8 aydır Kuzey ve Güney Amerika’da seyahat ediyorum. Seyahatin tamamı bir hikayeyi oluştursa da gezdiğim her ülkede pek çok spesifik yer kendi içinde bir hikayeyi barındırıyor. Guatemala’da Lago Atitlan, Arjantin’de Patagonya, Bolivya’da Salar de Uyuni ve Peru’da Colca Kanyonu bu tarz yerlerden... Uzun süreli gezinin güzel yanı bu tür yerlere yeterli süreyi ayırabiliyor olmanız.
Kuzey Amerika’da ABD, Meksika, Guatemala, Küba şeklinde başlayan, sonra Arjantin, Şili, Bolivya, Peru şeklinde devam eden rotamda Peru’da önce Lago Titicaca (Titicaca Gölü) için Puno’ya, sonrasında da yaklaşık 6 saatlik otobüs yolculuğu ile Peru’nun en güzel şehirlerinden Arequipa’ya ulaştım. Burası aynı zamanda Colca Kanyonu’na en yakın şehir. Kanyona gitmeden önce Arequipa’da 3 gün kaldım. Arequipa’nın kendisi hem yorucu Bolivya günlerinden sonra dinlenmek için, hem gayet büyük ve güzel halk pazarında (Central Mercado) karnımı doyurmak açısından çok iyi oldu. Ayrıca Arequipa’nın kolonyal binalarıyla kaplı tarihi sokaklarında gezmek de keyifli. Kaldığım hostelde (Friendly AQP, gecelik 20 Soles, yaklaşık 6,5 usd) Colca Kanyonu ile ilgili detaylı bilgi aldım. Buraya en kolayı turla gitmek. 2 gün 1 gece (120 soles, yaklaşık 38 usd) ve 3 gün 2 gece (145 soles yaklaşık 47 usd) alternatifleri vardı. Ben şahsen turları çok sevmediğimden kendim gitmeyi tercih ettim. Elbette bazen en iyi ya da zorunlu çözüm tur olabiliyor ama kendi imkanım varsa bunu seçiyorum. Hem başka insanlara bağlı olmuyorum, hem de çoğu zaman maliyeti düşürüyorum hem de -belki bazı yerleri kaçırıyorum ama- keşfetme heyecanını daha yoğun yaşıyorum.
İçinden Colca Nehri’nin geçtiği Colca Kanyonu’nun başlangıç noktası Capanaconde kasabası ve Arequipa’ya yaklaşık 220 km uzaklıkta yer alıyor. Ancak hem yollar çok iyi olmadığından hem de otobüs her yerde durduğundan halk otobüsü ile yaklaşık 6 saat sürüyor. Turlar önce 3 saat uzaklıktaki Chivay kasabasında durup, buradaki bazı yerleri gezdiriyorlar ama benim önceliğim kanyonun kendisi. Büyük çantamı kaldığım hostelde bırakıp 2 gün için ihtiyacım olan eşyaları alarak otobüs terminaline gittim. Burada çoğunluğunu yerel halkın oluşturduğu 10 otobüsüne (Reyna Bus, 17 soles, yaklaşık 5 usd) bindim ve öğleden sonra saat 4 gibi Capanaconde’de indim. Çeşitli firmaların otobüsleri var ama ya birkaç saat önce gitmek lazım ya da bileti 1 gün önceden almak gerekiyor. Kasabaya yaklaştıkça yoldan binenlerle otobüs’te ayakta duracak yer dahi yer kalmamıştı. Capanaconde’nin rakımı yaklaşık 3300 metre, nefes almak biraz zor. Ben Bolivya’dan alışkın olduğumdan çok fazla zorlamadı. (Bolivya’nın başkenti La Paz 4000 metre civarı) Ama ertesi günü trekking yaparken daha zor olacağını bildiğim için Bolivya’dan aldığım koka yapraklarını yanımda getirdim. 6-7 yaprağını çiğnemek bayağı rahatlatıyor. İlk geceyi kasabadaki Pachamama Hostel'de geçirdim. (6 kisilik dormitory odası, kahvalti dahil 20 soles, yaklaşık 6 usd) Hostel beklediğimden iyi çıktı. Capanaconde küçük bir kasaba/köy, yapacak çok fazla birsey yok. Bu arada hostelden trekking rotaları hakkında bilgi aldım. Çeşitli alternatifler olmakla birlikte coğu kişinin takip ettiği bana da uygun gelen rota öncelikle Capanaconde’den San Juan de Chuccho köyüne gitmek, ordan Cosnirhua ve Malata köylerine geçip sonrasında Oasis’e (Sangalle) ulaşmak. Burada 1 gece kalıp ertesi günü tekrar Capanaconde’ye geçerek bir daire çizmiş olarak trekkingi tamamlamak.
