Hallstatt Rüyası

Hallstatt bahar ve yaz aylarında da hiç kuşkusuz ziyaretçilerine çok şey sunuyordur ama biz özellikle karlar altında, kış manzarasını yaşamak için ocak ayını tercih ettik. Şansımız vardı ki, iki günlük gezimizi çok yoğun ve kalın bir kar örtüsü ile pırıl pırıl bir güneş altında tamamladık. Ancak güneşli hava deyince gün boyunca parlayan güneş akla gelmesin, (ocak ayı için)  Hallstatt’ta güneşin öğleden hemen sonra battığını söylemekte fayda var. Köyün kenarına kurulu olduğu göl, çepeçevre öyle yüksek, öyle dik dağlarla çevrili ki, güneş kendisini şöyle bir gösterip öğleden sonra yine dağların arasından kaybolup gidiyor.

Hallstatt

Hallstatt'a Gidiş

Hallstatt’a Viyana’dan trenle  geldik. Wien Hauptbahnoff’tan bindiğimiz Salzburg treni Linz’den geçerek Attnang-Puchheim istasyonuna geldi. Bu ana hatta çalışan trenler railjet olarak isimlendirdikleri hızlı giden trenlerden. Uzun istasyon aralarında saatte 200 kilometre hız yapabiliyor.  Attnang-Puchheim istasyonunda aktarma yaparak Obertraun trenine bindik. Bu,  hız yönünden standart bir tren. Ancak hızlı trenlerin, sağında ve solunda manzarayı kapatan toprak setler arasında yol alması sebebiyle zayıf bir dış görünüm vermelerine karşın, aktarma noktasından sonra  Traunkirchen, Ebensee , Bad Ischl’den geçen ikinci tren yolculuğumuz  seyre değer kış manzaraları eşliğinde, Traun Nehri kıyılarını izleyerek tamamlandı.

Seestrasse - Hallstatt 
Yaklaşık 3,5 saat sonra ulaştığımız Hallstatt tren istasyonu, aslında tren yolu kenarına kondurulmuş bir barakadan ibaret. Trenden inilen bu noktada istasyon barakasından başka hiçbir şey yok. Burada trendeki tüm çekik gözlü yolcularla birlikte iniliyor. Hep birlikte az ileride göl kenarındaki iskele olduğu belli olsun diye usulen bir kapı kondurulmuş “iskele”ye doğru beyaz bir patikadan yürünüyor (çevre yoğun bir kar örtüsüyle kaplı olduğu için zemini göremedik, muhtemelen düzgün döşenmiş temiz bir yürüme yoludur). Seferleri trenin geliş gidiş saatlerine göre ayarlanmış bir tekneye yine Asyalı gezginlerle doluşuluyor (bilet kişi başı tek yön 2,5 Euro. Gidiş dönüş veya birden fazla kişi indirimi yok. Bunu “1 kişi 2,5 euro, 2 kişi 5 euro, gidiş dönüş 5 euro” şeklinde yazılı levhalarla başarılı bir şekilde anlatmışlar).

Köy hemen gölün karşısında. Buraya Uzakdoğulu turistlerin göstermiş olduğu bu ilgi gerçekten inanılmaz. Uzaklarda, Avrupa’da tanındığından daha fazla tanınıyor olmalı ki ziyaretçilerinin tamamına yakını o bölgelerden.

Kar altında da çok güzel: Hallstatt

Köyde sezon nisan-kasım ve kasım-nisan olarak ikiye ayrılmış. Kış sezonunda tuz madenleri ve füniküler kapalı. Bunun yanı sıra işletmelerin de bir kısmının kışın kapalı olduğu, yine gölde tekne gezintilerinin yapılmadığı anlaşılıyor.  Ancak köyün kış manzarası, karlar altındaki görünümü muhteşem.

Hallstatt Kiliseleri

Birisi iskelenin hemen yanındaki Luteryan Kilisesi diğeri biraz yukarıdaki Maria am Berg Katolik Kilisesi olmak üzere merkezde iki kilisesi var. Katolik kilisesinin bahçesindeki küçük bakımlı mezarlık etkileyici. Bahçeden köyün görünümü de harika. Mimarisi ile ilgi çeken üçüncü kilise Obertraun yönünde köyün çıkışında yer alan Kalvarienberg Kilisesi.

Dachstein teleferiği

Sahilde, evlerin önünde uzanan yola (Seestrasse)  paralel, dağa yaslanan evlerin arkasında, biraz yukarıda, sahil yoluna paralel uzanan daracık sokakta yürümek gerçekten insanı bu zamandan kopartıp farklı bir boyutu yaşatıyor. Ara sokakları fazla değil aslında, zira köy öyle dar bir alana kurulmuş ki, kuzey yönünde doğru, kayalıklar izin vermediği için ancak sahile birer sıra ev yapılabilmiş, alan yokluğundan ev yapacak yer kalmadığı noktada da köy bitmiş. Hala o hali ile durduğu, yüz yıl önceki fotoğraflarına bakılınca anlaşılıyor. Bizim için şaşırtıcı olan, bina ya da yol yapılacak alan kalmayınca sahile toprak dolgu yapılmamış veya beton kazıklar çakılarak sahil yolunun “duble”  hale getirilmemiş olması.

