Yolculuk Kitapları

Edebiyat hayattır. Öyle ki okuyunca yaşamadığımız bir şeyi yaşamış gibi oluruz. Bu yazımızda sizin için edebiyat dünyasının kaleme alınmış en iyi seyahat kitaplarını derledik. Gâh yolculuk boyunca gâh koltuğunuzda elinizden düşüremeyeceğiniz kitapları... Listeye çocuklar için de bazı kitaplar eklemeyi unutmadık! Şimdiden iyi okumalar dileriz. ** Aşağıdaki açıklamalar, tanıtım metinleri ve arka kapak metinlerinden derlenmiştir.

YOL – JACK LONDON

En çok okunan yazarlardan olan Jack London, denizcilik, altın arayıcılığı, gazetecilik gibi işler yapmıştır. Ona asıl ün kazandıran da bu serseri doğası, serüven düşkünlüğü ve bunlarla beslenen yazarlığı olmuştur. Kendi yaşam öyküsünden izler taşıyan Yol adlı kitabı avarece bir hayat sürdüğü zamanların tanıklıklarından biridir. Bütün Amerika kıtasını kaçak binilen trenlerle geçip açlıkla, soğukla boğuşup dilencilik yaparak geçen “ipsiz”lerin bir tabloya yakışacak kadar canlı renklerle süslenip işlendiği bir Yol’u anlatan bu kitap, yazarı tanımak, bir olgu olan serseriliği çözümlemek için de başvuru kaynağı olacak niteliktedir.

KÖPEĞİM CHARLEY İLE AMERİKA YOLLARINDA – JOHN STEINBECK

John Steinbeck, gençliğinden beri bir gezi tutkunuydu. Daha 20 yaşlarındayken Pasifik Okyanusu’na açılma hayalleri kuruyordu. Henüz yazarlık serüveninin başındayken dahi ülkesini ve insanlarını gezip görerek tanımayı şiar edinmişti. Ona Nobel Ödülü’nü kazandıran da ülkenin ‘ruhunu’ bu denli anlayabilmiş olmasıydı. Ne var ki 1960 yılına gelindiğinde bir yazar olarak rüştünü ispat etmiş Steinbeck, önceden tanıdığı ve romanlarında resmettiği Amerika ve Amerikan halkını değil; açıktan açığa tüketim toplumuna dönüşmüş ve bencilliği içine işlemiş bir Amerika bulur etrafında. Hastalığının da iyiden iyiye kendini hissettirdiği bir dönemde Steinbeck'i, karavanı Rochinante ve elbette köpeği Charley'le yollara düşüren, ülkesini 'tanıyamama' halidir. Köpeğim Charley ile Amerika Yollarında'da, hava kirliliğinden rengi değişmiş gökyüzünün hemen altındaki apartmanların, trafiğe boğulmuş caddelerin, acı fren seslerinin arasında 'toprağa köklerini salma' kaygısı içinde sürüklenen Steinbeck, Amerika'yı yeniden 'keşfediyor'.

GÜNEŞ DE DOĞAR – ERNEST HEMINGWAY

Güneş de Doğar, Ernest Hemingway'in ilk ancak en ünlü kitaplarından biridir. Roman çok büyük ilgi görmüş, sinemaya da uyarlanmıştır. Hemingway, savaşı değişik boyutlarıyla ele alan bir yazardır. Bu romanda da olduğu gibi, savaşın insan üzerindeki etkisini, insandan neler alıp götürdüğünü bütün doğallığıyla yansıtan bir ustadır. Bu açıdan bakınca, Hemingway'in ününün ve yazdıklarının evrenselleşmesi şaşırtmaz insanı. Güneş de Doğar'daki kişiler, savaş sonrası değer yargıları yiten, değişen yaşamları üç aşağı beş yukarı birbirine benzeyen insanlardır. Romanın baş kişileriyse, bu çöküntüyü olanca derinliğiyle yaşarlar. Hemingway yaşamı ister av, ister savaş alanında, isterse arenada, nerede olursa olsun düş kırıklıklarıyla dolu bir savaş gibi algılar. Yaşadıklarına gözlemlerini de katınca, her biri ötekinden güzel, inandırıcı ve dünyanın dört bir yanındaki okuyucuya seslenen dev yapıtlar ortaya çıkarır. Güneş de Doğar'da Hemingway, aşklarındaki, yaşamlarındaki düş kırıklıklarını eğlenerek, bohem hayati yaşayarak, başka mutluluklar arayarak unutmaya çalışan insanları anlatır. 

