İtalya'nın güneybatısında Vezüv Yanardağı’nın yanı başındaki Napoli, M. Ö. 6. yüzyılda Yunanlılar tarafından keşfedilmiş. Napoli bölgesinin milattan önce 6. yüzyıla uzanan yaşam akışını belirleyen şey, volkanik püskürmeler olmuş. Şehrin adı Yunanca Neapolis kelimesinden türemiş ve “Yeni Şehir” manasına gelmektedir.
Bir liman şehri olarak, Akdenizli ve Avrupalı benzerleri arasından sıyrılmasının nedeni; Sardinya’ya, Sicilya'ya, Eoliyen adalarına, Korsika'ya ve Tunus’a giden feribotların merkez limanı olması.
Napoli deyince akla ilk gelenin “pizza” olmasının nedeni de Napoli şehrinin pizzanın çıkış ülkesi olması. Biz de Napoli’ye varır varmaz merakla Napolitanusulüpizzayı yemek için sabırsızlandık. Öncelikle Napoli’ye büyük beklentilerle gelmenizi kesinlikle tavsiye etmem. Otobandan daha şehrin içine girdiğinizde diğer İtalyan şehirlerinden farkı görüyorsunuz.
Biz şehri keşfe yukarıdan başladık, yolun üzerinde Pavorotti’nin Sophia Loren evlerini gördük. Tepedeki evlerin Napoli’nin zengin halkının yaşam yeri olmasından dolayı, buradaki evlerin görüntüsü düzgün ve manzaraları harikaydı.
Tepede verdiğimiz molada, Napoli’nin enfes manzarasına ait fotoğraf kareleri aldık. Napoli'ye vardığımızda önce yerel yiyecek içecekler satan bir dükkâna götürüldük.
Burada Napoli ve çevresinde daha yaygın olan limoncello isimli içeceği tadabilirsiniz. Kendisi sarı renkli, limon likörüdür. Ben pek sevmedim onun yerine kavun likörü olan melloncello daha güzeldi. Aynı zamanda bu dükkânlardan yerel baharatlar, makarna sosları ya da makarna çeşitleri de satın alabilirsiniz. Peynir satın almanızı tavsiye etmem zira burada 12 Euro olan mozzarella, Roma üzerindeki AutoGas marketinde 4 Euro’ydu.
İki ünlü alışveriş sokağı var, onların birinde harika bir cam tavanı olan alışveriş merkezi Milano’daki alışveriş merkezini anımsatsa da Milano’daki kaliteli markaları bulmanızın mümkünü yok. 1900’lü yıllarda yapımı tamamlanmış olan Gallery Umberto, döneminin şartları ve mimarisini düşünecek olursak çok başarılı bir yapı.
Napoli’deki alışveriş sokaklarından biri Via Toledo. Aradığınız birçok markayı burada kolayca bulabilirsiniz. İtalya’nın diğer şehirlerine kıyaslarsak Napoli fiyat açısından daha uygun… Buradaki halkın gelir düzeyinin de düşük olmasının etkisiyle sezonda bile çoğu mağazada indirim vardı.
Desigual’den diğer şehirlerde 74 Euro’ya bulduğum elbiseyi buradan 37 Euro’ya satın aldım. Ayrıca, kaliteli İtalyan kozmetik markası olan Kiko'yu burada bulabilirsiniz.
Napoli’nin keşmekeşliğini bu fotoğraftan da göreceğiniz gibi, Napoli düzenli bir şehir değil. Napoli yollarında yeni araba görmek, imkânsıza yakın. Yollar o kadar dar ki arabanızı park edebilmek veya park yerinden çıkabilmek için arabayı vurmanız gerekiyor.
Napoli ve çevresi meşhur İtalyan mafyasının yer aldığı bölgeler olduğu için Napoli'ye giden yaklaşık 20 yıldır bitmemiş otoyollar olduğu söyleniyor. Yolun üstünde gördüğümüz metro istasyonu 7 yıldır yapılmaktaymış, ihaleyi alan şirket devleti dolandırdığı için metro inşaatı yarıda kalmış.
Fotoğrafta gördüğünüz büfe, 2008 yılında Napoli mafyasına haraç vermediği için bombalanmış ve içerisindeki 7 kişi hayatını kaybetmiş.
Napoli keşmekeşliğini geride bırakıp tarihe gelirsek… Napoli'de en çok etkilendiğim yapı, Castel Nuovo Şatosu idi. Konum olarak denizin dibinde olan bu şatonun, 1200’lü yıllarda yapımı tamamlanmış. Bunun dışında Napoli adeta bir kale cenneti, hatta bu kaleleri gezmek için günlük turlar düzenleniyor.
Biz Napoli’de konaklamayı tercih etmediğimiz için bu turlara katılamadık.
Napoli gezisine ait gözlemlerim şimdilik bu kadar, bir sonraki gezi yazısında görüşmek dileğiyle…