Kuzeyin Puslu Kraliçesi

Piemonte bölgesinin merkezi olan Torino’ya nisan ayında geldik (Biz şehre THY'nin başlattığı İstanbul çıkışlı doğrudan uçuş ile gelmiştik. Sonradan bu seferler kaldırıldı. Ancak Torino’ya Alitalia’nın da İstanbul’dan doğrudan uçuşu olduğu gibi, Milano Malpensa havalanından doğrudan Torino’ya gelen otobüsler ile de ulaşılabilir. Milano-Bergamo havaalanından Milano Centrale’ye otobüs ve Milano Centrale’den Torinoya tren ile yapılacak yolculuk da diğer bir alternatif ulaşım olarak önerilebilir). Şehirde geçirdiğimiz 5 gün boyunca hava genellikle pusluydu. Güneşin açtığı günler bile nehre inmiş yoğun bir sisle başlıyordu. Bu kadar nemli, yağışlı bir ortamda bölgenin mantarlarıyla meşhur olmasına şaşırmamak lazım.

Torino Caselle havaalanı, sanayisi  ile anılan bir şehir için küçük sayılır. Bölgenin İtalyan otomotiv sanayii için önemli bir merkez olduğu dikkate alınacak olursa havaalanı göze küçük geliyor ama aslında bölgede uluslararası uçuşa açık, yakın mesafede başkaca havaalanları olduğu için olsa gerek, yoğunluk bir noktada toplanmıyor. Terminalin hemen çıkışında Sadem otobüsleri ile şehre 6,50 euroya gidilebiliyor. Bilet terminal binasından çıkmadan önce alınmalı. Ama bozuk para varsa otobüste de alınabiliyor. Son durak Porta Nuova tren istasyonu. Bir öncesinde de Porta Susa istasyonunda duruyor. Otobüslerde ücretsiz wi-fi de mevcut. Bir diğer seçenek de terminal çıkışında görülen katlı otoparkın diğer tarafındaki tren istasyonu. Porta Nuova istasyonunun sol yanında (Corso Vittorio Emanuele II ile Via Sacchi ‘nin kesiştiği köşede) kafeteryalarda bilet satılıyor. Otobüslerin kalkış ve varış noktaları da burada Corso Vittorio Emanuele II üzerinde. Yolculuk tam 50 dakika sürüyor.

İtalya’nın diğer şehirlerine göre oldukça fazla sayıda kişi Fransızca konuşabiliyor. Ayrıca şehirde oldukça çok sayıda Fransız ziyaretçiye rastlanıyor.  

Avrupanın en geniş meydanları arasında anlan Piazza Vittorio Veneto Özellikle haftasonları cuma ve cumartesi geceleri fazlasıyla canlanan, tam anlamıyla cıvıl cıvıl ve sabaha karşı saatlere kadar canlılığını koruyan bir bölge.

Po nehrinin öte yanından geçişi sağlayan köprülerden birisi olan Ponte Vittorio Emanuele I ‘in  yanı başından başlayıp, Piazza Castello’ya kadar aralıksız devam eden yekpare portiko sayesinde yağmur yağsa bile ıslanmadan keyifle dolaşmak mümkün. Portiko, Via Po boyunca, caddeyi kesen sokakların üzerini de kaplayarak Palazzo Madama’ya kadar devam ediyor. Yağmurda bile şehrin merkezinde rahatça dolaşabilmeyi mümkün kılan mimariye hayranlık duymamak mümkün değil. Via Po sağlı sollu güzel mağazalar, kafelerle dolu, gece gündüz oldukça canlı, canlılık haftasonları  iyice artıyor.Castello DegliPalazzzo MadamaPalazzo Reale

