Hawaii Adaları’ndan O'ahu'da şahane bir 3 gün... Bugün Honolulu'dan minik bir uçağa binip cennete uçacağız. Maui Adası’nda 2 hafta geçireceğiz...

Yarım saat okyanusun üstünde sallana sallana uçtuktan sonra varıyoruz Maui Adası'na.

Cennet diye bir yer varsa orası HAWAIolmalı...

Araba kiralamak üzere soluğu Avis'te alıyoruz. Road Trip'ten beri sevgilimin aklı Mustang'te kaldı. Ama Hawaii'de bir adadayız. İki parça kıyafetle, plaj çantasıyla atlayıp o koy senin benim bu koy benim gezeceğiz bütün gün. Küçük sevimli bir araba bize yeter diyoruz ve arabamıza binip 5 dakika ötedeki Mahana at Kaanapali'de bulunan rüya gibi otelimize, pardon, evimize yerleşiyoruz.

Sihirli sözcük: "Balayı" 

Açmadığı kapı, bizi uçurmadığı yer yok. Resepsiyondaki kızın bize verdiği oda cennetten bir kat olmalı. Bir kere odamızda bir evde bulunan her şey var. DVD, çamaşır makinesi bile var.

Pasifik Okyanusu'na 5 adım uzaktayız

Odamız Pasifik Okyanusu'nun dibinde. Cümleyi tekrar söylüyorum. Odamız sadece Pasifik Okyanusu'na bakıyor değil. Pasifik Okyanusu'na yalnızca 5 adım uzakta. Dibindeyiz. Ve... Odamız, en güzel odaların bulunduğu zemin katta, çimenlere, bahçeye direk açılan bir terasa sahip. İki girişi var. Ana binaya bağlı ve bahçeye bağlı. Mükemmel.

Akşam 18.00 oldu mu güneş, o muazzam yuvarlak cüssesiyle kırmızı, sarı, turuncu neredeyse bütün renkleri seçebileceğimiz kadar yakınımızda. Karşımızda... Batıyor...

"Bugünlük benden bu kadar, haydi artık gecenin tadını çıkartın, ben gidiyorum" diyor. "Haaaa gitmeden önce de size renklerden bir şölen yaparım, öyle sessiz sedasız gitmem" diyor. Beni izlemek için sıraya girersiniz, en güzel yeri seçersiniz, fotoğraflarımı çekersiniz, yarın olsa da yine gelsem diye beklersiniz, beni görmeye nerede olsam gelirsiniz, bilinçsizce bana zarar verirsiniz ama yine de varlığıma şükredersiniz. Biliyorum. Görkemli bir şekilde batıyorum işte. Tadını çıkarın. Balayındaysanız daha da çok çıkarın. Yarın görüşmek üzere... Bana müsaade.

Güneş batar batmaz karanlık her yeri ele geçiriyor. Güneşin hükümranlığını, bir o kadar huzur veren zifiri karanlık devralıyor.

Hayatın gerçekliğinin kaç boyut ötesindeyiz? Hangi gerçeklikteyiz? Hiç bilmiyorum. Sanal bir dünyada kaybolduk sanki... Alice Harikalar Diyarı'nda gibiyiz.

Burası Hawaii, Maui, Kaanapali… Odamızın önündeki, Pasifik’in dibindeki bu eşsiz manzara, kendimize ait bahçedeki bu teras gerçek olamayacak kadar kusursuz! Rüya gibi...

LAHAINA'da romantik bir akşam yemeği

Ada hayatı böyle. Akşam erkenden iniyor. Gün erken bitiyor, erken başlıyor. Gün batımını izledikten sonra arabamıza atlayıp Kaanapali'ye en yakın şehre akşam yemeğine gidiyoruz. Lahaina… Bildiğimiz turistik bir şehir burası. Mağazalar, restoranlar, kafeler...

