Hırvatistan sahili güzel ve tarihi adalarla dolu, hangilerini ziyaret edeceğinizi seçmek zor bir iş olabilir. En büyüleyici -ve turistlerin en az bildiği- adalardan bazıları Güney Dalmaçya’dakiler: Vis, Lastovo ve Korãula.
Fotoğraf | Fransisken Manastırı, Vis kasabası
Güney Dalmaçya Adaları’na kıyı kasabası Split’ten gidilebiliyor; düzenli feribot seferleri olmasına karşın, Akdeniz’in el değmemiş köşelerinden birini keşfetmenin en iyi yolu, bir haftalığına kendi yelkenli teknenizi tutmak. Böylece, çarpıcı mavilikte suları olan gizli koylara, karadan ulaşılamayan küçücük marinalara ve tarihle iç içe olan eski limanlara gidebilirsiniz.
Vis Adası'nın birbirinden çok farklı özelliklere sahip iki ana limanı var. KomiÏa’da deniz kenarında 16. yüzyıldan kalma Venedik stili evler ve girişi bekleyen haşin görünümlü bir kale bulunuyor. Engebeli yamaçlar kasabaya hâkim, siz yelkenliyle yaklaşırken arkada sarp bir fon oluşturuyor. Yakınlardaki küçük bir tepede bulunan tahkim edilmiş bir 17. yüzyıl Benedikten Manastırı gün doğumunda etkileyici manzaralar sunuyor. Denizden korunaklı KomiÏa unutulmuş ve eski bir sığınak hissi veriyor. Adanın öbür tarafındaki Vis kasabası çok daha kozmopolit. Belirgin bir Fransız havasına sahip uzun deniz kenarı dar bir yarımadaya bakıyor, bu yarımadada bir Fransisken Manastırı var.
Fotoğraf | KomiÏa limanına yukarıdan bakan Benedikten Manastırı
Ada keşfetmeye değer, çünkü bir sürü küçücük koy ve sade çiftliğin yanı sıra, muhteşem deniz manzaraları var. Vis 1944’te kısa bir süre Tito’nun partizanlarının karargâhıydı ve daha 1989’a kadar yabancılara kapalı bir askeri bölgeydi.
Kendi teknenizin olması demek, Mavi Mağara’sıyla ünlü komşu ada Bisevo’ya gidebilmeniz demek -mağaraya böyle deniyor, çünkü etrafı kapalı mağaranın denizin altındaki ilk girişine vuran güneş mavimsi yeşil renkte bir ışık yaratıyor. Küçük tekneler görünüşte geçilmesi imkânsız ikinci bir girişten ve karanlıktan sizi geçirir, sonunda janjanlı mavinin içinde yüzersiniz.
Fotoğraf | Lastovo kasabası
Lastovo, dıştaki Güney Dalmaçya Adaları’nın en el değmemiş olanlarından biri. Turistlere kısıtlı imkânlar sunuyor, ama Zaklopatica’nın küçücük doğal limanında girişimci bir lokantacı, içeride yemek yemeniz koşuluyla yatınızı restoranının önüne bağlamanıza izin verir.
Günün yemeği deniz mahsulleri -şimdiye dek tattıklarınızın en iyileri ve kesinlikle en tazeleri arasında olacaktır. Menü, küçük köyün balıkçılarının o gün ne tuttuklarına bağlı.
Lastovo kasabası Zaklopatica’nın 3 km uzağındaki sarp bir tepede, sırtı denize dönük doğal bir amfiteatrda yer alıyor. Kendilerine özgü kuleli bacalarıyla 15. ve 16. yüzyıl evleri, yamaçtan aşağı dağılan dar sokaklardan oluşan bir labirentin çevresinde karmakarışık duruyor. Kasabanın en yüksek noktasında bir kilise ve bir kale var.
Fotoğraf | Zaklopatica Limanı, Lastovo
Korãula Adası'ndaki, aynı adı taşıyan, etrafı surla çevrili eski kasaba, Marco Polo’nun doğum yeri olarak turist rotasında sağlam bir yere sahip. Dünyanın en büyük kâşiflerinden biri olan Polo, birçok ünlü adayı görmüştür herhalde. Kasabanın istihkâmlarında yürümek ve onun gençken denize baktığı, kendisini bekleyen maceraların hayalini kurduğunu düşünmek müthiş bir şey. Batmakta olan güneş, denize inen dar sokaklara ışık hüzmeleri düşürürken, yıpranmış karolar erimiş altın gibi parlıyor.Adalarda görülecek birçok tarihi yer var ama kendi yatınız yani gemiciğinizin olmasının güzel tarafı, size, turistlerin gittiklerinden epey uzaktaki yerleri keşfetme özgürlüğü vermesi. Turkuaz renkte suyu olan gizli bir koyda demir atabilir ve teknede öğle yemeğini hazırlamadan önce yüzebilirsiniz. Akşamüstü eski bir limanın kıyısına teknenizi bağlayıp yerel bir restorana gidebilir, sonra da kasabadaki en iyi manzaralı odaya geri dönebilirsiniz.