Azra Rakıcıoğlu: “Blogumu ilk başlarda kendime günlük olsun diye yazmaya başladım ama zamanla yaşadığım tecrübeleri paylaşmak çok hoşuma gitmeye başladı”

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Ben Azra Rakıcıoğlu. 1977 yılında Almanya’nın en güzel şehirlerinden biri olan Münih’te doğdum. Ailemin “hadi dönelim artık” demesiyle kendimi 1990’da tek kelime Türkçe bilmeden İstanbul’da buldum. Marmara Üniversitesi’nden mezun olup yıllarca tekstil sektöründe yöneticilik yaptıktan sonra, kendi tekstil ajansımı kurdum. Bu arada boş durmayıp evlendim ve 5 sene içinde iki çocuk annesi oldum. 2009 doğumlu Defne ile 2011 doğumlu Emir’e bakıcı fobimden dolayı kendim bakmaya karar verince profesyonel hayatıma ara verdim ve benim için yepyeni bir serüven başladı.

Azra Rakıcıoğlu: “Blogumu ilk başlarda kendime günlük olsun diye yazmaya başladım ama zamanla yaşadığım tecrübeleri paylaşmak çok hoşuma gitmeye başladı”

Çocuklarınızın yaşları nedir? Karakter olarak nasıl çocuklar?
Çocuklarımı tam 2 sene arayla aynı ayda doğurmayı başardım :) Şubat ayında Defne 7, Emir ise 5 oluyor. Defne çok sosyal bir çocuk. Çölün ortasında bıraksanız yolunu bulacak cinsten. Emir ise daha duygusal. İkisi de ne istediklerini bilen, başkalarına saygılı ve  kendi haklarını çok güzel savunabilen çocuklar.

Kızınız ve oğlunuzla hayat nasıl geçiyor?
Çok ara vermeden iki çocuk doğurunca, hayat gerçekten çok hızlı geçiyor. Bir yandan iş güç, öteki yandan çocuklar derken, kendimi çok yoğun bir temponun içinde buldum ama bundan hiç şikâyetçi değilim. Bir kova kadını olarak çocuklarımı olabildiğince özgür bırakmaya çalışıyorum, onlar da sanırım bundan gayet memnun. 

Azra Rakıcıoğlu: “Blogumu ilk başlarda kendime günlük olsun diye yazmaya başladım ama zamanla yaşadığım tecrübeleri paylaşmak çok hoşuma gitmeye başladı”

Blogunuz http://www.deydaazra.com nasıl ortaya çıktı? Hikâyesi ve içeriği nedir?
Anne olmadan önce 6 tane yeğenim vardı ve onların anne yarısıydım ben. Hepsiyle birebir çok ilgilendiğim için, anne olunca pek zorlanmadım haliyle. Blogumu ilk başlarda kendime günlük olsun diye yazmaya başladım ama zamanla yaşadığım tecrübeleri paylaşmak çok hoşuma gitmeye başladı. Yazılarım okundukça hamilelik, anne çocuk, pratik tarifler ve kendin yap projeleri dışında, katıldığım seminlerleri, beğendiğim ürünleri vs. de paylaşmaya başladım. Çocuklar büyüdükçe konular da değişiyor bu arada. Az daha büyüsünler, hayalim onlarla bol bol seyahat edip gittiğimiz yerleri yazmak. Evlenmeden önce birçok ülke ve şehir gördüm ama en kısa zamanda kaldığım yerden -sadece biraz daha kalabalık bir şekilde- devam etmek istiyorum. Blogum tamamen o anki hayatıma göre şekilleniyor diyebiliriz.

Azra Rakıcıoğlu: “Blogumu ilk başlarda kendime günlük olsun diye yazmaya başladım ama zamanla yaşadığım tecrübeleri paylaşmak çok hoşuma gitmeye başladı”

Kendinizi bir anne blogger olarak nasıl tanımlarsınız?
Aslında kendimi anne blogger olarak tanımlamıyorum. Evet, blogum anneliğimle beraber başladı fakat sürekli annelik hakkında yazmak bana göre değil. Blogda annelik hakkında yazılar olduğu kadar; gittiğim bir ülkeyi, yurt dışında sevdiğim bir tatlının tarifini ya da balkon masasının rengini nasıl değiştirdiğimi de yazabiliyorum.

Bir blogger olarak sosyal medya sizin için ne ifade ediyor?
Sosyal medya elbette çok önemli, fakat kendimizi çok da kaptırmamamız gerektiğini düşünüyorum. Sosyal medyada vakit geçireceğim diye ailemin vaktinden çalıyorsam, orada tehlike çanları çalıyor benim için. Bir süredir buna özellikle dikkat etmeye başladım. Çocuklar okuldan geldikten sonra yatana kadar sosyal medya bekleyebilir diyorum ve işlerimi o saatlerin dışında yapmaya çalışıyorum. Onun dışında sosyal medya çok hızlı sonuç alabileceğiniz bir yer. Kısa zamanda çok kişiye ulaşabiliyorsunuz. Bunu doğru şekilde kullandığınız sürece çok faydalı olduğunu düşünüyorum.

Azra Rakıcıoğlu: “Blogumu ilk başlarda kendime günlük olsun diye yazmaya başladım ama zamanla yaşadığım tecrübeleri paylaşmak çok hoşuma gitmeye başladı”

Blogunuzdan sonra sosyal medyaya nasıl yöneldiniz? Takipçilerinizle aranızda nasıl bir bağ var, hesaplarınızda size yöneltilen tüm yorumlara cevap veriyor musunuz?
Blog yazıyorsanız yazılarınızı paylaşmak için otomatik olarak sosyal medyaya yöneliyorsunuz zaten :) Bunun dışında her platformdaki takipçi tipi farklı. Bu yüzden mesela sadece Instagram'da olayım diyemiyorsunuz. Benim için Facebook takipçisi de Twitter takipçisi de çok değerli ve çok absürt olmadığı sürece bana sorulan tüm sorulara cevap vermeye çalışıyorum.
 
Blog yazmaya yeni başlayanlara tavsiyeleriniz nelerdir? Nelere dikkat etmeliler? 
O kadar çok kopya blog var ki piyasada, bir tane daha olmasına hiç gerek yok. Yeni yazmaya başlayanlara iki önemli tavsiyem olacak:
 
1) Ne yazarsanız yazın, özgün içerik yaratmaya çalışın. Yazdığınız bir emzirme yazısı şimdiye kadar yazılmış 5 milyonuncu emzirme yazısı olabilir ama bunu kendi tarzınızda yazarsanız yine de çok ilginç olabilir. 
 
2) İmla kurallarına dikkat edin. Şahsen imla hatalarıyla dolu olan hiçbir yazıyı okuyamıyorum, istediği kadar iyi yazılmış olsun, bir yerlerde kopuyorum. O nedenle siz siz olun, yazınızı yayınlamadan önce iyice kontrol edin.

Bir tane de yağsız, unsuz, şekersiz kurabiye tarifi paylaşmak isterim :) http://www.deydaazra.com/yagsiz-unsuz-sekersiz-kurabiye

Azra Rakıcıoğlu: “Blogumu ilk başlarda kendime günlük olsun diye yazmaya başladım ama zamanla yaşadığım tecrübeleri paylaşmak çok hoşuma gitmeye başladı”