Çok cici bir restoran bulduk. Denize nazır, dalga sesleri eşliğinde... Bir de canlı müzik var. Hawaii müziklerini bilirsiniz. İnsanın kafasını uyuşturan, sanki melodi hiç değişmiyormuş gibi çalınıp giden, yumuşacık bir müzik... Bu müziği duyar duymaz anında gevşiyor insan. Hele hele okyanusun dibinde, sevdiğin kişiyle yemek yiyor, şarap içiyor ve arkadan derin derin gelen dalga seslerini de işitiyorsan...

Bu güzel ortamı içimize çekmek için yemekten önce oraların meşhur kokteyli MAI TAI alıyoruz ve işte Hawaii'deyiz. Daha çok çekeyim içime, çıkmasın...

Yemekten sonra da aşk ve meşk içinde Lahaina'da dolaşıyoruz.

Bir de dünyevî meseleler var tabii ki… Kendimizi büyük bir süpermarkete atıyoruz. Kocaman bir alışveriş yapıyoruz, buzdolabımızı dolduruyoruz ve Mahana'daki evimize geri dönüyoruz.

Bugün Maui'deki ilk günümüz…

Böyle bir sarhoşluk, bir mayhoşluk, bir kendinden geçme durumu hâkim... Şimdiden hissediyorum. Buradan ayrılmak çok zor gelecek!

Maui'de ikinci günümüzde günü kaçırmamak için erkenden saat 7.30’da kalkıyorum. Bomba gibi uyanıp kendimi sahile attım. Koştum, koştum, koşarak gittim, yüzerek geri döndüm... Bunu her gün yapabilsem keşke. Doğada koşarak, yüzerek güne başlamak... Hayali bile yaşam enerjimi katlıyor. Bazı kumlarda kolay yürünür bazılarında zor yürünür ya, işte burası bata çıka yürünen türden. Haliyle yarım saatlik bu koşu ya da tabiri caizse kumlarla mücadele bir hayli yoruyor adamı.

Önce aç karnına meyve, sonra da sevgilimle kahvaltı... Kahvaltımızı sindirdikten sonra beraber sahilin yolunu tutuyoruz.

"Seni görebileceğim yerde yüz. Görüş alanımdan çıkma. Fazla uzaklaşma. Buralarda oyna."

Ben şu köpekbalığı meselesini fazla abartıyorum galiba. Hani anneler çocuklarına derler ya, fazla uzaklaşma, gözümün önünde oyna diye. İşte benimki de aynı hesap. Sevgilime devamlı öyle şeyler söylüyorum. Çünkü o su kuşudur, sudan çıkmasın, karşıda ada varsa oraya kadar yüzüp yüzemeyeceğini hesaplasın, hayal etsin. Öyledir. Dolayısıyla ben de endişe çanağı... "Seni görebileceğim yerde yüz" diye tembihliyorum. "Görüş açımdan çıkma, beni korkutma, köpekbalıkları var, lütfen çok açılma" diyorum.

O yüzüyor, ben radarları açıyorum. Baktım sözümü dinliyor, dikkatim dağılıyor. Bir seyler okumaya girişiyorum. Sonra bir de bakıyorum, bu görünürlerde yok ve önümde, gözümün alabildiğine bomboş bir okyanus... Ayy içimi bir sıkıntı basıyor. Başlıyorum kafamda kurmaya… Kesin bir köpekbalığı bunu bacağından kaptı, çok ilerilere götürdü, orada yiyor. Yoksa bu kadar zaman nefessiz kalacak değil ya, nerde bu? Bir panik, bir panik, ağlamaklı oluyorum, bir boş boş bakıyorum etrafıma... Ne yapacağım ben?

Sonra bir de bakıyorum salına salına geliyor kenardan, sahilden. Rahatlıyorum. Aman iyi bari. Olsun ben yine de fırçamı çekiyorum.

