Adriya'nın En Küçük İncisi: Ülgün

Adriya Kıyısı'nda bulunan Ortaçağ kentlerinin arasında belki en sönük kalanı Ülgün. Karadağ’a yolu düşenlerin listesinde bulunan Kotor, Bar, Budva gibi kentlerin yanında esamesi okunmuyor buranın. Hâlbuki onlar kadar da eski bir geçmişe sahip. İşkodra’nın fethiyle 40 kilometre mesafedeki Ülgün’ün fethi arasında koca bir asır var. Genel olarak Karadağ kıyılarında sağlanan hâkimiyet ise sanıyorum ki rölyeften ötürü vassal ilişkisine dayalı. Ülkenin genelinde görülen kara dağlar, Osmanlı ilerleyişini büyük ölçüde durdurmuş, Venedik imaretleri gerek şehrin dokusuna gerekse halkın yaşamına etki etmiş.

Bugün bile sınırda yer alması ve tarihte pek çok kez el değiştirmesi sebebiyle şehir; Ülqin, Ulcinj, Ducigno gibi isimlerle anılmış. Kabaca 10 bin kişinin ikamet ettiği şehirde yakınlıktan dolayı Arnavutlar nüfusun yarısından fazlasını oluşturuyor. Ülke genelinde yüzde 20’lere yaklaşan İslamiyet oranı ise Arnavutlardan dolayı burada yüzde 70 civarında. 2006’da gelen bağımsızlık sonrası ülkede oluşturulmaya çalışılan Karadağlı kimliği gerçek etnik unsurlar arasında sönük kalmış. Bu sebepten ötürü çoğunluk kimdeyse il genelinde onun kuralları geçerli gibi. Ezan sesinin yankılandığı şehirde tabelalar da çoğunlukla Arnavutça.

Ülkenin diğer kentlerinden otobüs seferleri gün içinde oldukça yoğun. Arnavutluk’tan ise her gün 14.15’te İşkodra - Madhe Camii önünden otobüs kalkıyor. Olumsuzluklara rağmen gelişmiş bir ulaşım ağına sahip ülkede, https://busticket4.me/EN adresinden her kente bilet bulmak mümkün. Suyollarını takip edip, dar vadilerin arasından geçerek ulaşılan Ülgün’de otobüs terminali merkezin 2,5 kilometre kadar dışında. Yerleşim yerlerinin kesilmediği merkez-otogar boyunca yürümek istemezseniz taksi ücreti 5 Euro.

Rana Körfezi etrafında şekillenen kent merkezinde bulunan Denizci Camii vakti zamanında deniz feneri olarak da kullanılmış. Bacasız sanayinin gölgesinde kalan caminin etrafında ise kumsalın yanı sıra pek çok bar ve pub yer alıyor. Şehre hâkim bir noktada yer alan Eski Şehir ise çok başka bir atmosfere sahip. Surların içinde bulunan şehre girişler iki küçük kapıdan yapılıyor ve en geniş noktasında da Köle Meydanı yer alıyor. Meydana, zamanında cami olarak da kullanılan günümüz Arkeoloji Müzesi eşlik ediyor.

Konaklama adına sur içinde oldukça fazla imkân yer alırken, bütçesini düşünenler için bu küçük şehirde denizden ne kadar ırak, o kadar ucuz. Hem deniz havası ala ala sahile kadar inersiniz fena mı? Nüfusuna oranla bir belde izlenimi veren Ülgün’de eski şehir karşısındaki Yadran Burnu, gün batımını izlemek adına yeşillikler içinde bir imkân sunuyor.

İşkodra-Kotor seyahatim esnasında Karadağ’a giriş kapısı ve bir aktarma noktası olarak kullandığım Ülgün, Dubrovnik ve Belgrad’a dahi seferlerin düzenlendiği, kültürel geziden ziyade deniz-kum-güneş triosuna daha çok hizmet eden bir sayfiye noktası görünümünde. 

Emre Doğandor

Yazar Hakkında

Emre Doğandor

[1994-Bolu] Bir gezgin olarak doğmadım belki ama bir gezgin olarak ölmek, torunlarıma anılarımı anlatmak için yaşıyor ve geziyorum.