Bir Suç Şehri: San Pedro Sula

Honduras’ın ikinci büyük kenti San Pedro Sula’nın eski adı Asula imiş. Asula Maya dilinde “kuşlar vadisi” anlamına geliyormuş. Zamanla “a” atılmış, kentin adı “Sula” olarak anılmaya başlanmış. 
San Pedro Sula, La Ceiba’ya 191 km mesafede. Ancak yolla oldukça engebeli olduğu için bu yolu almamız yaklaşık 4 saat sürüyor.
 
Honduras’ın finans ve sanayi şehri olan San Pedro Sula aslında turistik bir şehir değil. Ancak bizim burayı ziyaret sebebimiz Nikaragua’ya gitmek için buradan uçağa binecek olmamız.
 
Kente girdiğimiz gibi bir şeylerin ters gittiği izlenimine kapılıyorsunuz. Tüm dükkânlarda demir parmaklıklar var. Mesela marketten sakız alacaksınız, demir parmaklıklar arasından parayı uzatıyorsunuz. Alışveriş merkezleri, pasajlar ve oteller önünde silahlı korumalar dolaşıyor.
 
Burada suç oranı çok yüksek. Her gün faili meçhul cinayet işleniyor. Yılda yaklaşık 1100-1200 kişi cinayete kurban gidiyormuş. Pek çoğunun sebebi de uyuşturucuya dayanıyor.
 
Buradaki yerel rehberimize başına herhangi olumsuz bir olayın gelip gelmediğini soruyoruz. Cevap olarak uyuşturucudan uzak durup, akşam saat 17.00 sonrası ara sokaklarda dolaşmazsanız problem yaşamazsınız diyor. Demek ki saat 17.00 sonrası otelde zaman geçireceğiz.
 
San Pedro Sula’daki otelimiz şehrin tam merkezinde. Bu 36 günlük Orta Amerika turumuzda 24 ayrı otelde kaldık. Otellerin 1-2’si dışındaki tüm otellerimiz çok güzel ve en önemlisi çok merkezi yerlerdeydi.
 
Buradaki otelimiz de ana meydana bakan katedralin tam karşı çaprazında.

Şehirde katedral, antropoloji müzesi ve meclis binasını gördük.

Antropoloji müzesinde Lenkalardan kalan eserleri gördük. En orijinal olanları ise deniz kabukları üzerine yaptıkları çizimler, kilden yapılmış baskı aletleri, mısır ezme tablalarıydı.

Tabii bir de dişleri törpülenmiş ya da yeşim taşı işlenmiş kafatasları idi.

Lenkalarda diş ve dişin süslenmesi çok önemliymiş. Mesela bir kafatasının dişinde yeşim taşı görürseniz, bu o kişinin zamanında üst düzey asilzade ya da kraliyet ailesi mensubu olduğunu gösteriyormuş. Eğer kafatasındaki alt ve üst dişler testere gibi sivriltilerek birbirine geçirilmiş ise bu kişinin statü sahibi soylu bir aileden geldiğini ifade ediyormuş. Diş minelerinin durumunu diş hekimleri nasıl değerlendirir bilemem ama dişler sivri sivri sapasağlam duruyordu.

Müze gezimiz sonrası bu çevredeki bir pazara girdik. Pazar kapalı bir alanda kurulmuş. Daha çok el yapımı çeşitli dokumalar ve hediyelik eşyaların satıldığı pazarda çok kalmadık ve ana meydana geriş döndük.

Otelimizin karşısındaki alışveriş merkezinde balık çorbası ve biftek gibi çeşitli yiyecekleri yiyerek otele döndük. Yerel rehberimiz akşamüstü 17.00 sonrası sokakların çok güvenli olmadığını söylediği için tüm değerli eşyalarımız, paramız ve pasaportlarımızı otelde bırakıp otel çevresini dolaşmaya başladık. Hiç keyifli değildi. Şehrin en merkezi caddesinde bile insanların durumu içimizi acıttı. O kadar çok dilenci var ki etrafta. Özellikle de kiliseler çevresinde.

Ardından Honduras’ın meşhur kahve zincirlerinden biri olan Americano Cafe’ye gittik ve kahve içtik. Ancak çok rahatsız olduk. O kadar çok aç insan var ki, cam kenarında otururken dışarıdan cama yaslanıp yemek istiyorlar.
 
Avrupa’daki bazı ülkeler, İspanya, Portekiz, İngiltere ile AB gibi ülkelerinin buradaki ülkeler üzerinde oynadıkları oyunlar ve insanların yaşam koşulları içimizi acıttı. Aynı oyunlar ne yazık ki ülkemiz üzerinde de oynanmakta. Erkenden otele döndük.
 
Otelimiz ana meydana baktığı için balkondan dışarıyı gözlemledik. Akşam saat 20.00’de bile sokaklar bomboştu. Sadece uyuşturucu kullanan birkaç kişi birbiri ile kavga ediyordu.
 
Sabah otelde kahvaltımızı aldıktan sonra bir süre havuz kenarında oturduk, kahvaltı güzeldi ve otelde bir hareketlilik vardı. TV kanalları birileri ile röportaj yapıyordu. Meğer meydanda belediye işçilerinin protesto gösterisi varmış. Temizlik işçileri 2 aydır maaş alamadıkları için çöp arabaları ile meydana gelmişlerdi. Meydan bu yüzden çok pis kokuyordu. Meydanda gösteri olduğundan arabamız otel önüne kadar gelemedi. Bir iki sokak valizlerimizle arabamıza yürüdük. Yaklaşık yarım saatlik bir yolculuk sonrası San Pedro Sula Havaalanı’na geldik.
 San Pedro Sula Havaalanı’nda Nikaragua’ya niye gidiyorsunuz gibi pek çok soru ile muhatap olduk. Nikaragua ve ondan sonra gideceğimiz ülkelerin uçak ve otel rezervasyonlarını didik didik ettiler. Nikaragua konsolosluğuna ülkeye girişimizin sorun olup olmayacağı telefonla soruldu, cevap gelene kadar biraz bekledik. Belli ki 5 kişi turistik seyahate çıkmışız. Pasaportlarımızda pek çok giriş çıkış var. Sanırım ülkede uyuşturucu ticareti çok yoğun olduğundan bu şekilde yaklaşıyorlar. Neticede kişi başı 40 $ vize ücreti ödeyerek, Nikaragua’dan da okey cevabı gelince uçağa girişimiz yapıldı. Bu arada yeşil pasaporta vize yok, yalnız 2,4 $ ödüyorsunuz. 55 dakikalık uçuşla önce San Salvador’a oradan hemen bir aktarma yaparak 1,5 saatlik bir uçuş daha yaparak Nikaragua’nın Managua şehrine ulaştık.

NURHAN YILMAZ

Yazar Hakkında

NURHAN YILMAZ

1951 İstanbul doğumluyum. Yıl içinde dönüşümlü olarak Sinop, Bodrum ve İstanbul’da yaşamaktayım.Küçük yaşlarda babamın mesleği gereği, Türkiye’nin pek çok farklı şehirlerinde yaşadım.