Doğanın Tüm Renklerini Görmek İçin: Galapagos Takımadaları

Quito’dan havalanan uçağımız önce Guayaquil şehrine uğradı. Burada kısa bir bekleme ile Guayaquil’deki yolcuları da aldık. Ardından 2,5 saatlik bir yolculuk sonrası Galapagos Takımadaları’na indik.

Galapagos Takım adalarındaki havaalanı Baltra’da. Baltra, küçük ve çorak bir ada. Bu adalara herhangi bir canlı organizma sokmak ise kesinlikle yasak. Bu nedenle girişte valizlerimiz didik didik arandı. Ardından milli parkın düzeni ve hayvanların korunmasında kullanılacağını söylenilen 100 doları ödemek için ödeme kuyruğuna girdik. Bir nevi ayakbastı parası.

Ardından elimize adalardaki kuralları belirten bir broşür verildi. Buna göre adada karşılaştığınız bir hayvanı beslemeniz yasak. Onlara dokunmak, flaşlı fotoğraf çekmek de. Sadece belirlenen alanlarda dolaşabiliyorsunuz. Adadan dışarı ise hiçbir şey çıkartamıyorsunuz. Ada halkı da broşürdeki bu kuralları benimsemiş, uyulması için gönüllü gözlemciliği üstlenmişti. Nitekim hayvanlara fazlaca yaklaşanın halk tarafından uyarıldığını daha sonraki günlerde görecektim. Halkın bu bilince erişmiş olması beni çok sevindirdi.

Buradan havaalanı servisine binerek otelinize sizi götürmek için sıralanmış teknelerin bulunduğu iskeleye gidiyorsunuz. Buradan otelimin bulunduğu Santa Cruz adası’na gitmek üzere tekneye bindim. Bu küçük tekneler Baltra ile Santa Cruz adası arasında servis yapıyorlar. Baltra'da yerleşim olmadığı için bu yolu kullanmak zorundasınız.

Isla Santa Cruz ile Baltra'yı dar bir boğaz ayırıyor. Ve tekneler de bu boğazda seyrediyor. Daha yoldayken doğal yaşamın zenginliği insanı şaşırtıyor. Boğazdaki dubalardan birinde güneşlenen foklar oldukça ilginçti.

Otelim adanın limanı Puerto Ayora‘daydı. Bizi karşılayan araç ile adanın diğer tarafına geçmek için 42 kilometrelik bir yolculuk yapmam gerekti.

İki tarafı ağaçlarla çevrili asfalt bir yoldan Puerto Ayora’ya doğru devam ettim. Adaların en turistik yerleşimi Santa Cruz’da pek çok küçük otel, restoran bulunuyor. Yemekler deniz ürünleri ağırlıklı, gayet lezzetli ve ucuz. Santa Cruz‘da kalınırsa diğer adalar da günübirlik turlarla gezilebiliyor. En güzel yüzme, dalış deneyimi de bu turlarda yaşanıyor. Kimi adalar birbirine uzak. Puerto Ayora, takımadaların en turistik şehri olmasına rağmen etrafta fazla turist yoktu.

Puerto Ayora’ya vardığımız gibi hava kararmadan ilk işim meşhur Tortuga Plajı'na gitmek oldu. Yaklaşık 20 dakikalık bir yürüyüş ile Nu yaya yolu sizi Tortuga Plajı'na çıkarıyor.

Yaya yolunda devam ederken  dikkatimi belirli aralıklarla konulmuş kovalar çekiyor. Bu kovaların içinde ilaçlı su var. Yaban arıları ile mücadele için yol kenarlarına konmuş, zira soktukları zaman oldukça fazla can yakıyorlar.

Tortuga Plajı'na vardığımda ilk dikkatimi çeken denizde yüzen bir iguana oldu. Sonradan anladım ki bunlardan daha çok göreceğim.

Tortuga plajı'nda sayısız iguana ile karşılaştım.

Ertesi gün Santa Cruz'un diğer plajlarına gitmek için erkenden uyandım. Ve iskeleye doğru yürüyüş yaptım.

İlk durak Playa de los Perros. Buraya gelirken yolda çok sayıda fok balığı görme fırsatım oldu. İguanalar, yengeçlerin yanı sıra Playa de los Perros’ta en dikkat çekici şeylerden bir de resif köpekbalıkları.

İkinci durak Las Grietas. Las Grietas'da kayaların arasında küçük bir göle geldik. Burada su inanılmaz temiz ve tuzlu. Çünkü yeraltından deniz ile bağlantısı var. Dolayısı ile içinde deniz canlıları ile karşılaşabiliyorsunuz.

Bir sonraki gün programımda Darwin Enstitüsü gezisi var. Bizi enstitüye yanları açık olan sevimli bir araç götürecek.

Adalardaki bütün turlar aynı zamanda doğabilimci olan rehberler eşliğinde gerçekleştiriliyor. Rehberimiz bize önce hayvanlarla ilgili uyarıları sıralıyor. Ardından da yürüyerek adayı gezdirmeye başlıyor. “Taşlara basarken dikkatli olun, çünkü ayağınızın altında iguanalar olabilir” demişti. Söyledikleri bana çok gerçeküstü gelmişti. Haklılığını, ayağımı bastığım gri renkli taşların üstünde güneşlenen yüzlerce iguanayı görünce anladım.

