Bir Açık Hava Müzesi: Özbekistan

Taşkent, Bişkek, Alma Ata, Duşanbe… Hep coğrafya derslerinden aşina olduğumuz yabansı, egzotik ve farklı memleketler… Hangi şehir hangi ülkenin başkenti, ezberlemek asla mümkün olamazdı!  Ancak, eğer ki bu ülkelerde yolculuk yapmayı kafanıza koyarsanız, emin olun, daha ayağınızı oralara basmadan her yer gözlerinizin önüne geliverir. Daha oralara gitmeden artık haritadaki her şehir kafanızın içinde canlanmıştır bile. Bunu hayata geçirdiğimizde ise, işte o zaman gerçek bir yolculuğun hazzını dibine kadar yaşarız. İşte, Özbekistan da, 2enduro ekibi olarak motosiklet kullanırken bizi en fazla keyiflendiren memleketlerden biriydi. 2enduro’dan sonra bu diyarlara yolu düşecek olanlara da faydalı olabilecek bilgileri ve ipuçlarını sizlerle paylaşmak istedik. 

 
Özbekistan’ın her yeri tarih kokuyordu. Diğer Orta Asya ülkeleriyle kıyasladığımızda bu tarihsellik, önemli bir faktör olarak öne çıkıyor. İnsanlarıyla, kültürüyle bize çok yakın bir coğrafya Özbekistan. Tarihi kentleri ve özgün mimarisi, özellikle kültür turizmi ile ilgilenenler için de bu ülkeyi çekici kılan unsurlardan. Özellikle Samarkand (Semerkant), Bukhara ve Khiva antik kentine gitmek ve Amin Maalouf’un efsane romanlarına konu olmuş bu muazzam şehirleri yerinde görmek eşi bulunmaz hazlar yaşatacak sizlere. Adeta bir açık hava müzesi olan bu ülkede motosiklet kullanmak ve aynı zamanda fotoğraf çekmek, hakikaten çok keyifliydi.
 

 
TÜRKİYE - ÖZBEKİSTAN İLİŞKİLERİ

Ülkeyi bağımsızlığından beri (1991) İslam Kerimov yönetiyor.  Tıpkı Azerbeycan’da Aliyev, Türkmenistan’da Muhammedov gibi burada da iktidar yıllarca aynı kişinin elinde. Türkiye Özbekistan’ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülke olmasına rağmen, son on yılda bu iki ülkenin siyasi ilişkileri pek iyi değil.  Ama bu sıkıntı halkla olan diyaloğa hiç yansımıyor; herkes yardımsever.
 

EL HAREZMİ’NİN DİYARINDAYIZ

Özbekistan değerli maden yatakları ve 30 milyon nüfusuyla (Orta Asya nüfusunun neredeyse yarısı) bu bölgede sözü geçen bir ülke. Dünya genelinde en fazla tarihi esere sahip ilk 10 ülkeden biri olmasının yanı sıra Semerkant, Şahrisebz, Bukhara ve Khive Unesco Kültür Mirası Listesi'nde yer alıyor. Özbekistan’ın başkenti Taşkent ise sıradan bir şehir gibi kalıyor diğerlerinin yanında.

İslam dünyasının en ünlü ve dünya çapındaki düşünürleri, edebiyatçıları, matematikçileri ve bilim adamları burada yetişmiş. Cebrin kurucusu El Harezmi ve büyük bilgin Buruni bu topraklarda doğmuş. 

Özbekistan doğa turizmi açısından da çok elverişli bölgeleri barındırıyor. 7 bin metre yüksekliği bulan dağları, vadileriyle motosiklet kullanmak ve dağcılık için mükemmel rotalara sahip.   
 
Komşusu Türkmenistan ne kadar dışa kapalı bir ülke ise, Özbekistan tam tersine turizme yaptığı yatırımlarla bölgede daha da önemli bir yer alacak gibi duruyor. Komşu ülkelerden gelen turistlerin yanı sıra, yollardaki Asya yolculuğuna çıkan bisiklet ve motosiklet kullanıcılarının sayısı da az değil.

VİZE HERYERDE BAŞBELASI!