Piazza Castello şehrin sıfır noktası olarak tanımlanabilir. Palazzo Madama, Teatro Regio, Palazzo Reale di Torino, turizm danışma ofisi, San Lorenzo kilisesi (Real Chiesa di  San Lorenzo)  bu meydanın çevresinde sıralanıyor. 1933'te yapıldığına hala inanamadığımız La Torre Littoria isimli gökdelen de ne yazık ki uyumu bozan görüntüsüyle meydanın bir parçası. Piazza Castello’dan iki heykel ve kısmi demir parmaklıklarla ayrılmış Piazzetta Reale’den Duomo di San Giovanni’ye geçip oradan da Via XX  Settembre  üzerinden Corso Regina Margherita’ya çıkıp sola doğru yürüyerek ulaşılabilen Piazza della Repubblica‘da cumartesi günleri oldukça büyük ve düzenli bir Pazar kuruluyor. (Balık, et, sebze meyve, peynir, giyim, ayakkabı vs.) Torino’lular bu Porta Palazzo pazarının da Avrupa’nın en büyük açık pazarı olduğunu söylüyorlar.
Porta Palazzo'da şarküteriler

Pazarın içinden kuzeye doğru ilerleyip Corso G. Cesare‘den az daha yürüyerek Balon bölgesine geçildiğinde (cumartesi) Borgo Dora üzerinde yan yana dizilmiş çok sayıda antikacının dükkanlarının önüne kurduğu tezgahlara ilaveten arabalarla gelip tezgah kuranlarla birlikte iyi bir antika – bitpazarına varılıyor. Antika meraklıları için Pazar günü Piazza Vittorio Veneto’da sağlı sollu portikoların altında kurulan ve çok iyi parçaların bulunabildiği antika pazarını da belirtmek gerekiyor.  

Borgo Dora'da antikacılar

Borgo Dora’daki dükkanlarda mobilya olarak da  iyi ürünler  görülebiliyor. Pazar,  Borgo Dora üzerindeki balona kadar  uzanıyor. Öğleyin topluyorlar. Ama Piazza della Repubblica’daki Pazar öğleden sonraya da kalıyor. Meydanın kuzey doğusundaki metal konstrüksüyon yapı içinde  şarküteri ürünleri satan çok sayıda dükkan ile çok sayıda kasap var.

Porta Palatina
Via Porta Palatina üzerinde, caddeye ismini veren Porta Palatina kırmızı rengiyle etkileyici. Devamındaki IV Marzo meydancığında (Largo IV Marzo)  birkaç güzel cafe restoran var.  
Torino’da ulaşım son derece rahat. Centro Storico’yu içeren merkezde geniş bir alan yürüyerek dolaşılabiliyor. Metro tek hattan ibaret. Ama otobüs ve tramvay  hatları yaygın. Biletler Tabaccheria’ larda satılıyor ve bir bilet 1,5 euro. 90 dakika geçerli. Metroda ise aynı bilet  tek biniş için kullanılabiliyor. 24 saat içinde metro,otobüs ve tramvaylarda sınırsız kullanım hakkı veren bilet 5 euro. Bir de 5 binişlik biletler var ki onlar da 6,5 euro.
Süperga BazilikasıSüperga tepesinde Galya'lı anıtı

Superga Bazilikası şehre yukarıdan bakan bir konumda oldukça yüksekte yer alıyor. Havanın açık olduğu zamanlarda Torino manzarası güzel olmalı. Biz cumartesi öğleden sonraya denk getirdiğimiz için 15 nolu tramvay ile Sassi’ye gidip,  oradan da Sassi-Superga dişli tramvayı ile yukarı çıktık. Bu nostaljik tramvayda biletler hafta içi 6,  hafta sonu ise 9 euro. Ne var ki aslında aynı yolculuğu Sassi’den otobüs ile de yapmak mümkün. Sassi tramvay istasyonunun hemen yanındaki yukarı doğru çıkan yolda (Strada Comunale Superga) 79 numaralı otobüsün durağı var. Son durak Superga. Ancak cumartesi son otobüs 14 civarı ve Pazar günü de otobüs çalışmıyor. Kısacası hafta içi 15 nolu tramvay ile Sassi’ye gelip, oradan 79 no’lu otobüse binerek Superga’ya 1,5 euro’ya ulaşmak da mümkün. İtalya birliğini kuran II.Vittorio Emanuele’nin de mensubu olduğu ve İkinci Dünya Savaşı'nın sonunda cumhuriyete geçilmesiyle sona eren Savoy hanedanına ait mezarlar da Bazilika’ da bulunuyor. Bazilikanın yan tarafında otopark alanına yakın bir yerdeki Galyalı savaşçı heykeli de gelmişken görülmeli. 1949 yılında uçaklarının  bu tepeye çarpması ile ölen Torino futbol takımı oyuncularının mezarları da burada. Yukarıda dişli tramvayın durağında, açık havalarda Torino manzarası sunduğu anlaşılan güzel bir kafeterya  var. Biz yine de önümüzdeki sis tabakasının ardında Torino’yu hayal ederek oturup keyfini çıkarmaya çalıştık. Buraya çıkışı açık bir güne denk getirmekte fayda var.

