Lise yıllarında haberdar olduğum, üniversite yıllarında araştırdığım ve 2007 yılında ben buraya gitmeliyim dediğim Galapagos Adaları’na gitmek 2011 yılında kısmet oldu. Bir arkadaşımın Güney Amerika turunda oraya gittiğini duyunca iyice heyecanlanıp birkaç ay sonra Ekvador ve Galapagos tatili ayarlayarak yanına gittim.
Kuru ve ıslak olmak üzere 2 mevsimi var ve ben kurunun başlangıcında gittim hava süperdi. Ekvador arkadaşımla çok keyifliydi, onu ayrı bir yazıda sizlerle paylaşırım ancak Galapagos Adaları’na tek başına gitmek başlı başına bir serüvendi.
Galapagos Adaları, Ekvador’a bağlı volkanik takımadalar... Rehberimizin anlattığına göre her sene milim de olsa yer değiştiriyor bu adalar, yani hala yaşayan volkanik adalar.
Isabela -en büyük adası, denizatına benzeyen şekli ile meşhur olan- ve Santa Cruz hariç diğerlerinde sadece doğal yaşam var ve o doğal yaşam başka hiçbir yerde göremeyeceğiniz hayvanları, bitkileri barındırıyor. Deniz altı inanılmaz zengin çeşitliliğe sahip. Başka hiçbir yerde eşi benzeri olmadığını duyduğum habitatı görmeye gitmek beni Galapagos’a sürükleyen en büyük etken oldu. Ha tabii bir de Charles Darwin. Bu adayı ilk Güney Amerika yerlileri keşfetmiş ancak Charles Darwin burayı ziyaret ettikten sonra dünyaca üne kavuşuyor. “Evrim Teorisi” çalışmalarına adalar ilham oluyor ve bir kısmını burada yapıyor. Bu sebeple de Charles Darwin Araştırma Merkezi, Galapagos Adaları’nın yerleşim merkezlerinden biri olan Santa Cruz Adası’nda mevcut.
Dev kaplumbağalar var adada, çoğu 150 yaş civarı ve büyüklükleri gözlerinizle görmeseniz inanamayacağınız derecede büyük. Soyları tükendiği için burada koruma altındalar ve çok iyi bakılıyorlar.
Galapagos’a ben Guayaquil’den uçtum ve Baltra Havaalanı’na iniş yapıyor uçaklar. Daha bu esnada başlıyor eşsiz deneyimler. Otobüs durağından hallice mini minnacık bir havaalanı. Havalanında hiç güvenlik yok. En önemli iki özelliği var, hem her yeri açık, havadar havalanı hem de sizi pistte iguanalar karşılıyor, her yerdeler ve siz bavulunuzu alıp uçaktan inip exite yürürken iguanalara basmadan geçmeye çalışıyorsunuz : ) Ardından kısa süren yolculuk ile asıl serüvenin başlayacağı yere yani Santa Cruz Adası’ndaki Puerto Ayora’ya geliyoruz.
Galapagos’da Adaları’nı gerçekten yaşamak istiyorsan; o zaman en güzel tatil şekli cruise botlarda kalarak sürekli deniz üstünde olduğun hal. Genelde 5 gece ve 7 gece olmak üzere 2 çeşit turlar düzenleniyor. Ben 5 gece olanı yaptım ama en görülesi adaların hepsini gördüm özellikle de hiç yaşam olmayan bakir adaları... Santa Cruz yolculuğun başladığı yer, botla gelip seni 1 hafta boyunca konaklayacağın teknene götürüyorlar. Santa Fe, Floreana, Espanola, San Cristobal, Genovesa... Hepsi muhteşem hepsi şahsına münhasır adalar. Daha uzun olanı mı yapsaydım diye çok düşündüm ancak 5 gece olan yetti ve hakkaten habitatı yerinde en güzel haliyle görmek icin bu adalar yetiyor ve yine gider miyim imkân olsa; defalarca hem de! : ) Tekne kamaraları çok geniş değil ancak çok lüks olanlar var onlarda elbette konfor had safhada ancak Galapagos’a gittiğinizde zaten teknede çok az vakit geçiriyorsunuz.