Bu ülkeler ile benzer kültürleri paylaşıyoruz. Her zaman politikacıların dilinde “aynı dil ve aynı din” retoriği aslında ülkelerarası ilişkiye pek yansımıyor. Zira soydaş kabul ettiğimiz ülkeler ile aramızda gerçek anlamda bir yakın ilişki kurulduğunu söylemek mümkün değil. Eğer devletlerarası hukuk kurallarını düzgün işletebilsek, en azından vize problemi yaşamadan daha rahat seyahat edebileceğiz. Maalesef Özbekistan vizesi de bizim için çile. Özbekistan’a vize başvurusunda bulunmak, bir hayli meşakkatli süreçlerden geçmemizi zorunlu kılıyor. Zira bu ülkenin konsolosluğundan vize alabilmek için, yola çıkmadan epey önce başvurmanız şart. Konsolosluğa gitmeden önce konsolosluk web sitesinde bulunan vize başvuru formunu İngilizce olarak bilgisayarda doldurmanız gerekiyor. Formu önceden doldurmazsanız konsolosluk yakınındaki bir internet kafeye gidip, formu doldurmanız ve çıktı almanız gerekiyor. Bu formu konsolosluğa verip bankaya ödeme yaptıktan sonra (60 Dolar) vize sonucunuzu yaklaşık 15 iş günü içinde almayı umut eder duruma geldiniz demektir. Bizim vize talihsizliğimiz burada da peşimizi bırakmadı. Vize başvurumuzun kabul edildiğini ancak 30 gün sonra öğrenebildik. İşin komik yanı Özbek vatandaşları vize almadan Türkiye’ye gelebiliyor. Karşılıklılık ilkesinin işletilmemesi, gerçekten Türkiye’den bu ülkeye gidecek gezginler açısından büyük haksızlık içeriyor.
 

 
ÖZBEK SINIRINDA SIKINTI YOK

Orta Asya’ya giden arkadaşlarımızdan Özbekistan gümrüğünün özellikle Türkler için problemli olduğunu duymuştuk. Sınırda işlemleri yaptırırken evrak işleri gerçekten uzun sürdü. Yine de tahminimizin aksine görevliler çok yardımsever ve güler yüzlüydü. Hatta Türkiye’den motosikletle geldiğimizi öğrenince işlemlerin yapıldığı kuyruktaki sıramızı öne aldılar. Maalesef bilgisayar sistemleri o kadar eskiydi ki, işlemler 1-2 saat sürdü. Ayrıca ülkeye giriş yaparken üzerimizde bulunan nakit para ve elektronik aletlerinin listesini de yazdığımız bir form doldurduk. Formda Rusça yazılanları tabii ki okuyup anlayamadık ancak etraftakilerin yardımıyla formu doldurduk. Zaten yazdıklarımızı sıkı bir şekilde kontrol eden de olmadı. Buraya gelmeden önce duyduğumuz kötü tecrübeleri neyse ki biz yaşamadık. Çantalarımızı üstünkörü aradılar ve para bile ödemeden sınırı geçtik; Bukhara’ya doğru yola koyulduk.
 

 
BUKHARA HAKKINDA

Buhara, Nam-ı diğer Buhara-ı Şerif topraklarındayız. İslam Dünyası'nda Mekke ve Medine’den sonra 3. kutsal şehir olarak anılageliyor. İpek yolu güzergâhı üzerinde olması Bukhara’yı tarihte hep önemli bir yere koymuş. Birçok medeniyete başkentlik yapan bu güzel şehir, kuşaklar boyunca büyük saraylar, camiler ve medreselere ev sahipliği yapmış ve çekiciliğini hiç yitirmemiş.

Özellikle eski Buhara denilen bölgede modern anlamda yapılaşmaya gidilmemiş ve iyi korunmuş. Açık hava müzesi gibi olan şehirde medrese ve camiler ön planda ve bunlar şehrin en yüksek yapıları. Eski şehir merkezi çok küçük olduğundan bir solukta yürüyerek dolaşılıyor.
 

 
LEZZET PINARI PİLAV VE ŞAŞLIK’A DİKKAT!