Piazza Statuto ilginç. Koskoca bir meydanı çevresindeki binalar ile birlikte bir defada inşa etmişler. Torino’da birçok meydan bu şekilde planlanıp inşa edilmiş. Via Garibaldi yaya bölgesi ve mağazalar pazar günü de açıktı. Via Della Consolata üzerinde Piazza Savoia dan geçip vardığımız Santuario della Consolata  çok ilginç ve önemli bir bazilika. Gümüş renkli  Meryem ana heykelinden bir çok kaynakta sözediliyor. Ama esas ahşap işçiliği görülmeye değer. Bir de çeşitli kişilerin ölümlerinin resimlerinin yer aldığı bölüm gerçekten ilginç. İnsanların ölüm anları resmedilmiş. Başka hiçbir kilisede böyle bir şey görmemiştik.

Santuario della ConsolataSantuario della Consolata

Piazza San Carlo, Via Roma üzerinde şehrin önemli meydanlarından birisi. Meydanı çevreleyen mağazaların yanı sıra, kafeler de meydanı canlı bir merkez haline getiriyor.

Piazza Solferino şehrin diğer bir meydanı.Eserlerine başka şehirlerde de rastladığımız  İtalyan heykeltıraş Alfonso Balzico’nun  1877 tarihli çalışması  Ferdinando di Savoiya heykeli son derece değişik, oldukça etkileyici bir suvari çalılşması. Meydanın kuzey ucundaki Fontana Angelica da anılmaya değer diğer bir yapı.



Piazza Repubblica,  cumartesi günü kurulan pazarın kalabalığından sonra Pazar günü tenhalığı ile terk edilmiş hissi uyandırıyor.

Duomo di San Giovanni (Cattedrale di San Giovanni Battista), kefene ev sahipliği yapıyor. Kefen boylu boyunca bir sandukanın içinde. Burası ilgi gören bir katedral. Kefen üzerindeki bilimsel incelemeler sonucunda gerçek olamayacağının ortaya çıkmasına karşın, öne çıkan bir inanç merkezi olarak önemini korumaya devam ediyor. Kefenin bulunduğu kilise ve kefen yine hayli yoğun  ilgi görüyor. Bilim ile inancın karşı karşıya gelmesi durumunda, inanca dayalı değerlerin bir sıfır önde başladığı bilinen bir husus.

Torino Kefeni

Kefenden sözedince San Lorenzo kilisesini de anmak gerekiyor. Bu kilise Piazzetta Reale’nin köşesinde yer alıyor ve dışarıdan bakıldığında şehirdeki binalardan çok da farklı görünmüyor aslında. Kapısından girildiğinde ise muhteşem bir iç mekanla karşılaşılıyor. Girişe göre sağ taraftaki ayrı bir bölümde kefenin bire bir ölçülerde bir fotoğrafı mevcut. Oldukça fazla ziyaretçi çeken bir kilise.

Via Cernaia üzerindeki Mastio della Cittadella ve yanındaki kışla ilginç.

