Şile’de Gezilecek Yerler

Şile yüzde seksenini kaplayan ormanlar ve tertemiz deniziyle tam bir doğal cennet. Yaz aylarında uzun sahillerinde denize girebilir, baharda uzun doğa yürüyüşleri yapabilirsiniz. Yoğun yağışa sahip olması ormanlarda mantar toplamak için elverişli bir ortam sağlasa da türünü bilmediğiniz mantarlardan uzak durmanızı öneririz. Mevsimlere ve dönemlere göre bazı plajlarda denizin belirli bir seviyesinden sonra uzaklaşmanın tehlikeli olabileceğine dair uyarılar yapılıyor. Bu uyarıları dikkate almakta fayda var, dalgalar özellikle yüzme bilmeyenler için çok tehlikeli olabildiği gibi yüzme bilen birçok kişinin de bu uyarılara uymayarak kaybolduğunu göz önünde bulunduralım.

Bunca doğal güzelliğin yanında tarihsel bir geçmişe de sahip Şile. Yapılan araştırmalar Cilalı Taş Devrinde Şile’de yaşam olduğunu gösteriyor, Şile de bulunan bir çok mağara bu araştırmaları doğrular nitelikte. Şile’de yaşayan köylülere ve balıkçılara sorarak sualtı mağaralarını ve orman/tepelerdeki mağaraları bulmak mümkün alternatif bir Şile tatili olarak mağara gezisi de bir seçenek olabilir.

Şile Kalesi

istanbul-sile3.jpg

Ocaklı Ada üzerinde konuşlanan kale aynı zamanda bu adı taşımaktadır; Ocaklı Ada Kalesi. Görülmeye değer güzelliği eşliğinde size oldukça iyi bir ev sahipliği yapar. Cenevizliler tarafından yapılmıştır ve sonrasında Osmanlılar tarafından da kullanılmıştır. Yapıldığı dönemde gelebilecek saldırılara karşı sahil gözetleme amaçlı kullanılan Şile Kalesi, tarihiyle ve yaşadıklarıyla hala önemini korumaktadır.

Son dönemde geçirdiği yenileme sonrasında, çizgi film karakteri Sponge Bob’a benzetilen kale 100 metrekare genişliğinde ve 12 metre yüksekliğindedir. Liman kalenin bitişiğinde bulunmaktadır. Limanda ve çevresinde oturanlar için kale ve deniz manzarası Şile hakkında akıllarda kalacak görüntüler oluşturmaktadır.

Şile’nin sembollerinden önemli bir tanesi olan kale aynı zamanda Şile’nin çevre köylerinde bulunan diğer kaleleri işaret etmektedir. Bunlardan bazıları; Yeşil Vadi yakınlarında bulunan Heciz Kalesi ve Hasanlı Köyünde bulunan Sarıkavak kalesidir.

Şile Feneri

5977438172_2404267109_b.jpg

Ülkemizin en geniş gövdeli feneri olan Şile Feneri, 1859 yılında Fransız tasarımı olarak yapılmış. 60 metre yükseklikteki kayaların üzerinde bulunuyor. Görselliği ön planda olan kule feneri sekizgen biçiminde ve siyah beyaz boyalıdır. Diğer İstanbul fenerlerine nazaran daha uzun bir menzile sahip.

Şile Feneri şu an Türkiye'nin en büyük ve dünyada da halen faal olan en büyük ikinci fener durumundadır. Günümüzde müze olarak da ziyaret edilebilen fener Sultan I. Abdülmecit tarafından yapılmıştır.

silefeneri26.jpg

Görenleri büyüleyen bir görüntüye sahip olan fener Şile’nin belki de en büyük sembolü sayılabilir. Karadeniz’e bakan fener yalnızca kendi yapısıyla değil denizle birlikte oluşturduğu manzarasıyla görenleri etkilemektedir. Yağmurlu bir kış günü, feneri gören bir Şile lokantasında soba başında oturup kahve içmenin keyfi bile tek başına İstanbul’un şehir stresinden uzaklaşmak için yeterli bir sebeptir.

