1280'li Yıllarda Kurulmuş Bir Şehir: Guiyang

Guiyang, Çin’in güneybatı bölgesinde, Guizhou eyaletinin başşehri. Wu Nehri’nin bir kolu olan Nanming Nehri kenarında, renkli kültürü ile en çok etnik grupları barındıran bir şehir. Zhu adıyla da bilinen şehir bu ismi şehrin etrafındaki bambu bahçelerinin bambularından yapılan Zhu adında bir müzik aletinden almış.

Bu şehirde Red Marple Gölü, Flower Stream Park ve Jia Xiu Kulesi, Wenchang Köşkü, Yangming ve Zhijin Mağaraları ve Qingyan Tarihi Köyü gibi Ming ve Qing hanedanlıklarının tarihi yerleri görülmeye değer yerler.

Bugün dünyanın en muhteşem mağaralarından biri olan Zhijin mağaralarını görmeyi planlamıştık ancak şehre 8 saat mesafede olduğunu öğrenince (yanlış bilgilendirilmişiz) sonraki programlarımızı aksatmamak için bir köy ziyareti yapmaya karar veriyoruz. Taş evlerden yapılmış köy tipik bir Çin köyü ancak bu ünlü mağaraları göremediğim için üzüldüm, bu bölgeye giderseniz bu mağaraya gitmeyi planlayın, sanırım değer.

Tieglong Köyü

Ming Hanedanlığı’nın uzun süre yaşamış olduğu, “Cennette Yaşayan Ejder” anlamına gelen Tieglong Köyü’ne gidiyoruz, burada imparatorun yaşadığı yere “Dragon” (Ejder) deniyor. Ejder; Çin’de kuvveti, gücü yani imparatoru temsil ediyor.

Kanal boyunca konumlanmış köyde taş evlerin dizildiği daracık sokaklarda yürürken yerli halk bize çeşitli otlardan yapılmış geleneksel çaylarını ikram ediyorlar. Eskilerde savaşa giden askerlere güçlerini arttırması için ikram edilen bu çayların ikramını geleneksel olarak devam ettiriyorlar. Çayları ikram eden köylü kadınların hepsi güler yüzlü. Başlarındaki şapkaların anlamları var; sosyal durumlarını anlatıyor, örneğin beyaz çizgi torunu olmadığını gösteriyor. Genç kızlar, evliliğe hazırlanırken zaten Buddha’ya ait olduğuna inandıkları saçlarını kesip erkek tarafına göndererek tüm kötülüklerden korunacaklarına inanıyorlarmış. Evlendikleri gün ve kocaları askere giderken ise kocasına saçları beyazlanana kadar sadık göstereceğinin sembolü olarak başlarına beyaz bir bez bağlıyorlarmış. Kadınların giysileri ve kendi yaptıkları ayakkabıları da özel, eskiden ayakları küçük kalsın diye ayaklarını sararlarmış, küçük ayakkabılarının altında da tehlikelere ve düşmanlara karşı kullanmak üzere bıçak saklarlarmış.

Köyü dolaşırken bir gümüş dükkânı, taze egzotik meyveler, mısır kebap ve çeşitli hediyelik eşyalar, bez bebekler, tahta heykeller satan kadınlara rastlıyoruz sırtlarına bağladıkları bebekler çok şirin. Bol mısır, patates ve ceviz var yörede. Gelenekleri ile ilgili enteresan bilgileri aldıktan sonra meydana geldiğimizde bizim için hazırlanmış, renkli kıyafetleri ile savaşa giden askerleri eğlendirmek amacıyla yapılan, şimdilerde ise turistik olan maskeli bir gösteriyi izledikten sonra geceyi geçireceğimiz Anshun’a gidiyoruz (Otelimiz 4 yıldızlı Grand Waterfall Hotel).

Çin’in En Büyük Şelalesi: Huangguoshu Çağlayanı

Bugün dünyanın ikinci, Çin ve doğu Asya’nın ise en büyük çağlayanı, 101 metre genişlikte ve 77 metre yüksekten Baishui Nehri’ne düşen Huangguoshu Çağlayanı’na gidiyoruz. Guizhou eyaletinin Anshun kentine bağlı Zhenning Buyi-Miao özerk ilçesinde yer alan Huangguoshu Şelalesi’ne nehir kıyısından ama oldukça yüksekte, uzunca ve epey kalabalık yolda ilerliyor, bu arada da yol boyu çok güzel fotoğraflar çekiyorum. Suyun düştüğü yere yaklaşırken çağlayanın ne kadar büyük ve yüksekten düştüğünü anlatır gibi müthiş bir uğultu kulaklarımızı dolduruyor. Çağlayanın arkasından geçerek diğer tarafa geçerken suyun sesi gümbür gümbür kulaklarımı doldururken incecik su damlacıklarını da yüzümde hissedebiliyorum.

Aman dikkat bir an önce geçeyim derken kaymayın, yerler o kadar ıslak ve kaygan ki dikkatli olmayan birkaç kişinin düştüğünü görüp ben de düşerim korkusuyla gülemiyorum. Bu kez nehrin diğer kıyısından nehir seviyesine doğru inerek ilerlerken ardımızda kalan şelale yine güzel görüntüler veriyor. Nehrin iki yakası arasında, tıpkı filmlerde gördüğümüz gibi ipten yapılmış, sallanan, dikkatli geçilmesi gereken asma köprülerden geçerken; ülkemizin doğusunda böyle köprülerden geçerek güçlükle okula giden çocukları düşünmeden edemiyorum, ama bu köprü nedense bana tam da Çin’de olduğumu hissettiriyor. Biraz ilerleyip çıkış için asansörlerin bulunduğu alana geldiğimizde “kısa etekli” Miao kabilesinin (Miao kabilesi eteklerine göre sınıflandırılıyorlar) bir dans gösterisini izleyip araçlarımıza dönüyor ve Kaili şehrine gidiyoruz.

Akşam yemeğinde yine Miao etnik grubun misafiri oluyor, onların “Dong” yapan bir lokantasında mutfaklarını tadıyoruz. Hava sıcak, Kailililer bahçede yemek yiyor. Bize özel bir oda veriliyor, masanın ortasına bir ocak, üzerinde bir tencere ve özel bir balık çorbası ya da bir nevi buğulama yiyeceğiz. Yemek ekşili ve acılı, ben acı sevdiğim için sorun yok. Yerli hanımlar balığı dürüm şeklinde sarıp, özellikle de beyleri özel olarak elleriyle besliyorlar. (Kaili’de otelimiz 4 yıldızlı Grand Dragon Hotel)

Yarın bir Miao Köyü’nde buluşmak üzere…

nevinsalman

Yazar Hakkında

nevinsalman

Ankara da doğdum, TED Ankara Koleji ve Gazi Üniversitesi Mimarlık fakültesi mezunuyum. 6 sene Londra'da yaşadım, sonraki yıllarda İstanbul'a yerleştim ve serbest çalıştım.