- 1 view
Türkiye’deki ilk kampüs üniversitesi ODTÜ, Ankara şehir merkezinin 7 kilometre batısındaki alana yayılıyor. 1956’da Kızılay’da, Emekli Sandığı’na ait küçük bir bina ile TBMM arkasındaki barakalarda eğitime başlayan kurum, bugünkü arazisine 1963’te taşındı. Uzmanların görüşleri alınarak önerilen ve Balgat, Etimesgut gibi Ankara’nın az gelişmiş bölgeleri arasından seçilen kampüs arazisi, o dönemde ODTÜ’nün bugünkü görüntüsünden oldukça uzak, çorak bir alandı. Sonuçta devlet, üniversiteye Eymir Gölü içinde olmak üzere, 4.200 metrekarelik bir alan tahsis etti ve bir yarışma açtı. Kampüs planlaması dahil, her bölüm için açılan yarışmalar da ODTÜ’nün üniversite mimarlığına getirdiği ilkelerden biriydi.
ODTÜ Kampüsü için 1999 yılında açılan uluslararası mimarlık yarışmasının uluslararası jürisi Steen Eiler Rasmussen, Holmes Perkins, Sir Hugh Casson, Sedad H. Eldem, Kemal Ahmet Aru’dan oluşuyordu. Turgut Cansever’in yardımcıları Mehmet Tataroğlu ve Ertur Yener ile birlikte hazırladığı 24129 rumuzlu proje birinci seçildi. Daha sonra, ilk yarışmanın sonuçlarının iptalini takiben Eylül 1961’de şehircilik, genel vaziyet planıyla Rektörlük, Mimarlık Fakültesi ve Yurtlar’dan oluşan üç yapıyı kapsayan ve bu kez ulusal ölçekte açılan konkur, Altuğ ve Behruz Çinici tarafından kazanıldı. Şartnamede, mimarın işlerinin beğenilmesi halinde tüm yapıların kendisine verileceği veya verilmese bile bu yapıların yer seçim ve yapılaşma kararlarında görüşlerinin alınacağı belirtiliyordu. Kampüs içinde yapılan ilk bina, üniversitenin 1958’de açılan ilk fakültesi de olan ve seçkin bir modern mimarlık örneği oluşturan Mimarlık Fakültesi oldu. Rektör Kemal Kurdaş kampüs alanında bir orman yarattı, 300.000 metrekarelik yapılar ve çağdaş bir altyapı tamamlandı.
Üniversitede Mimarlık, Fen – Edebiyat, İktisadi ve İdari Bilimler, Eğitim ve Mühedislik fakülteleri var. Geniş olanaklı kampüs içinde kütüphane, spor merkezleri, açık ve kapalı yüzme havuzları, misafirhaneler, alışveriş merkezi, postane, bankalar ve sağlık merkezinin yanı sıra ODTÜ Teknokent bulunuyor. Orman alanı, göl ve kampüs üzerinde yer alan yerel köy kalıntıları ise rekreasyon alanlarını oluşturuyor. Mimarlık tarihçisi Prof. Dr. Uğur Tanyeli, 1961’den bugüne yapılaşmaya devam eden ODTÜ Ankara Kampüsü’nü “ilk kez gündeme gelmesinden itibaren, temelindeki akademik farklılık yaklaşımıyla ilişkili bir mimariye sahip olması, bir yerleşke olarak tasarlanması, sadece öğretim yapılarını değil, akademik camiayı ait toplumsal tesisleri de içermesi öngörülen; üzerindeki her birimin “tasarlandığı” bir yapı” olarak görüyor ve “hemen her yapının projelendirildiği ama pek azının tasarlandığı bir ortamda ender bir Türkiye istisnası” olduğunu belirtiyor.