Miami ve Gemiye Biniş
Bu sefer cruise seyahatimiz için taa uzaklara gidiyoruz. Karayiplere gidiyoruz, üstelik bu rotamızda bulunan ve en çok merak edilen Havana’yı keşfedeceğiz. THY ile 13 saat uçarak İstanbul Miami arasını bir çırpıda kat ettik. Niye bir çırpıda diyorum, çünkü 24 kişilik grubumuzda, neşe, eğlence ve hasrete, bir de bedava içkiler eklenince, hostes kabinleri hiç boş kalmadı. Ayakta yapılan sohbet ve anlatılan fıkraların ardı arkası kesilmedi. Yorulunca da koltuklarımızda şahane filmler izledik ve tabii ki biraz da kestirdik. Gerçi pek uyumamaya gayret ettim, çünkü Miami’ye varış saatimiz akşam ve ertesi gün dinç bir şekilde uyanmak için bu gece mutlaka rahat bir uyku çekmemiz lazım. Akşam saatinde Miami’ye indik. Tabii THY'nin klasik sorunu, 2 yolcumuzun bagajı uçaktan çıkmadı. İstanbul’da görevini yapmayan birkaç adam bagajları yüklemeyi unutmuş. Bunu ben söylemiyorum. Havalimanındaki görevli her zaman böyle aksaklıklar nedense hep THY’de oluyor diyor. Ne olacak şimdi? Yarın sabah gemimize bineceğiz ve 8 günlük cruise seyahatimize başlayacağız. Kaptanın gecesi, özel günler, yazlık mekanlar, Miami Southbeach’de ve Havana’da giyilecek özenle ütülenip hazırlanan kıyafetler, bütün seyahat boyunca havalimanında bizim dönüşümüzü bekleyecek. Buyrun bakalım buradan yakın! Aynı şey 3. defadır başıma geliyor. Onun için siz siz olun tedbir olarak yine de kabin bagajınıza birer adet acil durum kıyafeti ve önemli eşyalarınızdan birkaçını koyun. Hiç olmazsa bunlar yanınızda sizinle birlikte seyahat edip, sizi zor durumlardan kurtarırlar. THY'nin bunun telafisi için vereceği tazminat ise fasa fiso. Moral bozukluğu nasıl tazmin edilecek acaba?
Gecelememizi havalimanına yakın Sheraton Airport otelinde yaptık. Çok memnun kaldık. Ücretsiz havalimanı-otel arası shuttle servislerini bütün gün boyunca 20 dakikada bir ring seferine dönüştürmüşler, 10 dakikada otelinize yerleşiyorsunuz. Üstelik sabah kalktığımızda etrafınızdaki manzaranın muhteşemliğini görünce iyi ki burada yer ayırtmışız diyorsunuz. Niye biliyor musunuz? Önümüzde Miami golf kulübü ve yemyeşil bir saha. Güneş tepemizde 26 derece. İnsan İstanbul’un soğuk ve kasvetli havasından sonra daha ne ister ki! Kahvaltı yapmadık. 22$'a kahvaltı mı olurmuş yahu. İyi ki havayolunun verdiği sandviçleri yanımıza almışız. Odadaki kahve çay makinası ile bize mükellef bir kahvaltı oldu.
Bizi cruise limanına götürecek servisimiz tam randevu verdiğimiz saatte bizi otelden aldı ve saat 11 gibi limana getirdi. F terminalinde önce bagajlarımızı görevliye teslim ediyoruz ve check-in işlemlerimiz için içeriye geçiyoruz. Burada sizlere yine bir uyarı yapmam lazım, kabin numaranızın limandaki görevli hamal tarafından bagaj etiketlerinize doğru dürüst yazıldığından emin olun, yoksa bagajınızı gemi içerisinde epey ararsınız. Küba vize formlarımızı da doldurduktan sonra gemi kartlarımızı alıyoruz ve gemimiz MSC Armonia’ya biniyoruz. Küba vizesi için burada sadece basit bir form dolduruyorsunuz ve sonrasında gemi, Küba vize formlarınızı size 50$ karşılığında Havana’da karaya çıkarken veriyor. Bu konuda sıkıntı çıkmıyor çünkü MSC Küba'nın vizelerini vermeye yetkili firma imiş. Ancaaaak bir uyarı da biz Türkler için yapayım, Eğer yeşil pasaportunuz varsa bütün bu vize işlemlerine gerek yok, çünkü yeşil pasaportlular Küba vizesinden muaftırlar. Boşuna 50$ ödemeyin. Bunu kimse pek bilmiyor ve söylemiyorlar da.
İşte şimdi MSC ARMONIA gemimize biniyoruz ve her seferinde olduğu gibi gemiye girince lobide davetkar personel tarafından karşılaşıyorum. Derin bir nefes alıp o alıştığım özel kokuyu içime çekiyor ve beni tekrar bu gemilere binmeye nasip ettiği için tanrıya şükrediyorum. Teşekkür ederim.
Gemiye girmemiz saat 13'ü buluyor. Haliyle bu kadar curcunanın ardından karnımız açıktı. Hemen 12. katta bizi bekleyen açık büfe restorana gidiyoruz. Keyif ile karnımızı doyuruyoruz. Şimdi artık herkes rahat. Karnınız tok sırtımız pek. Gemiyi tanımak için, ilk cruise seferini yapanlar için bolca vaktiniz var. İster gemide kalıp dinlenin, isterseniz de Miami’ye çıkın. Saat 18'de demir alacak olan gemi kalkış saatinin 1 saat öncesine kadar Miami’nin keyfini çıkarabilirsiniz. Eğer havaalanında bagajınız çıkmadıysa işte size 3-4 saatlik bir acil alışveriş fırsatı. Hemen limana yakın Bayside alışveriş merkezinden veya biraz ilerdeki Downtown’dan da eksiklerinizi tamamlayabilirsiniz.
