Şener Şen ve Olgun Şimşek'li reklamlardan hatırlarsınız. Mümkünlü Kasabası olarak tanıtılan yer aslında Sakarya'nın Taraklı ilçesidir. Gezi yoldaşımla birlikte bir karar aldık. Havaların soğuması sebebiyle keşif planlarımızı doğadan, şehir ve kültür gezilerine çevirdik. Tarafımdan keşfedilmeyi bekleyen; Taraklı ilçesini seçtik gitmek için.
Adapazarı Donatım garından kalkan Taraklı otobüslerine bindik. Sakarya il sınırları içinde diye, daha yakın zannediyordum ama bayağı bir irtifa tırmandıktan sonra 1 saat 40 dakika gibi bir sürede yolculuğumuzu tamamladık. Normalde o kadar uzun sürmüyor ama yolcu beklediğimiz yerler de oldu. Bekleme vakitlerini de fotoğraf çekerek ve kitap okuyarak doldurduk.
Eski adı Dablar olan Taraklı’nın Helenestik dönemde Bytinia adını alan bölge içinde olduğu biliniyor. Hisartepe’de bulunan iki sarnıca göre buranın geçmişinin Milattan Önce 2000'li yıllara kadar uzandığı sanılıyor. Taraklı’nın geçmişi taa Osmanlı’nın ilk yıllarına kadar gidiyor.
Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan önce henüz Ertuğrul Gazi zamanında Osman Bey’in komutanı Samsa Çavuş tarafından bölgeye akınlar düzenlenmiş, bu topraklar Bizanslılardan alınarak Osmanlı Beyliği’nin topraklarına katılmış. Bu tarihten itibaren Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi’ne çıkarken Taraklı’da konaklayarak veziri Yunus Paşa’ya yaptırdığı ve şu anda kendi adıyla anılan Yunuspaşa Camii diğer adıyla kubbelerindeki kurşunlarla ünlenen Kurşunlu Camii 1517 yılında tamamlanmış.
Evliya Çelebi ünlü Seyahatnamesi’nde ilçede halkın şimşir kaşık ve tarak yapması nedeniyle adının Yenice Tarakçı olarak anıldığını belirtiyor. Yenice Tarakçı ismi zamanla halk dilinde Taraklı olarak değişip şimdiki kullanıldığı halini almış.
Taraklı ilçesi gerçek hayatta tarihi dokusu bozulmamış bir şekilde yaşamaya devam ediyor. Tabii bazı konaklara acil restorasyon gerekli. Yapılan yeni yapılar da eski evlerin mimarisini taşıyor ki çok ince bir düşünce bence.
Şirin, sakin bir yer. Köpekleri ve kedileri sizden kaçmıyorlar ve size saldırmıyorlar ki bu da çok önemli bir detay. Konakların bazılarında yaşam var, bazılarının perdeleri sıkı sıkıya kapalıydı.
Detay fotoğrafı çekmek isteyenler için muhteşem geniş bir alanı var. Ahşap kapılar, kilerler, avlular, anahtar delikleri. Her birinin ayrı, otantik bir büyüsü var.
Alışveriş yapmak isterseniz, çay bahçesinin önüne yerel halk, küçük bir pazar kuruyor. Buğdaydan yapılan Uhut tatlısı, yörenin en meşhurlarından biri. Tadına bakıp satın alabilirsiniz. Pazar dışında Kadirler Konağı da ideal. Ahşap kaşıklar, aynalı kalemler, otantik bezler ve çantalar, işçiliğine güzel eller değmiş takılar ve nice güzel şeyler satın alabilirsiniz.
Çay bahçesinin aşağısındaki sokakta bulunan Abdi İbrahim Konağı'nda kahve 2 TL. Şehirde alıştığımız “kafede biraz sohbet” olgusundan sonra fiyatı da bizi hayli şaşırttı. Konağın hayat denilen kısmında küçük bir bölmede, kahvelerin yanında tadımlık Uhut tatlısı ve su geliyor. Konağın izlencesi de cabası. Kahvemizi içtik, sohbetimizi ettik ve biraz daha turladıktan sonra şehir merkezimize dönmek üzere otobüse geçtik.
Taraklı'nın dar sokaklarında gezinirken, ahşap evlerin yaşlılığı, nice yaşanmışlık düşüncelerine daldırdı beni. Terk edilmiş bir kiler bile size misket oynadığınız, ip atladığınız, akşamları tüm aile sofra başında toplandığınız, güzel masalların anlatıldığı günlere götürüyor. Dağ havasını da solumak, stresi almanın yanı sıra, üzerinizde “iyi ki” diyebileceğiniz tatlı bir yorgunluk ve bir dolu fotoğraf bırakıyor.