Bir günü özetleyecek olursam; tekne 16 kişilikti, her sabah 06.00’da rehber eşliğinde kalkıyoruz çünkü briefing var. Rehberimiz o gün nereye gideceğimizi ve neler göreceğimizi, nelere dikkat etmemiz gerektiğini anlatıyor ve genel kuralları özetliyor. Misal dünya harikası ada canlılarına 200 metreden fazla yakınlaşmak kat-i suretle yasak. Günde 2 bazen 3 kez snorkelling yapılıyor. Bir kısım insan bunu tercih etmediğinde bu kişiler teknede kalıyor ve serbest zaman oluyor ancak şunu söylemeliyim ki zaten deniz sevdalısı değilseniz ve snorkelling yapmayacaksanız bence gidin Isabela adası'ndaki bir otelde ya da hostelda kalın ve sadece manzaranın tadını çıkartın. Her gün briefing sonrası kahvaltı akabinde adaya yolculuk başlıyor. Sabah brief esnasında merakla duyduğumuz canlıları ve doğayı deneyimlemek eşsiz. Adaya terlik ya da ayakkabı ile çıkmak yasak, sadece siz ve yanınızda fotoğraf makineniz...
Adalarda güneşlenen iguanalar ve foklar, dişisine kur yapmak için dans eden frigate kuşu, mavi, sarı ve kırmızı ayaklı olmak üzere 3 çeşit booby kuşu, yumurtasının üstünde kuluçkada olan dünyanın en uzun kanatlı kuşu albatros, yeni doğum yapmış plasentası daha orada duran iguanalar diye bu liste uzar gider. Deniz altında ise çekiçkafa köpek balığından tut çeşitli türleri, dev vatozlar, penguenler, denizyıldızları, foklar, sonsuz çeşit balık sürüleri diye listeler uzar gider. Karada ve snorkel yaparken canlıların dünyasına misafir olduktan sonra teknede öğlen yemeği ve yine benzeri gezme ve deneyimler sonra akşam yemeği... O kadar yoruluyor ki insan aksam 20.00’de herkesin gözünden uyku akıyor.
Galapagos’a yolunuz düşerse mutlaka Floreana Adası’ndaki Post Office Bay görün. Burası 19. yüzyıldan kalma tahtalardan oluşmuş minik bir kutu, başta korsan gemileri olmak üzere yüzyıllar boyunca burdan geçenler mektupları buraya bırakmış ta ki başka bir gemiden birileri gelip o mektupları alıp da yerine ulaştırana dek belirsiz bekleyiş sürmüş. Bu gelenek hala devam ediyor. Kendime bir kartpostal yazdım ve TR’deki adresime gönderdim, heyecanla bekledim, 1 yıl olmadan Perulu biri aynı yere gittiğinde benim mektubumu yanında taşımış, Peru’ya döndüğünde bana postalamış ve bana ulaştığındaki mutluluğum tarif edilemez, değişik bir his ve bağ.
Mutlaka snorkel yaparken köpekbalıklarına yaklaşın, çok kormuştum, rehber ikna etti beni, evet bazı yaralama ya da kötü hikâyeler yaşanmış ama eğer nasıl davranacağını bilirsen tehlike yok, yavru fok balığı su altında bana musallat olup koluma yapışık dakikalarca benle yüzmüştü ta ki annesi gelip onu alana kadar, özetle benzer deneyimler için mutlaka snorkel yapın, ha bir de etrafınızdan bu neydi şimdi dedirtircesine hızlı bir şey geçerse bilin ki penguen : )
Son olarak da biraz yerel tatlardan bahsetmek isterim. Hepsi çok lezzetli. İspanyol etkisi kesinlikle yemeklerde var. Deniz ürünlerinde çok iyiler. Ceviche, Coconut Octopus, Encebollado favorilerim. Buarada süper tropikal meyveler var ve hepsini deneyin derim.
Galapagos Adaları’ndan geriye kalan; tatile benim gibi tek başına gelen 5 benzemez seyahat sever dünya vatandaşı ile kurulan arkadaşlıklar, ömrüm boyunca belki bir daha hiç görmeyeceğim canlılar ve bitki örtüsü, adrenalin dolu anlar, muazzam fotoğraflar ve videolar...