YE DUA ET SEV – ELIZABETH GILBERT

Saat sabahın üçüdür ve Elizabeth Gilbert banyonun taşları üzerinde hıçkırarak ağlamaktadır. O, otuzlu yaşlarındadır ve bir kocası, bir evi vardır. Kocasıyla bebek sahibi olmaya çalışmaktadırlar ve o bunu istemediğinin farkına varır. Acı verici bir boşanma süreci ve hemen sonrasında tutkulu bir aşk yaşar. İçindeki boşluğu doldurmanın peşine düştüğü bir yolculuğa çıkarak haz, dinsel inanç ve dengenin arayışına girer. Gilbert, Roma'da yakışıklı bir İtalyan'dan İtalyanca öğrenecek, on beş kilo alacaktır; Hindistan'da ruhunu aydınlatacak ve kendini Tanrı'ya adayacaktır ve Endonezya'nın Bali Adası'nda dişleri olmayan bir şifacıdan, huzurun yeni bir tanımını öğrenecektir. Mutluluk yavaş yavaş onu sarmalamaktadır.  

YABANA DOĞRU – JON KRAKAUER

Yabana Doğru, toplum tarafından onaylanmış bir hayat idealini yansıtan, tüm ölçütleri bir kenara bırakarak doğada yaşamaya giden genç bir adamın gerçek yaşam öyküsü. Sean Penn tarafından Eddie Vedder'ın unutulmaz müzikleri eşliğinde sinemaya da uyarlanan ve En İyi Yardımcı Oyuncu dalında Oscar adayı da olan Yabana Doğru, insanın arayışlarını, toplumun tuzaklarını, bireyin çıkmazlarını ve yaşadığımız hayatları bizlere sorgulatacak, akıllardan kolay kolay silinmeyecek gerçek bir öykü.

MOTOSİKLET GÜNLÜKLERİ – ERNESTO CHE GUEVARA

“Bizim gibi kâşifler burjuvalara otel parası ödemektense ölmeyi tercih ederler.” Bu kitap, Che'nin 23 yaşında Alberto Granado'yla birlikte bir motosikletle çıktığı ilk Güney Amerika yolculuğunda tuttuğu günlüklerden oluşmaktadır. Che'nin derdi Amerika'yı keşfetmekti bir bakıma. Nitekim içindeki çağrıya uyup üniversite eğitimini, ailesini, hatta ilk aşkı Chicniya'yı geride bırakarak yollara vurmuştu kendini. Çeşitli ülkeleri dolaştıkça ve özellikle cüzamlıların bulunduğu hastaneleri ziyaret ettikçe, gözlerinin önündeki tablo netleşmeye başlamıştı: Hem tüm insanlığı ikiye ayıran muazzam bölünme gerçekleştiğinde halkın yanında saf tutmaya karar veriyor, hem de tüm Amerika kıtasını Yankiler dışında bir melez ırka ait sayıyordu. Kadehini Birleşik Amerika için kaldıran bir Amerikalı! 'Lanetli' insanlar tüm burjuvalardan çok daha yakındı bu sergüzeşte. Cüzamlıların Che'yi ve Alberto'yu sevmelerinin nedeni, bu iki kafadarın onlarla çekinmeden sohbet etmeleri, dertlerini dinlemeleri ve futbol oynamalarıydı mesela. Motosiklet Günlükleri, sonu bir gerilla mücadelesine varan ve Küba Devrimi'ne giden bir serüvencinin ağzından anlatılmış bir yol hikâyesidir aynı zamanda…

SEYAHAT SANATI – ALAIN DE BOTTON

Kitaplarıyla yaşamın çeşitli kavramlarına yepyeni bakışlar kazandıran Alain de Botton, bu kez "seyahat etmeyi" yatırıyor masaya. Farklı şehirleri, farklı yazarların hayali rehberliğinde gezerken, yolculuğun büyüsü kentlerin kokularına karışıyor. Alain de Botton, seyahati tatil ya da iş rutininin gerektirdiği bir araç değil, ruhu dinlendiren ve iyileştiren bir etkinlik olarak görüyor. Seyahat Sanatı, isterseniz trende, otobüste ya da uçakta kilometreler aşarken, isterseniz de koltuğunuzdan kalkmadan kahvenizi yudumlarken okuyabileceğiniz bir kitap.  