Her yazımda bahsediyorum ve ısrarla gemi kalkış saatinde illa güvertede bulunun diyorum. Bulunduğunuz şehrin en güzel manzarasını daima yavaş yavaş manzaradan uzaklaşan geminin kıç güvertesinden seyredebilirsiniz.
Bu doyumsuz manzarayı bir de sabah saatlerinde geminin ön kısmına giderseniz, gemi yavaş yavaş şehre yaklaşırken güneş doğumu ile birlikte bulabilirsiniz.
Gemimiz saat 18'de kalktı ve doyumsuz Miami ve gökdelenlerinin gece manzarasını seyrettikten sonra, bizim için ayrılan 5.kattaki restorana ve masalarımıza yerleşiyoruz. Akşam yemeği sonrası gideceğimiz şovların da heyecanı içerisinde afiyet ve keyifle cruise seyahatimize başlıyoruz.
Başlangıç için bu kadar tüyo yeter mi? 2. bölümde Jamaika’da görüşmek üzere, iyi geceler.
24 kişilik arkadaş ve kuzenler grubumuzda özellikle bu cruise turuna Jamaika için gelenler var. Daha gençliğinde Jamaika’da bir gün denize gireceğim tutkusunu, yapılacaklar listesinin başında tutan Şans ablama buradan hayallerine bir nebze katkı sağlayabildiysem büyük mutluluk duyacağımı belirtmek isterim. Umarım beklentilerine uygun bir gün geçiririz.
Bugün, gemiden satın aldığımız Montego Bay shuttle servisi için 22$ ödedik. Gemiden öğlen saatinde yemeğimizi yedikten sonra çıktığımızda terminalde bizi bekleyen yerel tur acentasına kabin numaramızı yazdırıp, bileklerimize takılan tur bilekliğini aldıktan sonra 24 kişi olmamız hasebiyle bize özel bir otobüs ile turumuza başladık.
Eski bir otobüs ve sevimli bir şoför ile turumuz saat 14'te başladı. Tabii ki bizi önce turistik hediyelik eşya dükkanlarına getirdiler. Uyduruk ve pahalı tam turist tuzağı bu 2-3 yerel dükkanlardan ve esrarengiz şeyler teklif eden hanutçulardan zor kurtulduk. Sonrasında 20 km uzaklıktaki daha turistik ve modern bir çarşı olan Rose Hall alışveriş merkezine geliyoruz.
Jamaika'nın yerel hediyelikleri arasında tabii ki yerel el sanatları örnekleri de var. Jamaika'nın ulusal çiçeğinden üretilen krem ve kokular var. Marka ürünler ve saatlerden takılara kadar geniş bir yelpaze var. Bunları görüp, bazılarını satın alıp, yerel romları da tattıktan sonra bize verilen bir buçuk saatlik molamız bitti. Şoförümüzden bizi eski şehre (Downtown) götürmesini istesek de oraya sizi götüremem, mesuliyet alamam diyor. O zaman bizi denize girebileceğimiz bir yere götürmesini istediğimizde bizi yerel bir plaja götürüyor. Buradaki 1 saatlik mola bazılarımıza keyif, eğlence ve gerçekleşen hayaller olarak gelirken, denize girmeyenlerimize ise zaman kaybı gibi geliyor. Ama grup halinde dolaşmayı artık öğrenmiş olmalıyız. Neyse sonuçtan herkes memnun kaldı. Yolumuzda dönüşe geçiyoruz ama bizim downtown ısrarımız hala devam ediyor. Şoförümüz 35 dakikalık bir yolculuktan sonra küçük bir meydanda otobüsü park ediyor ve önümüzdeki şu ana caddeden ara sokaklara sapmadan gidip gelin diye de bizi uyarıyor. Grup iniyor ama biraz gittikten sonra çoğu geri dönüyor. Ben tabii ki önden giden 5-6 kişinin peşinden onları toplamaya gidiyorum. E görüp göreceğimiz de zaten bu caddedeymiş. Yan sokaklarda yanan lastik dumanları, etrafa sinmiş esrar ve ot kokuları, buradaki sefillik ve fakir halkı görünce, işte gerçek diyorum. İsterseniz biraz da sizlere Jamaika ile ilgili bilgiler vereyim.
Jamaika Para Birimi: Jamaika doları
Nüfus: 2 milyon 890 bin (2016). Nüfusunun çoğunluğunu Afrika kökenli siyahiler oluşturuyor ve ülkede İngilizce ile Patois dilleri konuşuluyor.
Etnik yapı: Yüzde 92,1 siyahi, yüzde 6,1 melez, yüzde 0,8 Doğu Hindistanlı, yüzde 0,4 diğer, yüzde 0,7 bilinmiyor
Yüzölçümü: 10 bin 991 kilometrekare
Din: Yüzde 68,9 Hristiyan, yüzde 1,1 Rastafarianizm’e inananlar, yüzde 6,5 diğer, yüzde 21,3 inançsız, yüzde 2,3 bilinmiyor
10 bin 991 kilometrekare yüzölçümüne sahip Jamaika’nın uzun yıllar İngiliz sömürgesi olarak kalması İngilizce’nin sık konuşulmasının nedeni.
Genellikle dağlık olan ve dar kıyı ovaları bulunan ülkede tropikal, sıcak ve nemli iklim hakimken iç kesimlerde ılıman iklim görülüyor.
Christopher Columbus tarafından 1474’te keşfedilen adaya 16. yüzyılın başında İspanyollar yerleşti. Yüzyıllar boyunca Jamaika’da yaşayan Taino yerlilerinin sayısının bugün çok az olduğu ifade ediliyor.
