Herşey, bir havayolu kampanyasından uçak bileti kazanmamla başladı! 2014'ün tüm tatil planlarını yıllık izinlerimi son damlasına kadar kullanarak çoktan yapmış olduğum ve vizeyle uğraşmak istemediğim için bu süpriz hediyemi haftasonu Türkiye'de bir yere giderek değerlendirmeye karar veriyorum. Dalyan mı Kabak Koyu mu derken Kabak Koyu'nu seçiyorum ve Dalaman'a uçak biletimi alıyorum. Sabah İstanbul'da başladığım günün öğleninde, kendimi turkuaz rengi denizde yüzerken buluyorum:) Doğayı seviyorsanız ve şehrin gürültüsünden, patırtısından biraz olsun kaçarak kafayı dinlemek istiyorsanız Kabak Koyu tam da aradığınız yer olabilir! Bir elinizin altında denizin, diğerinde doğanın olduğu;huzur dolu, sakin, zamanın acele etmeden aktığı bir yer...
Kabak Koyu'nun keşfedilmesi 1987 yılıyla tarihleniyor. O zamanlar yurtdışında yaşayan Turan Pirendeoğlu'nun yolu bir şekilde buraya düşüyor ve hayran kaldığı bu vadiye, elektrik ve su gibi hiçbir altyapı yokken yerleşme kararı alıyor. An itibariyle 20'den fazla kamp alanı bulunan Kabak Vadi'sindeki ilk kamp olan Turan Camp böylece kurulmuş oluyor.
Haritalarda adı Gemile Koyu olarak geçen Kabak Koyu'na; Fethiye veya Ölüdeniz'den kalkan Faralya dolmuşlarıyla veya yakın koylardan tekne kiralayarak ulaşabilirsiniz (ama tahmin edersiniz ki tekne seçeneği biraz tuzlu). Dolmuşla; bir yanımda biran önce yüzmeyi hayal ettiğim turkuaz denizin parladığı kıvrımlı yollardan geçerek vadinin tepesinde yer alan Faralya Köyü'ne ulaşıyorum. Buradan sonra, biraz zorlu bir yürüyüş parkuru bekliyor beni. Fethiye'den başlayıp Antalya'ya kadar devam eden yaklaşık 500 km'lik antik Likya Yolu'nun küçük bir kısmı olan bu patikanın yüzyıllar boyunca kullanıldığını düşünmek ilginç bir his! Yol boyunca kayaların üzerinde göreceğiniz kırmızı ve beyaz şeritten oluşan işaretler Likya Yolu'nu tanımlamakta. Yarım saat, 45 dakika süren vadiden aşağıya inen patikada konaklama tesislerinin renkli tabelaları aradığınız kamp alanını bulmada yardımcı oluyor. Benim Kabak gezim ağustos sonuna denk geliyor. Gitmeden önce telefonla birkaç kampı arayıp yer sormuştum ve tatil sezonu olduğu için yer bulmak biraz zor olmuştu. Bu yüzden size de önceden telefonla yer ayırtmanızı öneririm. Gittiğinizde sırayla geze geze yer soracağınız bir düzen söz konusu değil ve sırtınızda çantanızla vadide bir ordan bir buraya gitmeniz daha da yorucu olabilir. Ayrıca sırtçantanızı hazırlarken 45 dakikalık bu iniş yolunun bir de çıkışı olacağını unutmayın!
Arkadaşlarımın tavsiyesi üzerine yer ayırttığım Reflections Camp'a varınca topraktan yapılmış küçük odama eşyalarımı koyup daha hafiflemiş olarak vadiden aşağıya doğru biraz daha yürüyerek sahile ulaşıyorum. Kum ve taş karışık yapıdaki sahili çok büyük değil, çok bunaldığınızda kendinizi altında bulacağınız küçük bir gölgelik var (tabii ki bunalma anındaki diğer seçenek turkuaz mavi sular!). Denizdeyken gördüğünüz manzara müthiş; içinde olduğunuz masmavi denizi ve sahili tamamlayan, arkada yükselen yarı yeşil yarı kıraç vadi! Sahilin sol tarafında; fazla uzak olmayan, hem yüzerek hem de ormanlık yoldan giderek ulaşabileceğiniz küçük bir mağara bulunuyor. Alttan denizle bağlantısı olan bu mağara; oradan gelen ışıkla maviye boyanıyor. Bu mağaraya yüzerek gitmeyi tercih ederseniz (benim yaptığım gibi); denizin pek sütliman olmadığını ve biraz da tuzlu olduğunu belirteyim. Daldığınızda ve küçük dalgalarla boğuşurken gözleriniz tuzdan yanabilir bu yüzden yanınıza havuz gözlüğü almanızı tavsiye ederim.
Sahilin sol tarafında bulunan ormanlık yoldan giderek güzel bir yürüyüş yapma seçeneğiniz de var. Uzun bir orman yürüyüşü yapacaksanız yanınızda su ve yiyecek birşeyler almanızı öneririm tabii ki dönüşü de hesaba katmayı. :) Sahilde, yiyecek ve içeceğin satıldığı hatta önünde varlığının gerekliliği tartışmalı havuzun bulunduğu bir tesis var. Buradan suyunuzu temin edebilirsiniz, veya benim yaptığım gibi küçük bir termosa kaldığınız yerde bolca buzlu su koyup sahilde soğuk soğuk yudumlayabilirsiniz.
Aladere Şelaleleri de Kabak Vadi'sinde gezip görülebilecek başka bir yer. Likya Yolu'nu takip ederek endemik türlerin bulunduğu orman içinden geçen patikadaki yönlendirmeleri takip ederek bu şelalelere ulaşabilirsiniz.
Doğayla başbaşa sakin hayat, akşamları da sürüyor Kabak Vadi'sinde. Geceleri yapacak çok bir aktivite yok (tabii ki kaldığınız yerin kendi özel programını saymazsak). Ormanın içinden geçerek sahile ulaşıp ateş başında zaman geçirebilir, yıldızları sahilden izleyebilirsiniz. Ama gece biraz daha zorlu olan bu parkurda yanınıza kafa lambası, fener gibi zamazingolar almanız gerekecektir. Aslında yıldızları izlemek için bu zahmete girmenize bile gerek yok. Çünkü medeniyetin bir sınırının olduğu, bu nispeten bakir vadide; yıldızlarla dolu muhteşem bir gökyüzüne ulaşmak için tek yapmanız gereken kafanızı yukarı kaldırmak olacak!
İki günlüğüne İstanbul'dan Dalaman, oradan Fethiye ve son ulaşım araçlı adım olan Faralya güzergahını izleyerek yaptığım kısa gezim biraz yorucu gibi görünüyor ama Kabak Koyu'na ulaşınca buna değdiğini anlıyorsunuz. Zaten zaman yavaş aktığından mıdır yoksa kandaki tazelikten midir bilinmez sanki bir hafta orda kalmışsın gibi hissettiriyor Kabak Vadisi!