Ertesi gün erkenden uyanıp yola çıktık. İztuzu’nun yolunun üstünde olan Ekin adında bir mekana gidiyoruz. Yolda giderken bölge halkını izliyoruz. Buranın halkı teknolojiye yöresel motifiyle beraber uyum sağlamış. Nasıl mı? Mesela en çok göreceğiniz manzaralardan biri oyalı yemenisi başında, basma entarisi üstünde teyzelerin scooter kullanması. Yerel halk sürekli bisiklet ve scooter kullanıyor burada. Bir de bizi en çok şaşırtan şeylerden biri insanların tanımadıkları kişilere de selam vermeleri. İlk geldiğimiz günde bu bizi epey şaşırtmıştı. Fakat beni daha çok şaşırtan eden burada ki yabancı turistlerin de aynı şekilde davranması olmuştu, hepsi gülümseyip selam veriyor. Zaten çok fazla sayıda İngiliz ve Hollandalı buraya yerleşmiş durumda ve o kadar bellemişler ki burayı biz kendimizi kendi yurdumuzda misafir gibi hissettik.
Ekin’e geri dönüyoruz. Ekin Dalyan’ın meşhur Sülüngür Gölü’nün kıyısına kurulmuş. Ailecek işletilen bir mekan. Hayatımda yaptığım en güzel kahvaltılardan birine gidiyormuşum da haberim yokmuş. Yeşil açık alana kurulmuş masalar, çardaklar var burada. Buranın işletmecileri kendi yaptıklarını tereyağını, reçeli kullanıyorlar. Bir de güzel katmerleri var ki sormayın. Dayanamayıp tekrar katmer istedik biz. Göl kenarında bir masa tercih ettiğimiz içinde sürekli balıkları ve kaplumbağları besledik. Havada uçuşan kız böceklerini de söylemeden edemeyeceğim. Burası gerçekten tabiatın avucunun içi gibi. Gizli kalması adının pek duyulmaması belki de iyi olmuştur Dalyan için.
Öğleyin tekrar bir tekne turuna çıkıyoruz ama bu defa rotalarımız farklı tabii. Teknede bizimle beraber başkaları da var. Daha genel bir tur olacak bu defa. Hareket etmeye başlıyoruz. Gene o güzel sazlıklar ve kanal içinden gidiyoruz. Biraz zaman geçince muhabbet koyulaşıyor biralar açılıyor. Masada meze olarak buranın yoğurtlama adındaki yöresel tadı var. Patlıcan, patates kızartmasının üzerine sarımsaklı yoğurt dökülmesiyle yapılan bir soğuk meze bu. Yanında ise şakşuka ve salata. İlk durağımız Çandır Köyü oluyor. Burası Dalyan’a göre mimari açıdan daha zayıf bir yer çünkü bir köy yeri fakat daha sakin. Yürüyerek güle oynaya ilerliyoruz ve bir Yörük Evi’ne varıyoruz. Burada eski bir yörük bize, yörük kültürünü, kıyafetlerini, eşyalarını anlatıyor. Beni burda en çok etkileyen şey 20 yaşında bir yörük gelinin doğumda ölmesi ve gelinliğinin burda sergilenmesiydi. Gelinin adet olduğu için kesilen 2 tutam uzun zülüfüde burda sergileniyordu. Nedense üzülmeden edemedim.
Ardından evin bahçesinde oturup çay içtik ve biraz daha konuştuk. Gitmeden önce hepimize limon, portakal ikram ettiler bahçeden taze taze. Biz buraya geldiğimizde yabancı bir çiftle karşılaştık buralara kadar gelmelerine şaşırdım doğrusu. Ben Dalyan hakkında o kadar şey okumama rağmen Çandır Köyü hakkında herangi ilginç birşey görmemiştim hatta köyün adını bile duymamıştım. Ayrıca burda dünyaca ünlü bir oyun var yabancı turistler vakti zamanında gelip saklamışlar. Birgün yolu düşen olursa etrafına iyice bakınsın sırf bunun için bile gelenler varmış buraya.
