaret günleri haftanın her günü saat 10.00 ile 17.30 arasında olan bu saraya giriş ücretleri değişkenlik gösterir. Eğer Hint vatandaşı iseniz 240 rupi ile girebilirsiniz fakat turist iseniz 480 rupi ödemek zorundasınız. Ayrıca sarayı dolaşırken video çekmek isterseniz de ayrı bir ücret ödemeniz gerekmektedir. Saraya girer girmez size detaylı bir şekilde sarayın tarihinden bahsetmek isteyenler ise görevli kişiler değiller, eğer onları dinleyerek sarayı dolaşırsanız, bu kişilere bahşiş vermeniz gerekecektir.

Devlet yasama meclisi binası olan Vidhana Soudha’nın yapımı yaklaşık 5 yıl sürerek 1956 yılında hizmete açılmıştır. Oldukça büyük bir alanı kaplayan bu görkemli bina, tamamen granitten ve mermerden yapılmıştır. Neo-dravidian tarzında yapıldığı oldukça açık olan bu binada oyma motifler, yüksek sütunlar, farklı tarzda korniş ve kemerler dikkat çeker. Hindistan’ın en görkemli kamu binası unvanına sahip olan bu binanın girişinde “Government’s work is God’s work” yazısı bulunmaktadır. Devletin işi Tanrı’nın işidir anlamına gelen bu yazıyla, devlet işlerindeki düzeni anlamak mümkündür. Sadece pazar akşamları ışıklandırılan bu binaya girişler ücretsiz olup önceden izin alınarak hafta içi her gün 09.30- 17.30 arası gidip ziyaret edilebilir.

Bangalore şehrinden biraz uzak bir alanda konumlanan bu eğlence parkı Hindistan’ın en iyi, en büyük ve en temiz parkıdır. Uluslararası standartlara uygun olarak yapılan Wonderla Eğlence Parkı 330.000 metrekarelik bir alanı kaplar ve Bidadi bölgesinde yer almaktadır. Parkın açılma tarihi günümüze çok yakındır. 2000 yılında açılan bu parkın içerisinde su parkları oyun alanı, gezi alanları ve dinlenme mekânları barındırdığı gibi bir de düzenli olarak çeşitli aktivitelere ve animasyonlara yer verilir. Her yaştan insanı içerisinde bulundurarak her yaş grubuna ayrı aktiviteler sunan bu parkın ücretleri de aktivitelerine göre değişmektedir. Haftanın her günü açık olan Wonderla Eğlence Parkı saat 11.00- 18.00 arası hizmet vermektedir.

Bangalore şehrinin Rajaji Nagar semtinde yer alan bu tapınak, Radha ve Krisha tanrılarına adanmış olduğu için diğer adıyla Sri Radha Krisha Tapınağı olarak da bilinir. Semtin en yüksek tepelerinden birinde konumlanır ve bu tepe de adını tapınaktan alarak KrishaTepesi olmuştur. Tapınağın en ilgi çekici özelliği birçok yerinin altından yapılmış olması ve bu sayede dıştan parlak bir görünüm oluşturmasıdır. Hindistan’ın dokuzuncu cumhurbaşkanı Daya tarafından 1997 yılında açılan bu tapınak içerisinde 6 farklı türbe bulundurarak dünyanın en büyük tapınaklarından biri olmuştur. Genellikle çok fazla ziyaretçi alan Iskcon Tapınağı’na girişler ücretsizdir ve haftanın her günü açıktır. Ziyaret saatleri 07.15-13.00 ile 16.15-20.20 olan bu tapınağın kendisi kadar çevresi de görülmeye değer niteliktedir.

Şüphesiz Hindistan’ın en renkli ve en eski tapınağı olan Gavi Gangadhareshwara Tapınağı, Hint taş mimarisinin en güzel örneklerinden biri kabul edilir. Bangalore şehrinin kurucusu sayılan Kempe Gowda I tarafından yapılmıştır. Bağımsızlığın sembolü haline gelen ateş tanrısı Agni’nin bu tapınağın içerisinde iki başlı yedi elli ve üç ayaklı bir heykeli bulunur. Shiva tanrısına ithafen yapılan bu tapınakta dua edenler göz hastalıklarının iyileşeceğine inanırlar. Hint kültürü için çok büyük önemi olan bu tapınak birçok yasa ile korunma altına alınmıştır. Tapınağın efsanesi haline gelen gizli tünelin, insanlar tarafından Kashi tanrısına ulaşmak için kullanıldığı düşünülmektedir. Her yıl Makar Sankranti adı verilen bir etkinlikle binlerce insan bu tapınağı ziyarete gelmektedir.

Bangalore Ashram olarak da bilinen bu yaşam merkezi, adından da anlaşılacağı gibi yaşayan uluslararası bir sanat merkezidir. Manevi anlamda bir kültür merkezi diyebileceğimiz bu yerde yoga ve meditasyon gibi tamamen insanın bilinçaltını ve ruhunu dinlendirmeye yönelik aktiviteler düzenlenmektedir. 1986 yılında kurulan merkez hem Yaşam Sanatı Vakfı’na fon olması hem de insanlara manevi bir güç sağlamak amacıyla kurulmuştur. Yoga ve meditasyon programlarının dünyaca ünlü olduğu bu merkeze her yıl 1,2 milyon ziyaretçi gelmektedir. Ayrıca burada Ayurveda tedavileri de uygulandığı gibi birçok seva fırsatları da sunulmaktadır. Ayurveda tedavi yöntemleri diyabetten kanser hastalıklarına kadar her türlü hastalığı iyileştirebilecek kadar güçlü bir tedavi yöntemi olarak bilinir. Haftanın her günü açık olan bu yer saat 09.00-20.00 arasında hizmet vermektedir.

Bangalore şehrinde bir Roma Katolik kilisesi olan bu Bebek İsa Kilisesi, 1971 yılında şehrin Vivek Nagar bölgesinde kurulmuş olup İsa’ya adanmıştır. Kilise içerisindeki Bebek İsa Heykeli Bangalore’deki başka bir kiliseden getirilmiştir. O zamandan beri süregelen mucizeler bu kiliseye atanmış ve kilise dünyaca ününü her geçen gün daha da artırmıştır. 2.500 kişilik bir salonu olan bu kilisede büyük bir duvar resmi vardır ve bu resim İsa’nın doğum sahnesini sürekli bir şekilde tekrarlamaktadır. Birçok ünlünün yer aldığı Kuzhanthai Yesu adlı film 1984 yılında burada çekilmiştir. Gün geçtikçe artan ünü sayesinde çok fazla merak edilen, mimarisi ile kilise havası vermeyen ve sürekli ziyaretçi alan bu kiliseyi şehre geldiğinizde ziyaret etmenizi öneririz.