Burada İngiliz biyolog ve doğa tarihçisi olan Charles Robert Darwin’in bir heykeli ile karşılaşıyoruz. 1809 – 1882 seneleri arasında yaşamış olan Darwin, insan dahil tüm canlı türlerinin doğal seçilim yoluyla ya da birkaç ortak atadan evrildiğini öne sürmüş ve o dönemin koşullarıyla da sunduğu teoriyi destekleyen pek çok kanıt sunmuş. Günümüzdeki modern evrim teorisi ise Darwin'in fikirleri üzerine inşa edilmiş.

Bu gezi sırasında sadece iguanalar değil, o kadar değişik türden canlıyla karşılaştım ki hangi birinin fotoğrafını çekeceğimi şaşırdım. Yol boyunca gördüğümüz deniz iguanaları insanlardan hiç korkmuyor, çekinmiyordu. Tabii korkmamalarının bir nedeni de adada yırtıcı türlerin yaşamıyor olması. İnsanlardan kaçmadıkları için öyle güzel poz veriyorlardı ki... Gerçekten de havaalanına indiğimizde elimize verilen broşürde yazdığı gibi, bu adalar hayvanlara aitti bizler sadece onların misafiriydik...

Galapagos adalar topluluğu dünyadaki en etkileyici, en eşsiz yabani hayatı barındıran yerlerden biri. Bu adalar topluluğunun milyon yaşında olduğu tahmin ediliyor. Adalarda 26 endemik hayvan türü bulunuyor. Dev kaplumbağalar, deniz iguanaları, Galapagos ispinozları, Galapagos penguenleri ve lav balıkçılları bunlardan sadece birkaçı. Adaların çevresindeki 400’ü aşkın balık türü bulunuyor ve bunlardan 50 tanesi endemik. Ada çevresinde deniz aslanları, foklar, deniz kaplumbağaları, balinalar ve yunusları görmek ve onlarla yüzmek de mümkün. Yanlış anlamayın, su parklarında gördüğümüz, havuzlarda eğitimli balıklarla ücret karşılığı yüzmekten bahsetmiyorum. Burada hayvanlar doğal ortamlarında yaşıyor, yüzüyor. Siz de onların yüzdüğü alana giriyorsunuz, yaşamlarına tanık oluyorsunuz. Kimse birbirinden rahatsız olmuyor. Bu olağanüstü bir deneyim... Bakir bir koyda yüzerken yanınızdan bir deniz aslanı geçiyor, sizinle oyun oynuyor. Az ileride bir deniz pengueni size doğru yüzüyor, kayalıklardan bir deniz iguanası hemen yanıbaşınıza atlayabiliyor. Kocaman bir deniz kaplumbağası bir anda yanınızda kafasını denizden çıkarıyor. Ve siz bütün bunları sanki bir belgeselin içindeymiş gibi hayran hayran izliyorsunuz. Ne siz onları ürkütüyorsunuz ne de onlar size zarar veriyor... Galapagos’ta kaldığım süre boyunca doğayla insanın müthiş birlikteliğini en güzel haliyle deneyimleme imkanı buldum.

Burada verilen en büyük çaba ise ekosistemi korumak üzerine . Özgün flora ve fauna türleri geliştiriliyorlar. Kaplumbağa sayısını arttırıyor ve hayvan yuvalarını koruyorlar.

Galapagos’un dünyaca ünlü sakini ise dev kaplumbağa Yalnız George.

200 yaşına kadar yaşayabilen bu kaplumbağaların, 1971’de Pinta Adası’nda bulunana kadar soyunun tükendiği zannediliyormuş. Bu kaplumbağaya Yalnız George adı takılmasının nedeni ise kimseye yüz vermemesi. George’un soyunu devam ettirebilmesi için doğa bilimciler eş bulma çalışmalarına girişmişler. Ama George ile aynı türden bir kaplumbağa bulamamışlar. Bunun üzerine soyun devamı melez de olabilir diye başka cinsten iki dişi kaplumbağa getirmişler. Ama nafile, George dönüp bunların yüzüne bile bakmamış.

Deniz iguanalarının yanı sıra adada çok sayıda kara iguanası da var. Kara İgunaları tüm Güney Amerika’da görülebilirken, deniz iguanaları sadece Galapagos'da görülebiliyor.

Galapagos adalarında doğal yaşamın bu denli iyi korunmuş olmasının sebebi ulaşımın zor ve buraya ulaşım maliyetinin yüksek olması. Ekvador’dan başka bir yerden ulaşmanız mümkün değil.  Ancak Quito ve Guayaqil şehirlerinden Galapagos’a uçak seferleri ile ulaşabiliyorsunuz. Amerikalı turistler ise daha çok gemi turlarını tercih ediyor. 100 kişilik gemilerde her şey dahil dört günlük turların en uygun fiyatlısı iki bin dolardan başlıyor. Tabii gemi ile seyahat süresince daha fazla koy görme fırsatı var.

Galapagos'daki son günümde adalar grubundaki en büyük ada olan Isla Isabel'e gideceğim. Küçük hızlı teknelerle Isla Isabel ve Santa Cruz arası yol yaklaşık 2,5 saat sürüyor.

Isla Isabel’de biraz daha farklı bir doğal yaşam ile karşılaşıyoruz. Burada çok sayıda flamingo görme şansım oldu.

Hala etkinliğini sürdüren çok sayıda yanardağı da bünyesinde bulunduran Galapagos adalarında çoğu yerde üst üste binmiş lav akıntıları ile karşılaşmak mümkün. Yüksek yanardağlar ve kraterler adanın sarp ve engelli yapısını daha da belirgin hale getiriyor.

Değişik yeryüzü şekilleri  ve doğanın içindeki tüm renkleri görebilmek için Galapagos adalarını ziyaret etmenizi öneririm.