Bilen bilir; ama bir kere daha hatırlatmaktan zarar gelmez: Ege’nin en samimi, en uysal ama aynı zamanda da en can alıcı ilçesidir Urla. Çeşme’nin İstanbullular tarafından istila edilmesinin üzerine, tüm bu özellikleriyle biraz daha kıymetlendiği söylenebilir. Enfes yemeklerinin de bunda payı büyük tabii. Deniz ürünlerinden Ege otlarına her türlü malzemenin müthiş bir işçilikten geçerek sunulduğu bir yer burası; ama en çok da türlü türlü servis edilen enginarıyla meşhur.
Geçtiğimiz yıl bunu daha görünür kılmak adına ilk defa Enginar Festivali düzenlendi Urla’da. Enginarlı boyoz, enginar döneri, enginarlı sushi, enginarlı baklava gibi enginarın aracı olduğu pek çok farklı lezzet, ziyaretçilere unutulmaz iki gün yaşattı. Urla, geçtiğimiz hafta sonu ise ikinci kez bu sıra dışı lezzetleri bir araya getiren festivale ev sahipliği yaptı. Festival, 1 Mayıs 2016 tarihinde enginar tarlasında kurulan uzun masa yemeğinin ardından sona erdi. Yemekten elde edilecek gelirin tamamı da Urla’da yapımı devam eden Koruncukköy Projesi’nde kullanılmak üzere Türkiye Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfı’na bağışlandı.
Huzurun adresi Festival sebebiyle hazır dikkatler Urla’ya çekilmişken biz de rotamızı o yöne çevirelim istedik. Zira kısa bir Urla kaçamağı için oldukça uygun bir sezondayız. Urla, İzmir merkezine yalnızca 38 kilometre uzaklıkta. Özel aracı olanlar için ulaşım oldukça rahat; olmayanlar da şehir merkezinden sık sık kalkan otobüs ve minibüsleri kullanabilir. Konaklamak için çok fazla seçenek yok; ama var olanlar oldukça keyifli. İskele Mahallesi’nde bulunan Hotel Yorgo Seferis bunlardan biri. Burası, modern Yunan edebiyatının önemli temsilcilerinden, Nobel Ödüllü şair Yorgo Seferis’in doğup büyüdüğü ev aslında. Şimdilerde otel olarak hizmet veriyor. Otelin hem tarihi hem de edebi bir esintisi var anlayacağınız. Bir diğeri Urla’nın meşhur üzüm bağları arasında bulunan ve adından da anlayabileceğiniz gibi yalnızca iki odası olan Two Rooms Hotel. Şehir hayatına dönmeden huzur depolamak isteyenler için ideal. Konaklama için tercih edilebilecek bir diğer yer de Kemal Bey Çiftliği. Çiftlik ortamının doğallığını yaşamak isteyenlerin tercihi genelde buradan yana oluyor.
Urla’da yapılacak turistik gezilerin başında İskele’de yer alan Karantina Adası geliyor. Vaktiyle veba, kolera, cüzzam gibi hastalıklardan korunmak için hastalıklı kişilerin tutulduğu bir ada burası. Adada aynı zamanda bir İyonya kenti olan Klazomenai’ye ait kalıntıları da görebilirsiniz. Adanın tam karşısında ise Limantepe Antik Bölgesi yer alıyor. Şimdiye kadar yapılan çalışmalarda antik kentin tarihinin M.Ö. 4000’lere kadar gittiğini gösteriyor. Arkeoloji meraklıları için keyifli bir gezi vadediyor Limantepe.
Turistik gezilerinizi Necati Cumalı Anı ve Kültür Evi’yle devam ettirebilirsiniz. Urlalı yazarın kişisel eşyalarının sergilendiği binanın zemin katında bulunan bir oda, bugün ilçe kütüphanesi olarak hizmet veriyor. Tüm bunların ardından unutmamanız gereken bir an var. O da Güvendik Tepesi’ne koşarak güneşi batıracağınız an! Erken uyanmayı sevenlerdenseniz yine aynı noktada güneşin doğuşunu seyredebilirsiniz.
