Adı Savaşla Özdeşleşmiş Uzak Ülke: Vietnam / Hue'den Hoi An'a (4)

Vietnam’da puslu bir havaya uyandığımız o sabah Hue’den Hoi An’a doğru yola çıktık.

Fakat tabii ki bu güzel şehirde biraz daha oyalanmak kaçınılmazdı. Parfüm Nehri’ni ve nehir boyunda bekleyen gezinti teknelerini izledik bir süre, nehir kenarındaki Heykeller Parkı’na kısacık da olsa bir göz attık, meydanda futbol oynayan çocuklara takıldık.

Ho Chi Minh ve Ngo Dinh diem aynı liseden mezun

Ho Amca’nın mezun olduğu liseyi gördük. Quoc Hoc ismindeki, yetenekli öğrencileri kabul eden bu lise Vietnam’daki ikinci en eski liseymiş ve ülkedeki eğitim kalitesi açısından da daima ülkenin en iyi üç lisesinden biri olmuş. Ho Chi Minh dışında diğer meşhur mezun da Ngo Dinh Diem… İlginç bir tesadüf; Amerikan Savaşı’nın hemen öncesinde Kuzey Vietnam’ın başındaki Ho Chi Minh ile Güney Vietnam’ın başında olup daha sonra CIA’in organize ettiği darbe sonrası öldürülen Ngo Dinh Diem aynı liseden mezunmuş ve hayır, aralarında 11 yaş fark var, yani aynı dönemlerde Hue’deki bu lisede bulunmuş olamazlar.

Hue’den Da Nang’a doğru giderken yol üzerinde harika bir plajda mola verdik. Lang Co kilometrelerce uzunluğunda harika kumdan bir plaj. Önceki gün burada yüzme planları yaparken bir anda kapanan hava nedeniyle, mola verdiğimiz tesiste bir Vietnam kahvesi içimlik oturup manzaranın tadını çıkardık. 

Gözlerimin önünde alabildiğince uzanan güzelim sahili seyrederken, yıllardır Antalya’da yaşayan ve kıyısından köşesinden de olsa turizmin içinde olan biri olarak iyi ki Avrupa’dan çok uzaklardayız diye düşündüm. Düşünsenize; Allah muhafaza, 11.400 kilometre sahili olan Vietnam, Avrupa’ya bizim gibi üç bilemedin dört saatlik uçuş mesafesinde olsaydı turizm istatistiklerimiz bundan nasıl etkilenirdi?

Yol üzerinde bir durak: Hai Van Geçidi

Lezzetli kahvelerimizi bitirip, Hai Van Geçidi’ne doğru yola çıktık (Bu arada parantez içi bir not; Vietnam kahvesi gerçekten çok güzel!).

Deniz seviyesinden bir anda kıvrılarak 500 metrelere yükselen Hai Van Geçidi, Vietnam’ın en önemli ana yolu Highway 1’in üzerinde ve iki önemli şehir; Hue ve Da Nang arasında yer alıyor. Eminim bu sözünü ettiğim 500 metre yükseklik, duyduğunda herhangi bir Türk vatandaşının yüzünde “alaycı” bir gülümsemeye neden olacaktır. Ne de olsa Kop Geçidi 2370, Zigana Geçidi 2032, Antalya’ya gelirken geçtiğiniz Çubuk Beli ise 925 metre rakımda… Yine de Hai Van’a saygılı olmalı, bu mütevazı rakım bile onu Vietnam’ın en yüksek geçidi yapıyor.

İnip çıkması 20 kilometre süren bu geçidin tahmin edileceği üzere harika manzaraları var. Tabii eğer hava açıksa. Çünkü geçit tıpkı biz geçerken de olduğu gibi genellikle sisle kaplı oluyormuş. Hai Van ayrıca, kuzeyden gelen soğuk Çin rüzgârlarına karşı bir bariyer gibi durduğundan Kuzey ve Güney Vietnam arasında iklimsel bir sınır da oluşturuyormuş. Kış aylarında (Kasım ve Mart, aynı yarıküredeyiz) Hai Van’ın kuzeyi soğuk ve yağışlıyken, güneyi ise açık ve sıcak olabiliyormuş ki bu bizlerin de o Aralık günündeki tecrübesi ile sabittir.