Tekneye geri dönüyoruz ve Köyceğiz Gölü ile Sultaniye Kaplıcaları’na doğru yol almaya başlıyoruz. Teknede etrafı izlerken birkaç kere kartal gördüm. Kuş bilimine olan ilgimi de katarsak çok heyecanlandığımı söylemeliyim. Yırtıcı kuşları böyle güzel ve net bir şekilde görmek her zaman nasip olmaz, ayrıca çok yakından leylekler gördüm. Dürbünümü unuttuğuma bin kere pişman oldum. Dalyan kuş habitatıylada ünlü bir yer, ilgilenenlerin tedarikli gelmesinde fayda var çünkü inanılmaz bir çeşitlilik var burada. Kaplıcaya varıyoruz bu arada, kuşlara bakarken yol bitmiş.
Burnumuza keskin bir sülfür kokusu çarpıyor hemen. Yani eğer bir çift buraya girecekse kesinlikle ikisi birden girmeli. Fakat suyu mineralli ve vücuda iyi geliyor, insanlar şikayetçi değil. Hemen yan tarafında da çamur banyosu var. Çamurun bir sırrı yok ama eğlenmek için giriliyor. Fakat bence buranın en güzeli, ayaklardaki ölü derileri ve yaraları yiyen doktor balıklardı. Yan yana dizilmiş akvaryumların içinde bulunan balıklar ayaklarınıza yapışık ölü derileri yiyiyorlar. Ben çok gıdıklandım o yüzden pek duramadım ama baktığımda insanların oldukça eğlendiğini gördüm ve bir sürü fotoğraf çektim.
Buradan ayrıldıktan sonra gölün açıklarında demir attık ve mangaldaki balıklardan dumanlar yükselmeye başladı. Rakılar, şaraplar da sofraya gelince ortam iyice ‘değmeyin keyfime’ kıvamına geldi. Göl suyuna girenler çok memnunlar, ben girmedim ama insanlar sıra sıra atlayıp durgun suyun tadını çıkardılar. Tuzlu olmadığı için fazla enerji harcatsa bile ben girmediğime hala pişmanım. Göl keyfinden sonra balıklarda olunca masa muhabbeti iyice koyulaştı. Açıkçası ben zaman nasıl geçti hiç anlamadım. Ama mehtapta sazlıklar arasında giderken hissettiğim o güzel duygu gerçekten hala içimi ısıtıyor.
Dalyan’da son günümüzde kiraladığımız aracın benzini çok tasarruflu olduğundan ve depomuz dolu olduğundan erkenden uyanıp hızlı bir kahvaltı edip, önce İztuzu, ardındanda Sarıgerme kumsalına doğru yola çıktık. Fakat İztuzu’nda denize girmeden önce kaplumbağa araştırma merkezine gittik Caretta’ların tedavi merkezini gezdik. Kaplumbağa mı görmek istiyorsunuz? Lütfen buraya gelin. Burada o kocaman canlıları yakında görüp, bilgiyle donanabilirsiniz ve Kaptan June hakkında birkaç şey öğrenebilirsiniz. Bu iki konudan başka bir yazımda sizlere detaylı şekilde bahsedeceğim.
Sarıgerme yolu için GPS kullandık ve oldukça işe yaradı. Yaklaşık 20 km uzaklıkta olan Sarıgerme’ye gitmeyi, kumsallarının güzel olduğunu duyunca iki kere düşünmedik. Yollar gene çok güzeldi nar tarlaları, dağlar, tepeler ferah ferah gittik. Tabii arka yoldan gitmemizin de bu konuda etkisi var. Vardığımız yer Dalyan’dan daha güzel değildi.
Kumsalı gerçekten güzeldi fakat genel olarak yerli halk tarafından kullanılıyordu. Bu yüzden daha kalabalık ve daha az doğal geldi bizlere. Edindiğimiz bilgilere göre Sarıgerme denizi öğleden sonra rüzgar ve dalgalar sebebiyle yüzmeye fazla uygun olmuyor. Ancak burada extreme sporlardan Parasailing ve Rüzgar Sörfü gibi sporlar yapılmakta. Gelenler de biraz bu yüzden geliyor belki de.. Çok vakit kaybetmeden Apollon’a geri döndük. Dönüş yolu için eşyalarımızı hazırladık ve villanın bahçesindeki güzel ağaçtan biraz daha dut yedik.
Dalyan gerçekten de aklımdan çıkmayacak yerler arasında güzel bir sırada yer alıyor artık. İlk fırsatta tekrar gidip her yeri karış karış tekrar arşınlayacağım. Dürbünüm ve kuş kitabımla tabii.