Bu yazımda sizlere bizim için de farklı bir seyahat deneyimi olan gemi ile Yunan Adaları turumuzu doğal bir anlatım ile yazıya dökmeye çalışacağım. Gezimiz bir tur şirketi aracılığı ile Çeşme Limanı'ndan başladı. Gezimizin rotasında önce Siros daha sonra Atina (Pire) ve sırasıyla Mikonos, Santorini güzergâhları bulunmaktadır. Özellikle Atina gibi köklü temellere dayanan bir şehir gezisinin bir günlük de olsa yer alması bizi çok sevindirdi. Turumuz öğle saatlerinde başladı ve gemiye ufak kontrollerden geçtikten sonra kolayca ulaşabildik. Gemiye giriş yaparken pasaportlarınızı teslim ediyorsunuz, gemi yönetimi tarafından size pasaport yerine geçen ufak bir çipli kart veriliyor. Tatiliniz boyunca bu kartla gemiden giriş çıkış yapıyorsunuz hatta free shop’larda bu kartı pasaport yerine kullanabiliyorsunuz.
Biz ulaştığımızda odalar henüz tam hazır değildi fakat yemek salonlarında hizmetler başlamıştı, deniz manzarası eşliğinde güzel bir öğle yemeği yedik. Size bir uyarım olacak. Çeşme Limanı’nda free shop’tan çıktıktan sonra bir büfe var. Orada tam esnaf bir ablamız var. Israrla su ve yemek satmaya çalışıyor. Bizim geldiğimiz oyuna siz gelmeyin. “Gemide sınırlı su var, çok pahalı, yemek vermiyorlar hemen” gibi doğruluk payı olmayan cümleler kuruyor. Gemide su ihtiyacınız pek olmuyor her gün düzenli odaya bırakılıyor. Yemeklerde de rahatça içebilirsiniz. Çok midenize düşkün bir tipseniz kuruyemiş, cips tarzı şeyler yanınıza alabilirsiniz. Neyse gelelim gemimize tekrardan. Gemiye girerken güler yüzlü personel tarafından karşılanıyorsunuz. Denizcilik kuralları gereğince herkesin can simidi ile katılması gereken bir tatbikat var o da kısa sürüyor ve keyifli bir anı olarak kalıyor akıllarımızda.
Öğle vakti başlayan yolculuğumuz akşam ilk durağımız olan Siros’a varmamız ile son buluyor. Açıkçası bu turda daha gelmeden beni en az heyecanlandıran durak Siros idi. Tahminlerimde de yanılmadım. Ama yine de güzel, hafif bir başlangıç oldu. Geç saatlerde vardığımız Siros’ta gemide yemek yediğimiz için karnımız toktu ve biz de meydanda bir tatlı yemeyi tercih ettik. Mermer ile döşenmiş sokaklarda keyifle gezebilirsiniz. Meydanda Belediye Binası diye tahmin ettiğim müze şekline dönüştürülmüş ve geç saatlerde dahi turistlerin ziyaretine açık olan yeri gezmenizi öneririm. Bu ısınma turundan sonra gemiye döndük. Siros turumuzun en zayıf halkası olarak kaldı.
