Rüçhan Özcüler: “Kendimden olmayan, bana uzak olan, daha önce görmediğim şeyleri keşfetmeyi seviyorum”

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Adım Rüçhan Özcüler. 1990 İstanbul doğumluyum. Galatasaray Üniversitesi’nde Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdim. Tahmin etmek pek güç olmasa gerek; en büyük zevklerimden biri gezmek… Gezme aşkı bende öğrenciliğim sırasında başlamıştı. Şimdi çalışmaya başladım ve fırsat yaratıp eskisi gibi gezememekten çok korkuyorum. Bunun dışında edebiyat ve tarihten büyük zevk alıyorum. Gezmediğim zamanlar okuyarak vakit geçiriyorum. Çok gezen mi bilir, çok okuyan mı hâlâ karar veremedim! Beni tanıyanlara sorsanız gezgin kimliğimin yanı sıra tam bir İstanbul âşığı olduğumu da söylerler. İstanbul’da bilmediğim semt, hatta köy bile yoktur desem abartmış olmam.  

Gezmek size ne ifade ediyor? Seyahatlerin hayatınızdaki yeri nedir?
Kendimden olmayan, bana uzak olan, daha önce görmediğim şeyleri keşfetmeyi seviyorum. Kimileri bu yabancılıktan tedirgin olur. Bense yabancı yerlerde daha mutluyum. Benim yaşamımda “yerini yadırgamak” diye bir olgu yok. İlk kez bulunduğum bir ortamda tarifsiz bir huzur duyarım. Aynı şekilde, bir yerde çok uzun süre kalırsam da boğulurum. Gezme gereksinimi doğar ve bu gezme gereksinimi hapşırma isteği gibidir benim için. Asla karşı koyamam.  

Rüçhan Özcüler: “Kendimden olmayan, bana uzak olan, daha önce görmediğim şeyleri keşfetmeyi seviyorum”

Şimdiye kadar kaç ülke gezdiniz?
İlk yurtdışı deneyimimi biraz geç bir yaşta yaşadım. 21 yaşındaydım. O günden beri 7 ülkede bulunmuşum. Ancak gittiğim ülkelerin her köşesini geziyorum ki bir daha o ülkeleri gitmeme gerek kalmasın.

Rüçhan Özcüler: “Kendimden olmayan, bana uzak olan, daha önce görmediğim şeyleri keşfetmeyi seviyorum”

Bugüne kadar gittiğiniz yerler arasında sizi en çok neresi etkiledi?
Her gittiğim şehir beni az çok etkiler. Bu soruya şehir bazında bir yanıt vermektense ülke adı versem daha iyi olur; İtalya derim. Bence gelmiş geçmiş en iyi mimarlık ve şehircilik örneklerini İtalyanlar vermiş. Tanrı onlara hem muhteşem bir doğa bahşetmiş hem de en iyi mimarları göndermiş. Eşsiz kıyılar, göller ve dağlar güzel şehirlerle birleşince ister istemez hayran kalıyor insan. İsviçre’de ise uygarlığın ne demek olduğunu gördüm. Tüm kurallar kusursuz uygulandığında insanoğlu mükemmele yakın bir düzen kurabiliyormuş meğer.

Rüçhan Özcüler: “Kendimden olmayan, bana uzak olan, daha önce görmediğim şeyleri keşfetmeyi seviyorum”

Gezdiğiniz ülkeler arasında tekrar gitmek istediğiniz bir ülke var mı?
Kesinlikle İtalya. Hâlâ bitiremedim gezilecek yerleri!

