İspanya’nın gizli cennetlerinden biri olan Alicante’yi tanıtmak için hazırlanan bu rehberimizde şehrin ve bölgenin öğrendikçe daha çok içine çeken tarihsel sürecini, yazı ayrı güzel kışı ayrı güzel bu şehirde neler yapılabileceğini, plajlarını ve doğal harikalarını, Alicante’ye özgü lezzetlerin neler olduğunu ve şehrin eğlence hayatını kapsayan festivallerinden ve gece hayatını anlatan bilgiler derledik.
İspanya; 17 özerk topluluktan oluşmaktadır. Alicante ise, ülkenin güneydoğusunda yer alanValensiya Özerk Topluluğu bölgesinde bulunmaktadır. Ayrıca, Alicante Eyaleti’nin başkenti olan Alicante veya “Alacant” sadece bir şehir değil, aynı zamanda İspanya’da Costa Blanca’daki bir limandır. Bölgede İspanyolca ağırlıklı olmak üzere ülkenin bir diğer resmi dili olan Katalancanın bask lehçesi Valensiyaca konuşulmaktadır. Alicante, tarihî ve kültürel sokakları, İspanyol mutfağının lezzetli yemekleri ve en önemlisi muhteşem sahilleriyle ünlüdür.
Alicante’nin turistler açısından en kalabalık olduğu zamanlar yaz aylarıdır. Her yıl binlerce turist şehrin muhteşem plajlarında vakit geçirebilmek için bölgeye akın etmektedir. Bununla birlikte, kış aylarının da ılık geçiyor olması şehre yönelik turizmin devam etmesine imkân vermektedir. Şehir içinde ve yakın bölgelerinde yer alan kale ve müzeler, geçmiş dönem mimariye ait kiliseler ve hemen hemen her ay yapılan şenlikli festivaller Alicante’nin kış aylarında da turistler için popüler bir destinasyon olmasına neden olmaktadır.
Alicante şehri ve etrafındaki bölge 7.000 yıllık bir geçmişe sahiptir. Tarihçiler, denize bakan ve aynı zamanda çevreleyen tepeler sayesinde muazzam bir savunma değeri olan Alicante'nin, ilk insanların yerleşim yerlerinden biri olduğunu belirtmektedir. Serra Grossa'da MÖ 2. binyıla ait Tunç Çağı'nın varlığının izlerine rastlanmıştır. İber döneminin ünlü korunaklı şehri olan Tossal de Manises’e ait MÖ 4. yüzyıldan MS 3. yüzyıla kadar olan kalıntılar da bu bölgede bulunmuştur. Ayrıca, MÖ 5000 ile 3000 arasındaki dönemde Orta Avrupa’dan göç eden İber kabilelerinin Benacantil Dağı’nın eteklerine yerleştiklerine dair bulgular da mevcuttur. Denize yakınlığı nedeniyle tercih edildiği tahmin edilen dağ aynı zamanda yüksekliği sayesinde halkı işgalcilerden koruyacabilecektir. Bazı tarihçilere göre de, Iberianlar (yerli İspanyollar) zamanla surlar oluşturarak tepeyi güçlendirmiştir. Yapılan arkeolojik çalışmalar neticesinde Lucentum adı verilen Roma şehrinin varlığı da doğrulanmıştır. Benacantil Dağı’nın eteklerinde savunma amaçlı kurulmuş olan bu şehir aynı zamanda ilk Müslüman şehir olarak kayıtlara geçmiştir. 1244 yılında ise, Almizra Antlaşması ile Castile ve Aragon arasındaki sınırlar kurulmuş, Alicante Castille sınırları arasında yer almıştır. Üç yıl sonra, 1247 yılında, şehir Alfonso X tarafından fethedilmiştir. Böylece "Vila Vella"nın yerine "Vila Nova" inşa edilmiştir. 1296 yılında Jaime II kesin olarak Alicante kasabasını Valencia Krallığı'na dâhil eder ve iki yüzyıl sonra, 1490'da da, Ferdinand II Alicante’yi şehir rütbesine yükseltir. 16. yüzyıla gelindiğinde ticaret, ihracat ve yerel tarımın gelişmesi nedeniyle Alicante’de büyük bir nüfus artışı yaşanmıştır. Şehir sakinlerinin sayısı 1510'dan 1609'a kadar iki katına çıkmıştır.
17. ve 18. yüzyıllarda liman, şehrin kentsel dönüşümünü hızlandırmıştır. Amerika ile ticaret yapmaya başlayan Alicante’de, kültürel ve ticari ilişkileri geliştirebilmek amacıyla Deniz ve Kara Konsolosluğu oluşturulmuştur. 1797'de ise Alicante nüfusu yirmi bine ulaşmıştır. Şehrin tarihsel sürecinde 19. yüzyıl, surların yıkılmasını, yeni mahallelerin oluşturulmasını ve demir yolunun gelişini simgeler ancak, yakın tarih noktasında 20. yüzyıl şehir için önemli bir dönemdir. Turizmin gelişmesi ile birlikte şehir hem ülkenin hem de Avrupa’nın önemli destinasyonlarından biri haline gelir.
Alicante’de müze ve kilise gibi birçok tarihsel yapı bulunmaktadır. Bunun beraberinde, yılın hemen hemen her ayı düzenlenen festivalleri şehre ayrı bir hava katmaktadır. Bu festivaller genellikle dini içerikli, aziz ve azizlere olan saygılarını göstermek amaçlı festivaller dahi olsa kesinlikle müzik ve dansı harmanlayan şenlikler tadında olmaktadır. Tiyatro gösterileri ve gece ya da gündüz gerçekleşen açık hava konserleri de şehre bambaşka bir hava katmaktadır. Plajları, yürüyüş ve bisiklet parkurları, dalış ve sörf imkânlarını da eklersek bu şehirde sıkılmak için hiçbir sebebiniz kalmadığını göreceksiniz.
Tanıtım Videosu