Dilara Akyıldız: “Dünyadaki en büyük zenginlik, insanların anlatacak hikâyelerinin olmasıdır”

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
İzmirliyim. İzmir Özel Tevfik Fikret Lisesi ve ODTÜ Sosyoloji bölümü mezunuyum. Bir Fransız ile evliyim ve 10 senedir Paris'te yaşıyorum. Hayattaki gözlem ve çıkarımlarımı yazmak, başımdan geçen bir olayı aynen yaşadığım ve hissettiğim şekliyle yazıya dökmek çocukluğumdan beri çok keyif alarak yaptığım bir şeydir. Buna ilaveten; bir sosyolog olarak da değişik kültürler ve toplumlar tanımak, geçici veya tamamen bizzat bu toplumların içinde yaşamak, başka başka yaşantı, ritüel ve hikâyelerden beslenmek beni her zaman cezbetmiştir.

Dilara Akyıldız: “Dünyadaki en büyük zenginlik, insanların anlatacak hikâyelerinin olmasıdır”

Gezmek size ne ifade ediyor? Seyahatlerin hayatınızdaki yeri nedir?
İnsanın anlatacak hikâyeleri olmalı… Bence hayattaki en büyük zenginlik, anlatacak ne kadar neyinin olduğudur. Gerisi boş…

Seyahat etmek öncelikle bir vizyon meselesidir. Çok şanslıyım ki ailem bu vizyona sahipti ve seyahat etmeye, yeni yerler gezip görmeye mutlaka zaman ve bütçe ayırırdı. Yani seyahat etmenin tadına daha tek haneli yaşlarımda vardım.

2011 senesinde çıktığımız dünya turunun ardından blogumda bir yazı yazdım. Dedim ki: Bence bir insanın kendisine yapabileceği en büyük iyilik, değişmektir. Yani yenilenmek… Yani her yaşanılan, keşfedilen şeyle başka birisi olmak… İnsanın; hücrelerini, dokularını, yapıtaşlarını çoğaltmak için ve bilinenin (sınırlı) güvenli konforundan çıkıp, bilinmeyenin sonsuz zenginliğine kendini bırakması için gündelik yaşantısından çıkıp seyahat etmesi gerekiyor. Seyahat etmeyen insanlar kendini tekrarlıyor.  Ben de tamamen bu kültür ve yaşam çeşitliliğinden, bu zenginlikten besleniyorum.

Dilara Akyıldız: “Dünyadaki en büyük zenginlik, insanların anlatacak hikâyelerinin olmasıdır”

Şimdiye kadar kaç ülke gezdiniz?
Böyle bir istatistik tutmadım. Ancak ülkelerden ziyade şehirlere daha çok önem veriyorum ben. Bu bağlamda; gördüğüm şehir sayısı, ülke sayısının kat kat üzerinde… Paris'te yaşadığımdan, kolay olduğundan Avrupa'nın hemen hemen her ülkesine gittim. 

İtalya (Roma, Floransa, Pisa, Venedik, Bologna, Napoli, Zocca), İspanya (Madrid, Barselona, Valencia, Malaga, Seville, Granada, Cadiz, Cordoba, Marbella), Almanya (Berlin, Münih, Aachen, Köln, Dusseldorf, Frankfurt), Amerika (New York, Miami, Los Angeles, San Francisco, Las Vegas, Hawaii...) Mısır, Japonya (Tokyo, Kyoto), Endonezya, Bali, Hong Kong, Fas, Tunus, Cezayir, Polonya, İngiltere, Yunanistan, Danimarka...

Dilara Akyıldız: “Dünyadaki en büyük zenginlik, insanların anlatacak hikâyelerinin olmasıdır”

Bugüne kadar gittiğiniz yerler arasında sizi en çok neresi etkiledi?
Kesinlikle Japonya… Çünkü kültür farkı diye ben buna derim! Beni en çok oradaki deneyimlerim şaşırttı ve en çok şeyi orada öğrendim.

Gezdiğiniz ülkeler arasında tekrar gitmek istediğiniz bir ülke var mı? 
Japonya'ya tekrar gitmek isterim. Bence o topraklarda keşfedeceğim ve öğreneceğim daha çok şey var.

Bize biraz seyahat etme mantığınızı anlatır mısınız? Genelde tek mi yoksa grupla mı seyahat edersiniz?
Tek başıma seyahat ettiğim de olur. Mesela İspanya'yı tamamen tek başıma gezdim. 2006 yazında Malaga'ya bir dil okuluna gittim ve orada edindiğim arkadaşlarla 1 ay Andaluzya'yı gezdim.
Çoğunlukla eşimle veya bir arkadaşımla seyahat ederim. Annemle de seyahat etmeyi çok severim.