Turumuzun 2. gününde Atina’nın meşhur Pire Limanı’na indik. Turun detayına değinmeden önce size gemide satın alabileceğiniz rehberli kara turlarından bahsetmek istiyorum. Siros hariç 3 durakta da bu turlardan seçtiğiniz birine katılabilirsiniz. Atina’da iki seçenek vardı. Biz meşhur Akrapolis turu, Plaka Caddesi turuna katılmayı tercih ettik. Bu tura kişi başı 66 euro ödedik. Gezilerimiz içinde en pahalı tur oldu. İlk olarak Atina Akropolisi’ne doğru yola çıkıldı. Akrapolis, Atina’da tepede yüksek bir kayalık üzerinde bulunan mimari ve tarihî antik birçok yapıyı barındıran bir alan. Etrafı çevrilmiş, sadece biletle girişi olan, her yıl milyonlarca insanın ziyaret ettiği bir açık hava müzesine dönüştürülmüş bir yer. Burada tarihe doyduktan sonra parlamentonun önünde bulunan Evzon askerlerinin nöbet değişimine denk geldik. Her zaman bu kadar şanslı olmayabilirsiniz. Belirli saat dilimlerinde sadece bu nöbet değişiklikleri oluyor ve organizatörler tur saatlerini buna göre ayarlamaya çalışılıyorlar. Şanslıysanız klasik kıyafetleri içerisindeki askerlerin nöbet değişimini keyifli bir biçimde izleyebilir ve video ve fotoğraf komasına girebilirsiniz. En son durağımız Atina’nın kafeleri ve tavernaları ile ünlü bölgesi Plaka oldu. Ara sokakları bile çok şirin kafeler ve mağazalarla dolu sevimli bir bölge. Burada klasik Yunan tavernacılarını tercih edebileceğiniz gibi her çeşit zevke hitap eden restoranları da bulabilirsiniz. Genelde mekân tercihi herkese göre değiştiğinden isim vermemeyi tercih ediyorum. Siz de bu keyifli sokaklarda kaybolarak rahatlıkla kafanıza uygun bir yer bulabilirsiniz.
Dönüş yolunda ilk olimpiyatların yapıldığı tarihî arenayı da görme fırsatımız oldu. Atina bölümünün de böylelikle sonuna geldik. Geminin alternatif kara turunda bizim rotadan farklı olarak Akrapolis değil onun orada bulunan yine antik tarihi kalıntıların bulunduğu müze ziyareti var, onun dışındaki noktalar ortak. Bu iki turu satın almadan kendiniz de gönlünüze göre Atina turuna çıkabilirsiniz. Zaman kısıtlı olduğundan Akropolis turunu es geçip kafanıza göre Plaka turu yapabilir veya sahil bölümünü gezebilirsiniz. Karar size kalmış, Atina’ya veda ediyoruz, sırada eğlence adası diye tabir edilen Mikonos bölümü var.
Mikonos’a geçmeden önce gemide neler oluyor tabii onu da merak ediyorsunuzdur sanırım. Gemide odaları anlatmakla başlayalım. Odalar farklı farklı tercihlere uygun olarak hazırlanmış. Küçük oda, büyük oda, camlı oda, lüks oda gibi birçok farklı satın alma seçeneği var. Bana soracak olursanız gemide, odada çok lüks aramayın şahsen biz odaya sadece yatmak için girdik. Gemide üç öğün açık büfe yemek bunun dışında çay kahve ikramları ve ilave gece atıştırmalıkları bulunuyor. Gemide kolay kolay aç kalmazsınız merak etmeyin. En çok sorulan sorulardan biri de geminin çok sallanıp sallanmadığı. İnanın bu soruya o kadar çok maruz kaldım ki… Gemi sallanıyor özellikle ilk 3 gün daha rahattı ama dönüşe geçtiğimizde epey sallantı vardı. Bu sallantı yaşamı ve tur kalitesini etkiliyor mu, bana sorarsanız hayır. Sadece geldikten bir gün sonra hala sallanıyor gibi hissediyordum o kadar.
Gelelim sosyal aktivitelere. Gemi bu konuda fena değil. Bir defa her gün bir etkinlik mutlaka var. Kendine ait bir casino’su ve sinema salonu bile var. Gemide geçirdiğiniz zaman diliminde çok da fazla sıkılmanıza izin vermiyorlar. O konuda bizden geçer not aldı. Başka sorularınız olursa bunları da daha sonra seve seve cevaplarım.
