Sanayi ve Doğanın İç İçe Olduğu Şehir: Torino

Torino şehri, Po Nehri’nin kıyısında M.Ö. 300’de kurulmuş. Bulmacalarda hep İtalya’da bir nehir dendiğinde karşıma çıktığı için Po Nehri’ni gördüğümde kendimi bir dosta rastlamış gibi hissettim. 

 

Torino’da hem sanayi hem de doğa iç içe geçmiş bir halde. Verona’ya göre oldukça büyük bir şehir ve İtalya’nın en büyük sanayi merkezi. Özellikle araba üretiminde 1. sırada ve Fiat marka arabalar burada üretilmektedir. Araba meraklıları için şehrin girişinde bir araba müzesi var.

 
Torino Üniversitesi, 13. yüzyılda kurulmuş en eski üniversitelerden biri. 384 metre uzunluğundaki, İtalya’nın Eiffel Kulesi de denilen kule bu şehirdedir. Şehrin etrafı ise Sezar döneminden kalma surlarla çevrili.


2. Dünya Savaşı sırasında şehrin 1/3’ü yıkılmış. Bu nedenle binaların çoğu yeni. Biz Torino’ya geldiğimizde hava karanlıktı. Ancak yine de Po Nehri’nin kıyısındaki ışıklandırılmış parklar, köprüler, meydanlar, buralarda toplanmış gençler, kafeler bizi büyüledi. Futbol hastası olmamakla birlikte ben Torino’yu milli futbolcumuz Hakan Şükür sayesinde öğrenmiştim ancak Torino’nun bu kadar renkli, büyük bir şehir olduğunu hiçbirimiz daha önce tahmin etmemiştik.

Torino’nun futbol takımının da ilginç ve hüzünlü bir öyküsü var. 2. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan İtalya, moral bozukluğunu yenmek için futbola sarılır. 1940'lı yıllarda çok başarılı olan Torino, 18 futbolcusunu 4 Mayıs 1949 tarihindeki bir uçak kazasında yitirmiş, ligin geri kalan kısmında Torino'nun PAF oyuncuları takımı şampiyonluğa ulaştırmış.
 

Sabahleyin erkenden uyanıyor ve kahvaltıdan sonra Torino’nun en önemli tarihi yerlerinden biri olan Zafer Caddesi’ne gidiyoruz. Bu cadde ve üzerindeki anıtlar 2. Dünya Savaşı’ndan sonra yapılmış. Gerçekten de anıtlarda savaşın korkunçluğu her bir askerin yüzüne yansıtılmış. Bu cadde kraliyet meydanına açılıyor. Bu meydanda ise 12 yüzyılda yapılmış şatolar var.

Sabahın o kadar erken bir saatindeyiz ki etrafta bir biz, bir de yerleri süpüren çöpçüler var. Dükkânlar kapalı olduğu için neredeyse tek lüksümüz olan gittiğimiz ülkelerin şehirlerden aldığımız magnetlere Torinolusunu ekleyemiyoruz, içimizde kalıyor.
 
Po Nehri’nin kıyısından geçiyoruz, içinde kayıklar ve kürek çeken gençler var. Gece gördüğümüz yerler, gündüz başka bir güzel. Nehir kıvrılarak akarken çevresindeki parklar, yeşil alanlar ve yapılar bize görsel bir ziyafet çekiyor.

Torino’da birkaç otel önerisi verebiliriz. Torino’yu hızlı ve efektif şekilde gezmek istiyorsanız tarihi merkeze yakın yerlerde konaklamak yararınıza olacaktır. Bu bölgede, 17. Yüzyıldan kalma bir binada hizmet veren NH Collection Torino Piazza Carlina tercih listenizde başlarda olması gereken otellerden bir tanesi. Otel, Piazza Vittorio Veneto’ya ve Kraliyet Sarayı'na yürüyerek 10 dakika mesafede yer alıyor. Bu otele alternative olarak ise Hotel Des Artistes ve aynı konumda ki Hotel Amadeus E Teatro’ yu da düşünebilirsiniz. Bu oteller birçok turistik mekana yakın olmakla birlikte şehir içinde ki eğlence mekanları, restoranlar ve birçok dükkanın da içinde yer alıyor. Ayrıca ünlü Regio Tiyatrosu'na da 700 metre mesafede. Bu otel önerilerinin dışında, Torino’da ki diğer otel seçenekleri için buradan booking.com’a girip göz atabilir, isterseniz rezervasyon da yapabilirsiniz.