İTALYA SEYAHATİ – GOETHE

İtalya Seyahati, Alman edebiyatının en büyük ustalarından Goethe'nin rüyalarının ülkesi İtalya'ya yaptığı yolculuğun gezi notlarını bir araya getiriyor. Johann Wolfgang von Goethe 3 Eylül 1786 gecesi sabaha karşı kimseye haber vermeden gizlice Weimar'daki evinden çıkar ve çocukluğundan beri hayalini kurduğu İtalya'ya gitmek üzere yola koyulur. Genç yaşta yazdığı Genç Werther'in Acıları ile yakaladığı şöhretten ve sürdürdüğü bakanlık görevinden yorgun düşen Goethe, bu kaçışın körelen yaratıcılığına çare olacağını umut eder. Tanınmamak için adını değiştirir ve en yakınlarına bile nerede olduğunu haber vermez. Birkaç ay süreceğini düşündüğü bu seyahat, neredeyse iki yıl sürer. Goethe yolculuk boyunca İtalya'nın coğrafyasına, insanlarına, kültürüne ve gündelik yaşamına dair derinlemesine gözlemlerde bulunur. Büyük ölçüde otobiyografik izler taşıyan bu gezi notlarında, yazarın gösterişli bir hayattan sade bir varoluşa uzanan kişisel dönüşümüne de tanıklık ederiz.

ZEN VE MOTOSİKLET BAKIM SANATI – ROBERT M. PIRSIG

Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı roman, otobiyografi ve felsefi deneme türlerinin sınırlarını genişleten; bütün bir akılcılık geleneğini sorgulayan benzersiz bir "kült kitap". Romanda bir adamın, oğlu ve iki arkadaşıyla birlikte yaptığı uzun bir motosiklet yolculuğu anlatılıyor. Yolcular, metalik-plastik yalnızlıkların hüküm sürdüğü, özdeki çirkinliklerin yapay bir "stil" cilasıyla kapatılmaya çalışıldığı, "stilize" nesneler, "stilize" insanlar ve ilişkilerle dolu bir hayatın yaşandığı Amerikan kentlerinden, sapa dağ yollarından, uçsuz bucaksız düzlüklerden geçiyor, bir dağa tırmanıyor ve en sonunda okyanusa varıyorlar.   Adam yolculuk boyunca bir de "iç yolculuk" yaşıyor, başka doruklarda geziniyor. Kendi "deli" geçmişine, aklın ötesine yol alıyor. "Akılcılık" dediği hayaletin peşinde, antik Yunanlardan modern bilim felsefesine kadar bütün Batı düşüncesini katediyor. Etrafındaki bütün çirkinliğin, sahteliğin sebebi olduğu söylenen teknolojiyi suçlamıyor. Sorun, teknoloji üreten insanlarla ürettikleri nesneler arasındaki ilişkidedir çünkü.  Pirsig'e göre dünyayı politik programlar oluşturarak düzeltemezsiniz; bunlar ancak temeldeki değerler sisteminin doğru olması durumunda işe yarar: "Dünyayı düzeltmenin yeri önce kendi yüreğimiz, kafamız, ellerimiz ve onlardan çıkan iştir." Bu yüzden de insanoğlunun yazgısını düzeltmekten değil, motosikletin nasıl onarılacağından söz eden bir kitaptır bu. "Çünkü gerçek motosiklet, kendimiz denen motosiklettir."

MAVİ ANADOLU – AZRA ERHAT

Topraklarımızdan çıkan her taş bir kültür kıvılcımı saçabilir. Sorun onu değerlendirmekte, yaşayan bir insan davasının geniş yüzeyinde bir mozaik taşı gibi yerleştirmekte. Mavi Anadolu, "topraklarımızda yeşermiş her kültür bizimdir" anlayışıyla yola çıkan Anadolu hümanizmasının önde gelen aydınlarından Azra Erhat'ın tadına doyulmaz kitaplarından biri. Bu kitapta Erhat, Anadolu'dan gelmiş geçmiş uygarlıkları; sanatları, kentleri, insanları ve düşünsel yapıtlarıyla değerlendiriyor. Daha önce yayınlanan Mavi Yolculuk'un devamı niteliğindeki bu yazılar, yurdumuzun eşsiz güzellikleri arasında duygusal ve sıcak bir geziye çıkarıyor okuyucusunu. Tanıtım PDF'i:  Mavi Anadolu

