Bogota şehri Kolombiya ülkesinin başkenti olmakla kalmayıp aynı zamanda eğlence ve kültür kentidir de. Dünyanın en büyük ve aktif şehirleriyle yarışan Bogota, modern ve eski yaşamı birleştirerek ortaya bambaşka bir yaşama biçimi çıkarmış. La Candelaria bölgesini gezerken tarihî yapıları inceleyip Chapinero bölgesini gezerken en yeni ve modern binaları gezebilir, El Salitre bölgesinde ise doğanın ve sanatsal aktivitelerin tadını çıkarabilirsiniz.
Bogota Gezilecek Yerler
Bogota şehri hem tarihî geçmişi hem de yeni düzenlenen yaşam şekliyle diğer şehirlerden oldukça farklıdır. Bu şehirde görülmesi gereken yerlerin başında tarihî merkez olarak bilinen La Candelaria gelir. Zümrüt ve altın konusunda çok farklı tarzda üretimlerin sergilendiği AltınMüzesi,Kolombiya millî sanatçısı Botero’nun eğlenceli eserlerinde toplumsal mesajları yakalamak için Botero Müzesi’ne gidip daha sonra teleferik yolculuğunuzun sonunda Monserrate Tepesi’ne çıkarak şehrin tüm manzarasını seyredebilirsiniz. Bağımsızlık Zaferi’nin kazanıldığı Bolivar Meydanı, Pablo Escobar’a ait eşyaların sergilendiği Ulusal Polis Müzesi, Tuz Katedrali ve Zona Rosa ise bu şehirde görülmeden dönülmeyecek yerler arasındadır. Müzik, coğrafya, ekonomi ve sosyal bilimler üzerine birçok kitap ve belgelerin bulunduğu Luis Angel Arango Kütüphanesi ve yaz festivallerinin yapıldığı Guatavita Gölü de kesinlikle görülmesi gereken yerler arasında yerini alır.
Listede adı geçen yerlerle ilgili bilgiler aşağıda mevcuttur.
La Candelaria
Bogota şehrinin en eski yerleşim yeri olan La Candelaria, Bogota’da kesinlikle görülmesi gereken yerlerin başında gelmektedir. Tarihî yapıları görebileceğiniz bu yerde kafe, restoran ve barlar da oldukça fazla olduğu için hem gece hayatı hem de gündüz aktiviteleri oldukça canlıdır. En başta görmeniz gereken Altın Müzesi ve sanat müzelerinin hepsi de burada konumlanmaktadır. Şehrin kalbi diyebileceğimiz bu yerde birçok konaklama fırsatı da yakalayabileceğiniz gibi dünyaca ünlü olan dev grafitileri duvarlarda görebilir, sokak satıcılarından hediyelik eşya alışverişi yapabilirsiniz. Ayrıca burada en eski yapıları görebileceğiniz gibi en yeni yapıları da inceleme fırsatı yakalayabilir, eski ile yeniyi birlikte harmanlayan bu kentin tarihî sürecine tanıklık edebilirsiniz.
Altın Müzesi
Orijinal ismi Museo del Oro olan Altın Müzesi, dünyanın en büyük altın koleksiyonuna sahip olması ile ünlüdür. Bu müze diğer müzelerden farklı olarak ışıl ışıl değil, aksine oldukça karanlık bir müzedir. İçeride karanlıkta beklerken yavaş yavaş aydınlanan altınları göreceksiniz. Yerel müziklerin eşlik ettiği cam bölmeler içindeki birbirinden farklı tarzda yapılmış olan altın işlemeleri incelemek oldukça farklı bir deneyim sunacak. Alt katında bir kafeteryaya sahip olan bu müzeye girişler 3.000 Kolombiya pesosu’dur. Farklı dillerde anlatım yapan, altının tarihini anlatan kulaklıklardan almak isterseniz de 3.000 COP daha ödemeniz gerekmektedir. Pazar günleri ise müzeye girişler ücretsiz olup pazartesi günleri kapalı olan Altın Müzesi; salı, çarşamba, perşembe, cuma ve cumartesi günleri saat 09.00 dan 17.00’ye kadar açıktır. Pazar günleri ise sabah saat 10.00’dan akşam saat 16.00’ya kadar hizmet vermektedir.