Biraz havanın sisli ve yağmurlu olmasından biraz da bir tarafı uçurum dar yolların sağda durup bir beş dakika olsun fotoğraf çekmemize bile izin vermemesinden, Vietnam’ın bu önemli geçidindeki güzel manzaranın fotoğraflarını çekemedim. Mola verdiğimiz geçidin en yüksek noktasındaki fotoğraflarla idare edeceksiniz artık…

Önemli bir turistik merkez: Da Nang

Hai Van’dan inişte iyileşen hava koşullarıyla birlikte Da Nang’a girdik. Da Nang, Güney Çin Denizi sahilinde, Han Nehri’nin hemen ağzında kurulmuş Vietnam’ın önemli şehirlerinden ve neredeyse 1 milyon nüfusu var. Da Nang Uluslararası Havalimanı’ndan, UNESCO’nun Dünya Mirasları’ndan 3 tanesine kolaylıkla ulaşabilirsiniz ki bu da Da Nang'ı önemli bir turistik merkez yapıyor. Kilometrelerce uzunluktaki sahilleri de cabası... (Sözünü ettiğim UNESCO’nun Dünya Mirasları’ndan üçü ise; geride bıraktığımız Hue’nin İmparatorluk Şehri Imperial Citadel, gitmekte olduğumuz Hoi An ve göremediğim; 4. ve 14. yüzyıllar arasında inşa edilmiş Hindu Tapınakları kalıntılarından oluşan My Son Harabeleri)

Benim için ise Da Nang’ın farklı bir önemi var. Bir zamanlar kendisini pek beğendiğim Hemşire Colleen McMurphy’nin (Dana Delany) yer aldığı, müptelası olduğum televizyon dizisindeki hikâyenin burada geçiyor olması… Hatırlayanınız var mı bilmiyorum, ilk özel televizyonumuz Star 1 (Yoksa Magic Box mıydı?) henüz yeni açılmışken, 1990 veya 1991’de Çin Plajı (China Beach) (http://www.imdb.com/title/tt0094433/) diye bir dizi vardı. Olaylar Amerikan Savaşı’nın yoğun olduğu dönemde, cepheye yakın bir askeri üsteki sahra hastanesinde geçiyordu.

İşte benim bir zamanlar çok sevdiğim bu dizinin geçtiği yer, Da Nang. Amerikan Savaşı sırasında burası tüm Vietnam’daki en büyük Amerikan üssüymüş. Hatta savaşın en şiddetli olduğu dönemde, buradaki trafik dünyadaki tüm diğer havalimanlarından daha yoğunmuş…

Şehir merkezine doğru giderken yolun bir tarafı alabildiğine kumsal, yani Çin Plajı (China Beach). Bir de Vietnamlılara saygısızlık etmeyelim; plajın gerçek ismi My Khe, China Beach ise Amerikalıların verdiği isim. Yolun diğer tarafı ise neredeyse 10 kilometre boyunca Amerikalıların eski üslerinden geriye kalanlar; eski bir pist, çirkin yıkık dökük hangarlar ve korunma amaçlı beton duvarlar. Tahmin edeceğiniz gibi gruptaki dostların tamamı harika plajları izlemeyi tercih ederken ben diğer tarafı, Amerikalılardan kalan çirkinlikleri seyrediyordum. Sırf Coleen McMurphy’nin anısına…

Bizim Da Nang’dan geçtiğimiz o gün, çok hotel inşaatı vardı. Umarım değildir ama sanırım şimdilerde Çin Plajı bizim Belek veya Kundu gibi otelden geçilmeyen bir sahil şeridi haline gelmiştir.

Da Nang şehrinde tek uğradığımız yer önemli bir müze oldu; Da Nang Cham Heykel Müzesi (Da Nang Museum of Cham Sculpture). Cham Halkı; Vietnamlılar işgal etmeden önce, 7. yüzyıldan 1800’lerin başına kadar hüküm sürmüş Champa Krallığı halkına verilen isim. Cham Halkı’nın en büyük özelliği, Hindu olmaları. Müzede Hindu sanatının örneği pek çok heykel var. Yukarıda sözünü ettiğim UNESCO'nun Dünya Mirasları’ndan üçüncüsü My Son Harabeleri de Champa Krallığı’ndan kalma...

