Bir akşam haritayı açtığımda, ansızın parmağım bu üçlüye gitti. Evet, bu seferki rota bu üçlü olmalıydı. İzlanda, Grönland ve Faroe Adaları... Hemen biletleri almaya karar verdim, bir arkadaşıma bu planımdan söz ettiğimde o da katıldı bu geziye. Faroe Adaları; Danimarka'ya bağlı ve özerk adalar, Torshavn da Faroe Adaları’nın başkenti.
Biletleri aylar öncesinden aldım. Reykjavik iç hatlardan Atlantic Havayolları ile Faroe Adalarından Vagar Adasına uçtuk. Bir saat 20 dakika surdu yolculuğumuz. Bilet fiyatı 298 Euro’ydu (bir kişi). Torhavn, Faroe Adaları’nın başkenti ve Streymoy Adasında. Vagar Adasıyla Streymoy Adası arasında deniz altından tünel var. Otobüsle Havaalanından Torshavn'a 50 dakikada geldik.
Torshavn
Okuduğum birkaç bilginin dışında neyle karşılaşacağımı bilmiyordum. Hatta otel rezervasyonu bile yoktu. Zaten gezinin heyecanını arttıran da bu bilinmezdi her zaman. Torshavn ilk anda çok sempatik bir yer göründü ama bir süre sonra yer bulduğum oteller pahalı, ekonomik olanlar da dolu olunca soğuk terler başladı.
Limana çok yakın yerde information var ve tüm rezervasyonlar buradan yapılıyor. Sonunda biraz pahalıya mal olan bir daire tuttuk, merkezi yerdeydi. İki katlı bir evin bahçe katıydı. Ev sahiplerimizin sevimsiz olması buraya sıcak bakmamamıza neden oldu.
Torshavn’da kalite, rahat ekonomik koşullar ve farklılık ilk izlenimlerimdi. Ufacık yerde araba sayısı fazla ve hepsi yeni arabalardı. Kendimi ilk andan itibaren güvende hissettim Torhshavn’da.
Grass roof Nordic houses
Deniz feneri civarı ve Ayşe
İlk anda şehri tanıma amaçlı mağazaların olduğu yerde dolaştık. Her şey el işi, hatta mağazalarda kadınlar patik, eldiven, bere, kazak, elbise örüp, hemen satış için raflara koyuyorlardı. Buranın özelliklerinden biri de desenli kazakları. Kazaklar iki renk ve geometrik desenli örülüyor siyah beyaz, gri beyaz ve kahverengi beyaz seklinde. Cam işi gelişmiş. Mağazalarda el isi camcılığın örnekleri hoş. Fiyatlar, hımmmmm ucuz değil elbette.
Diğer bir özelliği adanın her yerinde çatısı yeşil otlardan olan siyah evler. Bunlara Nordik evler deniliyor. 5 kuzey ülkesinin ekonomik dayanışmasından dolayı böyle isimlendirilmiş. Dolaşırken, her yerde farklı heykellerle karşılaşmak çok olağan. Hepsi ayrı anlamlı ve güzel. Bunlar benim özlem duyduğum görüntüler olduğundan belki de burayı çabuk benimsedim.
Kaldığımız ev
Tüm adada her evin önünde bir trampoline var. Çocuklar saatlerce içinde zıplıyorlar. Zaman zaman ben de içine girip zıplamak istedim laf aramızda...
Dolaşırken Hafnia Otel’deki özel deniz mahsulleri büfesi afisini görünce hemen rezervasyonumu yaptırdım. 48 Euro’ydu içki hariç. Hafnia, merkezde 4 yıldızlı bir otel. Yemeklerin bir kısmı güzel bir kısmı ise pek damak zevkime uymadı ama tatmış oldum.
Her yemekte dereotunu çok belirgin kullanmışlardı. Midyeli krepin üstüne yumurta konmuştu, somonlu böreğin hamuru özel hazırlanmıştı. Kurutulmuş balina, deniz mahsullü soğuk makarna, fesleğenli creme brule hatırlayabildiklerim... Şarabımla birlikte, biraz sohbet, biraz farklı lezzetler güzel bir geceydi.
Torshavn'da fenerin oradan manzara çok güzel. Acık hava müzesi ayrıca güzel, cevrede kuşlar, keçiler ve ördekler var. National Museum gezilmeye değer. Burada Haziran ayında caz, rock müzik festivali başlıyor, Temmuz’da da devam ediyor.
Torshavn Kültür Merkezi'nde Ayşe
Torshavn’dan çevreye otobüsle gezilecek yerleşim yerleri var. Elbette gittik, onlar da ayrı bir yazı konusu…