Botero Müzesi
2010 yılında İstanbul’da da sergi açan Botero, kendi eserleri ile birlikte birçok sanatçının da eserini sergisinde barındırır. Şişman figürleri ile çokça adından bahsettiren Fernando Botero, kendi müzesinde Picasso ve Dali gibi ünlü sanatçıların da eserlerine yer verir. Botero’nun eserlerinin özelliklerinden biri Amerika kültürü ile Avrupa kültürünü harmanlayıp abartı ve fantastik ürünler çıkarabilmesidir. Leonardo, Mantegna, Manet gibi ünlü ressamlardan etkilenen Botera, asla taklit etmeyip eski ruhları yeni eserlerinde yaşatmayı başarabilen bir sanatçıdır.
Müzede görülmesi gereken yerlerden biri para koleksiyonu bölümüdür. Anı olarak yanınıza birkaç bozukluk alabileceğiniz bu müze, yeşillikler içerisine odalar halinde oluşturulmuş bir yapıdadır. Bu müzeye giriş ücretsiz olup pazartesi günleri hizmet vermemektedir. Hafta içi 10.00 - 19.00 arası açık olan bu müze, pazar günleri 09.00 - 16.00 arası hizmet vermektedir.
Monserrate Tepesi
Deniz seviyesinden oldukça yüksekte yer alan bu tepeye çıkıp tüm şehir manzarasını görebilmek mümkündür. Bu tepeye çıkmak için üç farklı yol bulunur, teleferik kullanarak, yürüyerek, ya da kablolu tren ile ulaşabileceğiniz bu tepe, içerisinde 17. yüzyıl zamanlarına ait bir kilise ve kafe ve restoran barındırır. Şehrin en iyi manzarasına sahip olan Monserrate Tepesi’ndeki restoran ve kafelerde ise fiyatlar pahalı sayılmaz. Yerel lezzetleri tadabileceğiniz bu restoranların arka bölümündeki hediyelik eşya dükkânından alışveriş de yapabilirsiniz. Eğer Monserrate Tepesi’ne yürüyerek çıkmak isterseniz bu yürüyüşün yaklaşık bir saat süreceğini unutmamanız gerekmektedir. Teleferik veya tren kullanmak isterseniz de saatleri değişkenlik gösterdiğinden önceden sormanızda fayda var.
Bolivar Meydanı
Bağımsızlık Mücadelesi’nin simgesi olan bu meydan, ismini Kolombiya ülkesinin İspanya sömürgesinden kurtulduğu sırada başkan olan Simon Bolivar’dan alır. Meydanın orta yerinde Simon Bolivar’ın büyükçe bir heykeli bulunmasının yanı sıra, o döneme ait askerî yönetim binaları, Ana Katedral, Navinyo Sarayı, Ulusal HükümetBinası ve Adalet Sarayı bulunmaktadır. Ayrıca içerisinde kongre binasını da barındıran bu meydan sürekli kalabalık ve oldukça canlıdır. Sokaklarında canlı müziklerin sürekli çalındığı bu meydanda pandomim sanatçılarına da yer verilir. La Candelaria bölgesinden yürüyerek ulaşabileceğiniz yakınlıkta olan bu meydan, içerisinde barındırdığı eski yapılar ve canlı yaşam tarzı ile Bogota’da mutlaka görülmesi gereken yerler arasında geliyor.
Ulusal Polis Müzesi
Dünyanın en ünlü en büyük ve en zengin uyuşturucu baronu olarak bilinen Pablo Escobar, Kolombiyalıdır. Bu yüzden Kolombiya ülkesinde oldukça üne sahip olan Escobar’ın eşyalarının sergilendiği bir müze de Bogota şehrinde bulunuyor. Ulusal Polis Müzesi olarak adlandırılan bu müze, Bolivar Meydanı’nın batısında bulunarak, içerisinde Escobar’a ait silahlar, arandığı zamanlardan kalma haberler afişleri, sürekli giydiği montu, özel bir tasarımla yaptırdığı ve içerisinde gizli eşyalarını sakladığı masası ve kullandığı aletler bulunmaktadır. Escobar’ın ünlü yaşam tarzına, nasıl bu kadar ünlü olduğuna ve nasıl yakalandığına dair detaylar bulabileceğiniz bu müze Kolombiya ülkesi için ilgi çekici olup Bogota şehrinde görülmesi gereken yerlerin arasında yer alır.
