Cruise İle Dünyanın Keşfi - 7. Bölüm: Charlotte Amalie - St. Thomas Adası

İzmir - Miami deniz yolculuğumuzun 16. gününde, gemimiz MSC Divina, Karayipler’de uğradığımız ilk liman olan St. Martin Adası’ndan saat 18.00’de demir aldı. Limandan ayrıldıktan sonra sancak tarafımızda 3 deniz mili mesafede St. Martin Adası’nı görerek yolumuza gece boyunca batı yönünde devam ediyoruz. Sabah saat 8.00’de St. Thomas’a vardığımızda, gemideki bütün yolcu ve mürettebatın zorunlu olan Amerikan gümrük ve göçmenlik işlemleri için, yetkililer gemimize geliyorlar. Gemide yapılan anonslar sayesinde 5000 küsur kişinin sıra ile büyük tiyatroda pasaportlarını damgalatmaları saat 11.00’i buluyor. Biz ise güvertede Charlotte Amalie limanına karşı, kahvemizi yudumlayarak sıramızın gelmesini bekliyoruz.

Bu arada bir de tarih özeti yapayım sizlere; St. Thomas Adası, Karayipler’deki Amerikan Virgin Takımadaları’nın en büyüğüdür. Ada, Kristof Kolomb’un 1493 yılında yeni dünyaya yaptığı ikinci yolculuğunda fark edilmiştir. O sırada adada Arawaks yerlileri yaşamaktaydı. Şeker kamışı ekili geniş alanları bulunan adayı, 1666 yılında Danimarkalılar istila etmiş ve ancak 1672 yılında kontrolleri altına almışlardır. Bundan sonra da köle ticareti başlamış ve Afrika’dan getirilen kölelerin 1848 yılındaki Danimarka ihtilaline kadar açık arttırma ile alınıp satıldığı en büyük ticaret merkezi olmuştur. 1691 yılında şehre adını veren Charlotte Amalie, Danimarka Kralı Christian V’in karısının adı olup ona ithafen konulmuştur. 1860’lı yıllarda Amerikan İç Harbi esnasında, kale ve koylarının stratejik öneminden dolayı adayı Amerikan hükümeti 7,5 milyon dolara satın almak için teklif vermiş ama yasal bir muhatap ve dayanak bulunamadığından satış gerçekleşmemiştir. Ancak 1. Dünya Savaşı sırasında, Panama Kanalı’nın ve Karayipler’in kontrolünü elinde tutmak isteyen Amerika, Danimarka hükümetinden St. Thomas ve komşu adaları (St. Croix, St. John, Water Islands ve birçok küçücük ada topluluğu) 25 milyon dolar karşılığı altın ile satın almış ve Amerikan topraklarına katmıştır. Şimdi bu para ile sanırım kasabada 10 dükkân bile alınamaz!

Bu kadar tarih bilgisinden sonra gelelim ada gezimize…

Pasaportumuza Amerika topraklarına giriş damgasını vurdurduktan hemen sonra limana çıkıyoruz. Bizi her zamanki gibi taksiler ve bu sefer değişik olarak kamyonet minibüsler karşılıyor. Bu minibüslerle pazarlık etmeye çalıştım, nafile fiks fiyat kişi başı küçük ada turu 20$, büyük ada turu ise 25$. Biz 25$ ödeyerek, rengârenk minibüslerden en beğendiğimiz bir tanesine bindik ve ver elini St. Thomas Adası...

Bu tur, gemide otobüslerle yapılıyor ve fiyatı 60$. Tabii ben, standart ada turu ve plaja giriş dâhil rehberli fiyatından bahsediyorum. Gemide satılan daha 6 ayrı tur var ki bunların içerisinde su kayağı ile deniz aktiviteleri, şampanyalı katamaran turu, su altı dünyasına ve mercan kayalıklarına dalış, doğa ve ormanda safari turları, Anneberg Harabeleri, St. John Adası, koloni binaları ziyaretleri, 99 basamaklı meşhur St. Thomas merdivenleri gezisi, yunus balığı gösterileri ve Karayip korsanlarının gösteri ve kalelerinin turu gibi...

Biz önce tepelere çıkan yolu takip ederek nefes kesen Charlotte Amalie manzarası ve limandaki gemilerin panoramik görüntüsünü seyrederek turumuza başlıyoruz.