Sınırdan 100 km. içerdeki Bukhara’ya varınca, Lebi Havuz meydanında yemek molası verdik. Havuz etrafına kurulmuş restoranlar ve çarşısı ile Lebi Havuz meydanı bir hayli kalabalıktı. Açık havada Özbekçe canlı müziğin de icra edildiği salaş bir restorana kurulduk. Yol yorgunluğunun üzerine bir şeyler de içince uzun süre oturduğumuz yerden kalkamadık. Özbekistan’da da yemekler gelmeden önce hemen çay servisi yapılıyor. Genelde yeşil çay tüketilen bu bölgede çay bir kasenin içinde sunuluyor. Çaydan sonra gelen Özbek yemekleri, şaşlık ve yöreye özgü meşhur pilavları bir hayli lezzetli.
 

 
Orta Asya’da yolculuğumuz boyunca kalacağımız yerlerin hiçbirini önceden ayarlamadık. Bazen kamp yaptık, bazen köylerde misafir olduk. Zaten ucuz olan bu coğrafyada, kalacak küçük oteller bulmak hiç zor olmuyor.

Bukhara’nın sokaklarında dolaşıp fotoğraf çekerken eski ama güzel bir hostele rastladık. Büyük bir avlusu olan olan bu eski hostelde (Nazira-Azizbek Hotel) internet bağlantısı da olduğunu öğrenince hemen motosikletleri getirip, yerleştik. Hatta motosikletleri gece hostelin avlusuna koyduk.
 

 
Günlerdir yoldaydık ve gideceğimiz yerlere hep gece varıyor, hemen uykuya dalıyorduk. Bukhara’ya erken vardığımız için biraz dinlenme fırsatı bulduk. Hatta kirli kıyafetlerimizi temizlemek ve motosikletlerimizin genel kontrolünü yapmak için bile vaktimiz oldu.
 

 
INTERNET PROBLEMİ

Orta Asya ülkelerinde internet bağlantısı bulmak zor oluyor ve hızı da oldukça yavaş genelde. Gittiğimiz ülkelerde oranın sim kartını alıp internete bağlanmaya çalışıyoruz ama bu her yerden mümkün olmuyor. Bukhara’da kaldığımız hostelde günlerdir internete giremiyoruz diye saatlerce wi-fi kullanınca, hostel sahibi sabah ekstra para istedi bizden.
 

 
BİR ÇUVAL PARA TAŞIDIK

Özbekistan’dan geriye unutamayacağımız tek şey çuvalla taşıdığımız paralarıdır herhalde. Bukhara’da 100 doları Özbek parası SOM’a çevirirken gerçekten şok olduk.  Özbekistan’da kullanılan en büyük para değeri 1000 SOM ve karşılığı 1 TL.  Banknotların değeri ülkenin pahalılık oranını yansıtmıyor aslında. Ülkede Som büyük banknotlar halinde basılmadığından bir çuval para taşımak zorunda kalıyorsunuz. Fakat gittiğiniz her yerde bir deste para harcamak zorundasınız. Lebi Havuz’da oturduğumuz restoranda hesabı öderken çok eğlendik. Hesap da gayet az tutmuştu ama ödeyeceğimiz parayı sayıncaya kadar ellerimize ağrılar girdi.
 

 
BUKHARA'DAN ÇIKIŞ

Bukhara’da sabah erkenden kalkıp kaldığımız hostelin avlusunda kahvaltı yaptık. Ardından hazır sokaklar da boşken, fotoğraf ve video çekimlerini de hızlıca hallettik. 

Bukhara’da konakladığımız sırada Tacikistan’da motorlarıyla dolaşan Polonyalı arkadaşlarımızla telefonlaştık. Planlarımıza göre birkaç gün sonra onlarla Duşanbe’de buluşacaktık. Fakat onların Duşanbe’ye vardığını öğrenince biz de planımızı değiştirip maalesef Samarkand’ı rotadan çıkartmak durumunda kaldık. Aslında Tacikistan’a girebileceğimiz iki tane sınır kapısı vardı. Samarkand’a yakın olan sınır kapalı (A377 yolu) olduğundan mecburen daha güneydeki Mubarak yolunu kullanmak zorundaydık.