1655’te İngiltere’nin ele geçirdiği adada şeker, kakao ve kahveye dayalı sömürge ekonomisi oluşurken köleliğin 1854’te ortadan kaldırılmasıyla çeyrek milyon kölenin çoğu küçük çiftçiler haline geldi. İngiltere’den yavaş yavaş bağımsızlığını kazanan Jamaika, önce 1958’te Karayipler’deki Britanya Denizaşırı Toprakları'na katılarak Batı Hint Adaları Federasyonu’nu oluşturdu. Jamaika, 1962’de federasyondan ayrılarak, tam bağımsızlık kazandı. Ülke, 1970’lerde ekonominin kötüleşmesi, rakip çetelerin önde gelen siyasi partilerde etkili olmasıyla sürekli şiddet olaylarına sahne oldu.
Şiddet olayları, uyuşturucu kaçakçılığı ve yoksulluk, bugün Jamaika yönetiminin karşı karşıya kaldığı başlıca sorunlar arasında yer alıyor. Kırsal kesimler ve tatil bölgeleri ülke ekonomisine katkı sağlıyor. Ülkede enflasyonun 2016 tahmini rakamı yüzde 2,5 iken işsizlik oranı yüzde 13,8 civarında.
Siyasi Durum
1962 Anayasası ile ülkede İngiliz modelini esas alan bir parlamenter sistem kurulmuş. Devletin başı olarak Kraliçe 2. Elizabeth, başbakanın tavsiyesi üzerine, kendisini temsil edecek Genel Vali’yi atıyor. Yürütme, Başbakan başkanlığındaki kabineye ait.
Jamaika, üyeleri iktidar ve ana muhalefet partisi liderlerinin önerisi üzerine Genel Vali tarafından atanan 21 üyeli bir Senato (iktidar partisi 13 sandalye ve ana muhalefet partisi 8 sandalyeye sahip) ve genel seçimle 5 yıllığına seçilen 60 sandalyeli Temsilciler Meclisi’nden oluşan, 2 meclisli bir yasama sistemine sahip.
Ülkede şubat 2016’da yapılan genel seçimleri Andrew Holness liderliğindeki muhalefetteki İşçi Partisi kazandı.
Zannediyorum bu kısa bilgi sizi Jamaika hakkında fikir sahibi yapmıştır.
Jamaika denince Bob Marley’den bahsetmemek olmaz. Raggae müziğin öncüsü ve Jamaika’yı tüm dünyaya tanıtan bu ikonun müzesini de görmek istedik. Ama zaman yetmezliği, müzesinin buraya 1,5 saat uzaklıkta başşehir Kingston’da olması bizi bu isteğimizden vazgeçirmeye yetti. Size bir resmini gönderiyorum. Biliyorsunuz Bob Marley 1975 yılından öldürüldüğü 1981 yılına kadar Kingston'da yaşadı ve işte bu evi müzeye çevirmişler ve ilave etmeliyim ki adanın en çok ziyaret edilen mekanı imiş.
Kaynak: bobmarleymuseum.com
Turumuz burada sona eriyor. Gemimizin kalkış saatinden önce geri dönüyoruz ve akşam yemeği için hazırlanmaya başlıyoruz. İsterseniz geminin Montego Bay turları için de size birkaç örnek ve fiyat vereyim.
Martha Brae rafting turu – Bambu sallar üzerinde lagun gezisi 90$
Negril plajı turu – 5 saatlik plaj sefası 80$
Dunn’s River Falls – nehir ve çağlayan gezisi – 5,5 saat - 80$
Canopy ve yağmur orman gezisi 3,5 saat – 80$ vs. Yani 80$ dan aşağı bir yere gidemezsiniz. Bizim yaptığımız tur bize yetti hem de 22$ yarım gün özel şoforümüz bizi misler gibi gezdirdi.
Evet hepinize iyi geceler diliyorum. Bu gece Jamaika’da yatacağız, yarın sabah offshore banka cenneti Cayman adalarında gözümüzü açacağız.
Georgetown - Cayman Adaları
Bugün, 17 yy'dan sonra yıllarca İngiliz boyunduruğu altında kalmış olan ve 3 adadan oluşan Cayman Adaları'nın en büyüğü Grand Cayman’da bulunan başşehir Georgetown’ı keşfedeceğiz. Gemimiz MSC Armonia da diğer gemiler gibi denizin ortasında demirledi ve karaya shuttle servisi veren teknelerle çıkıyoruz. Limanda bizi bekleyen turist rehberleri ve minibüs şoförleri ile önce bize nereleri göstereceklerini öğreniyoruz. Hepsi aynı rotayı, biri sağdan, diğeri soldan gezdireceklerini ve bu turun fiyatının 3 saatlik bir gezi için kişi başı 30$ olduğunu söylüyorlar. Pazarlık sonucu biz de iki gruba ayrılıyoruz ve bir grup minübüse binip 20$'lık gezimize başlıyoruz. İlk olarak buraya 20 dakika uzaklıktaki cehennem olarak adlandırdıkları ve bir futbol sahası büyüklüğünde olan, 24 milyon yıl önce oluşmuş tuz, argonit ve kireçtaşı karışımından yılların aşındırmasıyla da sivri taşlar haline gelmiş bir yere gidiyoruz. Burasını cehennem (Hell) diye adlandırmalarının iki hikayesi varmış. Birincisi bu kaya formasyonunun sivri ve siyah kayalık görüntüsünün cehenneme benzetilmesi imiş. Tabii ki cehennemin böyle olduğunu kim görmüş acaba? İkincisi ise daha sonra Kardinal olmuş bir İngiliz misyonerin kuş avı esnasında, avını ıskalaması sonucunda burada canın cehenneme gibi bir terim kullanması sonucunda oluşmuş bir rivayet imiş. Burası şöyle bir görmek ve fotoğraf çektirmek için güzel bir yer. Ama o kadar. Etrafında küçük kulübede hizmet veren bir posta ofisi ve ağaca tünemiş ve biz turistleri buraya kadar bunu mu görmeye geldiniz diye şaşkınlıkla bakan bir iguanadan başka bir şey yok. Minübüsümüze binip gezimize devam ediyoruz. Sırada yunus parkı ve kaplumbağa (Caretta caretta) gösterileri var. Yol üzerinde Karayiplerin meşhur Tortuga Rum Cake mağazasına uğruyoruz. Havana Club Rum, hediyelik eşyalar ve romlu kekler satııyor. İçkilerin fiyatları 13/18 $ civarında. İlerdeki yazılarımda Havana’da bu içkileri yerinden daha ucuza nasıl alabileceğinizi sizlere anlatacağım.