Rotanızı nasıl belirliyorsunuz?
Görmek istediğimiz bir yeri ve oraya gidilecek en ideal zamanı seçerek belirliyoruz.

Dilara Akyıldız: “Dünyadaki en büyük zenginlik, insanların anlatacak hikâyelerinin olmasıdır”

Dilara Akyıldız: “Dünyadaki en büyük zenginlik, insanların anlatacak hikâyelerinin olmasıdır”

Dilara Akyıldız: “Dünyadaki en büyük zenginlik, insanların anlatacak hikâyelerinin olmasıdır”

Seyahat öncesi nasıl bir hazırlık yapıyorsunuz?
Seyahat bloglarını mutlaka gözden geçiririm. Gözüme kestirdiğim sitelerde zaman geçirerek daha önce oralara gitmiş insanların yazılarını okurum; o yerler hakkındaki görüşlerini ve tavsiyelerini not ederim, günlük rotaları hakkında fikir alırım. Mutlaka görülmesi gereken yerleri not etmekle kalmaz o yerin hikâyesini de daha gitmeden kısaca bir okur, bilgi sahibi olurum. Bu bilgilenme kısmını da daha çok Wikitravel ile yaparım. Avrupa'da insanlar seyahat etmeye çok meraklı olduğundan, arkadaş çevremizde seçtiğimiz destinasyona daha önce gitmiş biri mutlaka vardır; çevremdeki insanlarla konuşurum.

Bunun dışında seyahatlerde en çok inandığım ve sevdiğim şeylerin başında spontane olmak gelir. O şehre has yerleri, tavsiyeleri bilirim ancak mutlak bir program oluşturmam. Hayatın spontane gelişmelerine ve sürprizlerine kendimi bırakmayı ve tüm programı o yerde yapmayı tercih ederim.  

Dilara Akyıldız: “Dünyadaki en büyük zenginlik, insanların anlatacak hikâyelerinin olmasıdır”

En son nereye gittiniz? 
En son Aralık ayında İtalya'da Napoli'ye gittim. Ocak ayında da Fransız Alpleri’ne kayağa gittim.

Sırada neresi var?
Sırada, şu aralar organize etmekte olduğum bir Karadeniz gezisi var. Bir de Haziran ayı için planladığımız Budapeşte-Bratislava-Viyana seyahati var.

Gezi deneyimlerinizi paylaştığınız blog ya da web siteniz var mı?
Hayata Dokunmak : www.parisedokunmak.blogspot.com
Journal d'une Egennne: www.theaegeaninparis.blogspot.com

Dilara Akyıldız: “Dünyadaki en büyük zenginlik, insanların anlatacak hikâyelerinin olmasıdır”

Paris’e yerleşme fikriniz nasıl oluştu ve gelişti? Ne zamandan beri Paris’te yaşıyorsunuz?
Fransız Lisesi'nde okuduğum için bir gün Paris'te yaşama fikri, aklımın bir köşesinde her zaman vardı. ODTÜ'den sonra da kendime bir master programı ararken baktığım şehirlerden birisi de Paris oldu. O şekilde geldim. 10 yıldır da Paris'te yaşıyorum.

Dilara Akyıldız: “Dünyadaki en büyük zenginlik, insanların anlatacak hikâyelerinin olmasıdır”

Paris’teki yaşamla ilgili deneyimlerinizi anlatır mısınız?
Ben Paris'i çok seviyorum. Paris'te yaşadığım halde “Paris'te yaşama” fikri bana hala çok büyüleyici geliyor. Hayat ne gösterir bilinmez ama Paris'ten başka bir yerde yaşamayı düşünmüyorum. Birçok metropolün aksine burada hayat çok yavaş akıyor gibi geliyor bana, şehrin ritmi insanı yormuyor. Bir de, ben tam bir “Parisienne”im. Aslında tam bir kent insanıyım. Yani şehri tam olarak her yönüyle kullanıyorum. Konserleri, sergileri, önemli Paris kabarelerini, sosyal ve kültürel yaşamı takip ederim giderim. Nerede ne yenir, ne içilir bilirim. Her milletten arkadaşım var. Paris'te ev partileri çok meşhurdur. Böyle akşamlarda farklı toplumlardan gelmiş veya farklı alt yapılara sahip insanlarla tanışma olasılığım daha da artar. Hayatta herkesin ana meselesi, ana konusu farklı ve bu çok büyük bir zenginlik…