Bu arada, bu köpekbalığı takıntımla sevgilimi fazla korkuttum galiba. Küpe olmuş kulağına söylediklerim. Öyle çok uzaklara gidememiş. Zaten bir ara denizin içinde böyle yılan gibi bir şey görmüş, hemen çıkmış. Ondan yürüyerek geliyormuş...

Bugün öğleden sonra adayı keşfe çıktık... Şöyle Hawaii'ye yakışan şortlar, bikiniler, pareolar ve parmak arası terlikler aldık.

Maui'yi Keşif Zamanı

Maui'nin en güneyi; La Perouse Bay. Bu koy diğerlerinden farklı. Burada plaj yok, denize de girmek mümkün değil. Volkanik hareketler sonucu oluşmuş ürkütücü kayalar var. Ada kendi içinde dahi iklim farklılıkları gösteriyor. La Perouse mesela çok rüzgârlı ve soğuk.

Maui'nin en ihtişamli ve en güzel sahil şehirleri hiç şüphesiz; Kihei ve Wailea arası.

Maui'nin içi, ortası boş bir küre. Hayat kenarlara kaymış. Hatta hayat sadece denizin kenarına kurulmuş. Ortaya doğru da büyüyen gelişen hiçbir şey yok. Kocaman bir boşluk var sadece...

KiheiWaileaLahaina bayağı bildiğimiz cici tatil beldeleri. Kuşadası, Çeşme, Bodrum gibi… Bunların araları da muhteşem koylar ve sahiller...

Her yerde bir deniz güneş molası verebilir, birkaç saat geçirdikten sonra bir başka koya kapak atabilirsin. Herkes zaten öyle yapıyor. Hatta sanki amaç bu. Bütün bir günü aynı koyda geçirmemek, bu circulation, bu devinim, iyi geliyor...

En meşhur koylar MAKENA BAY ve BIG BEACH

Big Beach, Maui'nin South Beach'i. Big Beach, adı üstünde Maui'nin en büyük plajı. Maui'deki bütün koylar böyle girintili çıkıntılı küçük küçük koylar…

Big Beach de South Beach veya Waikiki kadar olmasa da kumu bol, kumsalı geniş büyük bir koy. Gelen giden çok değil. Özel koy misali...

Big Beach'in arkasında da ne var biliyor musunuz? Little Beach. Yani? Çıplaklar kampı... Bu macerayı başka bir güne saklıyor, arabamıza atlıyor, Kaanapali'mize geri dönüyoruz.

Siz siz olun Amerika'da hastalanmayın!

Bugünü biraz erken tamamlıyoruz çünkü sevgilim birden kendisini kotu hissetmeye başlıyor. Daha doğrusu kulağı iltihap kapmış, otit olmuş. Eve varır varmaz doktora gidiyoruz. Aman siz siz olun Amerika'da hastalanmayın. Sağlık sisteminin çok kötü ve çok pahalı olduğunu defalarca duymuştum ama ilk kez bizzat kendimiz yaşıyoruz.

10 dakika bile sürmeyen bir consultation, ne idüğü belirsiz ilaçlar listesi… Hoooop 250 $ fatura... Akıl alacak gibi değil. Neyse ki Fransa'daki sağlık sigortamız yurt dışında yapılan sağlık müdahalelerini de kapsıyor ve geri ödeme yapıyor.

Bu akşam erkenden eve dönüyoruz ve otelin film rezervinden bulduğumuz “Bridemaids” filmini koyup yatağımıza yerleşiyoruz. Tavsiye ederim, komik, eğlenceli, hafif, böyle bir ortam için ideal bir film...

Filmin sonunu hatırlamıyorum. Dalgaların sesine kaptırıp gitmişim. Uyuyakalmışım...

Dilara Akyıldız

Yazar Hakkında

Dilara Akyıldız

ODTÜ Sosyoloji mezunuyum. Paris'te master yaptım. Halen Paris'te yaşıyorum. Dünyayı geziyorum. Her konuda yazılarımı yazdığım bir bloğum var.