Yol üzerinde şoförümüz İngiltere tarafından 4 yılda bir atanan valinin evi ile zenginlere ait villaları, tatil köylerini gösteriyor. Ama dudak uçuklatacak bir bilgi de veriyor. 100 bin nüfuslu Georgetown’da kaç tane banka varmış biliyor musunuz? Tam 650 tane. Bu da offshore bankacılık cennetine hoş geldiniz demek oluyor. Kimbilir kimlerin ne kadar kullanmadıkları paraları burada saklı? Ne dersiniz?
Bu adanın diğer bir özelliği ise, adanın hiçbir yerinde su kaynağının olmaması. Burada ne göl, ne akarsu ne de yeraltı kaynağı varmış. Tatlı suyu direkt denizden arıtarak kullanıyorlarmış.
Dert değil, nasıl olsa turizm ve bilhassa bankacılıktan milyonlar kazanıyorlar. Bu kadar zenginliğe bu kadar musibet de yeterli herhalde ama işte bu yüzden denize akan bir akarsu olmadığından, Cayman adasının denizinin rengi turkuaz ve bu kadar berrakmış.
3 saatlik turun sonunda şoförümüz bizi limanda, aldığı yerde bıraktı ve artık mağaza ve çarşıda dolanma zamanı. En ucuz ve kaliteli mücevherler burada satılıyormuş. Yeni evlilere ve sevgilisi olanlara duyurulur. Daha geminin kalkmasına 4 saat var. Acele etmeyin, elbet kesenize uygun bir şey siz de bulursunuz. Bulanlar takmayı sevgililer gününe saklasınlar. Hani o gün lazım olacak!
Artık gemiye dönme zamanı geldi. Ama önce size geminin sattığı turlar hakkında da bilgi vereyim.
Tur 1: Yunus balıkları şovu (bizim gittiğimiz). Burada havuzlarda yunuslarla beraber suda oynuyorsunuz hem de bazı engelli kişilere tedavi verilen bu yerde yunusların sevgisine maruz kalıyorsunuz. Buradan özel botlarla stingray (Vatoz balıkları) denizine gidiyor ve onlarla denizin içinde yüzüyorsunuz. 5 sene evvel kızım buraya geldiğinde bu turu almıştı ve vatozlarla oynaşmanın güzel ve heyacanlı olduğunu söylemişti. Grubumuzdan 1 aile de bu turu kızları için almak istedi ama yeterli katılım olmadığından bu tur iptal edilmişti. Fiyatı 150$.
Diğer bir tur ise *Best of Cayman turu idi. Bu turda Seven Miles Beach adındaki meşhur plaja gidiyor ve turkuaz denizde yüzme molası alıyorsunuz. Daha sonra valinin evini ziyaret ediyor ve sonrasında 1968 yılında kurulmuş olan dünyaca meşhur kaplumbağa çiftliğini ziyaret ediyorsunuz. Burada kaplumbağalar ve iguanalar ile beraber oynayıp resim çektirebiliyorsunuz. Daha sonra buraya özgün Tortuga Rum Cake factory ziyareti (Bizim gittiğimiz) ve Cehennem’e (Hell) uğrayıp çarşıda serbest zaman veriyorlar. Fiyatı 66$.
İşte bugünkü turumuz da burada sona eriyor. Siz sevgili cruiser’ları (cruise ile gezmeyi sevenlere bu ad ile hitap ediliyor) gemide akşam tiyatro programındaki Adams Family şovuna bekliyorum.
Yarın Meksika’ya gidiyoruz. Cozumel ve Tulum’da Maya medeniyetini inceleyeceğiz.
İşte bugün nihayet Meksika’dayız. Küba’dan başka bu cruise seyahati katılımcılarımızın en çok görmek istedikleri yer burası. Saat 10 gibi Cozumel limanına yanaşıyoruz. Yanımızda dev gibi bir gemi var. Dünyanın en büyük gemisi 5500 yolcu ile buraya gelmiş. Bizim gemimiz MSC Armonia ise 2650 kişilik bir gezginler ordusunu barındırıyor. 5500 kişilik bu dev gemilerden birisi ile geçen sene seyahat etme imkanım oldu. İnanın kargaşa ve kalabalıktan gemiden hiç zevk alamadık. Koşuşturma ve kalabalıktan dolayı hep barlarda, tiyatroda yer kapma problemi var. Her zaman için bu orta boy gemileri tercih ediyorum ve size de böyle yapmanızı tavsiye ederim. Gemimiz gayet nezih, sakin ve sevimli idi.