Sabah 6.00 gibi kalkıp, hostelde kahvaltımı yaptıktan sonra 6.45 gibi yola çıktım. Yaklaşık 30 dakika kadar bir yürüyüşten sonra kanyonun başlangıç noktasına ulaştım. Kanyonu yukarıdan gördüğüm ilk an heyecanlandığımı ve buraya gelmekle doğru bir iş yaptığımı düşündüğümü söylemek istiyorum. Kanyonun en dibinde yer alan San Juan de Chuccho köyü yaklaşık 2300 metre yükseklikte. Dolayısıyla 1000 metre kadar aşağı inmiş olacağım. Yol biri kişinin yürüyebileceği genişlikte. Ben aşağı inerken daha erkenden yola çıkan ve tersten rotayı tamamlayan gruplara rastladım. Bazılarının sırtlarında büyük sırt çantaları var. Bu yolu o sırt çantalarıyla tamamlamak gerçekten büyük bir efor istiyor. İnişim yaklaşık 2,5 saat sürüyor, toplamda 3 saatte San Juan köyüne ulaşmış oldum. (Normalde 4 saat deniliyordu) Köye ulaşmak için en dipte köprüden geçmek gerekiyor. Artık kanyonun diğer tarafındayım. Burada konuştuğum bir köylü Tapay köyünü fazlaca övünce direk Cosnirhua köyüne geçmek yerine Tapay köyüne çıkmaya karar verdim. Tırmanmak gerçekten yorucu ama Türkiye’den farklı bitki örtüsünün yer aldığı bu coğrafyada ve dağların arasında yürümek gerçekten keyifli. Tapay köyüne ulaşmam 70 dakikamı alıyor. Köy tepede yeşillikler içinde oldukça güzel bir manzaraya sahip. Ayrıca taştan evleriyle ve bir köy için gayet büyük kilisesiyle güzel bir köy. Biraz içinde dolaşıyorum ama pek kimse yok. Sonra farklı bir yoldan tekrar aşağıya inerek yaklaşık 50 dakikada Cosnirhua köyüne ulaşıyorum. Bu arada cep telefonumda kullandığım gps ile çalışan ve 8 aydır bana fazlaca yardımcı olan harita burada da işime yarıyor. Yaklaşık 5 saat yolculuktan sonra oldukça yorulduğumdan burada cafe görünümlü bir yerde 45 dakika kadar dinlendim. Bu arada hava oldukça güzel ve güneşli, ama zaman geçtikçe yürümek zorlaşıyor. Erken başlamak kesinlikle doğru bir karar oldu. Ama Arequipa’da 2 lira vereceğim 1,5 litre suya burada 6 lira vermek açıkcası zor geldi. Bu yolculuğu en az 2,5-3 litre su ile yapmak gerekiyor. Çünkü Latin Amerika’da bazı yerlerde enteresan şekilde su inanılmaz pahalı olabiliyor. Bir de Latin Amerika’da 8 aydır hiç görmediğim ama Türkiye’de her yerde karşımıza çıkan şu hayrat çeşmeleri aklıma geldi yolda. Türkiye’de ne çok vardır hayrat çeşmeleri. Hele Anadolu’da köy yerlerinde bu çeşmelerden hala sular akar. Karadeniz’de mesela trekking yapsam suya para verir miydim bilmiyorum. Ama Amazon’un doğduğu topraklarda su bazı yerlerde çok pahalı.
Cosnirhua köyünden sonra 20 dakika kadar uzaklıktaki Malata köyüne yürüdüm. 2 köy neredeyse birleşip tek bir köy olacak. Evler burada daha çok kerpiçten. Bazıları terk edilmiş. Burada da kilise köyün en önemli binası görünümünde. Malata köyünden sonra Oasis’e (Sangalle) ulaşmam tam 1 saatimi alıyor. 14:15 gibi Oasis’teyim. Beklediğimden gayet hızlı bir yürüyüş oldu. Oasis (Vaha) adından da anlaşılacağı üzere sanki çölün ortasında kalmış yeşil ve sulak küçük bir alan. İçinde yukarıdan bakıldığında gayet çekici gözüken yüzme havuzlarıyla hoteller, hosteller var. Uzun bir yürüyüş sonunda dinlenmek için keyifli gözüküyor. Ben bir an acaba devam edip bu geceyi de Capanaconde’de aynı hostelde geçirsem mi diye düşündüm ama tersten (Capanaconde’den direkt Oasis’e) gelenlerle konustugumda yolun 3-4 saat kadar sürdüğünü söylediklerinde –ki ben tırmanıyor olacağım- geceye kalma riskini almayıp, planıma sadık kalıp geceyi burada geçirdim. Kaldığım hostelde gecelik 15 soles (yaklaşık 5 usd), gayet ucuz sayılır ama bu sefer 1,5 litrelik suya 10 TL verdim. Nerdeyse suyun fiyatı ile odanın fiyatı aynı.