Dachstein kayak merkezi - Krippenstein istasyonu

Dachstein Kayak Merkezi

Köyün güneyindeki Lahn İskelesi'nin hemen arkasındaki  otobüs durağından kalkan otobüs ile (tur otobüsleri de burada duruyor) 8 kilometre ilerideki Dachstein tesislerinin teleferik çıkış noktasına ulaşılıyor (otobüs 1 kişi tek yön 2.10 Euro).

Maria am Berg den Luteryen kilisesine bakış

Teleferik için fiyatlar son derece çeşitli, belirli saat dilimi için, belirli saatlerden önce, belirli saatlerden sonra, birkaç kerelik, günlük, 2 günlük, haftalık vs. biletler var. Biz saat limiti olmadan  gidiş dönüş yapabileceğimiz bir bilet aldık. Kayak malzemeleri aşağıdaki bu tesisten kiralanabiliyor. Yukarıda böyle bir imkan yok. Buradan yukarıya önce Eishöhle, devamında kabin değiştirerek Krippenstein istasyonuna çıkılıyor. Buradaki tesiste yuvarlak yapısı sebebiyle geniş bir manzaraya hakim güzel bir kafe – restoran da var (Uludağ’dan ucuz). Bir sonraki istasyona teleferik değiştirerek devam etmek de mümkün ama  biz yukarıya vardığımızda şiddetini arttıran fırtına sebebiyle bu üçüncü kademe kapatılmıştı. Biraz beklediysek de hava koşullarında bir değişiklik olmadığından hattın devamında seferler açılmadı.

ara sokaklar

Five Fingers Seyir Terası

Tesise yaklaşık yarım saat yürüme mesafesinde olduğu söylenen “Five Fingers” isimli bir seyir terası Hallstatt Köyü'nü ve gölünü de içine alan çok geniş bir manzaraya hakim. Ancak biz maalesef fırtına sebebiyle o mesafeyi yürüyemedik. Ama tesise daha yakın bir noktada Welterbespirale isimli diğer bir seyir terasından aşağıyı seyredebildik. Five Fingers seyir terası, geceleri köyden bakıldığında, gökyüzündeki bir yıldızmış gibi görünecek şekilde ışıklandırılıyor.

Brauhaus

Mevsim sebebiyle gezdiğimiz süre boyunca sıfır dereceyi göremedik desek yanlış olmaz. Hep eksi derecelerde dolaştık. Köyde fazla sayıda olmasa da oturup ısınacak, bir şeyler yenilip içilecek yeterli sayıda restoran ve kafe bulunuyor. Nezih atmosferi ile dikkat çeken, çok sayıda tarihi ünlü şahsiyetin  kalmış olduğu (İmparator Franz Josef, İmparatoriçe Sisi, yazar Agatha Christie, oyuncu Marlene Dietrich tanımış ziyaretçileri arasındaymış) Seehotel Grüner Baum’un göle bakan geniş pencereli kafe-restoranı özellikle belirtmeye değer. Brauhaus isimli restoran da sıcak ortamıyla akşam yemeği için önerilebilir.

Deichsteinbahn

Lahn İskelesi karşısında büyük bir marketi de var ama biz haftasonu gittiğimizden kapalıydı. İskelenin yanındaki Luteryen Kilisesi'nin karşısında “köyün bakkalı” da diyebileceğimiz küçük market, acil ihtiyaçlar için yeterli olabileceği gibi, geceye kadar açık olması ve birkaç masasıyla kafe hizmeti de vermesiyle işlevsel bir mekan olarak anılmayı hak ediyor.

Hallstatt

Tekne seferleri genel olarak tren seferlerine göre ayarlanmış ise de son sefer her durumda 18.15'te. Bu seferin bağlantı sağladığı tren de tarifeye bakılacak olursa son tren seferi. Gelişimizde olduğu gibi çok sayıda Uzakdoğulu gezginle birlikte, karanlığın içinde birden bire belirip, ıssızlığın ortasında kısa süreliğine duran trene binerken, doğabilimci ve kaşif Alexander von Humbolt’un Hallstatt için söylediği “dünyanın en güzel göl köyü” (..the loveliest lake village in the world) sözünü tüm kalbimizle onaylayarak iki günlük gezimizi tamamladık. 

#Makedonyadan yazılar alanında göster
Kapalı