Bize biraz seyahat etme mantığınızı anlatır mısınız? Genelde tek mi yoksa grupla mı seyahat edersiniz?
İşte bu benim en için en sorunlu konu. Arkadaş grubuyla gezmeyi pek sevmem, çünkü genelde arkadaşlarımla ters düşerim. Çoğu insan tatili, seyahati bir dinlence fırsatı olarak görüyor. Ben bu noktada onlardan ayrılıyorum. Ben gezilerim sırasında hiç olmadığım kadar yorulurum. Çünkü olabildiğince çok müze, mabet, kule, saray, manzara vb. görmek isterim. Bir güne ne sığdırabilirsem kâr gözüyle bakarım. Biri bana “gittiğinde şurayı gördün mü?” diye sorduğunda “hayır” yanıtı vermek beni çok yaralıyor! Benim gibi düşünen arkadaşlarımın sayısı çok çok az; ancak onlarla çıktığım tüm seyahatlerde çılgınlar gibi eğlendim! Mızmızlanacak insanlarla yola çıkmaktansa -ki birkaç kâbus gibi anım var bu konuda- tek başıma gezmeyi yeğlerim.

Rüçhan Özcüler: “Kendimden olmayan, bana uzak olan, daha önce görmediğim şeyleri keşfetmeyi seviyorum”

Rotanızı nasıl belirliyorsunuz?
İnternet benim en büyük yardımcım. Önce görülmeye değer yerlerle ilgili bir ön araştırma yaparım. Sonra bunları kendimce en mantıklı sıraya koyarım. Bu noktada harita kullanmayı bilmek çok önemli. Ne nereye, ne kadar uzaktır gözünde canlandırabilmek gerek. Ben haritaları çok severim ve iyi okurum. Her şeyi üstünde işaretlerim. Böylece işim kolaylaşır.

Seyahat öncesi nasıl bir hazırlık yapıyorsunuz?
Dediğim gibi internet benim elim ayağım. Gideceğim yerle ilgili bilgileri okuyup, defterime notlar alırım. Bu bile tarifsiz bir heyecan verir bana. Gezerken ne hissettiğimi varın siz düşünün! Gezgin tavsiyeleri de benim için çok önemli. Tabii gezdikçe kendim, kişisel deneyimler de edindim. Seyahat öncesi bunları dikkate alınca, gezerken de hiçbir sorun yaşamıyorum.  

Rüçhan Özcüler: “Kendimden olmayan, bana uzak olan, daha önce görmediğim şeyleri keşfetmeyi seviyorum”

En son nereye gittiniz?
En son Güney Fransa’daydım.

Sırada neresi var?
Sanırım Kıbrıs olacak ama onu saymıyorum. Yavru vatan çünkü. Onun sonrasında kader nereye savurursa orası olur diyorum! Yıllar önce gezmeye Avrupa ile başladım ve Avrupa benim için uzunca bir süre tek ilgi odağı olarak kaldı. Hâlâ Avrupa’da gezip görmek istediğim bir yığın yer var. Ama artık bir kez olsun, yüzümü Doğu’ya dönmeyi istiyorum. Doğu ülkeleri ve okyanus ötesi kültürlere karşı inanılmaz bir merak duymaya başladım.

Gezi deneyimlerinizi paylaştığınız blog ya da websiteniz var mı?
http://cokgezencocuk.blogspot.com.tr/ adresinde yazıyorum. Yalnızca yurtdışı değil, yurtiçinde de gezdiğim yerleri anlatıyorum. Gidip de yazmadığım onlarca yer var hâlâ. Yoğun iş temposundan vakit buldukça aklımda kalanları yazmaya çalışıyorum.

Rüçhan Özcüler: “Kendimden olmayan, bana uzak olan, daha önce görmediğim şeyleri keşfetmeyi seviyorum”

Seyahatleriniz sırasında sizin gibi gezginlerle tanışıyor musunuz? Hiç enteresan anınız var mı?
Yabancı arkadaşlarımın büyük çoğunluğunu gezilerim sırasında tanıdım. Çoğuyla İstanbul’da veya onların ülkesinde yeniden buluştuk. Beni evlerinde ağırladılar, şehirlerine gittiğim zaman gezilerimde bana eşlik ve rehberlik ettiler. Bu bakımdan bu tür arkadaşlıklara çok değer veririm.Elbette her seyahate damgasını vuran ilginç anılarım oluyor. Kimi zaman gülümseten, kimi zaman öfkelendiren nice olaylar yaşadım gezilerim boyunca. Bir gezginin seyahat anıları başlı başına kitap olur, iyisi mi ben de hiç başlamayayım anlatmaya, yoksa susamam!

