Kuzey Amerika’nın en güneyinde, bir cennet ada…
Miami’den karayolu ile sadece dört saat uzaklıkta…
Florida eyaletinin en güney ucunda 200 kilometrelik bir köprü ile zincir gibi birbirlerine bağlı, “Florida Keys” olarak adlandırılan adaların en sonuncusu…
Miami’den Key West’e gitmek için otobüse bindiğimizde, yolculuğumuz boyunca Florida Keys yoluna girene kadar bizi nelerin beklediğini henüz bilmiyorduk.
Daha önceleri adalara ulaşmak için okyanus üzerinde bir tren yolu varmış. Ancak çok kuvvetli bir fırtınada meydana gelen tren kazası sonrası kullanılamaz duruma gelmiş. Sonraki yıllarda ise günümüzde kullanılan yol yapılmış.
Yolumuzun üzerinde önümüze çıkan muhteşem manzaralar karşısında ağzımız açık bir şekilde yola devam ederken, karşılaştığımız doğa güzellikleri, sağlı sollu eşsiz okyanus manzarası, okyanus üzerinde uzanan kilometrelerce uzunluktaki daracık köprü karşısında şaşkınlık ve hayranlığımız artarak devam ediyor.
Key West’e ulaşmak için yapılmış olan “Seven Mile Bridge” on bir kilometre uzunluğunda dünyaca ünlü bir köprü. Sağınızda ve solunuzdaki irili ufaklı adaların yanı sıra, arka arkaya sıralanmış mercan adalarının birbirine bağlandığı yol, uçsuz bucaksız okyanusun üzerindeki yirmi, yirmi beş adayı birbirine bağlamış. Bu adalardan “Islamorada Adası” ise en ünlü olanı. Adaların hemen hemen hepsinde denize girilirken, su ile yapılan pek çok aktiviteye ve kampinge ev sahipliği yaptıkları gibi, burası dalgıçlar için de ayrı bir cennet.
Küba’ya sadece 90 mil mesafedeki adada, Kuzey Amerika kıtasının bittiği noktaya gelip, karşı kıyılara baktığınız zaman gördüğünüz yer Havana. Ada bu yakınlık nedeniyle Latin kültürünün etkisinde kalmış. Puro satan dükkânların yanında, sokaklarda sıklıkla Latin müziği duyuyorsunuz. Sokaklar tertemiz, insanlar güler yüzlü ve mutlu.
Amerikalı zengin turistlerin tercih ettiği bir tatil yeri olan Key West’te oteller genellikle tipik mimarisini korumuş butik oteller. Önü verandalı özgün yapıların bahçeleri ise tropik ağaç ve bitkiler ile süslenmiş. Tropik iklimi nedeniyle yılın on iki ayı deniz sezonu açık. Ancak en iyi sezonun eylül-ekim-kasım olduğu söyleniyor. Adada bir de havaalanı var.
Sokaklardaki kafe ve barlardan yükselen müzik sesleri sayesinde insanlar yürürken bile dans ediyor. Şehrin ünlü caddesi Duval Caddesi üzerindeki Whistle Bar o kadar otantik ki; etrafındakileri görmeseniz kendinizi 18. yüzyılda sanabilirsiniz.Duval Caddesi’nin en sonunda yer alan limanda (Mallory Square Dock) yer alan deniz ürünü restoranlarında yenilen kalamar, karides ve buraya özel bir balık olan “mahi mahi”nin tadına ise doyum olmuyor. Limanda her gün yapılan “Muhteşem Gün Batımı Festivali” ile güneşin batışı alkışlar eşliğinde izleniyor. Biz ise dönüş saatimiz yaklaştığı için gün batımını buradan sonuna kadar izleyemesek de yol boyunca güneşin batışının güzelliğinin her anını takip edebildik.
Duval Caddesi’nin diğer ucunda ise Kuzey Amerika’nın en güney ucunda olduğunuzu gösteren bir taş var. “Southern Point”in çok kalabalık olmasının nedeni, “Küba’ya sadece 90 mil” yazısı önünde fotoğraf çektiren turistler.
Amerikalı Nobel ödüllü ünlü yazar Ernest Hemingway’in de romanlarını yazmak için Key West’te yaşamayı seçmiş olması bile bu kentin ne kadar huzurlu ve keyifli bir yer olduğunu anlatmaya yeter sanırım. Gerek iklim, gerek yaşam tarzı açısından Küba’ya olan benzerliği, yazarın neden zaman zaman Küba’da zaman zaman da Key West’te yaşadığının bir delili olsa gerek.
“Key Lime Pie” adanın vazgeçilmez tatlılarından. “Key Lime” Güney Florida’ya özgü küçük sarı-yeşil bir limon. Birçok içecek ve tatlıda kullanılıyor. Sıcak havada insanın içini ferahlatan lezzeti denemeden geçemiyoruz.
Key West’te bir de “Mini Cumhuriyet” (*) var. “Conch Cumhuriyeti”, hükümetin bazı uygulamalarını protesto etmek amacıyla, 1982 yılında ABD federal yapısından ayrılarak, kurulan bağımsız bir cumhuriyet. Ülkenin ekonomisi turizme bağlı. Sloganları “sıcaklık, mizah ve saygı.” İsteyenin hemen pasaport alabildiği Conch Cumhuriyeti’nin, kendi sitesinde bulunan verilere göre 6 asker ve 100 binin üzerinde görünmez ninjadan oluşan bir ordusu bile var. Bu ordunun göçmen politikalarını protesto etmek amacıyla, Florida’da bulunan “7 Mile” yolu üzerindeki terk edilmiş bir köprüyü işgal ettikleri ise söylentiler arasında.
Adada 1890 yılında “Amerika Deniz Kuvvetleri” tarafından inşa edilen ve üs olarak kullanılan bir bina var. Amerika Birleşik Devletleri Başkanlarından Henry S. Truman burayı çok sevmiş. Bu nedenle döneminde burası onun ikinci evi olmuş ve burayı adeta bir yönetim merkezi olarak kullanarak, bazen ülkeyi etkiyen önemli toplantıları burada yapmış, bazen yerli ve yabancı misafirlerini ağırlamış. Daha sonra gelen başkanlar da bundan etkilenerek, aynı fonksiyonlarda kullanmışlar ve bir süre sonra buraya “Mini White House” denmiş. Florida eyaleti ise burayı tarihi bir bölge olarak kabul ederek, devamlı korunmasını garanti etmiş.
Doğası, iklimi ve sahip olduğu tüm güzellikleri ile pek çok insanı etkileyen bu adadan elbette ben de çok etkilendim. İzlenimlerimi sizlerle paylaşırken bir kez daha orayı yaşadım. Umarım sizlere de yaşatabilmişimdir…
(*) Herhangi tanınmış egemen bir devlet tarafından ya da herhangi bir uluslararası kuruluş tarafından tanınmamış; fakat o bölgede hak iddia edip, kendi kendiliğine bağımsızlığını ilan eden ülke.