Yapmış olduğunuz dünya turu fikri nasıl oluştu? Ne kadar sürdü? Deneyimlerinizi paylaşır mısınız?
2011 yılı yazında, eşimin de benim de 3 ay gibi bir zaman müsait olduğumuz bir dönemdi ve elimize yüklü bir miktar para geçmişti. Bu parayla herkes gibi, bir ev alma girişiminde bulunarak almak istediğimiz evin yarısını ödeyebiliriz dedik ya da daha büyük bir şey yapabiliriz. Kendimize sayısız deneyim sunarak kendimizi zenginleştirebilir, bu deneyimler sayesinde yavaşça değişebilir, kendimizi yenileyebiliriz. İkimizin de hemfikir olduğu nokta, dünyadaki en büyük zenginliğin insanların anlatacak hikâyelerinin olmasıdır. Çok pahalı bir obje satın aldığınızda ona duyulan hayranlık birkaç dakika sürer. Ancak aynı parayı yatırıp satın aldığınız bir deneyim sayesinde dönüştüğünüz kişi ve biriktirdiğiniz hikâyeler bir ömür boyu... Dünya turu fikri bu şekilde oluştu. Gitmek istediğimiz yerleri konuştuk, uzlaştık ve 2 hafta içinde tüm seyahati kendimiz hazırladık ve yola çıktık. 2,5 ay sürdü.

Seyahatlerimde her gün notlar aldığım, günü değerlendirdiğim bir seyahatname tutarım. Tüm deneyimlerimi blogumda aktardım. Kısaca olağanüstü bir deneyimdi. Bir gün başka bir rotayla tekrarlamak için sabırsızlanıyorum.

Dilara Akyıldız: “Dünyadaki en büyük zenginlik, insanların anlatacak hikâyelerinin olmasıdır”

Seyahatleriniz sırasında sizin gibi gezginlerle tanışıyor musunuz? Hiç enteresan anınız var mı?
Seyahatlerimde yeni insanlarla tanışırım, o esnada bir takım paylaşımlar olur. Ancak seyahatte en kıymetli şey zaman olduğundan, bu paylaşımlar enteresan anılara dönüşecek kadar derinleşecek vakti çoğu kez bulamıyor.

Dilara Akyıldız: “Dünyadaki en büyük zenginlik, insanların anlatacak hikâyelerinin olmasıdır”

Ülkelerin yeme-içme alışkanlıkları çok farklı olabiliyor. Siz gezilerinizde bu durumu nasıl belirliyorsunuz, yemek yemek için nasıl yerler tercih ediyorsunuz?
Gittiğimiz yerlerin yerel mutfağından, oranın yemeklerini yemek muhakkak yaptığımız bir şeydir. Yerel tatlara hemen uyum sağlarız. Hatta mümkün olduğunca o ülkenin mutfağından yemeğe çalışırız. Bu sayede damak tadım ve mutfak kültürüm de çok gelişti. Ben seyahatlerimden önce bloglarda insanların daha önce yemiş oldukları ve çok övgülerle bahsettikleri yerleri ve yemekleri seyahatnameme not ederim. Eğer rotamızın üzerindeyse ya da ulaşımı kolaysa mutlaka gideriz. Bu şekilde bir sürü yerel yemekler yapan yerde yemek yedim. Örneğin Tokyo'daki Cha Cha Hana Restoran tamamen tavsiye üzerine gittiğimiz sırf Japonların bildiği ve gittiği bir restorandı. Japonya'da yediğim en güzel akşam yemeğiydi. Ancak, öylesine gezerken de bir yer bulup oturduğumuz yerlerden de çok memnun ayrıldığımız ve sonradan kendi blogumda tavsiye ettiğim de olur.

Dilara Akyıldız: “Dünyadaki en büyük zenginlik, insanların anlatacak hikâyelerinin olmasıdır”

Kalacak yer olarak tercihiniz genelde nedir? Otel, hostel, kamp vs. 
Kalacak yer olarak aradığımız 3 kriteri her yerde uyguluyoruz. Bir kere, şehrin “old city” denilen yerlerinin göbeğinde veya çok yakınında olacak. Şehirleri mümkün olduğu kadar yürüyerek gezmeyi seviyoruz. Bunun dışında konforlu olacak, genelde 4 yıldızlı otellerde kalıyoruz. Bir de kahvaltısı çok iyi olacak. Tüm gün yüklü bir gezi programımız olduğundan erken bir saatte çok iyi bir kahvaltı edip yola çıkmayı seviyoruz. Sırf internet sitelerine koydukları kahvaltı fotoğrafları hoşumuza gittiği için bir oteli tercih ettiğimizi bilirim bir seferinde… (Londra / Hotel Solmelia White House)

Dilara Akyıldız: “Dünyadaki en büyük zenginlik, insanların anlatacak hikâyelerinin olmasıdır”

Bugüne kadar gittikleriniz arasında sizi hayal kırıklığına uğratan bir yer oldu mu?
Genelde seyahatlerimi yaşanılan tüm deneyimlerle bir bütün kabul ettiğimden herhangi bir seyahatten hayal kırıklığına uğrayıp dönmedim.

