Kaili isimli özerk bir bölge ve burada; bir bölümünün Vietnam, bir bölümünün ise Kaliforniya’da yaşadığı bilinmekte olan Miao ve Shui etnik grupları yaşamakta. Çin Halk Cumhuriyeti azınlıkların doğumlarını, muhtemelen nüfusları artmasın diye kontrol altında tutuyor. O kadar fakirler ki ne okulları var ne de okula verecek paraları. Ancak yeni hükümet azınlıkların 18 yaşına kadar eğitiminin ücretsiz olması, köylerine giden yolların yapılması gibi bazı kararlar almış. Pirinç, mısır yetiştirerek geçimlerini sağlamaktalar, afyon üretimi ise yasaklanmış. Pirinç toplamaları da enteresan, tahta bir tekneye saplarından vurarak dökülmesini sağlıyorlar. Saplar ise gübre olarak veya ısınmak için kullanılıyor. Gümüş işçiliği de oldukça yaygın, kendi taktıkları gümüş takılar ise sosyal statülerini gösteriyor. Çinliler tarafından öldürülmüş olan liderleri Cio’nun ruhuna tapıyorlar.
Manda bu yörede kutsal; kesinlikle kesilmiyor, eti yenmiyor, sadece pirinç tarlalarını sürme işinde kullanılıyor. Masalsı bir hikâyeleri de var. Bir gün bir manda bir köylüyü boynuzlarıyla korkutarak oradan uzaklaştırmış, gerçekte maksadı köylüyü korkutmak değil, yaklaşmakta olan bir kaplandan korumakmış. Bir başka hikâye ise bir sene ülkede kıtlık olmuş, insanlar açlıktan ölmek üzereyken yine bir manda başını sağa sola sürterek kendini öldürmüş, insanlar eti ile açlıktan kurtulmuş ve “bu fedakârlığı ancak bir anne yapar diyerek” mandada annelerinin ruhu olduğuna inanmışlar. Bu nedenle de 13 yılda bir “manda festivali” yapıyorlar.
Kaili’de önce Kaili insanlarının işlediği batik kumaş yerine gidiyoruz, ne kadar zahmetli bir iş yaptıkları aşikâr, balmumu ve bakır bıçak kullanarak kumaşın 1 metresini 1 ayda ancak bitiriyorlarmış. Kullandıkları boyalar tamamen doğal, mavi renk için Indigo doğal boyalarını kullanıyorlar.
Miao Köyü
Kaili’ye doğru ilerlerken, gideceğimiz etnik köy ve kabileler hakkında verilen bilgilerden ilginç bir gün geçireceğimizi anlayıp heyecanlanıyorum. Aracımız bir yol kenarında duruyor, bundan sonrasında Miao etnik köyüne yürüyerek gideceğiz.
Ben her zamanki gibi gruptan kopup hızlı ve tempolu bir yürüyüşle köye ulaşıyorum, evler ahşap ama fakirliklerini boş sokaklardan bile anlamak zor değil, etrafta canlı olarak sadece tavuklar ve horozlar görünüyor. Peki ama köy neden bu kadar ıssız ve sessiz diye düşünürken grubumuzun köye yaklaşmasıyla nereden çıktıklarını anlayamadan, köy halkı geleneksel kıyafetleri ve çalgıları ile kulaklarımızı dolduran bir müzikle birlikte, birden ortaya çıkıyorlar. Müthiş bir an, kenarlara dizilmiş, şarkılar söyleyen, aletler çalan, gülümseyerek bizi “ni hau” (merhaba) diyerek karşılayan, bir yandan bakır taslarla pirinç şarapları ikram eden köylülerin arasından köye girerken şaşkın ama inanılmaz bir ortamda buluyoruz kendimizi.
Bize sundukları pirinç şaraplarını çok sert de olsa içiyoruz, daha önce rehberimiz bizi uyarmıştı, kabul etmemek onlara hem hakaret hem de çok üzülürlermiş. “Uzun etekli” Miao kabilesinin kıyafetleri müthiş, zengin, renkli ve gösterişli. Sadece bu karşılama törenlerinde turistler için giydikleri, her bir kişinin üzerindeki gerçek gümüş takıların değeri 2-3 bin dolar. Köyün içlerine doğru ilerledikçe fakirliklerini fark etmemek mümkün değil, mısır ve pirinç gibi ekinlerle geçiniyorlar, bu tür turistik törenler oldukça da biraz para kazanıyorlar ama eminim kazancın çoğu acentelere gidiyordur. Tüm fakirliklerine rağmen yüzleri hep güleç olsa da derinlerine baktığınızda hüznü görmemek mümkün değil. Bu coşkulu karşılamadan, bizlerin ilgisiyle onlar da mutlu, ikramlar hiç bitmiyor. Kendimizi müthiş özel hissederek etrafımızı saran köylülerle birlikte köyün meydanına geldiğimizde bize bir de gösteri hazırladıklarını meydanın etrafına dizilmiş banklardan anlıyor ve yerlerimize yerleşip çoğunluğunu yaşlıların oluşturduğu grubu izlemeye koyuluyoruz.
Müzik oldukça hatta çok hüzünlü geldi bana, rehbere sorduğumda bu gösteride göçün zorluklarının anlatıldığını öğrenince daha da hüzünleniyor ve çok duygulanıyorum. Bugün bayramın 1. günü, memleketimden kilometrelerce uzakta gözlerimden birkaç damla yaş süzülüyor…
Törenden sonra kızlar üzerlerindeki kilolarca ağırlıktaki gümüş başlık ve takılarını isteyenlere giydirmeye başlıyorlar, doğrudan para vermek yerine böylece insancıkları rencide etmeden biraz da olsa katkımız oluyor bu sevimli insanlara.
Ertesi sabah kahvaltıdan sonra yeni bir deneyim için bu kez “Kısa etekli Miao etnik grubu”na ait Qingman Miao köyüne gidiyoruz. Köyün girişinde köylüler tarafından yine törenle ve pirinç şarapları ile karşılanıyoruz, dünkü ziyaret ettiğimiz köye göre daha turistik. Bu kez hüzün yok, neşe içinde köy meydanında folklorik bir dans gösterilerini izliyor daha sonra bizi de aralarına alıyorlar ve hep birlikte hemen hemen bizin halayı andıran bir dans yapıyoruz.
Bu neşeli ve coşkulu köylülere veda ediyor, bu kez Dong köyüne gidiyor ve dut ağacından kâğıt yapımını izliyoruz.
Karayolu üzerinden Yunnan eyaletinin başşehri Kunming’e uçmak üzere Guiyang Havaalanı’na gidiyoruz.