Ve beklenen an geldi! Mikonos dünyanın eğlence adası… İbiza’ya rakip. İbiza’ya da gitmiş biri olarak net olarak söyleyebilirim ki İbiza İbizadır. Taklitlerinden sakının. Her neyse Mikonos’taki kara turlarından kısaca bahsedeyim. Öncelikli olarak gemiden 3 farklı beach turu düzenlenmiş. Bu turları da kendi arasında hareketli, orta hareketli ve sakin plajlar olarak kategorize etmişler. Bunun dışında akşama tavernalı Yunan gecesi turu da seçenekler arasında vardı. Bir de almamızın zorunlu olduğu merkezden gemiye 10 euro ücreti olan shuttle hizmeti vardı. Biz bu turlardan mecburî sayılacak transferi ve hareketli plaj diye pazarlanan Super Paradise Beach turuna katılmayı tercih ettik. Hatta bu tur da kendi arasında ikiye ayrılıyor. Erken dönüşlü ve geç dönüşlü seçenekleri arasından biz tabii ki eğlenceyi daha iyi görebilmek için geç dönüşlü turu tercih ettik. Plajda size verdiğiniz ücret karşılığında sadece şemsiye ve şezlong veriliyor. Plajda bir şeyler yemek veya içmek isterseniz ekstraya giriyor. İç kısımda self servis olarak hizmet veren makarna, balık, pizza gibi birçok çeşidin bulunduğu bir bölüm var. Bar kısmı var, nargile hizmeti bile var.
Plajın deniz kısmı kayalık değil tam tersi kum. Hafif dalgalı bir denizi var. Su sporları mevcut ve çeşit çok. Burada en çok eğlence merak ediliyor. Müziğin şiddeti akşamüstü 4-5 gibi artmaya başlıyor ve 7’den sonra hareketlilik artıyor. Eğlenceyi nasıl buldunuz derseniz klasik Çeşme Bodrum happy hour eğlencesinden farklı olarak show girl denilen kızlardan bayağı var, onlar sürekli dans ediyor. Tabii şimdi Mikonos bu bizim gittiğimiz Super Paradise’dan ibaret değil. Birçok farklı ve sıra dışı eğlencesi olan beach club’lar mevcut. Mikonos’ta ne isterseniz onu bulursunuz. Sakinlik isterseniz sakinlik bulursunuz. Hareket isterseniz hareket bulursunuz. Tercih size kalmış. Size beach olarak Nammos Beach’e gitmenizi önerebilirim. Burada yer bulamazsanız başka bir önerim Principote Beach. Daha çok sosyetenin tercih ettiği kendi otelini de içinde barındıran Jackie O yine bir başka tavsiye ettiğim beach mekânlarından biri. Plaj kısmını da bitirdikten sonra tekrar rotamızı gemimize çevirdik. Gemide yemeğimizi yiyip dinlendikten sonra cicilerimizi giyip daha önceden satın aldığımız transfer hizmetini kullanarak kendimizi Mikonos gecelerine bıraktık. Merkeze çok geç saatlerde varmamıza rağmen tahmin ettiğimiz gibi sokaklar tıklım tıklımdı. Bu adada hayat zaten anca başlıyor.
Adada bir pelikan efsanesi var şehirde gezen pelikanın kendilerine uğur getirdiğine inanıyorlar. Biz gezimizde maalesef kendisini göremedik. Adeta gece yaşayan bir ada. Akşam için Caprice Mikonos iyi bir tercih olabilir. Louis Vuitton Sokağı’ndaki irili ufaklı bar kafe tarzı yerler var gayet sevimliler, onlardan birine oturabilirsiniz. Biz gece ortamını da görmeden gitmeyelim diye Skandinavian Club’a girdik. Sıkışık ve kalabalıktı bize Alanya’nın bazı mekânlarını hatırlattı. Bizden çok geçer not almadı açıkçası. Biz o havalı cıvalı eğlence kültürünü pek yakalayamadık. Bunda bir gece vaktimizin olması ve tura bağlı olmamızın da etkisi oldukça fazlaydı. Buraya bağımsız gelip en az üç-dört gün kalmanız hâlinde çok keyifli ve eğlenceli zaman geçireceğinizi garanti ediyorum.
