Zafer Çakırtaş: “Güneydoğu Asya beni adeta mıknatıs gibi her defasında kendine çekmektedir”

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
1962 Ankara doğumluyum, ancak işim gereği hayatımın büyük bir bölümünü Ankara dışında geçirdim, 13 yıl İzmir’de kaldıktan sonra 2007 yılından bu yana İstanbul’da yaşıyorum. 21 sene Oyak Grubu’nda müfettişlik ve üst düzey yöneticilik yaptım, 4 yıl da Vakıfbank şirketlerinden birisinde üst yöneticilik yaptıktan sonra 2011 yılı sonlarında kendi isteğimle emekli oldum.

Zafer Çakırtaş: “Güneydoğu Asya beni adeta mıknatıs gibi her defasında kendine çekmektedir”

Gezmek size ne ifade ediyor? Seyahatlerin hayatınızdaki yeri nedir?
Rahmetli babam gazeteci ve şairdi, biz çocuklarına resimli dergi ve ansiklopedilerden Afrika ve Borneo hikâyeleri okurdu, yani bu gezme tutkusunu bana belki de babam aşıladı, belki de Kütahyalı olan annemin hemşerisi Evliya Çelebi’den geçmiş olabilir gezginlik ruhu. Seyahat etmek benim olmazsa olmazımdır, zamanımın çoğunu ziyaret ettiğim veya gezmeyi planladığım yerlerle ilgili hayaller kurmak veya kitaplar okumak ile geçiririm. Seyahat etmek bana büyük bir enerji ve yaşama sevinci vermektedir.

Zafer Çakırtaş: “Güneydoğu Asya beni adeta mıknatıs gibi her defasında kendine çekmektedir”

Favori şehriniz ve ülkeniz nerelerdir? Neden buraları tercih ediyorsunuz?
Egzotik yerler ve henüz çok gelişmemiş yerler tercihimdir. Güneydoğu Asya’da birçok yer gezme fırsatım oldu,  bir dahaki sefere başka yerlere gideceğim desem de Güneydoğu Asya beni adeta mıknatıs gibi her defasında kendine çekmektedir. Ama Orta Avrupa’da da uygun fiyatta ve çok gezilesi görülesi yerler olduğunu da söylemeden geçemeyeceğim. Ama yine de sadece bir favori ülke diyorsanız Malezya diyorum.

Zafer Çakırtaş: “Güneydoğu Asya beni adeta mıknatıs gibi her defasında kendine çekmektedir”

Bir Ankaralı olarak bize Ankara’yı anlatır mısınız?
Ben Ankaralıyım, Ankara’yı da çok seviyorum ama iş hayatım gereği gittiğim İzmir’e aşık oldum. O yüzden izninizle İzmir’i anlatayım; İzmir iklimi güzel, insanı güzel bir şehirdir. Yazın yakın çevresinde deniz, kum, güneş ve tarihle iç içe bir yaşam sürmek mümkündür. Kışları çok sert geçmez, ilkbahar ve sonbaharına ise doyum olmaz. İzmirli meşhur sanatçı Dario Moreno Canım İzmir’im şarkısında;
“Dünyayı dolaştım, birçok kıta aştım
Güzelim İzmir, eşini aradım, her yeri taradım
Bir tanem İzmir” diyerek İzmir’e kalbinde ayrı bir yer açmış. Ben de işte bu güzel şehre aşığım.

Zafer Çakırtaş: “Güneydoğu Asya beni adeta mıknatıs gibi her defasında kendine çekmektedir”

Yolculuk öncesi nasıl bir planlama yapıyorsunuz?
Yılda iki veya üç kez yurt dışı geziler yapmaktayım, ilk zamanlar tur firmaları ile yaptığım seyahatlerimi son 7-8 yıldır kendim planlayıp yapmaktayım. Seyahatlerimi bazen ailem ile bazen de yalnız gerçekleştirmekteyim. Gittiğim şehirlerde iyice sinmesi açısından dört veya beş gün geçiririm, her ne kadar seyahat öncesi yoğun bir bilgi hazırlığı yapsam da gideceğim yerde mutlaka bir yerel rehber bulurum. Çünkü gezi kitapları veya yayınlara yansımayan çok farklı şeyleri yerel insanlardan öğreniliyor. Gideceğim yerler ile ilgili gezi siteleri ve bloglarından da mutlaka yararlanırım. Ayrıca yanıma bulabilirsem mutlaka gideceğim yerin lisanıyla ilgili varsa Türkçe yoksa İngilizcesi olan bir sözlük alırım.

Zafer Çakırtaş: “Güneydoğu Asya beni adeta mıknatıs gibi her defasında kendine çekmektedir”

Güneydoğu Asya seyahatleriniz ile ilgili bize neler anlatabilirsiniz? Önerileriniz nedir?
Geçmiş zamanlardaki gezginlere de bakacak olursak neredeyse gezilerinde en büyük yeri Güneydoğu Asya almaktadır. Tabiatı farklı, insanı farklı yani her şey çok farklı ama maalesef ki dünyamızdaki yerler artık birbirleriyle hızla benzeşmeye başladı. Bu nedenle ne kadar çok yeri gezilebilirse o kadar iyi olur. Tur ile de gidilebilir, tursuz önceden planlanarak da gidilebilir. Asya insanı misafirperver, pozitif, yardımsever, yabancılara karşı çok olumlular. Ayrıca genel olarak hükümetler de yabancılara karşı ilişkileri olumlu anlamda düzenliyorlar yani turizmin çok farkındalar.

