Bled gölü, Ljubljana merkezine yaklaşık 55-60 kilometre uzaklıkta, Avusturya sınırına yakın bir bölgede yer alıyor. Bled’e giderken yollardaki ağaçlar sıklaşıyor. Ormanın içinde ara ara sıralanmış ahşap şirin evler çarpıyor gözümüze. Bled gölü Slovenya’nın en fazla turist çeken bölgesi. Göl kıyısında birçok cafe ve restaurant var. Ormanın içindeki ahşap evlerin göle yansıyan görüntüsü ise harika. Hele göl kenarında sarmaşıkların sardığı binaların ortama kattığı büyülü hava da göz ardı edilemez. Göl kenarında minik tekneleri görmek mümkün. “Pletna” denen bu tekneler ile gölün ortasındaki adaya gidebiliyorsunuz.
Biz göl kenarında dolaşırken ve binecek tekne ararken biri bize el sallayarak yaklaştı. İçerisinde 4 kişi daha vardı, şansımıza bu 4 kişilik grupta Türk çıktı. Gölde kano yapan bir çok grup var. Tekneyle yol alırken kano yapan sporcuları izliyoruz. Bu gölde motorlu tekne kullanılamıyor sadece kürek ile çekilen tekne ya da kayıklar kullanılabiliyor gölü kirletmemek için.
Bu gölün ortasındaki ada zamanında imparatorların ve Mareşal Tito’nun yazlık mekanıymış. Bled kalesinde gölün kuş bakışı görüntüsü muhteşem. Aynı zamanda gölün ortasındaki adada St. Mary Assumption Kilisesi Bled’e balayına gelenlerin uğrak yeriymiş. Çünkü bir inanışa göre; eğer erkek eşini bu kilisenin merdivenlerinden kucağında taşırsa, iyi bir evliliğe adım attıkları anlamına geliyormuş. Söylenenlere göre bu kilise 2. Henry’nin emri ile 10 Nisan 1004 senesinde bitirilerek Bled papazına armağan edilmiş.
Bled gölünün çevresi toplam 8 km, gölün kendisi ise 5 kilometrekare. Ancak çok güzel bir yürüyüş yolu var. Bled gölü deniz seviyesinden 501 metre yukarıda. Bled kalesi de gölden 130 metre yukarıda yer alıyor. Araba ile dolaşırken epeyce arıyoruz Kalenin girişini. Sonunda navigasyon cihazının da yönlendirmeleri ile Grajska caddesinden kalenin girişine doğru ilerliyoruz. Belli bir noktada aracımızı park edip, ormanın içinde kıvrılan yollardan kalenin tepesine doğru yürüyoruz.
Bled kalesi, ilk olarak 1011 yılında inşa edilmiş. Ancak zaman içerisinde ihtiyaçlara göre bu kaleyi genişletip, büyütmüşler. Slovenler, bu topraklarda yaşantının 14000 yıl önce başladığına inanıyorlar. Kalenin sunduğu panoramik manzara mükemmel. Biz tam fotoğraflarımızı çekip artık dönmeye hazırlanırken, kalede geçmiş dönemi canlandırdıkları tiyatrel bir oyun başladı. Tabii ki buna takılıp kaldık. Bir çok kişi ortaçağ kostümlerini giymiş o dönemi ziyaretçilere tekrar tekrar yaşatıyorlardı sanki.
Kalede aynı zamanda ilk ve ortaçağa ait ev ve el aletleri, o döneme özgü diğer bir takım eşyaların da sergilendiği bir müze var. Ama dışarıdaki şov ve canlılık çok çok daha etkileyici.
Bir de kalenin içinde ortaçağdan kalma bir şaraphane bulunuyor. Burada da Sloven Şaraplarını hem tattırıyorlar hem de satışını yapıyorlar.
Bu kale insanda mıknatıs etkisi yaratıyor, artık zamanı geldi deseniz de bir türlü ayrılamıyorsunuz. Bir şeyler var ve sizi çekiyor.Bled Gölüne ve Kalesine ulaşımı çok kolay konaklama yerlerinden Apartments Skok ve Apartments Koman Bled otellerini tercih edebilirsiniz.