Genel;
Her ne kadar geçmişe ait izler iyice kaybolmuş olsa da, Şile ile ilgili aklımda yer edinen ilk şey; Şile'nin sadece deniz tatili maksatlı yada haftasonları şehir kalabalıklarından kaçılan bir sayfiye yeri olmadığı. İnanın Şile bundan çok daha fazlası ve ciddi bir zaman ayırarak keşfedilmesi gereken özel bir yer. Özellikle de çevre köyleri...
Özellikle İstanbul ve çevresinden Şile'ye sırf deniz için gelen arkadaşlar varsa gerçekten kaçırdıkları çok fazla şey var. Ama eminim bu yazıdan sonra sizlerde Şile'nin diğer güzelliklerini keşfetmek için ilk fırsatta yola çıkacaksınız.
Ulaşım;
Keşfet;
Şile Feneri'ne geçmeden önce Kültür Parkı ile Fener arasındaki Şeref Otel isimli beyaz yapının hemen yanından aşağıya inen patika bir yol var. Buradan dikkatlice aşağı indiğinizde harika bir koy sizi bekliyor. Bu bölgede (Kefken-Bağırganlı-Sardala-Ağva) bolca rastladığımız ilginç kaya yapılaşmasının örneklerinin olduğu koy, yazları az da olsa insanların denize girdiği güzel bir yer. Yine fotoğrafçı arkadaşlar için özellikle dalgalı denizlerde harika fotoğraflar yakalanabilecek bir nokta.
Bu arada fenerin hemen altında Kavala Parkı denilen yer var. Burada hem küçük bir işletme hem de küçük ama çok sevimli bir park alanı var. Buradan da çok güzel manzara ve uçurum fotoğrafları çekebilirsiniz. Koronavirüs sonrası çay-kahve içebilirsiniz.
2. Cami Sokak: Şile'de tarihi değer taşıyan ama ilgi gösterilmeyen ve birçoğu kaderine terkedilmiş evlerin en yoğun olduğu sokak burası. Herhangi bir turistik bölge değil. Evlerde insanlar yaşamaya devam ediyor ve sıradan bir sokak ama gerçekten güzel ve fotoğraflanacak eski yapılar var. Burada konuştuğum bir amca bana bir alt sokak olan Harmandere'de restore edilmiş 2 ev daha olduğunu ancak bunun dışında sadece bu sokağın kaldığını söyledi. Unutmadan burası Fener Sokağı'nın bir alt sokağı. Yürüyerek keşfedeceğimiz bir yer.
Cami Sokak'tan sonra Kültür Park'a dönüp arabamıza geçiyoruz. Aslına bakarsanız bir sonraki gezi noktamız liman bölgesi olacak ve yürüme mesafesinde ama dönüş biraz yorucu olabileceği ve daha çok yer gezeceğimiz düşünüldüğünde limana araba ile geçmekte fayda var. Limanda hemen her yer otopark ve müsait. Yalnız burada unutmamanız gereken, Kültür Park'tan çıkarken liman tarafına yol tek gidiş ve o tarafa giremiyorsunuz. Limana gidiş biraz dolambaçlı, o yüzden yine uygulama kullanmakta yada tabelalara dikkat etmekte fayda var.
Kale'den sonraki durağımız ise liman boyunca uzanan mendirek. Tahminim yaklaşık 600-700 metre uzunluğunda, insanların yürüyüş ve denizi izlemek için kullandıkları bir alan. Ayrıca limanda balık mezatları kuruluyor. Eğer eviniz çok uzak değilse ve denk gelirseniz fiyatlar gerçekten uygun. Bunun yanı sıra liman içinde iki adet büyük balık restoran var. Biri özel işletme diğeri belediye sosyal tesisi. Koronavirüs nedeni ile her ikisi de kapalı ancak özel işletme restoran önüne stand açmış ve balık ekmek alma şansınız var. Mendireği gezi planına dahil etmemdeki en önemli sebep ise; fotoğrafçı arkadaşlar için harika kareler çekilebilecek bir yer. Özellikle kötü deniz şartlarında mendireğe çarpan dalgaları yakalamaya çalışmak çok keyifli. Karadeniz'in hemen her mevsim hırçın olduğunu düşünürsek her mevsim buradan güzel kareler çıkartabilirsiniz.
Bu yazdığım yerler harici kısa bir Şile Çarşı turu atabilir, güzel ve kaliteli görünen balık restoranlara gidebilirsiniz. Tabi Koronavirüs bittikten sonra...
Bu güzergahtaki ilk karşılaşacağımız yer Ağlayan Kayalar denilen yer. Birçok yerde ismi geçen, efsanevi bir geçmişi var. Ama açıkçası çok ilgi çekici bulmadım. Yolda durup orası olduğunu tahmin ettiğim yerin bir iki fotoğrafını çekip yoluma devam ettim.