MAVİ YOLCULUK – AZRA ERHAT

"Mavi yolcu olmak ne demektir, diye sorarsanız, bu bir bilinç işidir, derim. Bu bilinç, insana bir ayrıcalık, bir üstünlük duygusu verir, ama mavi yolcuyu çevresinden ayırmaz; tam tersine bir çeşit sağtöre aşılayarak, bu ülküyü başkalarına da benimsetme hevesini verir. Bir mavi yolcu için en büyük başarı, kendisi bir mavi yolculuk düzenleyebilmek ve arkadaşlarına bir mavi gezi serüveni yaşatmaktır." 1950'li, 60'lı yıllarda, güney illerimizin cennet köşeleri yeni yeni keşfedilirken, bir grup Türk aydını, tarih, coğrafya, edebiyat çoşkusu ile yurt gezilerine çıkmışlardı. Sabahattin Eyüboğlu, Halikarnas Balıkçısı gibi edebiyatımıza damga vurmuş bu aydınlar, mavi yolculuk gezilerini, yaşadıkları kentlere döndüklerinde, sanatsal ve düşünsel üretime dönüştürmüşlerdi. Mavi Yolculuk, bu gezileri aksatmadan sürdüren Azra Erhat'ın unutulmaz kitaplarından biri. Tanıtım PDF'i:  Mavi Yolculuk

BİR GÜN YİNE ALLI TURNAM – ERDAL ÖZ

"Allı Turnam adlı kitabımı 1976 yılında yazmıştım. Sovyetler Birliği'ne yaptığım bir geziden bende kalanlardı. Anlatışıma öykü tadı da katmıştım. Birkaç kez basıldı bu kitabım. Ama bir gün Berlin Duvarı yıkıldı. Bu duvarla birlikte on yıllardır verilen onca kavganın sonunda elde edilen kazanımların, sevinçlerin, umutların tümü de bir anda yıkılıverdi. Bu bir rejimin de yıkılışıydı. O günden sonra bu kitabımı bir daha basılı görmek istemedim. Ama eksik de olsa, gördüğüm onca güzelliği özledim. O görüp anlattığım güzellikler gerçek gözlemlerimdi. Küreselleştiği söylenen, gerçekten de küreselleşmenin bütün pislikleriyle kirlenen bu dünyanın karşıtı bir dünya düzeni elbette kurulacaktır. Bu kitabımı, Bir Gün Yine Allı Turnam adıyla, yeniden kurulacak daha kusursuz, daha güzel bir dünya düzenini özleyerek birtakım eklerle yeniden yayımlıyorum." Erdal Öz Tanıtım PDF'i:  Bir Gün Yine Allı Turnam

ABBAS YOLCU – ATTİLÂ İLHAN

Bu kitap Attila İlhan'ın 1949-1952 yılları arasında, o dönem için yepyeni olan bir üslupla kaleme aldığı ve Varlık dergisinde bölüm-bölüm yayımlanmış gezi yazılarından oluşuyor. Ama nasıl gezi yazıları? Aslında bir kısmı bugünden dönüp bakıldığında bir günü almayacak gibi görünen, ama zamanında başlı başına birer macera olan gezileri anlatıyor: İzmir-Sındırgı yolculuğu gibi. Attila İlhan'ın kalemi öyle kıvrak ki, kısa yolculukların bile bir edebiyatçı gözüyle nasıl zenginleşebileceğini görüyorsunuz... Attila İlhan, Abbas Yolcu'daki üslup arayışını bakın nasıl anlatıyor: "Abbas Yolcu metinleri, şairin yeni bir Türkçe nesir üslubu çıkarma teşebbüsüdür; ilk romanlarına da -özellikle Zenciler Birbirine Benzemez'e- sıçrayacak olan bu çalışma, 40'lı yıllarda epeyce taraftar bulacak; 60'lı yıllardan itibaren, artık bilinen ve imzasız da tanınabilen Attila İlhan üslubunu oluşturacaktır."

ANADOLU NOTLARI – REŞAT NURİ GÜNTEKİN

Yazar, Milli Eğitim Bakanlığı Müfettişliği sırasında, uzun yıllar boyu Anadolu'da yaptığı gezilerin sağladığı gözlemlerinden bir bölümü bu kitapta toplamıştır. Özellikle Anadolu'da sık sık rastlanan tuluat tiyatrolarına da değinen kitap, yazarın çeşitli yazılarından oluşuyor.