Geçen seferki Cozumel maceramdan da esinlenerek, gezginlerimizin de isteği doğrultusunda çoğumuz Mayaların okyanus kıyısındaki tek tapınak şehri olan Tulum’u görmek istedik. Tulum gemimizin yanaştığı Cozumel adasından feribot ile anakara Cancun yarımadasına geçiyoruz. Cozumel, buranın sahil kasabası olan Playa del Carmen’e 45 dakika uzaklıkta bulunuyor. Oradan da 10 dakikalık bir yürüyüşten sonra otobüslerle 45 dakikalık bir kara yolculuğu sonucu Tulum’a ulaşabiliyorsunuz. Bir de orada gezmeye vakit ayırıp, sonrasında aynı yolu dönmek ve geminin kalkış saati olan saat 6’ya yetişememe riskini alamazdık ve bu seferimizde de gemiden tur satın aldık. Bu tura 109$ kişi başı ödedik. Gemiyi kaçırma riskine karşı bu parayı ödemeye değdi. Çünkü dönüşte otobüsümüz trafiğe takıldı ve son feribota yetişerek gemiye karanlıkta saat 7'de yetişebildik. Geminin turu ile çıktığımızdan mecburen bizi beklediler. Tulum’u keyif ve endişesiz görmek istiyorsanız size de aynısını tavsiye ediyorum.
Mayaların deniz kıyısındaki tek şehirleri, yani denizyolu ticaretlerini yaptıkları en önemli limanı olan Tulum’u bugün geziyoruz. Düşünsenize 3000 yıl öncesinin binalarını, simgelerini seyrediyoruz, dokunuyoruz ve şehri düşmanlardan koruyan surlarının altından geçiyoruz. Güneş evlerini, yıldızlara olan yönünün nasıl ayarlanıp inşa edildiğini Meksikalı çok konuşan rehberimiz vasıtası ile öğreniyoruz. Tek kelime ile 2. defa gelmeme rağmen yine şahaneydi. Fantastikti. Herkesin burayı görmesini dilerim, hatta kısa süreli de olsa hemen kıyıda bulunan plajdan denize girmelerini tavsiye ederim. Alışveriş için şunu söylemeden geçemeyeceğim, bugüne kadar gördüğüm en renkli ve en güzel maskeler burada satılıyordu ve fiyatları 50/250$ civarındaydı. Ayrıca Mayaların kutsal taşı obsidyen taşından yapılma biblolardan da buradan satın alabilirsiniz. Bu taş güneşte altın rengine dönüşüyor. Mayalar bu taşı ok ucu ve ayna olarak da kullanmışlar. Hatta günümüzde cerrah neşterinin keskin ucu olarak da kullanılmaktadır. Bu taşın faydası ise şu: Her insanın geçmişinde yaşadığı olayların bugününü ve geleceğini etkilediği söylenmektedir. Obdisyen taşının, vücuttaki negatif elektriği alarak kişiyi rahatlattığı, içindeki olumlu duyguların harekete geçmesini sağladığı düşünülmektedir. Bu taş herkesin kendisini tanımasına ve sahip olduğu gücü ortaya çıkarmasına yardım etmektedir. Nasıl ama. Geçen sefer alamamıştım ama bu seferimde güzel bir heykelcik aldım. Oleeyyy. Dönüş yolculuğumuzda hepimiz yorulmuş ve sıcağın da verdiği hararetle otobüste biraz kestirmiştik. Tabii ki dönüşte akşam trafiğine rastladık ve gemi kalkış saatini kaçırdık. Ama gemi bizi kaçırmadı ve dönünceye kadar bekledi. Gemiye girdik ve kapılar kapandı. Kaptan 3 defa sirenini çaldı ve Havana’ya doğru yol aldık.
Cozumel
İsterseniz sizlere biraz da Cozumel adasından bahsedeyim. Cozumel Meksika'nın Atlantik Okyanusu'ndaki ilk adasıdır ve 472 kilometrekare büyüklüğündedir. Buranın en önemli özellikleri adanın fazla yapılaşmamış olması, yağmur ormanları ile kaplı olması, en yüksek yerinin deniz seviyesinden 15 metre yükseklikte olması ve buradaki bir çok Cenote’lerin turizme hizmet vermesidir. Bu yüzden Cozumel, Karayiplerde dolaşan cruise’ların en çok uğradıkları limandır. Bir defasında 10 geminin aynı ayna burada demirli ve bağlı olduğunu görmüşlüğüm vardır. "Cenote nedir?" derseniz, yer yüzeyinde çeşitli nedenlerle oluşan çöküntülerin (obruk) zamanla su ile dolması sonucu oluşan büyük doğal su kuyularıdır. Çok keyifli ve doğa harikası yerlerdir. Bu Cenote’lerin bazıları Mayalar için kutsaldır ve yeraltı dünyasına giriş sembolü olarak kabul edilmiştir. En meshur olanı ise Cancun yarımadasındaki en önemli Maya yerleşim yeri olan Chichen Itza yakınındaki kutsal Cenote’dir.
Kasım 2019 ayında MSC Opera gemisi ile bu anlattığım yerlere tekrar yapacağımız turda inşallah bu sefer Cenotelere girme imkanı bulurum, hatta o şahane masklardan bir tane alma fırsatı bulabilirim. Ayrıca hatırlatayım bu gezimizde bize katılmak isterseniz beni arayabilirsiniz.
Cozumel’de gemimizde satılan turlar hakkında da biraz bilgi vereyim. Mesela;
- Cozumel adasında bulunan San Gervasi, Tequila ve Playa Mia'da plaj keyfi 6 saat, öğle yemeği dahil 96$
- The Best of Cozumel : Otobüslerle Meksika parkı ziyareti, Maya kakao fabrikası ziyareti, El Mirador köprüsü ziyareti, merkezde alışveriş turu, yarım günlük bu turun bedeli 70$
- San Gervasio, Maya harabeleri, tatil köyünde plaj keyfi 4 saatlik tur bedeli 80$
- ATV ile El Cedral Maya köyü ziyareti ve Off-road deneyimi ile Cenote ziyareti, 3,5 saatlik bu turun bedeli 90$
Eveeet şimdilik bu kadar diyorum efendim. Gördüğünüz gibi gemimiz bizi geç kalmamıza rağmen bekledi ve bizim için hazırlanan şık ve lezzetli yemeklerin olduğu restorandaki yerimizi aldık. Bu akşam hangi restoranda, ne yiyeceğiz diye bir telaşımız yok. Hatta bu akşam yemek sonrası tiyatroda İtalyan dokunuşu temalı bir şov var, sonrasında da isteyenlere Star Wars’un son filmi gösterilecek. Bekleriz.