Urla’nın köyleri de en az merkezi kadar sevdirir kendini. Bademler Köyü, Barbaros Köyü, Özbek, Balıklıova akla ilk gelen köyler arasında. Özellikle de bir balıkçı köyü olan Özbek, mutlaka uğranması gereken yerler arasında. Kendine ait bir tiyatrosu olan ilk köy ünvanına sahip Bademler Köyü de kısa bir ziyareti hak ediyor. Urla’nın koylarına gelecek olursak… Onlar da uzun deniz sefalarına yakışacak türden. Gelinkaya, Malgaça, Demircili bunlardan yalnızca birkaçı. Merkeze en yakın plaj, Mavi Plaj; ama birçok yerlinin tercihi Altınköy Plajı’ndan yana.
Urla’da yeme-içme rehberi
Gelelim yazının en önemli sorusuna: Urla’da nerede, ne yenir? Şunu söyleyebilirim ki Urla, gözünüzden çok damağınıza hitap edecek bir ilçe. Dolayısıyla bu konudaki araştırmalarınızı iyi yapmalısınız. Öncelikle İskele bölgesindeki balıkçılardan başlayalım. İçlerinden en çok bilineni Yengeç Restoran ve İskele Restoran’dır. Bunlardan herhangi bir tanesinde rakı-balık keyfi yapmadan Urla’yı terketmeyin. Fonda mutlaka bu ilçeye olan hayranlığını sık sık dile getirmiş ve son yıllarını burada geçirmiş Tanju Okan’ın şarkıları olmalı.
Çeşitli antikacı, kitapçı ve sokak sanatçılarının yanı sıra birbirinden sevimli kafe ve restoranların da bulunduğu Sanat Sokağı’nda bir akşam geçirmeden asla dönmeyin. Yemek için eski bir Rum konağının restore edilmesinin ardından muhteşem bir restorana dönüştürülen Fırın Vourla’yı tercih edebilirsiniz. Fırın dediğime bakmayın; burası oldukça güzel bir restoran aslında. Fakat rezervasyonsuz gitmemekte fayda var. Yer bulamamak bir yana, restoranın o günkü menüsü bile bu rezervasyonlara göre hazırlanıyor. Tatlı için hemen karşısındaki İrmik Hanım Patisserie’ye geçmelisiniz. Paris’teki ünlü aşçılık okulu Le Cordon Bleu’de eğitim görmüş Esra Özkutlu burada gerçekten harikalar yaratıyor. Dondurmalarını mutlaka deneyin! Özellikle de lavantalı ve zencefillisini…
Urla’nın olmazsa olmazlarından bir diğer adres de Beğendik Abi. Başta Urla olmak üzere Ege bölgesinin lezzetlerini sunan bu restoranın dillere destan güvecini mutlaka tatmalısınız. Yemeklerin sergilendiği tezgaha bakarken her şeyden biraz canınız çekecektir. Seçimlerinizde dilediğiniz gibi özgür olabilirsiniz; nitekim elinizi attığınız hiçbir yemek lezzetinden ödün vermeyecektir. Bu noktada Urla’nın gizli kalmış cevherlerinden biri olan Pizzeria Luna Romana’dan da bahsetmek gerekir. Burası bir iş hanının en alt katında, daha çok al-götür servis yapan bir pizzacı. İtalya’da yediğiniz o lezzetli pizzalara taş çıkarır. Tepsi ve yuvarlak pizzalar şeklinde iki farklı türde servis ediliyor. Dilerseniz buradan aldığınız pizzalarla Çeşmealtı’nda deniz kenarına kurulabilir; açık havada lezzetli pizzaların tadını çıkarabilirsiniz.
Enginar deyip geçmeyin! Urla’da yetişen sakız enginar, bir sebze olarak bilinmesine rağmen, aslında henüz açmamış bir çiçek tomurcuğudur. İlk olarak Etiyopya’da yetiştirilen bitki, daha sonra Mısır üzerinden Avrupa kıtasına getirilmiştir. Enginarın yaprakları, Antik Yunan ve Roma imparatorluklarında sindirime yardımcı olması için tüketilmiş. Sağlığa faydaları saymakla bitmez bu bitki, en çok da kolesterolü dengelemesi ve sindirim sistemine sağladığı destekle bilinir. Karaciğer ve kalbin en iyi dostu olarak anılan enginarın kanı temizlediğine ve yorgunluğu giderdiğine dair uzman görüşleri de var.