Alplerin Kucağında Solčavsko Bölgesi ve Logarska Dolina

Avusturya sınırında yer alan Solcava bölgesi Slovenya’nın kuzey kesiminde, başkent Ljubljana’ya sadece 1,5 saat mesafede yer alıyor.

Bölgenin merkezi Solcava köyü. Burada hiç beklemediğimiz kadar gelişmiş bir turizm ofisi ile karşılaştık: Rinka Center. Köyün ortasında ahşabı modernle buluşturan yapısı ile dikkat çekiyor. İlk olarak turizm ofisinde yetkili ile buluştuk. Bize bölge ile ilgili bilgi verdi.

Slovenya - Avusturya sınırındaki Solčavsko, Savinja Nehri’nin kolları arasında, Kamnik - Savinja Alpleri ve Karawanks'ın kucağında, coğrafi olarak değişmezlik gösteren özel bir bölge.

Solčavsko’nun en önemli özelliği üç paralel Alp’ten oluşması: Logarska DolinaBuzul Vadileri, Robanov Kot ve Matkov Kot. Bu vadilerde yürüyüş ise bölgenin en popüler aktivitesi. Solčavsko Bölgesi’nin %80'i, Logarska Dolina ve Robanov Kot Vadileri ve de Natura 2000 alanı koruma altına alınmış.

Vadilerin en popüleri ve en büyüğü 7 kilometrelik Logarska Dolina. Matkov Kot 5 kilometre, Robanov Kot ise 3,5 kilometre uzunluğa sahip. Her 3 vadiyi de kapsayan trekking rotaları bulunmakta ve burası yerel halkın olduğu kadar çevre ülkelerin de rağbet gösterdiği noktalardan.

Meşhur Solčavsko Panoramik Yolu, Matkov Kot’taki büyük dağ çitlikleriyle Podolševa mezrasındaki çiftlikleri birbirine bağlıyor. Bu yol, vadilerin ötesindeki muhteşem manzaraları ve Kamni - Savinja Alplerinin görüntüsünü gözler önüne seriyor.

Turizm ofisi yetkilisi bize bu merkezin de hikâyesini anlattı biraz. Bu merkezi yapılmasında ve bölgedeki doğanın korunmasında Norveçlilerin büyük desteği olmuş. Ziyaret ettiğimiz merkez de aslında sadece turizm merkezi olarak hizmet vermiyormuş. Burası aynı zamanda Solčavsko’nun sürdürülebilir gelişmesindeki (Sustainable development) çok amaçlı bir merkezmiş, bölgenin sürdürülebilir gelişmesi için farklı aktiviteleri birbirine bağlayan ve yeni gelişme olanakları sunan bir noktaymış.

İlk katı turizm ofisi. Burada bölgeyle ilgili pek çok bilgi alabiliyor, broşür bulabiliyorsunuz. Aynı zamanda ufak bir salonda bölgeyi anlatan tanıtım filmini izleyebiliyorsunuz. Alt katta ise sergi alanı var. Burada bölgede yaşayan yerel halkın yaptığı ürünler sergileniyor. Biz gittiğimizde elektrikli testere ile yapılan ağaçtan heykeller sergileniyordu. Aynı zamanda bu sanat bir yarışma konusu. Her sene bölgede elektrikli testere ile heykel yapma yarışması düzenleniyormuş. İşte o yarışmanın başarılı eserleri de burada sergileniyor.

Yine alt katta bölgede neler bulabileceğinize dair ufak bir canlandırma yapılmış. Mesela dünyadaki ilk iğneler buradaki bir mağarada bulunmuş.

Potočka Zijalka Mağarası; Olševa'nın yamacında bulunuyormuş. Burası, 20 binden fazla yıl önce, bir Cro-Magnon (kromanyon) barınağıymış. Slovenyalı arkeolog Srečko Brodar, 1928 yılında mağarada paleolitik avcıların izlerini keşfetmiş. İşte ilk iğneler de bu dönemden günümüze ulaşmış. Yaklaşık 1.000 yıl boyunca, bugünkü Carinthia’dan gelenler Olševa'nın aşağı bölgesindeki yamaçlara yerleşmişler. Bunu da önden bir not olarak eklemek istedim. Çünkü biz bu gezimizde mağaralara kadar gidemeyeceğiz.

Bu merkezdeki ilk odamız olan mağara odadan çıkıyor ve hemen yöresel bir evin içine giriyoruz.

Burada yerel hayat canlandırılmış. Sonra keçe yapımı atölyesinden geçip doğal ortamın anlatıldığı vadi bölümüne geçiyoruz.

Aslında bizim de bölgedeki tecrübemiz aynen buna benzer olacak. Yöresel ürünleri göreceğiz, yerel bir işletme olan bir çiftliktekalacağız. Ertesi sabah erkenden vadilere doğru yola çıkacağız. Şimdi kafamızda neler göreceğimiz daha net şekillenmiş oldu.

Merkezdeki gezimiz sonrası giriş katına çıkıp bu ahşap sıcacık ortamda birer kahve içiyor ve kameralarımızı şarj ediyoruz. Kısa bir soluklanma sonrasında turizm ofisinden bizimle ilgilenen yetkili bize doğruca kasabayı gezdirmeye başlıyor. Solčava, bölgeye adını veren küçük bir köy. Köyün tepesinde Gotik Karlı Meryem Ana Kilisesi (St. Mary of the Snows) bulunuyor. Hatta biz o tarafa doğru yürürken köy halkı da akşam kilisede düzenlenecek bir anma töreni için şık kıyafetleri içinde kiliseye gidiyordu. Burası o kadar küçük bir köy ki, 1.000 kişi ya var ya yok.

