Çek Cumhuriyeti'nin Dünyaca Ünlü Biraları ve Karlovy Vary

Sabah saat 10 ve ben bira içiyorum.. Ve kendime inanamıyorum, ilk kez bu saatte alkollü bir içecek içiyorum, ama bira cenneti Çekoslovakya’ya gelmişim, dünyaca ünlü bir bira fabrikasında tadım için mola vermişiz.. saati düşünmek olur mu? Ben de vakte aldırmadan gelmişken bu ünlü biraları tadıyorum. Molamız, Karlovy Vary yolu üzerinde uğradığımız, ünlü Krusovicebira fabrikasında. Tattığım her bira o kadar lezzetli ki, hatta uzun zamandır içtiğim en lezzetli biralar bile diyebilirim, meşrubat gibi, saat mi? doğrusu bilmiyorum.

Bira denince akla hep Almanya gelir, hatta kökeni de Almanya olarak bilinse de Çek Cumhuriyeti dünyanın en güzel ve ünlü biralarını imal ettiği gibi bira tüketiminde de dünyanın ilk sırasında. Tüm Avrupa'da sarı bira denilen “pils biraları” da adını Çek Cumhuriyeti’nin Pilsen şehrinden almış. Bira, özellikle de Pils sevenlere Prag’a 90 km mesafedeki Plzeň (Pilsen) şehrine uğramalarını da tavsiye ederim. Ülkenin başka bir biraya adını veren (Budweis) şehri de "České Budějovice". Evet burası tam bir bira cenneti.

Ülkenin bir de özel ve güzel likörü var, son yıllarda ülkemizde de çok popüler, Becherovka. 1900’lü yıllarda eczacı Jan Becher’in, 30 dan fazla bitki aroması kullanarak yaptığı, 38 derece alkol olan ilaca  zamanla tarçın, karanfil gibi aromalar da katılarak likör halini almış. Denemek isterseniz ben beğendim. Karlovy Vary’de bulunan Becherovka Likörünün üretildiği fabrika Becher Jan Müzesi’sini de gezebilirsiniz (değişmedi ise giriş 3 Euro civarında) 
Evet sabah sabah alkolden bu kadar bahsetmek yeter, yola koyulma zamanı..
 
KARLOVY VARYCennet ŞEHİR

Artık çok merak ettiğim ünlü Karlovy Vary’ye doğru yolumuza devam ediyoruz. (Prag’a 130 km. ve 2 saat mesafede) Yol boyu bize muhteşem manzaralar sunan yeşil, yeşil ve yeşil.. alabildiğine yeşil tonlarındaki bu muazzam ormanla kaplı dağların arasında bir vadide yer alan Karlovy Vary’ye kadar çok keyifli bir yolculuk yapıyoruz.

Bu güzel şehrin ortasından geçen Temple Nehri, etrafındaki yemyeşil ve rengarenk çiçeklerle inanılmaz görünüyor. Ama benim için, bizler için bu şehrin ayrı bir özelliği ve önemi var. Bu şehrin dünyaca ünlü misafirleri arasında önemli bir şahsiyet var, Mustafa Kemal Atatürk. 1918’de rahatsızlığı nedeniyle tedavi amaçlı bu kente gelerek üç ay kalmış. Ata’mızın kaldığı Otel (Karlsbad) şehrin hemen girişinde, ilk binalardan biri, kapısına Ata’mızın anısına asılmış olan bir plaket hemen göze çarpıyor, Ata’mıza verdikleri değer hoşuma gidiyor ve gurur duyuyorum.


 
Şehrin kaplıcalarıyla dünyaca ünlü, Mustafa Kemal de buraya böbrek tedavisi için gelmiş. Tıpkı, av meraklısı Çek Kralı IV. Charles (Karl)’ın bir kış günü geyik avındayken buradaki kaplıcaları fark edip, buraya bir kaplıca şehri kurulmasını emretmesi gibi Mustafa Kemal de Türkiye’ye döndüğünde Yalova’da buradakilere benzer kaplıcalar yapılmasını teşvik etmiş.

Hep yazarım ya, gittiğim her şehirde ya şehrin ya da mekanın bir hikayesi, efsanesi vardır diye, işte Karlovy Vary’nin yani “Karl’ın Banyosu” şehrinin hikayesi de şöyle; Kral Karl ava gittiği bir gün peşinde olduğu hayvanların sıcak bir suyun etrafında toplandığını görür ve çok soğuk olan havada sıcak bir suyun olmasına şaşar. Merakını yenemez ve suya girer, at sırtında avlanmaktan yorgun bedeni hayret edilecek şekilde birden rahatlayınca suyun bu özelliğini keşfetmenin heyecanıyla burada bir “Kral Banyosu” kurulmasını emreder. Karlovy Vary nin kelime anlamı da zaten “Kral Banyosu”.

Şehrin diğer ünlüleri ise Nazım Hikmet, Karl Marx, Freud, Beethoven, Mozart, Deli Petro, Karl Marx, Dvorjak gibi isimler.
 
Karlovy Vary’ye adım atar atmaz yemyeşil çevre, çiçekler ve çok güzel korunmuş ve son derece bakımlı, pırıl pırıl yapılar sizi büyüleyecek. Tarihi yapılar genelde beyaz ama renkli olanlarda çok hoş ve pastel renklerde, her biri adeta kremalı birer pasta. Gerçekten de methedildiği kadar şirin ve güzel bir kasaba burası.

Kasabayı ikiye bölen ırmak boyunca yürüyerek tüm şehri kolayca gezebilirsiniz. Yol boyu binaların altına dizilmiş hediyelik eşya satan dükkanlar sizi vitrinlerine çağıracak, özellikle buraya özgü bir camdan yapılmış çeşitli objeler çok hoş, buradan aldığım sapları süslü püslü taşlı cam tırnak törpülerini hala kullanıyorum. Çek Cumhuriyeti denince akla gelen ünlü Bohemya Kristali satan mağazalara da Bohemya’nın başkenti olan şehirde elbette rastlayacaksınız, almayı düşünürseniz Türkiye’ye göre oldukça ucuz.

Gezmekten yoruldunuz mu..hemen nehir kıyısındaki sıra sıra banklara oturup karşınıza düşen binaların güzelliğini seyrederek soluk alabilirsiniz. Çok da oturmayın, nehrin üzerindeki çok sayıdaki köprülerden geçerek şehre sağlı sollu sıralanmış birbirinden güzel binaları gezmeye devam, ya da hoş bişr kafede bir kahve zamanı. Kasabaya girişte Ata’mızın kaldığı otelin hemen karşı köşesindeki büyük muazzam bina ve yemyeşil bahçesi dikkatimi çekmişti, burası şehrin en büyük otellerinden Grand Hotel, hadi itiraf edeyim daha girerken burada bir kahve içilir, kim bilir ne güzel pastaları da vardır diye düşünmüştüm. Yanılmamışım, tavsiye olunur.

Bu şehre bayıldım, Prag’a tekrar gelirsem bu şehre de tekrar gelirim, hatta mutlaka gelirim.
 
Yarın Unesco Dünya Mirası Listesi'nde bulunan bir kasaba gezeceğiz ve ilginç ama tüyler ürpertici bir kilise gezeceğiz birlikte. Kutna Hora ve Kostnice Ossuary- Kemik Kilise.
 
  

nevinsalman

Yazar Hakkında

nevinsalman

Ankara da doğdum, TED Ankara Koleji ve Gazi Üniversitesi Mimarlık fakültesi mezunuyum. 6 sene Londra'da yaşadım, sonraki yıllarda İstanbul'a yerleştim ve serbest çalıştım.