Yarın gözlerimizi açtığımızda Karayip denizinde Havana’ya doğru ilerliyor olacağız ve kahvaltı sonrası saat 10 da gemimiz Havana limanına yanaşacak ve burayı keşfetmeye başlayacağız. Bekle bizi KÜBA, viva Cruise.
Yarın görüşmek dileğiyle iyi geceler.
Havana
Bir gün önceki fırtına yüzünden bizden önce gelen gemiler Havana limanına yanaşamamış ve geri dönmüşler. Bizim kaptan bu konuda bayağı ısrarcı ve yetenekli çıktı. Limana giren boğazın önünde, 2 tur attı ve sonunda emniyetli bir şekilde iskeleye yanaştı. Havana limanına giriş, bir tek boğazdan yapılıyor ve bu boğazı koruyan, 16. yüzyılda yapılmış olan El Morro kalesi bütün heybeti ile sizi karşılıyor. Eğer düşmansanız buraya girmenizin imkanı yok. Dar bir boğaz ve bu yüzden de Küba’ya sefer yapan gemilerin hepsi küçük ve orta boy gemiler. Büyükler bu boğazdan zor girerler.
Saat 14 gibi limana yanaştık. Bir gece öncesinden kabinlerimize bırakılan Küba vize kağıtlarımızı ve pasaportlarımızı da yanımıza alarak, dışarıya çıkmak için oluşan kuyruğa girdik. Gemiden çıkmak ve gümrükte pasaport kontrollerini yaptırmak bir saatimizi aldı. Yeşil pasaportlulara vize gerekmediğini de burada öğrendik. Tabii ki kabinlerimize bırakılan vize formlarını doldurmamış olsa idik yeşil pasaport sahipleri 50$ vize ücreti vermeyeceklerdi. Bir dahaki sefere diyelim ve anlatmaya devam edelim.
Pasaport kontrolünden çıktıktan sonra terminal binası içerisinde banka, hediyelik eşya standları ve internet kullanımı için kart satışı yapılan bürolar ile karşılaşıyorsunuz. Havana’da harcamayı planladığınız para kadar euro veya doları burada bozdurun. Şehirde Küba'nın yerel turistik parası CUC geçiyor. 1 CUC = 1 Euro civarında. Bankadan veya CADECA adı verilen döviz bürolarından hep aynı kurdan bozduracaksınız. Bankadan başka yerden de bozdurmayın zaten. Havana’da internet, restoran, kafe ve otellerdeki wifi hatları üzerinden sağlanıyor ve çok da sağlıklı değil, ama yine de işe yarıyor. Yalnız bu hatlara girebilmek için wifi bürolarından saatlik kart satın almanız lazım ve her defasında, girdiğiniz hatta bu kart üzerindeki kullanım şifresini yazmanız lazım. Bu kartlardan 2/3 tane cruise terminaldeki bürodan alın diyorum.
Buraya gelmeden aylar önce yaptığım araştırmada Havana’da yerleşik ve burada yaşayan Emre Görür’ü bulmuş ve kendisinden bizim grubu gezdirmesi ve bazı organizasyonlar yapmasını istemiştim. Yeşil Timsah adıyla kurduğu site sayesinde kendisi ile iletişime geçtik. Bizi liman çıkışında Emre, Küba’lı yardımcısı Claudia ile birlikte karşıladı ve her konuda bize yardımcı oldu. Rehberliği, insana yaklaşımı ve tavırları 10 numaraydı. Kendisine herşey için teşekkür ederiz.
Emre rehberimiz ile kararlaştırdığımız proğramımız şöyle idi. Bugün yürüyerek şehir tanıtım ve önemli binaların tarihsel geçmişi anlatılacak ve gezdirilecek. Akşama da bir kulüpte içkili veya yemekli Bueno Vista Social Club konseri seyredeceğiz. Yarın için ise antika arabalar ile 1 saatlik şehir turu, Devrim Meydanı ziyareti ve sonrası serbest zamanda alışverişler yapılacak.
Hemen terminalden dışarıya çıktığınızda sizi San Fransisko meydanı karşılıyor. İşte burada Küba’nın havası ve ritmi ile karşılaşıyorsunuz. Şehrin eski bina ve otomobilleri sizi ve ruhunuzu bir başka yerlere götürüyorlar. Puroların aroması, müziğin uzaktan gelen tınısı ve rengarenk evler sizi hala geçmişi yaşayan bu dünyaya hoşgeldiniz diyor. Öncelikle etrafınıza iyice bakın ve bu havayı içinize çekin, gözleriniz ile manzarayı hafızanıza kaydedin. İleride lazım olacak ve belli bir zaman geçtikten sonra tekrar bu anı hatırlamak ve gelmek isteyebilirsiniz. Eve döndüğünüzde bu anı hatırlamanızı istiyorum.
Rehberimiz ile terminal çıkışında buluştuk. Başlangıç olarak, Küba tarihini bize güzelce anlattı ve devrim kahramanlarını tanıttı. Sonrasında da limandan çıkınca sağ tarafa sahil kenarından yürüyerek Osmanlı zamanından kalma halen teşhir edilen İznik çinisini gösterdi. Sokak aralarından müzik gruplarının coşkusuna katıldık. Onlarla birlikte dans ettik.