Ancak BALİ beni açıkçası çok hayal kırıklığına uğrattı. İnsanların öve öve bitiremedikleri sanki bir cennet parçasıymış gibi bahsettikleri yer burası mıymış dedik kendi kendimize… Bir kere plajlar pis, öyle incecik kumlarla falan kaplı ve güzel değil. Ege sularında büyümüş biri olarak Hint Okyanusu zaten hiç kesmedi. Sokaklar tam bir kaos; gürültülü, yorucu, herkes bağırıyor, her an birileri size bir şeyler satmaya çalışıyor. Plajda şöyle sere serpe yatıp sakin sakin güneşlenemiyorsunuz; her 5 dakikada bir, birisi bir şey satıyor ya da para istiyor. Biz Kuta Beach tarafında gayet lüks bir tatil köyünde kaldık. Zaten oradan çıkar çıkmaz atmosfer değişiyor. Üstelik biz motor kiralayıp Bali'nin şu meşhur tapınaklarına UBUD'a veya başka plajlara gitmeye çalıştık ama yine de genel olarak Bali'yi hiç beğenmedik. Tek avantajlı yanı; inanılmaz ucuz fiyatlara yaptırılan şahane masajlar ve spa merkezleri… Ancak yazlık bir tatil için tekrar tercih edebileceğimiz veya tavsiye edeceğimiz bir yer değil. Bir sonraki tatil planlarımızda Tayland vardı, Bali'yi gördükten sonra biraz hevesimiz kaçtı.

Benim favorim HAWAII… Her yaz olsa, her yaz giderim...  

Eğer imkânınız olsa 1 sene izin ve limitsiz para verseler, haydi gez deseler, neler yapar nerelere giderdiniz?
Dünya turumuzun ardından biz de bu soruyu kendimize sorduk. Bir daha böyle bir imkânımız olsa ikimiz de Asya ülkelerini görmek ve bir müddet oralarda kalmak isteriz. Vietnam, Laos, Kamboçya, belki Çin ve tekrar Japonya... 1 sene uzun bir süre olduğundan ben Latin Amerika'ya da gitmek isterim; Arjantin, Brezilya, Şili, Peru, Kolombiya... Bir de, eşimin çok ilgisini çekmese de ben Hindistan'a gidip en az 1 ay kalmak isterim. O toprakların da spiritüel olarak çok zengin olduğunu düşünüyorum. Belki bunu bir yoga stajıyla birleştirerek daha keyifli bir hale getirebilirim.

Dilara Akyıldız: “Dünyadaki en büyük zenginlik, insanların anlatacak hikâyelerinin olmasıdır”

Gezmeye yeni başlayanlara tavsiyeleriniz nelerdir? Nereden başlamalı, nelere dikkat etmeliler?
Bence insan gezmeye önce yaşadığı ülkeden başlamalı… Kendi doğup büyüdüğü ya da yaşadığı topraklara hâkim olduğu ölçüde, diğer topraklardaki derinliğe inebiliyor insan…
Seyahat etmek ekonomik meseleden çok, bir vizyon meselesidir. İçinizde bu tür bir istek, ihtiyaç ve yepyeni şeyler öğrenme açlığı olması lazım… Maddi durumu ortalamanın çok üzerinde nice insan tanıyorum tüm tatillerini sadece Çeşme'de geçiren... Seyahat etmek ve tatil yapmak tam olarak aynı şey değil. Evet, zaman zaman birbirinin içine geçebilir ama seyahatin birinci amacı o ana kadarki bildiklerinize, olduğunuz kişinin üzerine yeni şeyler eklemektir. Bir kere buna aç olmak ve o ana kadarki bizi biz yapan şeylere sıkı sıkı yapışmamak gerekir. Yapışmayın ki seyahatlerdeki deneyimler, yeni öğrenilenler, yeni keşfedilenler hücrelerinize usulca işlesin ve sizi yenilesin...