Buranın hemen devamında A-la Kadınlar Plajı isimli bir tesis mevcut, her ne kadar kapalı olsa da dışarıdan muazzam görünüyor. Mümkün olursa girip bakılacak bir yer olarak görülüyor. Buranın hemen bitişinde yolun sol tarafında ufak bir cep var. Arabanızı oraya bırakıp, karşıyı izlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum.. Karşınızda Şile Resort Otel ve altında Ağlayan Kaya Halk Plajı var. Sizi bilmiyorum ama bence Şile'nin en güzel manzarası burada. Ben değil ama fotoğraf anlatsın gerisini:-))
Buradan sonra artık çok duraklama yapmayacağız. Sadece, az önce söylediğim yeri geçince sol tarafta bir terkedilmiş villa var. Çok uzun yıllardır orada duruyor. İçine girme ile ilgili bir sıkıntı yok gibi. Eğer ilgi duyuyor iseniz burada da durup güzel kareler çekebilirsiniz.
4. Akçakese Köyü: Burası da en çok merak ettiğim yerlerden biriydi. Hem tarihi ev ve sokakları hem de plajı için. Burası bilinen ve çok ziyaretçi alan köylerden biraz farklı ama yaklaşık 60 evin Anıtlar Kurulu tarafından korunmaya alınması ve aynı zamanda Şile Belediyesi tarafından "Akçakese Örnek Köy Projesi" kapsamında tescilli tarihi evlerin restorasyon çalışması sonrası büyük ihtimalle bir Cumalıkızık yada Taraklı tarzı bir yere dönüşecektir. Şu an oralardan farklı dememin sebebi ise halen bakir, yapısının bozulmamış, ticaretin buralara hemen hemen hiç girmemiş olması. Bildiğiniz doğal halini, yapılarını koruyan bir köy. Açıkçası bu sebeple fotoğraf çekmek çok kolay değil. Çünkü doğal yaşam devam ediyor ve insanlar boynunda makine ile gezen birini görünce biraz tuhaf bakıyorlar.
Bu sebeple ben burada araba ile kısa bir tur yapıp, sahile doğru yola koyuldum. Sahile inen yol pek iyi değil, aklınızda bulunsun. Ama sahil efsane güzellikte. Tabi yazın giderseniz buradan pek zevk almanız mümkün değil çünkü olabilecek kalabalığı tahmin dahi edemiyorum. Bu alan hem karavan hem de çadır kampı için uygun bir alan. Ben gittiğimde iki adet lüks karavan deniz manzaralı bir noktada yerlerini çoktan almışlardı. Burada varsa yanınızda sandalye, masa, yiyecek-içecek birşeyler, kesinlikle deniz manzarasına karşı oturup keyif yapmanızı öneririm. Ayrıca burada da bir kaç tesis var. Ben gittiğimde bir tanesi açıktı ve hizmet veriyordu. Bu bölgede tahminim geçireceğiniz zaman 1 saati bulacaktır.
5. Hacıllı Köyü Şelalesi: Buradan sonraki hedefimiz ise Hacıllı Köyü Şelalesi. Tüm resmi kaynaklarda ismi iki L harfi ile yazılsa da köyün tabelası tek L ile. Konumuz ile ilgisi yok ama dikkatimi çeken bir detaydı. Uygulamaya yukarıdaki gibi giriş yaptığınız taktirde her türlü binek araç ile sizi şelaleye en yakın noktaya varabilirsiniz. Bu arada kar, kış şartlarında normal bir araç ile gitmemenizi tavsiye ederim. Yolun son kısımları biraz sıkıntılı. Hem dar hemde asfalt değil.
Burası birçok kaynakta kamp çadırı için çok tercih edilen, çok güzel bir yer olarak geçiyor. Ben çadır kampına çok fazla ilgi duymadığım için bana çok ayrıcalıklı ve özellikli bir yer olarak gelmedi.
Doğa harika, renkler muhteşem, bu güzelliği süsleyen bir dere ve şelale mevcut. Ben şelaleye gidemedim... Birincisi kıyafetim uygun değildi, ikincisi ise tek olmam burası için çok emniyetli gelmedi. Mevsim nedeni ile kimsecikler yoktu ve şelaleye ulaşmak için geçilmesi gereken etap orta zorluktaydı. Aynı zamanda su geçişleri yapılması gerektiği için tek olmak biraz emniyetli değildi. Dediğim gibi kıyafetimde açıkçası uygun değildi. Şelale, okuduğum kaynak, gördüğüm görsellerde çok güzel görünüyor ve bu şelalenin üst tarafında da Gürlek ismi verilen derin bir mağara mevcut. Ancak bu mağaraya çıkabilmek içinde kaya tırmanışı için gerekli ekipmana sahip olmanız gerekiyor.
Velhasıl burası ilkbahar ve sonbahar aylarında, mümkünse ekip ile birlikte gelinecek bir yer. Ben yine de şansımı zorlayıp birkaç deneme yaptım ama su geçişleri ve çamurdan dolayı başaramadım, çamura bulanıp arabaya geri dönmek zorunda kaldım:-))
Unutmadan bölgede 11 Göller Vadisi isimli bir doğa harikası daha mevcut ama burası için biraz daha profesyonel olmak gerekiyor. En azından burası ile ilgili okuduklarımdan ben bunu anladım.
İster buradaki restorandan, ister malzemeniz varsa ahşap masa, kamelyalarda göl manzarasına karşı doğa içerisinde her öğün yemeğinizi yiyebileceğiniz, kısa yürüyüşler yapabileceğiniz ve harika fotoğraflar çekebileceğiniz bir yer. Ulaşım kolay, otopark sıkıntısı yok, fiyatlar gayet makul. Koronavirüs sonrası için listenize eklemenizi şiddetle tavsiye derim.
Yorumlar