Köyün ortasından sadece yarım saat yürüme mesafesinde, ormanın ortasında, neredeyse bin yaşında bir porsuk ağacı bulunuyormuş, ancak biz bunu görmedik.  

Köyün içinde biraz daha yürüdüğümüzde köyünküçük müzesine geldik. Müzenin içinde sağ tarafta bölgede bulunan kelebeklerin sergisini, sol tarafta ise keçeden ürünlerin yapım atölyesini görüyoruz.

Küçük ama şık bir yerdi. Müzenin içinde ayrıca arkeolojik bulguların sergilendiği bir oda da bulunuyor.

Bu müzenin hemen dışında yer alan ufak bahçe ve önündeki dünyanın en küçükoteli dikkat çekiciydi. Dünyanın en küçük oteli bir “İyi Böcek Oteli” Buraya yem bırakarak iyi böceklerin burada üremesini sağlıyorlar. Burada konaklayan böcekler de gidip yan taraftaki bahçedeki kötü ve zararlı böcekleri öldürüyorlar. Böylelikle bahçede yetişen ürünler hep sağlıklı oluyor. Bu bahçeyi de köyde yaşayan 3 kadın çekip çeviriyormuş.

Köydeki gezintimiz sonrası akşam konaklayacağımız çiftlik evine gidiyoruz. Slovenya'nın en yüksekçiftliği 1.327 metre yükseklikteki Bukovni Çiftliği ama biz ertesi gün gideceğimiz Logar Vadisi’ne daha yakın konumdaki başka bir çiftlikte kaldık. Yemekler tamamen çiftlikte üretilen doğal ürünlerle hazırlandığı için çok ama çok lezzetliydi.

Ertesi sabah kuş ve kuzu sesleriyle nefis bir manzaraya uyandık.

Bu manzaraya karşı Türk kahvaltısına benzer içinde peyniri, domatesi, salatalığı, omleti olan bir kahvaltı Avrupa genelinde çok rastlanır değil ama Slovenya’da kahvaltı bize biraz daha benziyor. Özellikle de kırsal kesimde.

Kahvaltı sonrası doğruca Logar Vadisi’ne gidiyoruz. Logar Vadisi’nin girişi bölgenin tüm kartpostallarını süslüyor. Tabii ki biz de buradan fotoğraf çekmezsek olmazdı.

Alpler’deki bir buzul vadisi olan Logar Vadisi, Avrupa’nın en güzel vadileri arasında gösteriliyor. Özellikle hiking, trekking, binicilik ve foto safari yapanlar için burası adeta bir cennet.

Vadinin girişinde ufak bir kilise de yer alıyor. Vadide oturan neredeyse yok denecek kadar az. Sadece 38 kişi yaşıyor. Yapıların tamamı doğayla uyumlu şekilde ahşap olarak inşa edilmiş. Bu evlerin birine misafir olduğunuzda sizi büyük bir misafirperverlikle karşılıyorlar ve yöresel ürünler ikram ediyorlar.

Biz vadi girişinde yer alan bir çiftliğin bahçesine girdik ve burada sevimli pony’lerle oynadık. Çok güzeldi. Tek dikkat edilmesi gereken, çiftliğin çevresinin elektrikli tellerle çevrili olması. Bu da çiftlikteki hayvanlara çevredeki vahşi hayvanlar saldırmasın diye yapılmış. O nedenle bir çiftliğe girerken mutlaka sahibine haber vermelisiniz ki, çitlerdeki elektriği kessin siz girerken.

Etrafta inekler, pony’ler ve yemyeşil doğa… Harika bir manzaraydı.

Vadiyi başından sonuna yürümek isterseniz 7 kilometre olduğunu unutmamalısınız. Vadi boyunca yürürken irili ufaklı pek çok şelale ile karşılaşacaksınız. Vadinin sonunda ise 90 metreden dökülen Rinka Şelalesi yer alıyor. Burası Avusturya sınırına çok yakın olduğundan çok sayıda Avusturyalı spor tutkununu da bölgede görmek mümkün. Özellikle hafta sonları dağ bisikletleriyle gruplar halinde buraya geliyorlar.

Biz de sonunda Rinka Şelalesi’ne ulaştık.

Tabii vadiyi yürümek istemezseniz araçla da Rinka Şelalesi’ne ulaşan bir yol var. Aracı park ettiğiniz noktadan sadece 10-15 dakika ormanlık bir alanda, fonda su sesi ve kuş sesleri ile yürüyüş yaparak şelaleye ulaşabilirsiniz.

Rinka Şelalesi’nin önünde ya da izleme terasına çıkıp burayı fotoğraflayabilirsiniz. Bu arada bir bakacaksınız ki çektiğiniz fotoğraflarda gökkuşağı oluşmuş.

Keyifli bir rota. Biz de bu rotayı keyifle tamamladıktan sonra bir sonraki durağımız Maribor’a doğru yola çıkıyoruz.

Maribor’da görüşmek üzere…

Slovenya'nın güzeli: Bled Gölü'nü okumak için buraya tıklayabilirsiniz. Slovenya’nın Kranjska Gora Bölgesi gezisini okumak için buraya tıklayabilirsiniz.  

TUĞÇE YILMAZ

Yazar Hakkında

TUĞÇE YILMAZ

 Yaklaşık 15 sene Medya satın alma ve Planlama sektöründe çok uluslu şirketler ile çalıştıktan sonra kendi tutkusu olan gezi ve seyahate yönelerek Gezimanya.com’u kurmuştur.1997 - 1999 İstanbul Üni