Hoi An: Vietnam'da en sevdiğim şehir

En sonunda ulaştığımız Hoi An’ı ben gerçekten çok sevdim. Belki de Vietnam’da en sevdiğim şehir burası oldu. Hoi An bir zamanlar oldukça önemli ve gelişmiş bir liman kentiymiş. Thu Bon Nehri kıyısında kurulu bu zengin şehirde Çinliler, Japonlar ve onlar kadar olmasa da Hollandalılar ve Hintliler yaşarmış. Artık ticari anlamda eski şaşalı günlerinin çok gerisinde olsa da oldukça iyi korunmuş Eski Şehir (Old Town) sayesinde bugün, belki de Vietnam’ın en çok turist çeken şehri olmuş.

Hoi An Gezilecek Yerler

Hoi An Eski Şehir Bölgesi

Eski Şehrin sokakları; seyahat acenteleri, butik oteller, kafe ve barlar, hediyelik eşya mağazalarıyla dolu ve aralarına sıkışmış, şehrin ihtişamlı zamanlarından kalma tacirlere ait tipik Japon evleri veya Çin Tapınakları… Her köşe başında geçmişin izleriyle karşılaşmanın mümkün olduğu sokaklarda hoparlörlerden klasik müzik yanını yapılıyor (Vallahi doğru söylüyorum!). Bir de Hoi An sokaklarında belki yüzlerce terzi dükkânı var. Bu sevimli şehir terzileriyle dünyaca meşhur; istediğiniz moda dergisinden dilediğiniz herhangi bir modeli alın, ilk gördüğünüz Hoi Anlı terziye gidip gösterin, 24 saat içerisinde giysiniz hazır… İnternette karşıma çıkan bir makalenin başlığı konuyu harika özetlemiş; “Culture meets couture in Hoi An” (Bunu çevirince cümlenin ahengi bozuluyor, ama zaten yeterince açık, değil mi?)

Japon Köprüsü

Hoi An’da ilk olarak şehrin simgesi Japon Köprüsü’nü gördük. Adeta bir sanat eseri olan bu köprü 1600’lü yılların başında inşa edilmiş. Zamanında, şehrin iki önemli bölümünü birleştirirmiş; batıdaki Japon ve doğudaki Çin mahalleleri... Bu güzel, üstü kapalı köprünün tam ortasında bir de küçük tapınak var (Böylece bu yazıda da köprülere olan ilgimi sürdürmüş oldum!).

Tan Kye Evi

Şehirde birkaç turistik mekânı daha gezdik. Tan Kye Evi, 18. yüzyıldan kalma Vietnamlı bir tüccara ait sıradan bir ev. Adeta şehrin tarihini içindeki her ayrıntıda barındıran bu ev, özel bir müze ve müzeyi işleten ev sahipleri yedi kuşaktır bu evde yaşıyorlarmış.

The Chinese Assembly Hall

Ardından da görüntü olarak tapınaktan farkı olmayan Çin Meclisi Salonu’na gittik (The Chinese Assembly Hall). Çinliler anavatanları dışında bir toplum oluşturduklarında ülkelerde; sosyalleşmek, genç kuşakları eğitmek gibi nedenlerle bu meclisleri kurmuşlar. Buradan hatırımda kalan, tavanda asıl bir sürü konik ve sarmal şeklindeki tütsü ve içlerindeki sarı kâğıtlar… Bu sarı kâğıtlara dileklerinizi yazıyorsunuz, sarmal tütsünün ortasına asıyorsunuz ve sonra da tütsüyü yakıyorsunuz. Eğer tütsü sonuna kadar yanarsa, dileğiniz gerçekleşiyormuş...

Bir süre daha sokaklarda öylesine dolaştıktan sonra, otelimiz Thuy Duong’a geçtik. Akşam yemeği sonrası kendimi yeniden sokaklara attım.

Ben Hoi An’ı çok sevdim.

Çağlar Erözgen

Yazar Hakkında

Çağlar Erözgen

Antalya'da yaşayan bir İzmir'li. Hekim. Gezmek için çalışan bir seyahat bağımlısı. Fotoğraf çekmeye pek meraklıdır. Kitap okur, film izler ve naçizane blogunda yazar.