Ve geldik gemi tatilimizin son gününe. Sıra son günde merakla görmeyi beklediğimiz meşhur Santorini’ye geldi. Santorini tahmin ettiğiniz üzere çok popüler bir destinasyon. Burada gemi açıkta duruyor ve tender denilen küçük botlarla karaya ulaşım sağlanıyor. Biz burada kişi başı 45 euro verip Romantik turu satın aldık. Diğer turda farklı olarak Perissa plajı gezisi var, biz bu dar vakitte deniz aktivitesi tercih etmeyip bahsettiğim gibi ada manzarasının keyfini çıkardık. Sizlere de kesinlikle bu turu tavsiye ediyorum.
Daha önceden satın aldığımız kara turumuz başladı ve adanın kuzey ucunda kalan Oia köyüne doğru yolculuk başladı. Oia müthiş bir manzaraya sahip burada fotoğraf makinalarınız ve telefonlarınız devamlı mesai halinde olacak. Gün batımına denk gelebilirsiniz manzara müthiş ötesi. Sosyal medyada çok sık gördüğünüz mavi kubbeli deniz manzaralı kiliseleri arka plana alan fotoğraflardan burada bol bol çekilebilirsiniz. Adada eskilerden kalma bir meslek olan katırcılık hala devam ediyor. Bundan başka adanın Fira merkez turu da mevcut. Fira merkeze ister katırlarla çıkabilir, isterseniz teknolojinin nimetlerinden faydalanıp kısa bir teleferik yolculuğuyla çıkabilirsiniz. Tercih size kalmış, biz teknolojiyi tercih ettik ama katırları da görmeyi ihmal etmedik. Santorini de size kafe vs. ismi tavsiye etmiyorum. Çünkü burada kafeden ziyade manzara önemli. Güzel bir manzara gördüğünüz vakit, ki her yerin manzarası muazzam, girip oturun yemek yemeseniz bile kahve içip kendinizi eşsiz manzaraya bırakın. Biz oturduğumuz yerde nispeten buraya özgü olan ballı yoğurt ve Santorini salatasını tercih etmiştik ve memnun kaldık. Santorini’de bir de Akrotiri Antik Kenti bulunmakta fakat günübirlik seyahatlerde maalesef buraya pek vakit ayıramayabilirsiniz.
Santorini maceramızda sona yaklaşırken teleferik ile tender botların kalkacağı limana indik. Burada free shop bulunuyor ve buradan da alışveriş yapabileceğinizi hatırlatmak isterim. Buradan yarım saatte bir kalkan tender botlara binip gemiye ulaştık. Santorini, ekibimizdeki herkesi büyüledi hatta turumuzun en güzel bölümüydü. Bir daha gelmek için birçok sebep oluştu. Hatta buraya bağımsız gelip 3 gün bile kalınsa müthiş manzarada huzur depolanıp yılın yorgunluğu atılabilir. Sizlere Oia’da bulunan Canaves Oia Luxury Resorts’u kesinlikle öneriyorum. Fiyatlar tabii ki oldukça yüksek ama paraya kıyarsanız buranın atmosferi paha biçilmez.
Artıları
- Kapı vizesiyle girebilme imkânı var. Hatta Schengen vizeniz varsa tur fiyatı düşebiliyor.
- Gemide konaklamada lüks aramazsanız tur ücreti son derece ekonomik.
- Gemi içi hizmetler ve personel son derece yeterli ve başarılı.
- Adaların dışında Atina’yı da görme imkanı sağlaması.
Eksileri
- Zaman zaman yurtdışında olduğunuzu unutturma hissi veren yaklaşık 500-600 Türk ile birlikte hareket etmek.
- Yemek yediğiniz veya kahve içtiğiniz kafelerde sayıca en fazla milletin Türk olması.
- Vaktin doğal olarak yetersiz olmasından dolayı sıkışık programlar.
- Geminin her zaman olmasa da bazı aralıklarda ciddi sallanması.
Instagram: serkan1ozturk