Eylül, Anadolu’nun bereketli topraklarında bağ bozumu zamanı. Üzüm salkımlarının toplanıp şaraplara, pekmezlere ve sofralara dönüştüğü bu dönem sadece tarımsal bir etkinlik değil; aynı zamanda kültürel bir şenlik.

Antik Çağlardan Günümüze Bağ Bozumu
Anadolu toprakları, bağcılığın ve şarap üretiminin en eski merkezlerinden biridir. Hititler’den Friglere, Lidyalılar’dan Romalılara kadar pek çok uygarlık için üzüm, sadece bir meyve değil; bolluğun ve yaşamın sembolüydü. Antik dönemlerde bağ bozumu, tanrılara sunulan şenliklerle kutlanırdı. Yunan mitolojisinde Dionysos’un, Roma’da Bacchus’un şerefine yapılan törenlerde müzik, dans ve neşe hiç eksik olmazdı.
Bugün Ege’nin bir köyünde sabah bağlara girdiğinizde, aslında binlerce yıl öncesinin ayak seslerini duyarsınız. Bağ bozumu festivalleri, geçmişle bugün arasındaki bu görünmez bağı yaşatır.
Kapadokya Bağbozumu Festivali
Kapadokya’da bağ bozumu, başka hiçbir yerde bulamayacağınız kadar mistiktir. Binlerce yıl öncesinden kalma kaya oyma mahzenlerde şaraplar olgunlaşır, vadilerde üzüm bağları uzanır. Eylül sonunda yapılan festival, geçmişin gölgesiyle bugünün coşkusunu bir araya getirir.
Sabah gün doğumunda gökyüzünde balonlar süzülürken, siz üzüm bağlarında elinizde sepetinizle çalışırsınız. Ardından mahzenlerde şarap tadımı yapılır, akşamları yöresel dans gösterileriyle meydanlar şenlenir. Kapadokya’da bağ bozumu, sanki bir masalın içine davet edilmişsiniz gibi hissettirir.
Bozcaada Bağbozumu Festivali
Bozcaada, Türkiye’de bağ bozumu denince ilk akla gelen yerlerden biridir. Eylül’ün başında adaya vardığınızda, sizi denizin kokusu ve bağlardan yükselen tatlı telaş karşılar. Sabahın erken saatlerinde üzüm sepetlerini omzuna alan ada halkı, turistlerle birlikte bağlara yürür.
Üzümler toplanır, şarkılar söylenir, çocuklar koşturur… Akşam olunca ada sokaklarında festival korteji başlar, yerel şaraplar kadehlere dolar. Gün batımında Polente Feneri’nden manzarayı izlerken, “İyi ki buradayım” dersiniz. Çünkü Bozcaada, bağ bozumu sırasında hem doğayı hem de insanın içindeki coşkuyu canlandırır.

Urla: Ege’nin Gurme Rotaları
Urla’da bağ bozumu, sadece üzüm toplamak değil; aynı zamanda damak tadına bir yolculuktur. Butik şarap evleri, zeytinyağı atölyeleri ve Ege’nin otlarla bezeli sofralarıyla Urla, festival döneminde bambaşka bir atmosfere bürünür.
Bir bağ evinde sabah güneşinde yürüyüş yaparken, ardından üzümleri kendi ellerinizle sıkıp şıranın tadına bakarken çocukça bir heyecan duyarsınız. Akşam olduğunda bağların içinde kurulan uzun masalarda, yerel peynirler ve zeytinyağlılarla şarap eşleşmeleri yapılır. Bazen bir halk müziği, bazen bir caz konseri size eşlik eder.
Çal – Denizli
Denizli’nin Çal ilçesi, bağ bozumunu tam bir halk şenliği olarak kutlar. Çalkarası üzümünün ana vatanı olan bu topraklarda, festival zamanı köy meydanı rengârenk bir panayıra dönüşür. Yarışmalar, konserler, kortejler… Herkesin elinde bir üzüm sepeti, yüzünde gülümseme vardır.
Çal festivali, belki de en samimi bağ bozumu deneyimlerinden biridir. Çünkü burada şenlik, turistler için değil, halkın kendi kültürünü yaşatması için yapılır. Bu da misafirleri daha içten bir atmosfere davet eder.

Trakya: Şarap Geleneğinin İzinde
Trakya’nın üzüm bağları, Türkiye’nin şarap tarihinin kalbidir. Tekirdağ’dan Şarköy’e uzanan yol boyunca bağ evlerinde düzenlenen küçük festivaller, Eylül ayında tüm bölgeyi canlandırır.
Bir bağ evinde tadım yaparken, köy pazarından alınan peynirle eşleştirdiğiniz şarabın keyfi bambaşkadır. Trakya, bağ bozumu sırasında sadece üzüm değil; aynı zamanda köklü bir şarap kültürü armağan eder.
Yola Çıkmadan Önce
Festival tarihlerinin her yıl değiştiğini unutmayın; gitmeden önce belediyelerin duyurularını kontrol edin.
Konaklama için özellikle küçük yerlerde (Bozcaada, Urla) rezervasyonu aylar öncesinden yapmak gerekir.
Yanınıza mutlaka rahat ayakkabı, şapka ve bolca enerji alın. Çünkü bağ bozumu sadece izlenen bir şenlik değil; içinde aktif rol aldığınız bir deneyimdir.
Son Söz: Birlikte Toplanan Bereket
Türkiye’de bağ bozumu festivalleri, aslında bir yaşam dersi gibidir. Toprağın bereketi, insanın emeği ve paylaşma kültürü birleşir. Antik dönemlerde tanrılara şükranla yapılan bu ritüel, bugün hâlâ aynı coşkuyla sürüyor.
Eğer Eylül ayında yolunuzu Bozcaada’ya, Urla’ya, Kapadokya’ya ya da Trakya’ya düşürürseniz; sadece üzüm değil, hayatın tadını da toplayacaksınız.