Akçakese Köyü

Akcakese-Koyu-Resimleri-04.jpg

Şile’nin biraz ilerisindeki bu köy daha sığ ve sakin denizi sayesinde yaz aylarında pek çok ziyaretçiyi ağırlıyor. Sahil boyunca bir çok eşsiz koy bulunuyor. Eğer aracınız varsa bu koylarda durup, manzaraya karşı sıcak bir şeyler içmek çok keyifli olacaktır. Konaklama olanakları mevcut ancak eğer mevsim uygunsa bu koylardan birinde kamp kurmanızı öneririz.

Maden Tetkik Arama Enstitüsü’nün yaptığı aramalarda kumsalda ekonomik değeri olmayan altın tozuna rastlanmış, bu araştırma kumsalın gündüzleri güneşten neden böylesine parladığını açıklar nitelikte. Bu kumsalda eser miktarda altın tozu bulunması mı yol açıyor yoksa bu araştırmanın asıl kaynağımı bilmiyoruz ancak söylentiler arasında Şile ve çevre köylerde orman ve dere yataklarında altın bulunduğu var, bu yüzden “defineciler” sıkça ziyaret ediyormuş ve köylüler bu durumdan hayli mustaripmiş. Hatta gezmek için mağaraların yerlerini soran kimi turistleri jandarmaya şikayet eden köylüler olmuş.

İncekum Macera Parkı

maxresdefault.jpg

İncekum Macera Park içerisinde heyecan dolu anlar yaşayacağınız 49 farklı oyunu ile Türkiye’nin en uzun macera parkıdır. İncekum Macera Park’ta ATV ile Motor safari, Paintball, At Binme, okçuluk gibi etkinliklerin yanı sıra, restaurant ve piknik alanı barındırmaktadır. Her yaştan ziyaretçiye uygun alternatifler sunan İncekum Macera Park, özellikle aile piknik alanı ile ailenizle birlikte vakit geçirebileceğiniz bir tesis olma özelliğini taşımaktadır.

İki adet plaja sahip olan bu parkta uygun mevsimlerde denize girme şansınız da mevcut. Kesinlikle yaş sınırlaması yok ancak bazı aktivitelerde güvenlik sağlamak amacıyla boy sınırlaması var dolayısıyla 1.30 boyundan kısaysanız ne yazık ki bu sınıra takılıyorsunuz demektir.

Kumbaba Tepesi

Kırmızı-turuncu renkli, demir/bakır alaşımlı ve radyoaktif özellikleri olan kumları ile şifa verici bir yer olarak ünlenen Kumbaba Tepesi, Bizans döneminden bu yana insanların tıbbi amaçlarla kum ve güneş banyoları yaptığı bir bölge olarak bilinir.

Bölgenin kumları hafif ve ağar mineraller açısından zengin olduğu için hala tıbbi amaçlarla ziyaretçi çekmektedir. Tarihe baktığımızda bu bölgenin Bizanslılar tarafından “Güneş Hamamı” olarak kullanıldığı bilgisine ulaşırız. O devirlerde bölge kumunun özellikle romatizmal hastalıkların tedavisinde yararlı olduğu dilden dile dolaştığı için, Theodosius, Justinianus, Commenes’in de aralarında bulunduğu Bizans saray mensuplarının yaz aylarında gemilerle bu sahile gelip güneş banyosu aldıkları söylenir.

Evliya Çelebi, Seyahatnamesi’nde, Kumbaba’nın günümüzden 400 yıl önce yaşayan bir Türk olduğunu yazmıştır. Gençliğinde Mısır’a giden bu Türk bilginin, Babillerin ve Mısırlıların kum tedavilerini öğrenmek etmek için yıllarca orada kaldığını belirtir. Anlatılanlara göre, gerçek adı bilinmeyen bu bilgin, İstanbul’a Dönünce de uzun araştırmalarının sonucunda, Şile’deki bu kumların doğal yollarla tedavi süreci için elverişli olduğu kararını verir. Zaman içinde, gerçek adını kimsenin hatırlamadığı bu ilk fizyoterapi uzmanına hürmeten, bu bölgeye Kumbaba adı verilir. Kumbaba’nın mezarı da aynı tepede yer alır.