Kanada’nın geçmişi yerli Amerikalı göçebe halklara, yani Aborijinlere endekslidir. Yaklaşık 15 bin yıllık tarihi geçmişleri olan Aborjinlerden üç büyük klan olan İnuitler, Metisler ve geri kalanlara verilen genel ismiyle İlk Milletler Kanada’nın tarihini oluşturur. Tahmini olarak Siberya ile Kuzey Amerika kıtalarının buz devri ile birleşmesi sonucu Asya’dan göçmüşlerdir. Bundan dolayı din ve kültürleri Orta Asya geleneğine oldukça yakın bulunur. Avrupa’dan göçlerin başladığı zaman olan 16. yüzyılda nüfuslarının 2 milyona yakın olduğu varsayılır. Yeni Avrupalı yerleşimcilerle yaşanan savaşlar ve daha çok Avrupa hastalıklarının hızla yayılması sonucu nüfuslarının yüzde 80’e yakını ölmüştür. Bunun yanında, günümüzde devlet olarak özür dilenen bir konu olan, sistematik asimile çabalarıyla yerli nüfus ve yerli kültür oldukça zarar görmüştür.
İlk Avrupalı şehirler St John’s 1583 yılında, Port Royal 1605 yılında ve Quebec City 1608 yılında kurulmuş; Kanada, Fransız ve İngilizlerin göç ettiği bir bölge olmuştur. Fransız ve İngilizler arasındaki çekişme zamanla birlikteliğe dönmüş ve 1791’deki anayasada Fransız ve İngilizlerin ayrı ayrı kraliyette yeri olmasına karar verilmiştir. Bu “British North America Act 1840” ile değişmiş, özerkliğin azaldığı ve eyalet sisteminde işleyen bir sistemin ortaya çıktığı gözlemlenmiştir. Bununla birlikte günümüze dek gelen Quebec Fransız eyaleti ve diğer İngiliz eyaletler arası çekişmeli birliktelik devam etmiştir. En son 1995 yılında yapılan Quebec referandumunda yüzde 50,8 ile bağımsızlığın reddedilmesi, iki farklı kültürün ne kadar kırılgan bir yapıda bir arada durduğunu göstermektedir. Ülke hâlâ toprak olarak Büyük Britanya Krallığı’na aidiyetini sürdürmektedir.