Okyanusa karşı uyuyup, dalga sesleriyle uyanmak... Nasıl bir haz, nasıl bir keyif, tarifi yok...
Ağırlığım yok. Kendi vücudum dâhil taşıdığım hiçbir şey yok. Havadayım sanki uçuyorum. Yerçekimi bile yok. Dünyevî hiçbir olay, olgu, mesele yok.
Sadece aşk var...
Yanımdaki adama, uçsuz bucaksız belki de dipsiz şu okyanusa, terasımızın önünde batan güneşe, tropikal meyvelere, boynuma taktığım dizi dizi mor çiçeklere, saçaklı görkemli palmiyelere, buraları görmek de varmış diye şükrettiğim her yeni güne... Aldığım her nefese, hayatın doludizgin akışına, yaşam enerjimin bedenimden taşmasına, hayatın ta kendisine duyduğum aşk var...
Sabah 7'de heyecanla yataktan kalkıp "koşmak" var... Sporumdan uzak kaldım diye hiç boşuna dert etmiyim. Bu sabah, 7'de, yumuşacık dalga sesleriyle uyandım. Uyanır uyanmaz aklımdan ve kalbimden geçen, düşüncesi bedenimi yakıp geçen bir arzuyla harekete geçtim. Derhal bikinilerimi giydim. Saçlarımı atkuyruğu yaptım ve kendimi yalınayak kumsala attım. Koşmak için...
Doğanın bir lütfu bu. Es geçemem, görmezden gelemem... Kumsal hiç bu kadar yakın olmayacak belki bir daha bana hayatımda...
Sabah 7'de heyecanla yataktan kalkıp, 2 dakika içinde kendimi yâri çıplak sahile atıp koşmak var ya... Bir ömür böyle yaşayabilirmişim gibi geliyor. İçimden gümbür gümbür geliyor. İçim içime sığmıyor, bedenim bana dar geliyor.
Kaanapali Plajı’nı boydan boya, kumlara bata çıka, nefes nefese kala kala koştuktan sonra, bir tur da yüzerek gidiyor ve geri geliyorum. Bu spor kesmiyor beni. Dedim ya, bir enerji patlaması var. Yetmiyor. Üzerine bir de 50 şınav çekiyorum. Karın kaslarımı görüyorum. Tamamdır. Duşumu alıyorum, çimenlerin üzerinde güneşin altında kuruyorum. Giyinmek zorunda olmamak ne güzel bir duygu. Her daim yarı çıplak. Hafif... Kafa hafif, beden hafif, ruh hafif...
Odaya vardığımda sevgilim terasta kahvaltıyı hazırlamış beni bekliyor.
Mutluluk zincirinin halkaları bunlar. Her halka ayrı bir zevk, ayrı bir keyif veriyor. Her halka diğerini kendisi davet ediyor. Dolayısıyla her halka sadece mutluluk getiriyor.
Gün böyle başlıyor Hawaii'de… Beyni tamamen kapatabiliyor insan. "Kapalıyız" yazısı asabiliyor. Hiçbir şey düşünmeyip, kendini dalga seslerine bırakıp böyle saatler geçirebiliyor.
Sizce mutluluk ne renktir? Benim için MOR…
Sevgilim mor bir pareo almış bana, bir de tıpkı adalıların taktığı gibi taze, mor çiçeklerden yapılmış bir kolye almış. Ben de kahvaltıdan sonra mor ojeler sürüyorum elime ve ayağıma... Bayılıyorum mor rengine... İçimde bir şeyleri harekete geçiren bir şeyler var bu renkte. Mutluluğun rengi mor olmalı. En azından benim için öyle.
Hayal ile gerçek arasında belli belirsiz bir yerlerde yürüyorum. Daha çok hangisinin topraklarına basıyorum, bilmiyorum. Belki de ne hayal var, ne gerçek...
Sadece aşk var...