Rüçhan Özcüler: “Kendimden olmayan, bana uzak olan, daha önce görmediğim şeyleri keşfetmeyi seviyorum”

Ülkelerin yeme-içme alışkanlıkları çok farklı olabiliyor. Siz gezilerinizde bu durumu nasıl belirliyorsunuz, yemek yemek için nasıl yerler tercih ediyorsunuz?
Yemek yemek benim için bir hobi gibi. Yemek yemekten de yapmaktan da zevk alıyorum, mutlu oluyorum, ruh halim değişiyor, moralim düzeliyor. Seyahat ve kitaplar dışında en çok yemeğe para harcarım. Çoğu insan gibi benim de bazı kırmızı çizgilerim, kesin sınırlarım var yemek konusunda. Onun dışında yeni tatlara açığım ve olabildiğince deniyorum. Yemek yiyeceğim yeri seçerken; turistleri soymaya yönelik manzaralı mekânlardansa, gittiğim şehrin yerlilerinin tercih ettiği sıradan yerlere gitmeye çalışıyorum. Hem param cebimde kalıyor hem de o yörenin gerçek lezzetleri tadabiliyorum. Özellikle İtalya’da sokak arası pizzacı ve pastanelerde ömrüm boyunca yemediğim lezzette yemekler yedim.    

Rüçhan Özcüler: “Kendimden olmayan, bana uzak olan, daha önce görmediğim şeyleri keşfetmeyi seviyorum”

Kalacak yer olarak tercihiniz genelde nedir? Otel, hostel, kamp vs.
Lüks düşkünü biri değilim. Başımın üstünde bir çatı olduğu sürece her yerde kalabilirim. Çok iyi otellerde de hostelde de kamp yerlerinde de kaldım. Güvenlik kaygısından dolayı sokakta gecelemek fikri bana biraz uzak olsa da onu bile yaptım. Pamplona’da boğa koşularına katıldığımda arkadaşlarımla birlikte sabaha kadar sokaklardaki partilerde vakit geçirmiştik. Ama tabii hiçbir şey özel banyolu, güzel manzaralı, merkezî konumlu, temiz bir otel odasının yerini tutmaz.   

Bugüne kadar gittikleriniz arasında sizi hayal kırıklığına uğratan bir yer oldu mu?
Çok şükür ki olmadı. Çünkü gideceğim yerleri önceden iyice araştırıyorum. Oluşan izlenime göre beklentimi düşük veya yüksek tutuyorum. Yüksek beklentiyle gidip, düş kırıklığına uğradığım hiç olmadı ama düşük beklentiyle gidip hayran kaldığım çok yer oldu. Kimi yerlerde insanlardan kaynaklı münferit tatsızlıklar olsa da onları çoktan unuttum, aklımda şehrin güzelliği kaldı.

Rüçhan Özcüler: “Kendimden olmayan, bana uzak olan, daha önce görmediğim şeyleri keşfetmeyi seviyorum”

Farklı bir ülkeye yerleşmeyi düşündünüz mü? Düşündüyseniz neresi ve neden?
1 yıl Fransa’da yaşadım. Çok da güzel vakit geçirdim. Ama daha fazla Fransa’da yaşayabilirmiydim bilmiyorum. Gezme arzumu tatmin etmek bakımından İtalya’ya yerleşmek isterdim; ancak dillerini bilmiyorum ve dilini bilmediğim bir yerde yaşamam mümkün değil. İngilizce, Fransızca ve İspanyolca konuşabiliyorum ama sanırım bir seçim hakkım olsa kültürlerini sevdiğim için İspanya’yı seçerdim.