Castello del ValentinoParco del Valentino

Po kıyısında yer alan Parco del Valentino, şehrin bu kadar içinde, bu kadar kısa mesafede insanlara şehir doğal ortam sunan bir park. Birden fazla kano kulübü var. Pazar günleri oldukça yoğun ilgi gören parkta Castello del Valentino görülmeye değer bir başka bina Halen mimarlık fakültesinin bazı bölümleri burada yer alıyormuş. Po boyunca kuzeyden güneye uzanan parkın güney kesiminde ortaçağ köyü canlandırması şeklinde inşa edilen Borgo Medievale Torino mevcut. Borgo Medievale, oldukça geniş bir alana yayılan Parco del Valentino'nun güney kısmında yer alıyor. 1884 yılında ortaçağ yaşamını yansıtma amaçlı olarak oluşturulmuş bir ortaçağ köyü modeli.

Borgo Medievale

Corso Cairoli yönünden çıkılıp Ponte Umberto I üzerinden Po’nun diğer yakasına geçildiğinde Corso Moncalieri üzerinden bir sonraki köprü üzerinden şehre tepeden bakan Kapuçin Kilisesine  tırmanan yola girip yukarıya çıkmak mümkün. Moncalieri’den bir sonraki köprü olan Ponte Vittorio Emanuele I e varıldığında, bu kez körüden tam karşıdaki Piazza Vittorio Veneto’ya  hafifçe yukarıdan bakan Chiesa della Gran Madre di Dio’ya varılıyor. Panteon’u andıran kubbesiyle değişik bir yapı. Piazza Vittorio Veneto’nun ve Via Po’nun görünümünü tamamlayan özellikle gece ışıklandırması ile çok daha ön plana çıkan bir yapı.

Her iki köprünün arasında Po’nun batı yakasında yer alan  Murazzi del Po rıhtımında Po nehri üzerinde gezinti yapılan teknelerin iskelesi  var ama , nehir kıyısında, Paris’te, Budapeşte’de, Amsterdam’da, Brugge veya Kopenhag’daki gibi, böyle bir nehir gezisini ilginç kılacak derecede görsel unsur bulunmadığını düşünerek biz böyle bir geziyi düşünmedik. Denenebilir.

Via Po üzerinde Piazza Castello’ya doğru ilerlerken sol taraftan  Via Carlo Alberto’ya girildiğinde yolun sonunda Piazza Carlo Alberto’ya çıkılıyor. Burada iki önemli bina , Biblioteca Nazionale di Torino ve Museo Nazionale del Risorgimento İtaliano karşılıklı yer alıyor. Meydandaki heykelin yerleşimi oldukça ilgi çekici. Genel olarak heykeller, meydanlara yüzlerini dönerler ama burada heykel meydana kelimenin tam anlamıyla ardını dönmüş durumda, yani meydanda durduğunuzda atın arkasına bakmış oluyorsunuz. Bir başka deyişle, at ve binicisi meydana ters dönmüş durumdalar.  Bunun pek rastlanmayan oldukça dikkate değer bir durum olduğu söylenebilir. Ulusal Müzenin yer aldığı Palazzo Carignano  görkemli bir bina, özellikle de müze binasının arka cephesindeki Piazza Carignano’ya bakan kırmızı cephesiyle bu bina Torino’nun en etkileyici eserleri arasında sayılmayı hak ediyor.Via Cesare Battisti üzerinden Gelleria Subalpina’ya girildiğinde, Piazza Castello’ya çıkılabiliyor.

Palazzo CarignanoBu pasajda yer alan ve 1858 kuruluş tarihini taşıyan Baratti & Milano dikkat çeken güzel, şık bir kafe.

Palazzo Carignano’nun bulunduğu Via Accademia dele Scienze Mısır Müzesi’ni de geçtikten sonra Via Guiseppe Luigi Lagrange olarak  Porta Nuova’nın yeraldığı Corso Vittoria Emanuele II ‘ye kadar uzanıyor. Tanınan markaların mağazaları Lagrange  üzerinde. Lagrange’nin hemen paralelindeki Via Roma da aynı mahiyette ünlü markaların sıralandığı bir diğer cadde.

