Kaş - Fethiye yolu arasında ilk sapaktan içeri girdiğinizde küçük bir köy olarak karşılar sizi Patara. Bu köy aynı zamanda bir zamanlar Büyük Likya Uygarlığı’na başkentlik yapmıştır.
Caretta carettalar’ın yaşam alanının da olduğu plaja sahip olan Patara'nın kumsalında dilerseniz denizin tadını çıkarabilirsiniz ya da dilerseniz antik kenti keşfedersiniz.
Patara Kenti’nin denizi dalgalı ve tuzlu ama bir o kadar da huzur verici… Müze alanı içinde yer alan bu alanda kafe, restoran ve plaj bulunuyor. Patara'ya giriş 24 TL, müze kart sahibi olanlara ise ücretsiz.
PATARA’DAN DALYAN’A
Patara Antik Kenti'nden Dalyan'a yola çıkıyoruz. Birbirine yakın olan bu iki bölgeyi aynı gün içinde de ziyaret edebilirsiniz. Dalyan'da nasıl bir gün planlıyorsanız ona göre alternatif de geliştirebilirsiniz. Eğer bütün gününüzü denizde geçirmek istiyorsanız, denize gitmek için iki yol var; İztuzu Plajı’na doğru kara yoluyla gitmek ve günü orada geçirmek ya da Dalyan günlük tekne turuyla Kaunos Antik Şehri, İztuzu Plajı, çamur banyosu ve kısa bir göl turu yapmak. Biz ikinci alternatifi seçtik ve caminin yanındaki iskeleden bu tekne turlarından birine bindik.
İlk durağımız İztuzu Plajı’ydı. Plaja, caretta caretta'ların yumurtalarını buraya bırakmasından ötürü Kaplumbağa Plajı (Turtle Beach) da deniliyormuş aynı zamanda. Bu plaj, caretta caretta'ların koruma alanlarından biri…
Plajda denize girenlerin yumurtalara zarar verememesi için yumurtaların olduğu bölgeler düzenli olarak işaretlenmiş. Kumsalı akşam saatlerinde kaplumbağalar kullandığından, kumsalı 18.00'den sonra diğer sahibi olan kaplumbağalara bırakıyoruz.
Beni en çok cezbeden özelliği; kumsalıydı. Kumlar, sanki ayağınızın altında halı varmış hissi veriyor. Bizde böylesi bir güzellik bulunca, şezlongları bırakıp doğrudan kumların üzerine yattık diğer pek çok kişi gibi. Deniz sığ, epey bir mesafe 1 metreyi geçmiyor.
Daha sonra çamur banyosu yapmak üzere tekrar yola koyulduk. Çamur banyosundan biraz bahsedecek olursam; bu alanda kükürtlü su kaynaklarının oluşturduğu göletler var. Bu göletleri taşlarla 3 parçaya ayırmışlar. Bir parçadan çamuru alıp sıvanıyorsunuz. Sonra kurumayı bekliyorsunuz. Kuruduktan sonra orta havuza girip yıkanıyorsunuz. Son olarak kaynağın çıkış bölgesindeki havuzun keyfini çıkarıyorsunuz.
Dalyan bölgesinin bir başka ünlü figürü: “Mavi Yengeçler”
Besin değeri çok yüksek olan mavi yengeçlere turistler tarafından inanılmaz bir talep var. Uygun fiyatlı olması sebebiyle bir kerede 20 porsiyon yiyen bir turist gördüm. Faydaları saymakla bitmiyormuş fakat aşırı tüketime bağlı bu yengeçler tükenme tehlikesi altında. İnsanoğlunun sonuna kadar tüketmedikçe tatmin olmayan doyumsuzluğundan ne yazık ki onlar da nasibini alıyor. Öğrendiğime göre, mavi yengeçler aynı zamanda caretta caretta’ların da besinlerinden biriymiş. Esasında insanoğlu onlara zarar verirken kendi besin zincirini bozarak yine kendine zarar veriyor. Mavi yengecin dünyadaki ortak adı Callinectes Sapidus. Yani calli (güzel), nectes (yüzücü) ve sapidus (lezzetli)! Atlantik'in batı tarafına özgü olan bu yengeçler, ticari gemiler sayesinde Akdeniz'e kadar gelmeyi başarmışlar. Şimdi ise tükenme tehlikesiyle karşı karşıyalar…
Son bir kez daha denizle kucaklaşıp, günün sonunda Kral Kaya Mezarları’na doğru yol alıyoruz.
Taşların arasına oyulmuş desenleriyle akılda kalıcı bir yer. Biz günün sonundaki yorgunluğun etkisiyle yukarı çıkmaya enerji bulamadık. Yukarı çıkanlar harika bir manzara olduğunu ilettiler, biz de aşağıdan bol bol fotoğraf çektik ve buradan ayrıldık.
Dalyan bölgesi çok hareketli bir yer değil; sakin, huzurlu ve dingin bir bölge. Sizin de aradığınız huzursa bu bölgeyi seveceğinizi düşünüyorum. Sonraki yazımda Sedir Adası’da görüşmek üzere hoşçakalın…
P.S: Yorumlarınız benim için çok önemli, geri bildirimlerinizi bekliyorum.