Önemli bir detayı ekleyelim; tüm Orta Asya seyahatimiz boyunca, tabelaları okuyamadığımız için sıkıntı çektiğimiz tek ülke Özbekistan oldu. Genelde yolculuk boyunca harita yeterli olmasına rağmen burada GPS kullanmasak çok zaman kaybederdik.  Zaten yol yapım çalışmalarından dolayı varacağımız yerlere hep geç saatlerde vardık.
 

 
Bukhara’dan sınıra kadar olan 450 km.’lik yolun neredeyse tamamı eşeklerin üzerine binmiş çocukların bize el sallamalarıyla geçti. Köylerin içinden geçen güzel bir yoldu ama ara sıra karakollarda durup pasaport kontrolü yapılması bizi çok yavaşlattı. Zaten Özbekistan’da Temmuz ayında motor kullanmak sıcak yüzünden bir hayli bunaltıcı olabiliyor. Yerleşim yerleri ve yolların çoğu ova üzerine kurulduğundan yol üzerinde mola verecek yerler de sık yok ve bu durum bazen çok sıkıcı durumlar yaşatmakta. Her şeye rağmen sınıra doğru karnımız acıktığında yol kenarında samsa yapan köylüler görmek harika oldu. Samsa bizim talaş böreğine benzer peynirli ve kıymalı bir tür börek. Çok ucuz ve bir o kadar da doyurucu. Hijyen konusunda bir şey demiyorum tabi ki. Mutfak ve özellikle de tuvalet temizliği konusu, Özbekistan’da pek ehemmiyet gösterilmeyen mevzuların başında geliyor.
 

 
BENZİN PROBLEMİ

Özbekistan’da şehir merkezlerinin dışında benzin bulmak kolay değil. Yol üstündeki yakıt istasyonların çoğu benzin değil gaz satıyor. Bu sıkıntıyı bildiğimizden yanımızdaki roto-pax benzin bidonları çok işimize yaradı. Zaten Amacımız en kısa yoldan Tacikistan’a varmak olduğundan 2 depo benzinle Özbekistan’ı geçtik. 

ASKERLER İLE GERİLİM

Orta Asya ülkelerinde bir başka muamma da, sınır kapılarının saat kaça kadar açık olduğu meselesidir! Duşanbe sınırını bir hayli hızlı geçtik. Zira akşam saatlerinde yol kapanabilir diye kaygılanıyorduk. Bu yüzden, yolun bozuk olmasına rağmen çok hızlı motosiklet kullandık. Dolayısıyla, araçlarımızın arka jantları da hafiften yamulmuş oldu. Yolda sınıra yaklaştıkça kontrol noktalarının da sayısı arttı. Pasaportları defalarca kontrol ettiler ama neyse ki hızımızı kontrol etmek umurlarında değildi. Hatta yolda titreşimden düşmek üzere olan plakamı yerinden söktüm ve yan çantama koydum. Bu şekilde kaç sınır geçtim ve fark eden olmadı. Belki de umursamadılar, bilemiyorum.
 

 
M39 ve M41 yollarını kullanıp sınıra vardığımızda akşam saat 21:00 olmuştu; etrafta kimse kalmamıştı. Kapıdaki askerler bizi içeri alıp almama konusunda tereddüt ettiler. O noktada biraz beklemek durumunda kaldık ancak vaktinde yetişmek için bozuk yolda o kadar hızlı kullanmıştık ki içeri almasalar askerlere yalvaracak durumdaydık. Neyse ki şansımız yaver gitti ve kapı açıldı. Bizden başka kimse olmaması işimize gelmişti, sıra beklemeden hatta çantaları açmadan işlemleri hallettik ve gecenin karanlığında Tacikistan’ın başkenti Duşanbe’ye doğru yol almaya başladık.
 

Erkin Yeşil

Yazar Hakkında

Erkin Yeşil

Motosikletle uzun yolculuklara çıkmak, yeni insanlar tanımak, yaşadıklarımızı kağıda dökmek, gördüklerimizi fotoğraf ve kısa videolarla belgelemek ve herkesle paylaşmak...AmacımızUzun yıllardır ama