Daha sonra Kaptan Drake’in yerinde bir alışveriş molası ve buradan dünyanın en güzel 10 plajından birisi olarak bilinen Magens Bay’e kuşbaşı bakış yapıyoruz.

Korsan temalı giysi ve heykelleri temaşa ettikten sonra, rom memleketinde bu içkilerin tadına bakılmaz mı? Meşhur Karasakal korsanının kalesini ziyaretten sonra etrafta gezinen iguana ve papağanlar ile selamlaşıyoruz. Bir de dünyanın en küçük kurbağalarından olan Küba Ağaç Kurbağaları’nın burada yaşadığını, gelişmişlerinin boylarının 7,5-10 cm. arasında değiştiğini ve buranın simgesi olduğunu öğreniyoruz ama maalesef onları sizler için görüntüleyemiyorum.

Şimdi sıra, Meşhurrrr Magens Bay’de yüzmeye geldi. Bizim minibüs koya geldiğinde bilet gişesinin önünde durdu ve “denize girmek isteyen var mı?” diye sordu. Burasını milli bir park haline getirip tabii ki korumaya almışlar. Onun için giriş kişi başı 4$. Herkes birbirine baktı ve işin yabancısı olarak şoföre nasıl döneceğimizi sordum. Ne zaman istiyorsak, bizi buradan gelip alacağını söyleyince 4 kişilik Türk grubumuz için, iki saat sonra alması için randevulaştık. Gemiden aldığımız plaj havlularımız ve mayolarımız hazır olduğundan mı nedir bilmem bizden başka inen olmadı. İyi ki de inmişiz. Aman Yarabbim! Ben çok plaj gördüm, Türkiye’mizdeki çoğu plajı da bilir ve methederim ama böylesi yok. Filmlerdeki gibi hindistancevizi ve palmiye ağaçları denize kadar iniyor, o incecik beyaz kum berrak denizle buluşunca; işte turkuaz Karayipler Denizi efsanesi yaratılmış oluyor.

Sahile vuran dalgaların sakinliği sizi aldatmasın, kıyıda suyun içerisindeyseniz, ayağınızı bastığınız yere dikkat etmelisiniz. Dalga geri çekilirken, kumun içerisine batmış olan ayağınızı bileğinizden ters çevirebilir ve sakatlanabilirsiniz. Tabii bunu, başına gelenler bilir. Bizim arkadaşımızın başına geldiği için aman dikkat diyorum! Sık sık buralarda oluyormuş bu vakalar.

Hakikaten 2 saat su gibi geçti ve malum hafif sakatlık haricinde keyifliydik. Şoförümüz de tam vaktinde geldi, bizi aldı ve artık kasabaya dönmemiz gerekiyor. Gemimiz akşamüstü saat 18.00’de kalkacağına göre 2 saatlik bir vakti de kasabayı tanımaya ve alışverişe ayırmamız lazım. Charlotte Amalie’ye dönünce rengârenk sokaklar ve dükkânlar bizi karşıladı. Burası mücevherat, parfüm ve içki bakımından diğer adalardan daha ucuz ve çeşitleri de bol. Ama bizim birkaç ufak simgesel hediyelik eşya dışında pek alışveriş niyetimiz yok. Yine de belli olmaz! 

İşte burasını da 2 saat dolaştıktan ve bir internet kafede de acil haberleşmemizi yaptıktan sonra gemimize dönüyoruz, ama yol üzerinde son dakika yine bir rom barından kaçamıyoruz. Gemiye binene kadar bizi boş geçirmiyorlar. İşte size son Senior Frogs bar muhabbetimden bir kare… Eğlenceye hepsi hazır, yeter ki müşteri memnun olsun… Karşımızda da gemimiz MSC Divina… Gemimiz kalkana kadar eğlenceye devam ediyoruz. Nasıl olsa gemimiz gözümüzün önünde, bizden habersiz kaçamaz.

Hepiniz sağlıcakla kalın ve bu güzel yerleri Allah size de görmeyi nasip etsin.

H. OĞUZ ESEN

Yazar Hakkında

H. OĞUZ ESEN

İş güç ve çoluk çocuk işlerini bitirdikten sonra emeklik günlerimi tadında geçirmek için, sıhhat ve akıl fikir yerinde iken gezmeyi seçenlerdenim.