Eğer imkânınız olsa 1 sene izin ve limitsiz para verseler, haydi gez deseler, neler yapar nerelere giderdiniz?
Her gezginin hayalidir bu herhâlde! Sınırsız para ve sınırsız para vaadi çok fazla fırsatın kapısını aralar, dolayısıyla hayallerimi sınırlandırmak istemem… Fakat öncelikle gidilmesi kolay olmayan yerlere gitmek; Uzakdoğu ve Güney Amerika ülkeleri başta olmak üzere kimsenin adını sanını duymadığı küçük ülkeleri, bilinmeyen şehirleri görmek isterdim. Her lezzeti tadar, her köşeyi görürdüm. Antarktika, Ekvator, Sibirya gibi özel bölgelere de gitmek isterdim.

Türkiye’deki insanlar gezmek, seyahat etmek konusunda biraz eksik kalmış durumda, ne yazık ki ekonomik şartların da etkili olduğu bu durumun gelişmesi için önerileriniz var mı?
Durum, sizin de dediğiniz gibi pek iç açıcı değil fakat umut vaat ediyor. Bu konudaki resmi istatistikleri yakından izliyorum. Ne mutlu ki her yıl yurtdışına çıkanların sayısı artıyor. Türk lirasının son yıllarda değer kaybetmesi ve vize politikaları da halkımızın yurtdışına çıkmasının önünde büyük birer engel. Özellikle gençler ve girişimciler için gerek devletimiz, gerekse uluslararası kuruluşlar gönüllü çalışma kampları; eğitim seminerleri ve kurslar düzenliyor. Çoğu zaman konaklama ve ulaşım masraflarınız bile karşılanıyor. Eğer tek başına bir yurtdışı gezisinin altından kalkamayacağını düşünenler varsa, bu tür oluşumlara katılmalarını öneririm. Ben de ilk yurtdışı deneyimimi böyle gerçekleştirmiştim. Fransa’da bir köy kilisesinin restorasyon projesinde gönüllü olarak yer almış, onlarca şehir görme olanağı bulmuştum.

Rüçhan Özcüler: “Kendimden olmayan, bana uzak olan, daha önce görmediğim şeyleri keşfetmeyi seviyorum”

Gezmeye yeni başlayanlara tavsiyeleriniz nelerdir? Nereden başlamalı, nelere dikkat etmeliler?
Seyahat çok kişisel bir deneyim. Herkesin ilgi alanı, sınırları, aksiliklere dayanma eşiği farklı. Ben yurtdışına çıkarken pek çok alışkanlığımı evde bırakıyorum. Beklentilerimi asgari düzeyde tutuyorum. Hiçbir aksiliğin beni olumsuz etkilemesine, seyahatimi mahvetmesine izin vermiyorum. Tüm gezginlere de böyle yapmalarını öneririm. Seyahate nereden başlamalı sorusuna hiçbir zaman tek bir yanıt veremem. Bir haftasonluğuna Yunanistan, Bulgaristan, Kıbrıs, Gürcistan gibi yakın yerlerle de başlanabilir; vakit sıkıntısı yoksa Japonya’dan, Şili’den, Güney Afrika’dan da… Yalnız şu göz önünde bulundurulmalı ki iş yaşamına atılınca en azından belli bir süre 2-3 haftalık uzun tatillere çıkmak biraz güç. Özellikle öğrenciler, uzun tatilleri boyunca olabildiğince uzaklara gitsinler, olabildiğince uzun kalsınlar. Bir de bizler gibi gezdikleri yerler hakkında notlar tutup, bloglarında ve sitelerinde yazılar yayınlarlarsa harika olur. Çok üzülerek söylüyorum ki Türkçe 80 milyona yakın insan tarafından konuşuluyor olmasına karşın internette seyahat önerisi/yazısı sunan Türkçe kaynakların sayısı çok sınırlı. Yaşadığınız her deneyim, yazdığınız her yazı arkanızdan gelenlere bir ışık olacak.   
 
Tüm seyahatseverlere bol gezmeli bir yaşam diliyorum...