SEYAHATNAME – EVLİYA ÇELEBİ

Evliya Çelebi seyahatlerinin başlangıcını bir rüyaya bağlar: 1630 yılının ağustos ayında 19. gece düşünde peygamberden "şefaat" dileyecek yer de "seyahat" diller ve zihninde büyüttüğü uzak ülke hikayelerinin de etkisiyle yollara düşer. Artık bizlere anlatamayacağı son ve büyük yolculuğa çıkana kadar 54 yıl boyunca önce "piyadece serseri" bütün İstanbul'u, daha sonra da "abd-i hakir Evliya-yi fakir (değersiz kul, yoksul Evliya) olarak Osmanlı ülkesini gezer.

MİR'ÂTÜ'L-MEMÂLİK – SEYDİ ALİ REİS

Başlangıcından günümüze kadar çok geniş coğrafyalarda, değişik kültürlerin etkisi altında gelişmiş Türk dilinin tarihî dil bilgisinin yazılabilmesi için çeşitli sahalarda ve devrelerde az da olsa değişik dil bilgisi özellikleri gösteren metinlerin incelenmesine ihtiyaç vardır. Bu görüşten hareketle çalışma konusu edilen eser, 16. yüzyıl Türk nesri hakkında örnek özellik göstermektedir. Ayrıca edebiyatımızın önemli seyahatnamelerinden olan Mîr'âtü'l-Memâlik, Türk tarihi ve kültürü bakımından da üzerinde durulmaya değer bir eserdir.

DÜNYANIN MERKEZİNE YOLCULUK – JULES VERNE

Almanya'nın Hamburg kentinin eski mahallesinde küçük bir ev; masanın üzerinde çözülmeyi bekleyen şifreli bir yazı duruyor. Genç Axel'in amcası jeolog ve maden bilimci Profesör Otto Liedenbrock, az önce bu şifreli pusulayı el yazması eski bir kitabı karıştırırken bulmuştu. Bu küçücük kâğıda şifrelenen not, Profesör Liedenbrock için dünyanın merkezine doğru yolculuğun sır perdesinin aralanması anlamına geliyordu. Amcasının manevi kızı Grauben'e âşık olan Axel'in, sonuç vermeyeceğini bile bile, "magmaya doğru yolculuk bizi eritmez mi" yolundaki itirazına bilime âşık profesörün yanıtı, "Riski göze almayanlar, başarılara imza atamazlar" olacaktı. Artık yapacak bir şey yoktu; 24 Mayıs 1863 Pazar günü trenle Danimarka'ya doğru başlayan yolculuk, onları İzlanda'nın başkenti Reykjavik'e götürecek ve burada anlaştıkları rehber Hans ile dünyanın merkezine gidebilmek için Sneffell Dağı'nın kraterlerindeki yolu bulmaya koyulacaklardı. Bu yolculukta onları inanılması güç sürprizler bekliyordu. Ve bir bekleyen daha vardı: Axel'i çok seven Grauben...   Edebiyatta bilimkurgunun öncülerinden, Jules Verne'nin (1828-1905) en ünlü romanlarından olan Dünyanın Merkezine Yolculuk, ilk kez 1864 yılında basıldı. Daha hava taşıtı ve pratik denizaltılar bile bulunmadan yıllarca önce, denizlerin altı, gökyüzü ve uzaya ilişkin konularda romanlara imza atan Jules Verne'in yapıtları 150'ye yakın dile çevrildi.

SİMYACI – PAULO COELHO

Simyacı, dünyaca ünlü Brezilyalı yazar Paulo Coelho'nun üçüncü romanı. 1996 yılından bu yana Türkiye'de de çok okundu, çok sevildi, çok övüldü bu kitap. Bir büyük Doğu klasiği olan Mevlâna'nın ünlü Mesnevî'sinde yer alan bir küçük öyküden yola çıkarak yazılan bu roman, yüreğinde çocukluğunun çırpınışlarını taşıyan okurlar için bir "klasik" yapıt haline geldi.   Simyacı, İspanya'dan kalkıp Mısır piramitlerinin eteklerinde hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban Santiago'nun masalsı yaşamının öyküsü. Ama aynı zamanda bir "nasihatnâme"; "Yazgına nasıl egemen olacaksın? Mutluluğunu nasıl kuracaksın?" gibi sorulara yanıt arayan bir yaşam ve ahlak kılavuzu. Mistik bir peri masalına benzeyen bu romanın, dünyanın dört bir yanında bunca sevilmesinin gizi, kuşkusuz bu kılavuzluk niteliğinden kaynaklanıyor.   Simyacı'yı okumak, herkes daha uykudayken şafak vakti uyanıp güneşin doğuşunu izlemeye benziyor. Tanıtım PDF'i:  Simyacı