Zafer Çakırtaş: “Güneydoğu Asya beni adeta mıknatıs gibi her defasında kendine çekmektedir”

Malezya gezinizde nereleri gezdiniz, sizce Malezya’da nereler mutlaka görülmelidir?
Malezya’da başkent Kuala Lumpur’da birkaç gün kaldım. Gezilecek ve görülecek çok yer var; hem doğal anlamda hem de kültürel. Alışveriş de derseniz fazlasıyla ve uygun fiyatlar ile bulabilirsiniz, Malezya’nın egzotik adası olan Langkawi Adası çok güzeldi. Yağmur ormanları, kumlardan oluşan deniz kıyıları ve gümrüksüz serbest bölge statüsüyle dikkati çekiyor. Meşhur “Kral ve Ben” filmi de bu adada çekilmişti. Malezya’da gezdiğim bir başka bölge de Borneo Adası. Bu tropik yağmur ormanları ile dolu adada toplam 12 gün kaldım ve epeyce bir bölümünü gezmek imkânım oldu. Şu ana kadar yaptığım onlarca ülke ve yüzün üzerinde şehir içerisinde Borneo Adası’nın yeri çok önemlidir. Fırsatım olursa bir sonraki sefere de Borneo’nun güney tarafına, Endonezya sınırları içerisinde bulunan Kalimantan olarak adlandırılan bölgeye gitmeyi düşünüyorum. Ayrıca yine planlarım arasında Batı Malezya ve Doğu Malezya da var. Batı’da tarih, tabiat, koloniyel dönem ağırlıklı, Doğu’da ise vahşi tabiat var.

Zafer Çakırtaş: “Güneydoğu Asya beni adeta mıknatıs gibi her defasında kendine çekmektedir”

Gezilerinizde yemek yemek için nasıl yerler tercih ediyorsunuz?
Yemek seçme alışkanlığım ülkemde de evim de de yok, yani çok seçici değilimdir. O nedenle yemek konusunda zorlanmam, ama yerel lezzetleri tatmaya çalışırım. Çünkü amaçlarımdan birisi de farklı kültürleri görmek, hissetmek ve yaşamaktır.

Zafer Çakırtaş: “Güneydoğu Asya beni adeta mıknatıs gibi her defasında kendine çekmektedir”

Gezilerinizde kalacak yer olarak otelde mi yoksa hostelde kalmayı mı tercihiniz ediyorsunuz?
Gittiğim yerlerde genellikle dört veya üç yıldızlı otellerde kalırım, bu otelleri gitmeden önce mutlaka planlarım.

Zafer Çakırtaş: “Güneydoğu Asya beni adeta mıknatıs gibi her defasında kendine çekmektedir”

Hiç farklı bir ülkeye yerleşmeyi düşündünüz mü? Düşündüyseniz neresi ve neden?
Farklı bir ülkeye tamamen değil de kısmen yerleşmek isterim ve bu ülke de Malezya olur. Onlarda yabancıları teşvik için “My second home - ikinci evim” diye hükümetleri nezdinde bir program başlatmışlar. Malezya çok kültürlü bir ülke; Malaylar, Çinliler ve Hintliler en büyük etnik gruplar. İngilizlerin bir dönem burayı yönetmeleri de belli bir kültür birikimi bırakmış, tam bana göre bir karışım oluşmuş burada. Tabiatı deseniz ise anlatmak çok zor, görmek ve yaşamak gerek.

Zafer Çakırtaş: “Güneydoğu Asya beni adeta mıknatıs gibi her defasında kendine çekmektedir”

Eğer imkânınız olsa 1 sene izin ve limitsiz para verseler, haydi gez deseler, neler yapar nerelere giderdiniz?
Güneydoğu Asya’nın oldukça fazla bölümünü gezdim. Böyle bir fırsatta ilkin Küba’ya giderim, oradan Meksika’ya geçer Orta Amerika’dan aşağıya doğru ayrıntılı olarak gezecek şekilde (ayrıntıların tümü hafızamda save edilmiş vaziyettedir)  taa en aşağıya Macellan Boğazı’na kadar inerdim. Oradan Antarktika’ya geçer o buzlar arasında geçen adrenalin dolu macerayı yaşar ve tekrar Şili’ye dönerdim, buraya neden mi döndüm, oradan da Pasifik adalarına gitmek için, ilkin Şili açıklarındaki Robinson Crusoe Adası’na gider, Robinson’un yaşadığı gezdiği yerleri görür, hissederdim. Sonra Güney Pasifik adalarını dolaşır; Yeni Zelanda, Tasmanya kısmen Avustralya, sonra tekrar Pasifik’in kuzeyine doğru Fiji, Polinezya, Cook adaları derken, Hawaii’ ye gelirdim. Artık Pasifik’e elveda demenin zamanı geldi deyip, Kanada’da sık sık dünyada yaşanabilecek en güzel şehir seçilen Vancouver’e geçerdim. Biraz Kanada kırsalında kaldıktan sonra, oralara kadar gitmişken Alaska (ABD) yapar, oradan da Amerika Birleşik Devletleri’ne geçerdim. New York ve Niagara olmazsa olmaz tabii ki ve gezim hemen hemen tamamlanmış olurdu ve güzel vatanıma dönerdim.