Ertesi günü sabah saat 9’da otobüs olduğunu geldiğim gün öğrenmiştim. Amacım sabah 4:30-5:00 gibi başlayıp yolu 3 saatte tamamlamak ve 8:00 gibi orda olarak otobüsten bilet almak. Sabah 4:45 gibi kalktım ama hava hala zifiri karanlık. Oasis vadinin en dibinde olunca güneşin buraya ulaşması biraz daha geç oluyor. 5:20 gibi hafif açılmaya başlayınca telefonumun ışığını da kullanarak yola başlıyorum. Tepede gördüğüm ışıklar benim gibi onlarca insanın olduğunu gösteriyor. Bu arada suyla birlikte yaptığım hatalardan birisi yanıma bu sabahı düşünerek basit kahvaltılık bir şeyler almamam oldu. Yolun ilk yarısını gayet hızlıca önümdeki pek çok kişiyi geçerek tamamlıyorum. Ama yukarı doğru çıktıkça, rakım arttıkça nefes almak inanılmaz zorlaşıyor. Oasis 2100 metre civarı, Capanaconde ise 3300 metre. Özellikle 3000 metreden sonra nerdeyse her 1 dakikada bir durup yarım dakika dinlenmem ve derin nefes almam gerekiyor. Yoldaki herkes benim gibi. 8 aylık gezi boyunca vücudumun en çok zorlandığı yer kesinlikle Colca Kanyonu oldu. 7:30’da tepeye ulaştığımda bu kadar mutlu olacağımı tahmin etmemiştim. Burada atıştırmalık şeyler satan yaşlı teyzeden aldığım muz ve çikolata da yediğim en güzel kahvaltılardan birisi oluyor. 10 dakika kadar dinlendikten sonra 20 dakika düz yolda yürüyerek köye ulaşıp otobüs biletimi aldım. Yani 3-4 saat denilen yolu 2,5 saatte tamamlamış oldum. Bu arada gezinin başından beri Colca Kanyonu için giriş biletinin 70 soles (yaklaşık 23 usd) oluğunu ve mutlaka karşıma görevli birisinin çıkıp parayı alacağını söylemişlerdi. Peru’da milli parklar inanılmaz pahalı. Machu Picchu için 40 usd ödemeniz gerekiyor. Ben heralde bu paradan yırtarak gidicem diye düşünürken otobüse binmeden karşıma bir görevli çıktı bileti sorup almam gerektiğini söyledi. Yalnız elinde 2 çeşit bilet vardı, birisi 50 soles, diğeri 70 soles. Ben 50’likten alabilir miyim diye sorduğumda eğer şimdi gidiyorsan evet deyip, otobüs biletime bakıp bana 50 soleslik biletten verdi. Backpacker olmak kolay değil.
Yürümeyi çok seven birisi olarak oldukça keyif aldığım 2 günlük bir seyahat oldu. Amacım Arequipa’da birkaç gün dinlenip sonrasında yoluma devam etmek. Güney Amerika ülkeleri içinde Peru ve Bolivya biraz benzerlikleri ile ve oldukça zengin doğal güzellikleriyle sanırım bende özel yerleri olacak. Eğer 1-2 aylık bir tatil imkanınız olursa bu 2 ülkeyi kapsayan bir gezi yapabilirsiniz. Hem diğer ülkelere göre (Arjantin, Şili, Brezilya gibi) daha ucuz seyahat etmiş olursunuz hem de bu ülkelerde pek göremeyeceğiniz yerel halklara buralarda rastlayabilirsiniz.
Seyahatime ilişkin diğer fotoğraf ve yazıları görmek isterseniz aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz:
https://www.facebook.com/OzgurceDunya.OKMhttp://www.ozgurcedunya.com/
Özgür Kaya Mutlu