KÜÇÜK PRENS - ANTOINE DE SAINT-EXUPERY

"Hoşça git," dedi tilki. "Vereceğim sır çok basit: İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir. Gerçeğin mayası gözle görülmez." Küçük Prens unutmamak için tekrarladı: "Gerçeğin mayası gözle görülmez." Tanıtım PDF'i:  Küçük Prens

ODYSSEIA – HOMEROS

Homeros (y. MÖ IX. yüzyıl): Hayatı hakkında kesin bir bilgi olmamakla birlikte MÖ IX. yüzyılda Sakız Adası'nda yaşadığı sanılmaktadır. Eserleri Antik Yunan devletlerinde her tür bilginin kaynağı sayılan Homeros, İlyada ve Odysseia destanlarıyla edebiyatın hemen her türünü günümüze dek etkilemeyi başarmıştır. Odysseia Troya Savaşı kahramanlarından Odysseus'un, ülkesi İthake'ye dönerken on yıl süren yolculuğunda yaşadığı maceraları anlatan büyük bir destandır. Gerek karakterlerinin, gerek kurgusunun modern romana yakınlığıyla bütün dünya edebiyatını etkilemiştir. Tanıtım PDF'i:  Odysseia

YILDIZ GEZGİNİ – JACK LONDON

Bir akademisyen meslektaşını öldürerek San Quentin Hapishanesi’ne düşen eski bir profesör, burada yaşam boyu hapis cezasını çekerken maruz kaldığı korkunç işkenceden kaçmak için zihinsel taktikler geliştirir. Acı çeken bedenini terk ederek, tarihin farklı dönemlerinde, farklı coğrafyalarda geçen önceki yaşamlarına geri döndüğü yolculuklara çıkar.   Jack London’ın korkunç San Quentin’de beş yılını geçiren arkadaşı Ed Morrell’dan esinlenerek yazdığı Yıldız Gezgini’nin anlatıcısının her bir geçmiş yaşam deneyimi, bağımsız birer öykü olarak da okunabilir. London bu en özgün yapıtında, astral seyahat ve yeniden doğuş çevrimi üzerine kafa yorar. Ancak insanlık durumunun bu dirayetli gözlemcisinin asıl derdi, ABD’nin gaddar ve çürümüş hapishane sistemini gözler önüne sermektir.

ÖTEKİ RENKLER - ORHAN PAMUK

Öteki Renkler, Orhan Pamuk'un "Pencereden Bakmak" adlı hikâyesiyle, 1980'lerin sonundan 1990'ların sonuna dek yurtiçi ve yurtdışında çeşitli dergilere yazdığı yazılardan, yaptığı söyleşilerden, günlük parçalarından, yerli ve yabancı birçok yazar üstüne yazdıklarından ve politik makalelerinden oluşan zengin bir seçki. Yazarın romanlarını sevenler için onu daha yakından tanıma, yazara yabancı olanlar içinse Pamuk'un dünyasına iyi bir giriş sayılabilecek Öteki Renkler, yıllar boyunca tekrar tekrar dönülüp okunacak bir kitap.  Kitap, Orhan Pamuk'un çocukluk anılarından mutluluk saatlerine, romanlarını nasıl yazdığından gezi notlarına, sevdiği yazarlar ve kitaplar hakkındaki eleştirilerinden kişisel itiraflarına, şikâyetlerine, siyasi öfkelerine, kültür ve gündelik hayat konusundaki heyecanlarına uzanıyor. Nişantaşı'nda geçen ve bir çocuğun gözünden anlatılan "Pencereden Bakmak" adlı uzun hikâye ile birlikte bu kitap, Orhan Pamuk'un Nobel Ödülü'ne uzanan başarılı yolculuğunda renkli dünyasına ışık tutuyor.