Küba’da bildiğiniz gibi bir çok sanatçı var. İnsanlar parayla pulla, ödemelerle uğraşmadıkları için kendilerini sanatsal faaliyetlere vermişler. Her yerde çok güzel müzikler dinleyebiliyorsunuz. Tablolar ve duvarlarda griffitiler hangi gözle bakarsanız bakın sizi büyüleyeceklerdir. Bunların tadını çıkarın. Birkaç ahşap hatıra eşya dışında hediye olarak dostlarınıza 20/30/50 CUC’a orijinal yağlı boya tablolar alın ve kafelerde takılıp canlı müzik eşliğinde gerçek Mohito, Daiquiri ve Rom’ların tadını çıkarın. Hatta Muroleando projesini ve graffitileri görün, sokak sanatsal etkinliklere eşlik edin.
Şimdi ben size daha detaylı Küba tarihi ilgili bilgileri buradan yazmak istemiyorum. Onun yerine size Rehberimiz Emre Görür’ün Küba seyahat rehberine bakabilirsiniz. Sitesinde Emre’nin Küba ile ilgili sağladığı bazı hizmetleri de öğrenmiş olacaksınız. Mesela Küba’da ev kiralama, Küba’da tedavi, Küba’nın en iyi restoranları, Küba purosu v.s. hakkında bilmek istediklerinizi bulabilirsiniz. Blogunu okumanızı tavsiye ederim.
Ben buradan sizlere konseptimize uygun Cruise ile Küba’ya gelenlere rehberlik yapıyorum ve Havana’yı nasıl keşfedebileceklerini paylaşıyorum. Bu kısa süre içerisinde nelere dikkat etmenizi ve zaman kaybetmemenizi sağlamaya çalışıyorum.
Şimdi sahilde yürümeye devam ediyoruz ve hedefimizde Atamızın büstünü görmek, onu bir defa daha anmak ve beraber poz vermek var. İşte size rehberimiz Emre ile bir hatıra fotoğrafımız. Hem de Gezimanya tişörtümüz üzerimizde. Yol üzerindeki antik arabalara da bakmaktan kendinizi alamıyorsunuz.
Havana’yı gezerken zamanın nasıl geçtiğinin farkına varmadık. Artık akşam oldu ve meydanlarında gece manzaralarını da resimledikten sonra saat 8.30 da Sociedad Cultural Rosalia de Castro gece kulübüne geldik. Kapıda bir kuyruk sormayın gitsin efendim. Tabii ki Havana’nın en meşhur caz klübüne ilgi fazla. Hatta eğer rehberimiz bu gece için bize yer ayırtmamış olsaydı giremezdik bile. Masalarımıza kurulduktan sonra çoğu grammy ödüllü solistlerimiz ve Kübanın meşhur oldiesleri hep birlikte bize unutulmaz bir gece yaşattılar. Tabii ki Küba müziği sevenler için geçerli bu görüşüm. Sonradan da internette araştırdığımızda ne kadar doğru bir yere geldiğimizi gördük. Mohitolar ve Daiquiriler ise şahaneydi.
Gece geç saate kadar dans ettik ve eğlendik. Saat 12'den sonra yürüyerek, arka sokakların gece durumlarını da gözlemleyerek gemimize saat 1 gibi giriş yaptık. Bir gece kahvesi sonrası kabinlerimize çekildik ve yarınki programımızı hayal ederek saat 9 da kapıda buluşmak üzere uykuya daldık.
Yazımın 2. Küba bölümünde antika araba gezimizi, sokak arası manzaraları, hakiki romlar nereden alınır ve hediyelik eşya ve tablo cenneti San Jose el sanatları pazarından bahsedeceğim. Ayrıca gemide eğlenmek isteyenler için MSC Armonia eğlence programını ve geminin karasal turlarını da inceleyeceğiz. Bu arada önümüzdeki Kasım 2019 ayında buraya bir cruise seferimiz daha var. Onun detaylarını da sizlere hep 2. Küba bölümümüzde vereceğim.
Havana, Küba'nın başşehri ve adanın en büyük limanı. İşte biz de bu limanda bütün gece demirli kaldık ve Havana’nın gece eğlencelerinin, gece barlarının tadını çıkarmak fırsatını bulduk. Bugün Havana’daki ikinci günümüze uyanıyoruz. Gemimiz MSC Armonia’da güzel bir kahvaltıdan sonra saat 9'da buluşma noktamızda toplanıyoruz ve terminal dışında bizi bekleyen rehberimiz Claudia’nın bize bakan o cıvıl cıvıl, sevimli gözleriyle karşılaşıyoruz. Kübalıların hepsi böyle. Gerçekten hiç yanlış bir davranış görmedik.
Bugünkü programımızda ilk olarak antika arabalarla şehir gezimiz var. 15 dakikalık bir yürüyüş sonrası arabaların bulunduğu alana geldik ve oradaki coşkuyu görmenizi isterim. "Ben pembe araba istiyorum" diyen mi ararsın, "yeşil benim kimse kapmasın" diyen mi istersin, "ay Emine öne kurulma arkaya geç ayol" mu diyenler ararsın, çok hoştu. Eeee 25 kişi için 5 araba kiralarsak böyle heyecan olur tabii. Ben buna kargaşa demiyorum. Oyuncaklarına kavuşmuş cocuklar gibi hepimiz sevinç içersindeydik.
Buraya gelirken yahu bu arabalara da turist tuzağı, hiç mi binmedik yani, boş ver seyrederiz geçer diyenler vardı. İnanın hepinizin bir kere binmesini tavsiye ediyorum. Çok eğlenceli. Zaten resimlerden de anlıyorsunuzdur. Kişi başı bu tura 25cuc ödedik. Gemide bu turun 3,5 saatlik şehir gezisi fiyatı 129$ .