Ve kadraja sığdırılamayan güzellik Mole Antonelliana… Mole Antonelliana isimli anıtsal binada 2000 yılında kurulan Ulusal Sinema Müzesi Via Po’yu kesen Via Montebello sokakta yer alıyor. Sinagog olarak inşa edilen ancak hiç sinagog olarak kullanılmayan bina, İtalya baskılı 2 sentlik metal parada da karşımıza çıkıyor. Müze girişi 10, binanın kulesine asansörle çıkış 7 ve her ikisi birlikte 14 euro. Müze salı günleri dışında açık. (Mısır Müzesi de pazartesi kapalı oluyor) Resme hareket veren en basit düzeneklerle başlayıp, geliştirilmesiyle devam eden canlandırma tarihinde, en ilkel canlandırma cihazlarından itibaren  fotoğrafın icadından sonra, birbiri ardına sıralanan fotoğrafların ardı ardına akmasıyla hızla ortaya çıkan sinema serüveninin teknik boyutu ilk katta çok sayıda alet ve makineler ile tarihsel sırası içinde görülebiliyor.   Sonraki bölümlerde, çeşitli canlandırmalarla ağırlıklı olarak İtalyan sineması ve özellikle Torino merkezli sinema faaliyetlerine yer verilmiş. Gölge oyunları bölümünde Karagöz, Hacivat ve Matiz figürleri de yer alıyor. Sinema afişleri bölümü de sinema meraklılarının ilgisini çekebilir. Güzel ve sıcak ortamlı bir kafesi de var. Müzede internet bağlantısı serbest ve oldukça güçlü. Filmlerden seçilmiş kısa bölümlerin yatarak izlenebildiği bölüm müzeyi gezip yorulduktan sonra insanın kalkmak istemeyeceği kadar rahat. 1910'larda çekilmiş filmlerdeki Torino sahnelerine bakıldığında şehrin merkezinin o yıllardan bu yana fazla değişmediğini görmek, özellikle Piazza Vittorio Veneto’nun meydanın zemini dışında aynı görüntüye sahip olduğunu fark etmek biz Türkiye’den gelenler için anlaşılması zor bir durum.

Lingotto metro istasyonu yakınında yeni bir alışveriş merkezi olan “8 Gallery” in hemen yanında yeralan Eataly market, oldukça geniş bir alana yayılmış ve doğal ürünler satan bir market ve her doğal ürünler mağazası gibi gereksiz pahalı. Gelmeden önce okuduğumuz Torino yazılarında hep sözedilen bir yer olduğu için geldik ama anlaşılan herkes birbirinden okuyarak geliyor. Günahı ilk yazanın boynuna... Eataly ürünlerinin satıldığı, tabi ki buradaki kadar büyük olmayan bir başka mağaza Lagrange üzerinde de bulunuyor. Merak gidermek için orasının da yeterli olacağını düşünüyorum.

Nizza metro istasyonundan makul bir yürüme mesafesinde yer alan Palazzo delgi İstituti Anatomici'de bulunan Ceza Antropolojisi Müzesi, kriminolojinin en önemli isimlerinden Cesaer Lombroso'nun araştırmalarını ve kolleksiyonunu temel alan bir müze. Suçluları tasnif konusundaki teorisini ortaya koyduğu "Suç İşleyen İnsan" adlı eserinde suçluların antropolojik özelliklerini gözlemleyerek oluşturduğu doğuştan suçluluk kuramı sonralarda pek gözden düşse de, zaman zaman Lombroso'ya hak verdirecek olaylarla daha sık karşılaştığımız bir gerçek. İşte bu Lombroso'nun Torino'daki en önemli izini bu müzede sürmek mümkün. Bu müzenin mimari açıdan en önemli özelliği ise "minareleri". Aslında çalışma salonları ve laboratuarlar için havalandırma bacası olarak işlevlendirilen minareler binaya cami havası veriyor.

Sonuç olarak Torino, güzelliği, zerafeti, tarihi dokusuyla öne çıkan ve  birkaç günlük bir geziden sonra insana tekrar gelmeyi düşündürecek bir şehir.