Tuz Katedrali
Tarihî ve önemli bir katedral olan Tuz Katedrali, Zipaquira bölgesinde bulunur. Zipaquira kasabasındaki bir dağın içerisinde 200 metrelik bir tuz madeninin içine inşa edilmiş bu katedral aslında bir yeraltı Roma Katolik kilisesidir. Ülke için önemi hem turistik hem de dini olan bu kilise, İsa’nın doğumu, hayatı ve ölümünü anlatan üç ayrı bölümden oluşmaktadır. Bütün oymaların, mermerlerin ve süs eşyalarının kaya tuzundan yapıldığı bu kilise, Kolombiya mimarisinin en önemli ve en güzel yapıtlarından biri olarak kabul edilmektedir. Kolombiya halkı için çevresel, kültürel, sanatsal ve dini yönden oldukça önemli olan bu yapı, “modern mimarlığın mücevheri” olarak adlandırılmıştır. Yaklaşık 3.000 ziyaretçi alabilecek kadar büyüklükte olan bu kilise, içerisinde herhangi bir resmi statü barındırmaz.
Zona Rosa
Bogota şehrinin zengin kesiminin yaşadığı Zona Rosa ve Park 93 bölgeleri gece hayatı ve yeme - içme üzerine mutlaka görülmesi gereken yerlerden biridir diyebiliriz. Sabaha kadar süren canlı müzikleriyle, şık restoranlarıyla ve lüks gece kulüpleriyle ünlü olan bu bölge şehrin en canlı ve aktif bölgelerinden biridir. Ayrıca bu bölgede yer alan devasa büyüklükteki alışveriş merkezlerini gezerek dünyanın diğer şehirlerindekilere göre daha uygun fiyata bulabileceğiniz ürünleri kaçırmak istemeyebilirsiniz.
Sokaklarında salsa dansları yapan insanlara katılıp şehrin sıcakkanlı insanlarıyla sohbet etme fırsatı yakalayabileceğiniz bu yerde, birçok işletmede çalışan elemanlar İngilizce bildiğinden iletişim konusunda pek fazla sıkıntı yaşamayacağınızı söyleyebiliriz.
Luis Angel Arango Kütüphanesi
Bogota halk kütüphanesi olan Luis Angel Arango Kütüphanesi, ilk kurulduğu yıllarda sadece ekonomi üzerine birkaç kitaba yer veriyordu. Zaman içerisinde oldukça farklı çeşitlerden oldukça fazla sayıda kitaba ulan bu kütüphane, Kolombiya ülkesinin en önemli kütüphanesi haline gelmiştir. Bunun yanında Latin Amerika’nın bile en önemli halk kütüphanesi sıfatını taşıyan Luis Angel Arango Kütüphanesi, bir milyondan fazla kitaba ve 1.900 makaleye ev sahipliği yapar. Cumhuriyet Bankası’nın yönetiminde olan kütüphane, müzik, coğrafya, sosyal bilimler ve sanat dâhil olmak üzere, anayasa, bilim ve teknoloji üzerine gazete arşivleri de bulundurmaktadır. Ana girişte Athena heykeli bulunan kütüphanesi Botero Müzesi’ne de ev sahipliği yapmaktadır.
Guatavita Gölü
Bogota şehrinin kuzeydoğusunda yer alan Guatavita Gölü, dairesel bir şekilde yaklaşık 20 hektarlık bir alanı kaplamaktadır. Yeraltı tuzlarının çökelmesiyle oluşan bu gölün etrafında yaz festivali boyunca çeşitli etkinlikler düzenlenerek kamp yapılır. Yakınlarında tükenmekte olan bir sıcak su kaynağı bulunmaktadır. And Dağlarının arasında altın ararken keşfedilen bu göl, 1537 yılında Gonzalo Jimenez tarafından keşfedildikten sonra günümüzde eko turizmin odak noktası haline gelmiştir. Kutsal bir göl olduğu düşünülen bu yerin altı bir efsaneye göre altın tozuyla kaplıdır. Tozu çıkararak işleyen ve yeniden göle atanların kötülüklerden arındığına inanılan bu gölün içerisinde, günümüzde altından yapılmış pek çok biblo ve mücevher bulabilirsiniz.