Avusturya’nın en bilinen kayak merkezlerinden biri Saint Johann. Dünyanın birçok yerinden kayakçılar kış aylarında adeta bu bölgeye akıyor. Çevre kasabalarda kalıyor olsanız bile tüm kayak okulları mutlaka haftada en az bir kez Saint Johann’ın pistlerine günü birlik getiriyorlar.
Tirol bölgesinin önemli kayak merkezlerinden olan Saint Johann’daki dikey pistlerin toplamı 1030 metreyi buluyor, 23 adet pistin ise yayıldığı alan 346 hektar. Saint Johann, hem kayak sporuna yeni başlayanlar hemde profesyoneller için değişik zorluklarda birçok seçenek sunuyor. Kasabadaki Cross Country Ski izleri (Kaiserlopen trails ) ise toplam 275 kilometreyi buluyor. Kar yağan gecelerin sabahlarında birçok kar makinesi izleri tekrardan yapabilmek için günün ilk saatlerinden itibaren çalışamaya başlıyorlar.
Saint Johann’ın yerleşim tarihide 4 yy da etraftaki dağlarda bakır arayan Ambisontiers kabilesi ile başlamış. Sonrasında Romalılar ve Bavarii kabilesi tarafından yönetilmiş. 15. Yy da bakır ve gümüş madenlerinin artması ile kasabanın zenginliği de giderek artmış. Turizm sektörünün başlangıcı 18 yy da ilk tren yollarının kasabaya ulaşması ile başlıyor. Bugün hala Bavyera kültürü her yere hakim. Saint Johann bugün günde 20.000 kişinin ziyaret ettiği bir kasaba.
Saint Johann kayak sporu haricinde birçok sporun yapıldığı bir yer; atıcılık, tenis, golf, futbol, ata binme, rafting, kayaking, bisiklet gibi birçok sporun yapıldığı bir kasaba.Temmuz ayında Jaggas festivaline, Ağustos’ta ise UCI Bisiklet yarışına ev sahipliği yapıyor.
Kasabayı gezerken birçok evin üzerindeki yazılar dikkat çekiyor. Örneğin bu evin üzerindeki yazıda; bu eve girenlere barış, evde kalanlara huzur, evden ayrılanlara selam olsun. Bu evde tanrının kutsallığı hep seninle birlikte olsun, denmiş. Çok huzur verici…
Saint Johann’a tepeden bakmak ve nefis bir öğle yemeği yemek isterseniz mutlaka Hüber Brau Turmstüberl’e gitmenizi tavsiye ederim. Teras katındaki restorandan tüm kasabayı görmek neredeyse mümkün. Bu arada menüdeki tüm yemeklerin, her ne kadar hepsini tatmak mümkün olmadıysa da yan masalara gelen yemeklerin nefis görüntüsü ve bizim yediğimiz yemekler oldukça lezzetliydi. Bu arada bırakın yemekleri manzara bence her şeye değer... Hava biraz da güneşli olsaydı bu fotoğraf eminim daha fazla detay anlatacaktı.
Fotoğraflar: Banu Demir, Göksel Demir