Yolda araçların birbirini geçmesi, müzik eşliğinde araba içi danslar ve video resim çekimleri, hepsi şahaneydi. Devrim Meydanına geldiğimizde yarım saatlik resim çekme ve devrim kahramanlarını tanıma fırsatı bulduk. 1,5 saatin sonunda bizi Central Park’da bırakmalarını istedik ve buradan limana kadar yürüyerek, gezerek gideceğiz.
3-4 saatlik serbest zaman gezimiz burada başladı. Kimse birbirini beklemeyecek ve herkes istediği yöne gidecekti. Tek şart gemi kalkış saati olan saat 16 dan yarım saat önce gemide olmaktı. Yoksa Miami’ye kendinize dönüş bir uçak bileti alırsınız. Şimdi ben size burada alabileceklerinizi sıralayayım.
- Alicia plesantalı yüz kremi 14-20cuc (her ne hikmetse herkes bu kremin peşinde)
- Orijinal sanatçılarından imzalı yağlıboya tablolar 15/50 cuc
- Purolar 10/100 cuc adedi.
- Havana club romlar 8/18 cuc
- Rum cream 8/15 cuc
- Ahşap oyma el işleri süs ve hediyelikler 10/30 cuc - Çeşitli müzik aletleri 10/50 cuc ve gözünüzün göreceği gönlünüzün beğendiği türlü türlü biblolar.
Yolda 2-3 bar cafede oturup hem dinlenin hem de çalan Küba müziğinin keyfini çıkarın. Romlar, Mohito ve Daiquiri’ler 5/8 cuc. Müzik bedava. Sokak aralarında kaybolun ve bol bol sokak gösterilerine katılın, duvarlardaki rengarenk graffitilerin resimlerini çekin. Renkli binaların ve bilhassa artistik demir korkuluk ve panoların nasıl işlendiğine yakından bakın.
Şimdiki hedefimiz son olarak San Jose el sanatları marketi. Terminaden çıktıktan sonra her seferinde sağ tarafa doğru yürüdük. İznik çinileri, Atatürk büstü ve antika arabalar otoparkı da bu tarafta idi, biliyorsunuz anlatmıştım. Bu sefer sol tarafa doğru yürüyeceksiniz. Sahilden yürüyerek 1 km sonra bu kocaman kapalı artistik pazarı göreceksiniz. Sakın burada kendinizi kaybetmeyin ve iyi pazarlık edin. Yağlı boya tabloların orijinal imzalı olduğuna dikkat edin ve ahşap bibloları da iyice paket yaptırın.
1 saatte çıkarsanız iyi. Vaktinizi ona göre ayarlayın. Gemiyi kaçırmanızı istemeyiz. Akşam yemekte hep beraber olalım. Bu yol üzerinde kara tarafında yerel bir market buldum. İçeride Kübalılar kalabalıktı ve alışveriş yapıyorlardı. Fiyatlara inanamadım. Mesela Havana Club Black Rum 8 cuc’a aldım. Purolar 3/5 cuc. Ve daha neler neler. Bu dükkan dışarıdan pek belli değil ama dikkat ederseniz bulursunuz. Tavsiye ederim buraya uğrayın. Şimdi artık gemimize dönme zamanı. Kalkma zamanımız yaklaşıyor. Gümrükten gemi kartınızı gösterek rahat bir şekilde gemiye giriş yapıyorsunuz. Hemen odanıza aldıklarınızı bıraktıktan sonra, çay kahve veya bir kadeh içkiyi güvertede yudumlamayı hak ettiniz.
Bu arada gemideki eğlenceleri ve yemekleri sizlere tanıtmayı ihmal ettim gibi geliyor. Tabii ki unutmadım ama Küba’nın büyüsüne kapıldım ve yemekleri unuttum. Bir dahaki cruise gezimizde bunlara daha çok yer vereceğimden emin olabilirsiniz ama tek kelimeyle şunu söyleyebilirim: muhteşem. Gemiye dönünce ne yiyeceğinizi ve akşam hangi bara yahut şova gidelim diye düşünmüyorsunuz. Her biri 50/60$ lık şovlar size her akşam bedava. Cruise seyahatinizin tadını çıkarın.
Bu gece gemideki son gecemiz ve bavulları toplamak ve saat 23’e kadar kapının önüne koymamız gerekiyor. Güzel bir duştan sonra hemen şu dediğimi yapın. Her zaman söylediğim gibi o şehrin en iyi manzarasını geminizin limandan ayrılış anıdır. Yavaş yavaş Havana boğazından geçmek, El Morro kalesine elimizle dokunacakmış gibi yakın veda etmek, ve sonrasında martılar eşliğinde Miami’ye doğru yol almak, inanın işte mutluluk budur dedirtecek size. Elveda Havana, Elveda MSC Armonia. Yarın Christmas ve Miami’de yeni bir macera başlıyacak. Bakalım neler olacak neler? Nerelere gideceğiz sürpriz. O kadar yolu geldikten sonra hemen İstanbul’a geri dönmek yok. 4 gün daha Miami’deyiz.
Tabii ki Küba’ya doyamadık, Havana dışındaki şehirlerini keşfedemedik. Hatta turkuaz denizlerine giremedik. İşte bütün bunları önümüzdeki Kasım 2019 ayında burayı tekrar MSC OPERA Cruise'la ziyaretimizde yapacağız. Hem de 2-3 gün daha fazla kalarak ve Orta Amerika’da Mayaları da keşfedeceğiz. Bu seferki rotamızda Honduras, Costa Maya, Cozumel ve Belize de var. Haydi bize katılın.